Metin Münir mmunir@milliyet.com.tr 09 Şubat 2011 Çarşamba
Lefkoşa’daki mitingde kaldırılan pankartlar ve Erdoğan’ın sert tepkisi olayı özünden saptırdı. Gerçekler başka yerdedir. AKP, Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da oyunun kurallarını değiştirmeye başladı. Türkiye’de olduğu gibi, orada da kurulu düzenin tepesinde olanların ayaklarına basıyor, keyiflerini kaçırıyor ve nemalarını kesiyor. Sendikaların Lefkoşa’da düzenlediği olaylı mitingin arkasındaki ana neden budur.
Mitingde esas talep edilen şey her şeyin eskisi gibi devam etmesi, AKP’nin KKTC’deki müflis ve kokuşmuş düzeni sorgusuz sualsiz desteklemeye devam etmesiydi. KKTC’de taşlar 2008 ve 2009’da yaşanan ağır ekonomik krizle yerinden oynamaya başladı. Bu kriz, Türkiye’den gelen yardımlarla ayakta duran, devlet ağırlıklı, özel sektör düşmanı yapay ekonomik düzenin sürdürülmesinin imkânsız olduğunu gösterdi.
Devlet hazinesi de devlet bankaları da iflas halinde idi. Vergi gelirlerinin yüzde 80’den fazlası 40,000 memur ve emeklinin maaş ödemelerine gidiyordu. Hükümetleri ve yandaşlarını fonlamak için içi boşaltılan Kalkınma Bankası’nda tahsili gecikmiş alacakları yüzde 94’ü bulmuştu.
Rant paylaşımı ve kavga...
Devletin sağladığı eğitim ve sağlık gibi temel hizmetler olağanüstü bir kalite aşınmasına uğramıştı. Rant paylaşımı ve kavgadan başka bir şey düşünmeyen, içine düşülen bataklığın müsebbibi olan siyasi partilerin durumu kurtarması mümkün değildi. Her zaman olduğu gibi, elde dilenci tası, Ankara’nın kapısı çalındı. Kıbrıs’a yardım konusunda, önceki hükümetler gibi genellikle uysal ve cömert olan AKP, bu defa, koşul getirdi. Sıkı kemer sıkma önlemleri alınmadan kesenin ağzını açmayacağını söyledi ve KKTC’nin IMF’liğine soyundu. Doğru olanı yaptı. İki buçuk milyar Türk liralık hibe ile desteklenen üç yıllık bir ekonomi programı yapıldı. Program önce Derviş Eroğlu’na, o cumhurbaşkanı olunca başbakanlığa geçen İrsen Küçük’e kabul ettirildi.
Müflis, kokuşmuş ve en temel hizmetleri bile sağlamaktan aciz kamu sektörüne disiplin getirmeyi amaçlayan program ilk günden tepki çekti. Çünkü kurulu düzenden palazlanan bazı politikacıların, sendikaların, memurların ve siyasilere sırtını dayayan iş adamlarının çıkarına dokunacaktı.
Hoşnutsuzluğu iki neden doruğa çıkardı. Memur emeklilerinin maaşlarının vergilendirilmesi. Ve memurların on üçüncü maaşının ödenmemesi. Gerçi emekli maaşlarına konan vergi daha sonra anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi ve on üçüncü maaş da birkaç gün önce ödendi.
Ama sendikaların düzenlediği miting iptal edilmedi. Çünkü Ankara memurların ve onlardan aldığı kesintilerle ayakta duran sendikaların yüreğine korku salmıştı. Bu korku memur maaşlarının ayakta tuttuğu esnafa da bulaştı.
Mitingde konuşanlar ekonomik programı ve hükümeti eleştirdi. Aslında ekonomik program sonuç vermeye başladı. Geçen yılın bütçesi denk kapatıldı ve küçük bir büyüme elde edildi. Önemli olan programın rafa kaldırılması değil tersine kararlılıkla sonuna kadar götürülmesi ve özel sektörü ayağa kaldıracak önlemlerle desteklenmesidir.
Ne yazık ki, iktidardaki UBP dâhil olmak üzere, KKTC’deki siyasi partilerin hiçbiri programı destelemiyor ve değişim ve reform ihtiyacını anlamıyor. Başbakan İrsen Küçük elinden geldiği kadar programı yürütmeye çalışıyor ama partisi ve kabinesi tökezlemesini bekleyenlerle dolu. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu sessiz bir biçimde mitingcilerin ardında idi. Ana muhalefet partisi CTP Başkanı Ferdi Soyer ise başbakan iken yarattığı krizi çözmek için dizayn edilen programı protesto mitingine katılmaya utanmadı.
KKTC bütün kurumlarıyla dökülen bir muz devletidir. Oradaki düzenin, anayasadan başlayarak değiştirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin önderliği olmadan bu başarılamaz çünkü adadaki siyasi üst yapı iktidar ve ranttan başka bir şey düşünecek çapta değil.http://www.patronlardunyasi.com/yazar/KKTC-Parayi-sen-ver-dudugu-ben-calayim/5916
Milliyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder