27 Aralık 2012 Perşembe

2012’de 124 yeni santral devrede


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bu yıl yaklaşık 10 milyar lira değerinde 124 adet yeni santralin devreye alındığını bildirdi.
 Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) sosyal tesislerinde enerji muhabirleriyle kahvaltıda bir araya gelen Bakan Yıldız, 2012 yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
2012 yılının genel manada iyi geçtiğinin söylenebileceğini belirten Yıldız, 2012 yılında elektrikte 57 bin megavat (MW) civarında kurulu güce ulaşıldığını söyledi.
 
Bu yıl toplam 4 bin 100 MW'lik kurulu gücün devreye alındığını kaydeden Yıldız, bunun da önemli bir kısmının yenilenebilir enerji kaynaklarından oluştuğunu kaydetti. Yıldız, ''2011 yılında 106 santral devreye girmişken, bu yıl 124 adet yeni santrali devreye almış bulunuyoruz. Bunların toplam değeri 10 milyar liraya yakın. 2012 yılında 8-8,5 milyar lira civarında bir yatırım yapılmasını öngörmüştük'' dedi.
 
İşletmedeki santral sayısının 643 adetten 767 adede çıktığını bildiren Yıldız, yeni kurulan santrallerin ağırlıkla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı santraller olduğunu, doğalgaz santrallerinin payının düştüğünü de ifade etti. 
 
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) sosyal tesislerinde enerji muhabirleriyle kahvaltıda bir araya gelen Bakan Yıldız, 2012 yılında enerji sektöründe yaşanan gelişmeleri değerlendirip gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Genel anlamda 2012'nin iyi geçtiğini ifade eden Yıldız, özellikle Türkiye'nin büyüyen ve değişen yüzünün enerji sektöründeki bir yansıması olarak son 10 yılda kurulu gücün hemen hemen 2 katına çıktığını ifade etti. Yıldız, 2012'de devreye alınan santrallerle beraber 57 bin megavat civarında bir kurulu güce ulaşıldığını bildirdi.

Bu gücün, AB üyesi ülkelerden önemli bir kısmının kullandığının üzerinde olduğuna işaret eden Yıldız, Türkiye'nin büyüyen ekonomisini yine büyüyen enerji sektörü ile güçlendirmeye devam ettiğini söyledi.

Özellikle 2012'de devreye alınan 4 bin 100 megavatın önemli kısmının yenilenebilir enerji kaynağı niteliğinin sevindirici olduğunu dile getiren Yıldız, doğalgazın elektrik üretimindeki payının ise düşmesini istediklerini kaydetti.

HES'lerle alakalı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın kabul yaptığı bütün santraller için yaklaşık 175 bin km yol katedildiğini ifade eden Bakan Yıldız, 2011'de 106 santral devreye girerken, bu yıl yüzde 16'lık bir artışla beraber 124 santralin devreye alındığını vurguladı. Taner Yıldız, bunların toplam değerinin 8-8,5 milyar lira civarında olması öngörülürken 10 milyar liraya yakın bir rakama ulaşıldığı bilgisini verdi.

Geçen yıl bin 232 megavat civarında doğalgaz santralinin devreye alındığını, 2012'de bunun 799 megavat olduğunu anlatan Yıldız, toplam santral sayısının 643'ten 767'ye çıktığını bildirdi.
   
''2013'e dev yatırımla girilecek''
   
Bakan Yıldız, 2013'e dev bir yatırımla gireceklerini belirterek, şöyle konuştu:

''Eğer bir aksilik çıkmazsa 3 Ocak'ta Afşin-Elbistan Havzası'yla alakalı bir anlaşma imzalıyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri'yle beraber yapacağımız ve hükümetlerarası anlaşmaya çevireceğimiz bu yapı, Türkiye'ye toplam 8 bin megavat civarında ek bir kapasite getirmiş olacak. Bu yerli kaynaklarla beraber yapılmış olacak. Özellikle Afşin-Elbistan bölgemizin istihdamı, tekrar yapılanması, sosyal projeleri açısından önemli bir atak sağlamış olacak. Bu da 10-12 milyar dolara çıkabilecek bir proje. Bu açıdan da gayet iyi bir çıkış olarak bunu görüyoruz. Özellikle yerli kömür olması bizi daha da heyecanlandırıyor.''

Gelecek yıl Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu, Türk Petrol Kanunu, Petrol Piyasası Kanunu gibi çalışmaları TBMM'ye sunacaklarını ifade eden Yıldız, bu düzenlemelerin liberalleşen, serbestleşen, dinamik bir nitelik kazanan enerji sektörünü daha da canlandıracağını vurguladı.

Yıldız, kamunun özel sektörle makul oranda paylaştığı bütün bu yetkilerin özel sektörün işini kolaylaştırmada kullanılacağına işaret ederek, ''Çıtayı, özel sektörün payını biraz daha yükseltiyoruz. Bunların yüzde 75'lere ulaşmasını 2013 yılında sağlamış olacağız. Özelleştirme politikalarımızla beraber gerek güç santrallerinin gerek elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirmesini inşallah bir aksilik olmazsa 2013'te tamamlamış bir Türkiye göreceğiz'' dedi.

2012'nin, tüm zamanların ham petrol fiyatı açısından en yüksek değerden kapandığına dikkati çeken Yıldız, ortalama 110 dolarlık bir fiyatın tarihte olmadığını söyledi. Yıldız, bütün bu maliyetleri vatandaşlara en az yük getirecek şekilde düzenlemeye çalıştıklarını dile getirdi.

Taner Yıldız, 2012'de hayata geçirdikleri projelerden TANAP'ın yerinin ayrı olduğuna, bu projenin ülkedeki istihdamı ciddi anlamda etkileyeceğine vurgu yaptı.

Özel sektörden 2013'te de benzer ataklar beklediklerinin altını çizen Yıldız, ''Bütün projelerimizde en fazla dikkat eden yönlerden biri hiçbir projemizde, nükleer güç santralleri de dahil olmak üzere hazine garantisi vermedik. Türkiye, 10 yıl önceki Türkiye değil. Kendi ayakları üzerinde duran bir enerji sektörü oluşturmaya gayret ettik'' diye konuştu.

Bakan Yıldız, Türkiye'deki petrol ürünlerinin fiyatlarına yönelik soru üzerine, 2012 yılında petrol ürünleri üzerinden oluşan verginin 46 milyar liranın üzerinde olduğunu söyledi.
   
2. nükleer santral
   
2. nükleer santral konusundaki soruları da yanıtlayan Yıldız, bu konuda Japonya, Güney Kore, Çin ve Kanada'dan 4 firmayla müzakereleri yürüttüklerini anımsattı.

Japonya'da hükümet değişiklikleri, Güney Kore'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu süreci etkilediğini anlatan Bakan Yıldız, şu bilgileri verdi:

''Bizim kaybedecek zamanımız olmadığı için ben yıl sonunda da belli açıklamalar yapacağımı söylemiştim. Bugün Güney Kore bu yarışta biraz daha geride kaldı. Güney Kore'nin bu yarıştan biraz daha kopmak üzere olduğunu söylemem lazım. Yeni cumhurbaşkanlığı seçimiyle beraber çok farklı bir teklif getirmedikleri takdirde şu ana kadar yaptıkları teklifin çok geçerli olabilecek bir teklif olmadığını söylemem lazım. Buna rağmen 'bu yarıştan kopmak istemediklerini ve bu sürecin içinde kalmak istediklerini' belirttiler. Bunu kendileri verecekleri teklifle beraber ortaya koyacaklar.

Biz Türkiye ekonomisine hiçbir şekilde bir yük olmadan ve hazine garantisi oluşturmadan, hazine garantisi vermeksizin Türkiye'nin en büyük 3 projesini gerçekleştirmiş olacağız: 1. nükleer santral, 2. nükleer santral ve Afşin-Elbistan Kömür Havzası'nın değerlendirilmesi. Bunların toplam değeri 56 milyar dolar ve hiçbirine hazine garantisi vermeyeceğiz. Bize gelen teklif, Güney Kore 'bu manada hazine garantisi verebilir misiniz' dedi, bir hazine garantisi istemek şeklinde olursa, bu bizim kırmızı çizgimizdir. Kendi ayakları üzerinde koşabilen bir enerji sektörü için bu şartı kabul etmemiz söz konusu değildir.''

Bakan Yıldız, enerji sektöründeki doğrudan yatırım miktarı konusundaki soru üzerine, Akkuyu Nükleer Santrali için geçen yıl 700 milyon dolar, 2012'de 800 milyon dolarlık ödenmiş sermaye aktarıldığını, 2013'te bu rakamın 2,4 milyar dolara çıkmasını beklediklerini bildirdi.
   
3 nükleer santral
   
3. nükleer santralin yer seçimiyle alakalı 1,5-2 yıllık bir çalışma olduğunu anlatan Taner Yıldız, şöyle konuştu:

''Çalışma minimum 4-5 yerde yapılacak ve 2. nükleer santralin ilanından sonra o firmanın bu çalışmayı da yapmasını isteyeceğiz. Burada kaybettiğimiz yaklaşık 1-1,5 yılı, Fukuşima kazasından sonra Japonya'nın teklifinin bir nevi askıya alınmış olması, oradaki hükümetlerin değişiyor olması, onların teklifini çok ciddi manada etkiledi. Biz burada kaybettiğimiz süreyi 3. nükleer santralin yerinin tespitiyle beraber telafi etmeyi düşünüyoruz.

2. nükleer santrali yapacak firma, bu çalışmayı da yapabileceklerini tekliflerinin arasına koyuyor. Bu ayrı bir mühendislik çalışması. 2. nükleer santrali alacak firmanın 3. nükleer santralin yer seçimiyle alakalı mühendislik çalışmasının içerisinde de olacağını söylemek istedim. Yoksa 3. nükleer santrali de ikinciyi alana vermek gibi bir şey söz konusu değil. O apayrı bir süreç ama onun için de teklif vermek isteyen firmalar olabiliyor. O şu andaki konumuz değil. Biz 2023 yılında Türkiye'nin bu hedeflerinde 1. ve 2. nükleer santralin işletmeye alındığı, 3. nükleer santralin de inşaatının devam ettiği bir Türkiye görmek istiyoruz.''

Taner Yıldız, santralin yapılacağı yer konusunda ''güçlü olan yer'' denildiğinde spekülatif konuların açılacağını ve bunun doğru olmayacağını söyledi.

Yıldız, ''İğneada bunların arasında var mı? sorusuna karşılık, ''İsimler arasında geçiyor'' dedi.

Kamuya ait elektrik santrallerinin giderek yaşlandığını kaydeden Yıldız, 1970'li yıllardan beri yapılan santrallerin tek tek elden geçirileceğini ve çevre şartlarına uygun hale getirileceğini bildirdi.

Özellikle kömür santrallerinin rehabilitasyonu konusunda 6-7 yıldan beri devam eden süreci daha da güçlendirmek istediklerini belirten Yıldız, Afşin-Elibtan A santralinin 13 yıldır yargı sürecinde bulunduğunu, buradaki hukuki durumun da netleştirilmesinin ardından, santralın rehabilitasyonunun yapılacağını söyledi. Afşin Elbistan B'de hava temizliğiyle alakalı elde edilen çalışmaların mutlaka A santrali için de gerekli olduğunu vurgulayan Yıldız, ''Hukuki engelleri aştıktan sonra ve sağlam bir zemin oluşturduktan sonra 2013 yılının ikinci çeyreğinde bunu karara bağlamamış olmamız ve o gecikmeyi mutlaka telafi etmemiz gerekiyor'' diye konuştu.

Bölge halkının, çiftçisinin zarar görmemesi için şu anda Afşin-Elbistan A'yı çok çalıştırmak istemediklerine işaret eden Yıldız, ''Arkadaşlar önceki yıl 21 milyon liralık bir tazminat getirmişlerdi oradaki oluşan zarar için. Bu çiftçimizin hakkı, ödenmesi lazım geldiği konusunda arkadaşlara talimat verdim. Biz çevreye saygılı ve çevreyle beraber bu işleri yapacağız. Çevreye uygun olmayan projeler varsa mutlaka bu konudaki çalışmaları yapacağız'' dedi.

İran'dan alınan ham petrol
   
TÜPRAŞ'ın İran'dan aldığı petrol oranıyla ilgili ikinci muafiyet döneminin 3 Aralık 2012 tarihinde sona erdiğinin hatırlatılması üzerine Yıldız, TÜPRAŞ'ın İran'dan ham petrol almaya devam ettiğini kaydetti.

Bakan Yıldız, ''İkinci istisna dönemi olan, yani istisnaların arasında Türkiye'nin de bulunduğu ve 6 ay süreyle istisna oluşturulan yapının biz bir müddet sonra tekrar gündeme getirilip uzatılacağı kanaatindeyiz. Çünkü Türkiye bir kısım Avrupa ülkeleri gibi ihtiyacının yüzde 3-5'ini İran'dan alan bir ülke değil. Geçen yıl ihtiyacının hemen hemen yarısını İran'dan alıyordu, o yüzden bizim için önemli bir ithalat noktasıdır'' diye konuştu. Yıldız, İran'dan ham petrol alımı konusunda düşürülen miktarın da Libya, Suudi Arabistan, Rusya gibi ülkelerden telafi edildiğini söyledi.

İran'dan alınan doğalgazla ilgili bir gelişme olup olmadığı sorusuna Yıldız, Türkiye'nin ihraç ettiği doğalgazın yüzde 18-20'sinin İran'dan karşılandığını belirterek, ''Orada herhangi bir geri adım atmamız söz konusu değil, bizden de böyle bir geri adım zaten istenmedi'' yanıtını verdi.
   
Doğalgaz arzında sıkıntı yok
   
Kış döneminde doğalgaz arzında bir sıkıntı yaşanıp yaşanmadığının sorulması üzerine Yıldız, kış şartlarında doğalgaz arzında vatandaşlar açısından bir sıkıntı bulunmadığını ve vatandaşların doğalgazı rahatlıkla kullanabileceğini vurguladı.

Yıldız, gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla sürekli yaz saati uygulamasının kalması konusunu Bakanlık olarak gündeme getirdiklerini hatırlatarak, konuyla ilgili 3-4 bakanlığın çalışmalarının devam ettiğini ve uygulamanın bir süre daha kalabileceğini ifade ettiklerini söyledi. Yıldız, ''O yüzden biz bu konuyu Enerji Bakanlığı olarak gündemimizden çıkartıyoruz. Yaz saati uygulaması yapılacaksa buna kararı Bakanlar Kurulu verecek, kaldırılacaksa da Bakanlar Kurulu karar verecek'' ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin ''Kış ayları nedeniyle bazı büyük sanayi kuruluşlarının gaz sıkıntısıyla alakalı konuları gündeme geliyor, bunlar giderildi mi?'' şeklindeki soru üzerine Yıldız, şöyle konuştu:

''Bundan 2 hafta kadar önce bir açıklamada bulunmuştum, (doğalgaz ihtiyacı olan ve bunu tedarik edemeyen bir sanayicimiz varsa gelsin biz tedarikini sağlayacağız) demiştim. Bunun üzerine Ankara Sanayi Odası Başkanı sayın Nurettin Özdebir, OSBÜK olarak kendilerinin 1 milyar metreküp civarında ihtiyacının olduğunu söylemişlerdi. Dün kendisiyle konuştum, (herhangi bir eksiğiniz var mı-) dedim. (Çok teşekkür ederim, şu anda kontrat yapmayan herhangi bir kuruluşumuz yok) dedi. Erdemir de BOTAŞ'la kontratını imzaladı. Dün Cezayir'de bir ekibimiz vardı, bugün de ben Cezayirli meslektaşımla bir telefon görüşmesi yapacağım. O telefon görüşmesinde spot alımların, özellikle Ocak-Şubat aylarında mutlaka takviye edilmesini istiyoruz. Ben kış aylarında 30-40 santimetre kar yağmışken, sıcaklık eksi 15 dereceye düşmüşken (hiçbir şey yok arkadaşlar) diyerek bahar ayı muamelesi yapmam. Kış şartlarında bir kısım olumsuzluklar olabiliyor. Elektrik kesintileri olabiliyor, kış şartlarında sıfır problem beklemeyin. Ama hepsi telafi ediliyor.''
   
Altıncı yakıt ''tasarruf''
   
Bakan Yıldız, enerji verimliliği ve tasarrufuyla alakalı çalışmaların 2013 yılında da devam edeceğini belirterek, en ucuz enerji kaynağının enerji verimliliği olduğunu ve 6. yakıt olarak enerji verimliliğinin Türkiye'de kullanılmasının doğru olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 2023 yılına kadar enerjide yüzde 20'ler civarında bir tasarruf imkanı bulunduğuna dikkati çeken Yıldız, yıllık olarak da Türkiye'de 15 milyar liralık tasarruf miktarı bulunduğunu kaydetti. İnsanların ödediği faturaların tasarruf yaptığı oranda azalabileceğine işaret eden Yıldız, ''Kendileri için küçük ama Türkiye için büyük adım atabilirler. Tasarrufla ilgili eğitimi kreşten başlayacak Milli Eğitim müfredatına sokmak istiyoruz'' diye konuştu.

Sokak aydınlatmasında da led lambalar sayesinde ciddi bir tasarruf imkanı bulunduğunu anlatan Yıldız, TBMM'den Enerji Bakanlığı'na geçen yolda sokak lambalarının led lambalara dönüştürüldüğünü, bu sayede yüzde 41'ler seviyesinde tasarruf edildiğini kaydetti.
   
Çantacılara geçit yok

   
İster yenilenebilir enerji kaynakları isterse diğer konularda gerçek yatırımcıyı desteklediklerine işaret eden Yıldız, lisans almış, belli bir süre geçmesine rağmen yatırıma başlamamış lisans sahiplerine bir kısım yaptırımlar geleceğini açıkladı.

Yıldız, ''Eğer lisans ticareti yapmak istiyorlarsa buna çok sıcak bakmadığımızı söylemem lazım. Yatırım yapmayacaklarsa ya lisanslarını iade etsinler, yok geri iade etmiyorlarsa Elektrik Piyasası Kanunu çıktıktan sonra 6 ay içerisinde verdiğimiz bağlantı görüşünü tekrar geri çekmeyi düşünüyoruz'' diye konuştu.

Elektrikte denetim yetkisinin EPDK'dan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na aktarılmış olmasının altyapı çalışmalarının tamamlandığını bildiren Yıldız, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren denetimde Enerji Bakanlığı'nın, TEDAŞ'ın, EPDK'nın, özel şirketlerin birlikte bulunduğu bir denetim mekanizmasının öngörüldüğünü söyledi.
   
Suriye'ye verilen elektrik
   
Türkiye'den Suriye'ye ihracat edilen elektrik enerjisi konusunda da açıklamalarda bulunan Yıldız, Suriye'nin her günün bir önceki günden daha kötü olduğunu, Suriye vatandaşlarının giderek karanlığa gömüldüğünü ifade etti.

Yıldız, ''Biz Suriye'ye istemeleri halinde elektrik vereceğiz, ama artık onlarda ne şevk var ne de elektrik alabilecek altyapıları kaldı. Uçaktan bombalanan fırınların olduğu bir yerde elektrikten söz etmek artık söz konusu olmaz'' dedi.
   
Kerkük-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı
   
Kerkük-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı'nın Kuzey Irak tarafından daha az petrol verilerek devam ettirildiği konusunun bugün basına da yansıdığını belirten Yıldız, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

''Biz bu meselenin içerisine girmeyiz arkadaşlar. Kuzey Irak ile Merkezi Irak Yönetimi arasında para ödenmemesi nedeniyle durdurulan bir petrol akışından bahsediyoruz. O hattan normalde 400-420 bin varil civarında günlük akışın, dün 350 bin variller civarında gerçekleştirildiğini gördük. Belki bir miktar daha azalabilir. Biz oradan petrol geçiyor olması halinde bunu taşıyabileceğimizi deklare ediyoruz. Ama hattı ne kadar besleyebilecekleri onların problemidir. Biz bu kapasiteyi artırmak için gerek Kuzey Irak gerekse Merkezi Irak hükümetiyle her zaman görüşmeye açık olduğumuzu deklare ediyoruz ve o boru hattı da daima açık olacak aktarım için. Bu hat ne kadar çalışırsa Irak'ın normalleşmesine o kadar katkı konulmuş olacak.''

Bir gazetecinin ''Yeni yıldan ne bekliyorsunuz-'' sorusu üzerine Yıldız, yeni yılda Suriye'de iç savaşın sona ermesini temenni ettiğini bildirdi. Yıldız, ''Suriye'de bu iç savaş devam ederken insanın huzur içinde olma ihtimali yok. 2013'de en büyük beklentim o iç savaşın Esed rejiminin gitmesiyle birlikte sükunete kavuşması olacaktır'' dedi.
   
Istranca'da 2. ve 3. tespit kuyuları açılacak
   
TPAO'nun Istranca'da yaptığı çalışmalara da değinen Yıldız, Istranca'da şu ana kadar bulunan doğalgaz rezervlerinin biraz daha üzerinde bir rezerv öngörüldüğünü ve bölgeye ikinci ve üçüncü tespit kuyularının açılmasına karar verildiğini söyledi.

Bakan Yıldız, KKTC'de karada ikinci kuyunun da 2013 yılı içinde açılacağını sözlerine ekledi.

2013 girişimci ve üreticinin yılı olacak



AK Parti MKYK Üyesi ekonomist Bülent Gedikli, önümüzdeki yıl tüm dünya ekonomik sorunlarıyla uğraşmaya devam ederken, Türkiye'de iş yapma imkanlarının artacağını ve 2013'ün, girişimci ve üreticinin yılı olacağını bildirdi.
AK Parti MKYK Üyesi ekonomist Bülent Gedikli, önümüzdeki yıl tüm dünya ekonomik sorunlarıyla uğraşmaya devam ederken, Türkiye'de iş yapma imkanlarının artacağını ve 2013'ün, girişimci ve üreticinin yılı olacağını bildirdi.

Gedikli, Türkiye ve dünya ekonomisinin 2012 yılını değerlendirdi, 2013 yılına ilişkin beklentilerini açıkladı.

Türkiye'nin geçtiğimiz iki yıl rekor büyümelere imza attığını anımsatan Gedikli, bu yıl ise dünyada yaşanan büyük ekonomik sıkıntılar nedeniyle, hükümet olarak yaptıkları planlama çerçevesinde daha dengeli bir büyüme politikası izlendiğini söyledi.

Bunun sonucunda da Türkiye'nin yılı yüzde 3 civarı bir büyüme rakamıyla kapatacağını belirten Gedikli, ''Geçtiğimiz yıllarla kıyaslandığında yüzde 3 rakamı küçük görünebilir ama dünyanın geneline, özellikle Avrupa'ya bakıldığında bu, içinde bulunduğumuz yıl için çok önemli bir rakam'' dedi.

Gedikli, 2013'ün ise bu anlamda daha iyi bir yıl olacağını belirterek, yine aldıkları tedbirler dolayısıyla önümüzdeki yıl iç tüketimin biraz daha canlanacağını, ihracatın da büyümeye daha fazla destek vereceğini ve bu sayede önümüzdeki yıl daha iyi bir büyüme rakamının görüleceğini ifade etti. Orta Vadeli Program'da (OVP), Türkiye'nin büyüme tahmininin yüzde 4 olarak belirlendiğini aktaran Gedikli, yaşanacak gelişmelere paralel, bu oranın belki bir miktar daha üzerine de çıkılabileceğini kaydetti.

''Tek bir işsizi bile sorun olarak görüyoruz''

İşsizlik rakamlarına da değinen Gedikli, dünyada birçok ülkede işsizlik rakamları artarken, Türkiye'nin 2012'de bu alanda iyi bir yıl geçirdiğini söyledi. Son 5 aydır istihdam edilenlerin sayısının 25 milyonun üzerinde olduğuna dikkati çeken Gedikli, Türkiye'nin, 2008-2009 krizinin tepe noktasından bu yana 4 milyon kişiye daha iş imkanı sağladığını ifada etti.

Bülent Gedikli, 2013'te bu alanda da daha iyi rakamların görüleceğine işaret ederek, şöyle konuştu:

''Önümüzdeki yıl, tüm dünya ekonomik sorunlarla uğraşmaya devam ederken, Türkiye'de iş yapma imkanları artacak ve 2013, girişimci ve üreticinin yılı olacak. Üretim arttıkça iş bulma imkanları da çoğalacak. Biz Türkiye'de tek bir işsizin kalmasını bile sorun olarak görüyoruz. Bizim anlayışımız, olaya bakış açımız bu ancak tabii bir de realite var. Dünyada işsizliğin sıfır olduğu bir ülke yok. Ne yaparsanız yapın bir miktar işsizlik olacaktır ama biz her zaman bunu ne kadar azaltabileceğimizin yollarını arıyoruz. En son çıkarılan teşvik sisteminde de bir yandan üretimi artırmayı bir yandan da işsizliğe çareler bulmayı amaçladık. 2013'te de yine çeşitli tedbirler olacak.''

''AK Parti, enflasyon canavarını yok etti''

Türkiye'deki enflasyon rakamlarına da değinen Gedikli, bu konuda Türkiye'de son 10 yılda çok önemli başarıların elde edildiğini bildirdi. Gedikli, enflasyonla yapılan mücadelenin, AK Parti'nin en büyük başarıları arasına en ön sıralardan girebileceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

''Biz göreve gelmeden önce Türkiye'de 'enflasyon canavarı' diye bir karakter vardı. Bu öyle bir canavardı ki bizden önce hiç bir hükümet bu canavarla baş edemedi ancak AK Parti, bu canavarı yok etti. Son yıllarda hiç duydunuz mu bu canavarın adını- Yok artık. Enflasyon, artık tek hanelerde ve daha da düşecek. Türkiye'nin en önemli unsuru şu anda, içinde bulunduğu güven ve istikrar ortamıdır. Bu güven ve istikrar ortamı devam ettikçe enflasyon bir daha başını kaldıramayacak, çift haneleri göremeyecek.''

''AK Parti döneminde refah, toplumun tabanına yayıldı''

Türkiye'nin son 10 yılda, daha önceden kullanamadığı birçok potansiyelini harekete geçirdiğini dile getiren Gedikli, bunun da yine güven ve istikrar ortamı ile başarılı yönetim sayesinde olduğunu söyledi.

Gedikli, söz konusu ortamın, ülkedeki herkes için faydalı olduğunu vurgulayarak, ''Türkiye, son 10 yılda potansiyelini iyi bir şekilde kullanarak zenginliğine zenginlik kattı ve bu zenginlikten sadece bir kesim değil, toplumun tamamı faydalandı. AK Parti döneminde refah, toplumun tabanına yayıldı. Gelir dağılımında en üsteki yüzde 20'nin payı 2002'de yüzde 50 civarındayken, bu oran yüzde 45'e düştü. Bu 5 puan diğer gelir gruplarına gitti. Yoksulluk rakamlarında da yine çok önemli bir düzelme var. Türkiye'de artık 1 doların altında harcaması olan kimse kalmadı. 2,15 doların altında olanlar da neredeyse sıfırlandı. Şimdi hedefimiz, 4,30 doların altında harcaması olanları da sıfırlamak. Burada da çok az bir vatandaşımız kaldı ama inşallah 2013 yılında bu da sıfırlanacak'' diye konuştu.

''Avro Bölgesi'nin tamamına bir not verilmeli''

Bülent Gedikli, Türkiye'de bu kadar olumlu gelişme olurken, kredi derecelendirme kuruluşlarının da buna kayıtsız kalmaması gerektiğini söyledi.

Fitch'in, geç de olsa doğru bir karar vererek, Türkiye'nin kredi notunu ''yatırım yapılabilir'' seviyeye getirdiğini anımsatan Gedikli, önümüzdeki yıl diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye'nin notunu artırmasını beklediğini ifade etti.

Bu kapsamda, geçtiğimiz günlerde Yunanistan'ın kredi notunun 6 basamak birden artırıldığını anımsatan Gedikli, sözlerini şöyle tamamladı:

''Yunanistan'ın notunun birden bire bu kadar artırılması da bu notlardaki politik etkinin ağırlığını gözler önüne seriyor aslında. Öte yandan, bana göre bu kuruluşlar Avro Bölgesi'nin tamamına da bir not vermeli. Çünkü bu ülkelerin merkez bankaları ortak, para politikaları ortak, yine bir çok politikaları ortak, dolayısıyla çoğu noktada kaderleri de ortak. Hal böyle olunca ortak da bir kredi notlarına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum ve merak ediyorum, bu not verilirse, Yunanistan'ın puanını 6 puan artıran kredi derecelendirme kuruluşları, Avro Bölgesi'ne nasıl bir not verir acaba- Önümüzdeki yıllarda belki bunu da görmemiz gerektiğini düşünüyorum.''

Şimdi girişimci üniversite kavramı var


Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, "Modern üniversite dönemi geride kaldı. Şimdi girişimci üniversite kavramı var" dedi.
 Bir dizi ziyarette bulunmak üzere Karaman'a gelen Yılmaz, Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Toktay'ı makamında ziyaret etti

Ardından Karaman Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrikaları gezen Yılmaz, fabrika sahiplerinin taleplerini dinledi.

Daha sonra Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi'ne geçen Yılmaz, Rektör Prof. Dr. Sabri Gökmen'den üniversite hakkında bilgi aldı.

Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi'nin 2 milyon liralık ek ödenek talebi olduğunu, bu talebi dün onayladıklarını açıkladı.

Sadece bir eğitim ve araştırma kurumu değil, aynı zamanda bir kalkınma kurumu olan üniversitelerin, bulundukları yöreyi değiştirip, dönüştürdüğüne işaret eden Yılmaz, artık üniversitelere ''girişimci üniversite kavramıyla'' baktıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Modern üniversite dönemi geride kaldı. Şimdi girişimci üniversite kavramı var. Kendisi inisiyatif alan, şehrin, bölgenin gelişimini takip eden, katma değer üretecek projeler geliştiren, fikirler, yenilikler üreten, bunu da sanayiyle, toplumla ilgili tüm kesimlerle yapan bir üniversite... Biz diyoruz ki; vatandaşın vergileriyle bunları destekliyoruz ama araştırma ve proje olarak, teknoloji olarak bunlar halka geri dönecek.''
  
''Üniversitelere tam gaz yatırım yapmaya devam ediyoruz''
  
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi'ne bu yıl 24 milyon liralık ödenek ayırdıklarını dile getiren Yılmaz, ''Bunlar gerçekten önemli rakamlar. Kriz nedeniyle birçok ülke üniversitelerin ödeneklerini kesiyor. Biz çok şükür üniversitelere tam gaz yatırım yapmaya devam ediyoruz. Bunun sonuçlarını da önümüzdeki süreçte alacağız inşallah'' diye konuştu.

Yılmaz, daha sonra Karaman Belediye Başkanı Kamil Uğurlu'yu makamında ziyaret etti. Uğurlu, ziyarette bugüne kadar yaptıkları çalışmalar hakkında Yılmaz'a bilgi verdi.

Ardından AK Parti İl Teşkilatını ziyaret eden Yılmaz, burada partililerle bir araya geldi. Partililere hitap eden Yılmaz, Karaman'daki ziyaretlerinde kentin meselelerini konuşup, tartıştıklarını belirtti.
  
''Türkiye'yi adeta yeniden ayağa kaldırdık''
  
Karaman'ın ihracatının her geçen gün daha da arttığını anlatan Yılmaz, kentin bisküvi sanayi ve tarım gibi birçok alanda büyük bir ekonomik güç haline geldiğini bildirdi.

Bugün Türkiye'nin her alanda 10 yıl öncesiyle mukayese dahi edilemez noktaya geldiğini vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ancak bu bizi rehavete sevk etmemeli. Çok önemli ilerlemeler, başarılar sağladık. Yollar, hızlı trenler, okullar, hastaneler, üniversiteler yapıldı. Türkiye'yi adeta yeniden ayağa kaldırdık, inşa ettik. 1. lig ülkeler arasında olmak istiyorsak, mutlaka daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Onun için eğitimde daha fazlasını yapacağız, daha fazla teknoloji üreteceğiz, yargı ve adalet sistemimizi daha iyi çalıştıracağız.''

Yılmaz'a, burada partililer tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi.

İhracat 150 milyar doları aşacak


Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ''Dünyadaki talep daralmasına rağmen, bu sene inşallah iş adamlarımızın, sanayicimizin, ihracatçımızın büyük başarısıyla ihracatımız 150 milyar doları aşacak'' dedi.
Bir dizi gezi ve ziyaretlerde bulunmak üzere Karaman'a gelen Yılmaz, Valilik ziyaretinin ardından Demosan Otel'de sanayici ve iş adamlarıyla bir araya geldi. Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, dünyada çok ciddi bir krizin yaşandığını belirtti.

Geçmişte finans piyasalarından başlayan bu krizin, daha sonra reel sektörü etkilediğini ifade eden Yılmaz, krizin bugün de evre değiştirmiş bir şekilde devletler krizi olarak devam ettiğini bildirdi.

Bu süreci iyi yönetemeyen devletlerin bugün krize girmiş durumda olduğunu anlatan Yılmaz, trilyonlarca dolar karşılıksız para basan ülkeler olduğunu, buna rağmen bu ülkelerin krizi henüz tam aşamadığını dile getirdi.

Bu büyük hadise ve dünyayı kasıp kavuran bu kriz içinde Türkiye'nin en şanslı ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:

''Kriz, 2009 yılında bir miktar bizi de elbette etkiledi, fakat baktığımızda; son 2 yılda yüzde 9,2 ve yüzde 8,5 olmak üzere çok yüksek büyüme hızları sağladık. Bu sene de çok şükür büyümemiz devam etti. Büyüme hızı bir miktar azalsa da 2 yıl üst üste hızlı büyümenin üzerine büyümeye devam ettik. Bu seneki büyümemiz, ihracat katkılı bir büyüme oldu. Dünyadaki talep daralmasına rağmen, bu sene inşallah iş adamlarımızın, sanayicimizin, ihracatçımızın büyük başarısıyla ihracatımız 150 milyar doları aşacak. Türkiye bu ihracatıyla büyümesine güç verdi. Önümüzdeki dönemde orta vadeli programımıza göre önce yüzde 4, sonra yüzde 5 olmak üzere büyümemizi devam ettireceğiz. İstikrarlı bir şekilde büyümek istiyoruz. Son 10 yılda Türkiye bunu başardı. İnşallah önümüzdeki 10 yılda da bu başarıyı sürdüreceğiz. İstikrarlı bir şekilde büyümemizi sürdüreceğiz.''
  
''Türkiye sağlam bir şekilde yoluna devam ediyor''
  
Yılmaz, AK Parti hükümetinin işbaşına geldiği günden buyana gösterdiği ihracatı çeşitlendirme çabasının, küresel kriz ortamında kendilerine en önemli desteği veren politikalardan biri olduğunu aktardı.

Meclis'te 2013 yılı bütçesinin kabul edildiğini anımsatan Yılmaz, ''Dünyada bir kriz ortamı varken, bizim bütçemiz büyümeye devam etti. Yatırımlarımızda bir kısıntıya gitme ihtiyacı duymadık, aksine yatırımlarımızı artırıyoruz. Eğitim, sağlık gibi harcamalarımızı, üniversitelere yaptığımız harcamaları artırıyoruz. Çünkü Türkiye sağlam bir şekilde yoluna devam ediyor. Türkiye, güven veren, istikrarlı politikalarla yürüyor'' diye konuştu.

Türkiye'nin 2023'e doğru giderken çok iddialı hedeflerinin olduğunu, bu hedeflere ulaşılabilmesi için yeni bir yol haritasının çizilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bu çerçevede Kalkınma Bakanlığı olarak 10. Kalkınma Planı çalışmalarını uzun süredir katılımcı bir şekilde yürüttüklerini, seneye bu planın Meclis'e gitmiş olacağını ifade etti.
  
''Yenilik yapma durumundayız''
  
Söz konusu planın içeriğinin çok netleşmediğini anlatan Yılmaz, ''Türkiye artık kamusuyla, özel sektörüyle kritik bir eşiğe gelmiş durumda. Bugüne kadar alışılagelmiş yöntemlerle devam edersek, geçmişteki başarıları sağlamamız mümkün değil. Yenilik yapma durumundayız. Katma değeri yüksek ürünler üretmek durumundayız. Ar-Ge'ye, bilgiye, teknolojiye daha fazla önem ve öncelik vermeliyiz'' ifadelerini kullandı.

Yılmaz, araştırma ve yenilik kültürünün daha fazla önemsenmesi ve geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, kısa vadeli sorunlara odaklanıldığı takdirde arzu edilen noktaya gelinemeyeceğini dile getirdi.

Eğitimden teknolojiye, adalet sisteminden şehirleşmeye kadar yapılan çalışmalarla Türkiye'yi hak ettiği noktaya çıkaracaklarını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:

''İleri bir ekonomi olmak istediğimiz gibi, sosyal alanda da demokraside de her alanda çok daha ileri bir noktaya çıkmak zorundayız. Kalkınmayı biz böyle anlıyoruz. Kalkınmayı sadece ekonomik boyutuyla değil, sosyal, çevre, temel hak ve özgürlükler, dış politika ve her yönüyle önemsiyoruz.''

Yılmaz, daha sonra toplantıya katılan iş adamlarının taleplerini dinledi, sorularını cevapladı.

Önceki Sonraki 5 farklı hedef için 24 eylem planı

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesinde, 5 farklı hedef için 24 eylem belirlediklerini söyledi

Bakan Ergün, Çırağan Sarayı'nda ''Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı''nı açıkladı.

Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ile sektörün yol haritasını ortaya koyduklarını ve bu yolda ilerlemeyi sağlayacak araçları da belirlediklerini dile getiren Ergün, belgenin hazırlanma sürecinin, kamunun, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının bir arada çalışmasının güzel bir örneği olduğunu anlattı.

Bakan Ergün, ''Strateji belgesinin uzun dönemli vizyonunun, sektörde yüksek katma değerli ürünlerin üretim üssü olmaktır'' dedi.

Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesinde, 5 farklı hedef için 24 eylem belirlediklerini bildiren Ergün, şunları söyledi:

''Birinci hedefimiz eğer sektör birtakım hukuki ve idari düzenlemeye ihtiyaç duyuyorsa, bunları gerçekleştirmek. Sanayide kullanılan elektrik enerjisi girdi maliyetlerini azaltmaya yönelik çalışmalar yürütülecek. Mesela TRT payında daha önce bir azaltmaya gitmiştik. Bununla ilgili belki, kanunla oluyor çünkü bunlar, eğer bir kanun çalışması gerekiyorsa tabii o da olacak. Ama tabii ki TRT'ye son zamanlarda çok uluslararası yükler de bindirildi. Türkiye'nin dünyadaki imajını güçlendirme konusunda TRT'nin önemli görevleri var. Bunların finansmanı da elbette söz konusu. Ama yine de eğer enerji maliyetleri üzerinde yük azaltması üzerine gidilecekse, bu da hukuki bir düzenlemeyi gerektiriyorsa, o hukuki düzenlemeleri birlikte çalışacağız.''

Nihat Ergün, ithaline izin verilen kontrole tabi yakıt ve atıklar ile hurdalardan alınan çevre katkı payını azaltma yönünde çalışmalar yapılacağını dile getirerek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda OSB ve Serbest Bölge gibi alanlarda çevre ortak birimleri kurulması için yasal düzenlemeler hazırlanacağını kaydetti.

Ruhsatların, yatırımı gerçekleştirebilecek bilgi birikimine, mali güce, teknik altyapıya ve sektörel deneyime sahip şirketlere verilmesini mümkün kılacak şekilde Maden Kanunu'nda düzenleme yapılacağına işaret eden Ergün, Türkiye ile Avrupa Kömür Çelik Topluluğu arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın devlet yardımlarını kısıtlayan hükümlerini esnekleştirmek için girişimlerin artırılarak sürdürüleceğini bildirdi.

Ergün, bu eylemin, sektörde yapılacak yüksek katma değerli yatırımları teşvik kapsamına alabilmek için de büyük önem taşıdığını söyledi.
   
''Yerli girdi kullanımı teşvik edilecek''
   
Bakan Ergün, strateji belgesinde ikinci hedefleri olan olan ''Üretim Altyapısını Geliştirmek'' başlığı kapsamında; Kamu yatırımlarında en yüksek katma değeri sağlayacak şekilde yerli girdi kullanımının teşvik edileceğini belirtti.

Rüzgâr Enerjisi yatırım sözleşmelerinde, rüzgar türbinleri yatırımında başta sfero döküm ve yassı çelik olmak üzere yerli girdi kullanımı teşvik edileceğine işaret eden Ergün, ''Çevreye yönelik olarak atık yok etmeye yönelik makine ve ekipman yatırımlarına teşvikler uygulanacak. Bölgesel enerji boru hatlarında yerli sac kullanılarak üretilen çelik boruların ve diğer yerli malzemelerin kullanımına öncelik verilecek. Bu projelerle ilgili yatırımlara vergi indirim teşviki de sağlanabilir, bunun üzerinde çalışacağız. Demir ve demir dışı cevher aramalarına önem verilecek ve maden aramaları desteklenecek. Demir-çelik sektöründe, enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik proje ve çalışmalara destek verilecek'' diye konuştu.

Strateji Belgesinde ''Dış Ticarette Aksayan Yönleri Gidermek'' başlıklı üçüncü hedefleri kapsamında ise, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri gibi riskli ülkelere yönelik ihracatta, ihracat kredi sigortası uygulamaları yaygınlaştırılacağını dile getiren Ergün, düşük fiyatlı ithal ürünlerin yerli üreticilerin üzerinde yarattığı fiyat esaslı baskının bertaraf edilmesi yönündeki çalışmaların sürdürüleceğini söyledi.

Bakan Ergün, özellikle inşaatlarda kullanılan demir, boru ve diğer ürünler başta olmak üzere güvenli veya teknik mevzuata uygun olmayan ithal ve yerli ürünler için daha etkin denetimlerin yapılacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Son 4 yıl içinde yassı çelik üretim kapasitesinin tüketim seviyesinin üzerine çıkması da dikkate alınarak, sektörün ithalatta karşılaştığı haksız rekabet unsurlarının önlenmesine yönelik tedbirlerin uygulanmasına devam edilecek. Dördüncü hedefimiz olan 'İnsan Kaynaklarını Geliştirmek' başlığı altında 2 eylem belirlenmiştir. Öncelikle orta kademe nitelikli eleman eksikliğini gidermek için eğitim programları düzenlenecektir. Özellikle meslek liselerinde döküm ve modelcilik gibi bölümlere özel bir önem verilecek.

50 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerleri yüzde 3 özürlü çalıştırmakla yükümlüdürler. Buradaki 'yeraltı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalıştırılamaz' istisnasına, ağır sanayi olarak kabul edilen demir-çelik ve demir dışı metaller sektörü de ilave edilecek. Beşinci ve son hedefimiz 'Ar-Ge Kapasitelerini Geliştirmek' başlığı altında ise, atıkların analizini yapacak laboratuvarların sayısı ve niteliği artırılacak. Çevre analizleri için akredite laboratuvar eksikliği giderilecek.''
   
''Dışardan temin edilen yüksek teknolojili ürünlerin üretilmesi için büyük adım atmış olacağız''
   
Ar-Ge desteklerinin, sanayinin ihtiyacı olan diğer araştırma ve iyileştirme faaliyetlerini de kapsayacağına işaret eden Ergün, demir-çelik sektöründe çevre kirliliğinin azaltılmasına ve atıkların değerlendirilmesine yönelik projelerin destekleneceğini söyledi.

Bakan Ergün, Avrupa Parlamentosu'nun, çelik sektörünü korumak için 13 Aralık'ta AB Komisyonu'na bir önerge sunduğunu anımsatarak, bu önergede sektörün öneminin, sektör için yapılması gerekenlerin, sektöre yönelik teşvik mekanizmalarının devreye girmesi gerektiği gibi önemli bilgilerin olduğunu anlattı.

Strateji Belgesindeki eylemlerin, demir çelik ve demir dışı metaller sektörünün üretim zincirinin her halkasına hitap ettiğine işaret eden Ergün, ''Bu eylemler, üretimde yerli girdi kullanım oranını artıracak, katma değeri yüksek ürünlerin ağırlıklı olarak yerli üretimden karşılanmasını sağlayacak ve dış ticaret dengemizi olumlu yönde geliştirecek eylemlerdir. Bu eylemlerin hayata geçmesiyle, yurt dışından temin ettiğimiz yüksek teknolojili ürünlerin ülkemizde üretilmesi için büyük bir adım atmış olacağız. Strateji Belgesinde yer alan eylemler, dünya standartlarında rekabetçi bir sektör oluşturma kararlılığımızı açıkça göstermektedir'' diye konuştu.
Son 10 yılda, Türkiye hayatın her alanında büyük bir değişim iradesi gösterdiğini ve çok önemli reformlar gerçekleştirdiğini dile getiren Ergün, bugün dünyadaki birçok olumsuz gelişmeye rağmen, yoluna güven ve istikrar içinde devam eden bir Türkiye'nin bulunduğunu kaydetti.

Ergün, ekonomide ve siyasette yakalanan bu istikrar ortamının birçok önemli sonucunu hep birlikte müşahede ettiklerini ifade ederek, ancak bu olumlu çıktılar içinde en önemlisinin, artık Türkiye'nin bütün birimleriyle, kamu ve reel sektörüyle, orta ve uzun vadeli plan ve programlar hazırlayabilmesi ve bunları uygulayabilmesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin zaten faal olduğu demir-çelik, otomotiv, makine gibi sektörlerde katma değeri artırması, diğer yandan ilaç, havacılık, elektrik-elektronik, bilgi teknolojileri gibi ileri teknolojili sektörlerde bir ivme yakalaması gerektiğine işaret eden Ergün, hükümet olarak bundan sonraki temel amaçlarının, makro dengeleri büyük bir hassasiyetle korurken, mikro reformları da daha kapsamlı bir şekilde hayata geçirmek olacağını dile getirdi.

Nihat Ergün, hazırladıkları strateji belgeleri ve eylem planlarıyla hem kamunun hem de özel sektörün önüne yol haritaları koyduklarını belirterek, ''Strateji ve eylem planları ile kendimizi bağlıyoruz, ne zaman ne yapacağımızı kamuoyuna açıklıyoruz. Mahcup olmak da var, bazılarını yapamayabiliriz, ama mahcup olmayı da göz önüne alıyoruz'' dedi.

2011 yılının başında, 72 eylemden oluşan Türkiye'nin ''Sanayi Strateji Belgesi''ni kamuoyu ile paylaştıklarını anımsatan Ergün, yine otomotiv ve makine sektörlerine yönelik strateji belgelerini geçen yıl, Kimya ve Elektrik-Elektronik sektör stratejilerimizi ise geçen günlerde uygulamaya başladıklarını söyledi.

Ergün, tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri ile ilaç sektörlerine yönelik strateji belgelerinin hazırlıklarının da devam ettiğini belirtti.

Bakan Ergün, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, sanayinin lokomotif ve ana sektörlerinden birisi olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin, iç ve dış pazar imkanlarını, üretim maliyetlerini ve kaliteyi birlikte değerlendirildiğinde, dünyadaki en rekabetçi ekonomilerden biri olma potansiyelini taşıdığını söyledi.

2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatın, 2012 yılında 150 milyar dolar seviyesine ulaşmasının, bu rekabetçiliğin ve dinamizmin açık bir göstergesi olduğuna değinen Ergün, Türkiye'nin büyük potansiyelinin açığa çıkmasında, demir-çelik sektörü önemli bir rol oynayacağını kaydetti.

Bakan Ergün, 2011 yılındaki 135 milyar dolarlık ihracatın 22 milyar dolarlık kısmının demir-çelik ve demir dışı metaller sektörüne ait olduğunu anımsatarak, yine bu sektörün 2011 yılında 55-60 milyar dolar gibi önemli bir dış ticaret hacmine ulaştığını belirtti.
   
Atıklarla ilgili strateji planı...
   
Türk Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, hâlihazırda yaşanan küreselleşme sürecinde üretim, pazarlama, ihracat, ticaret alanlarında dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamış bir sektör olduğuna değinen Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sektör bu alanlardaki yeterliliğini gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların tamamına yakınına yaptığı ihracat ile kanıtlamıştır. Kamunun yaptığı özelleştirmelerin de etkisiyle, özel sektörümüz dünya çelik sektörü ile rekabet edebilen bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye 2012 yılında demir çelik üretiminde dünyada 8. sırada, Avrupa Birliği ülkelerinde ise Almanya'dan sonra 2. sırada yer alacaktır. Çelik boru ve döküm ürünleri üretiminde ise halihazırda ülkemiz Avrupa'nın en büyük ilk 5 üreticisinden birisidir.

Ancak bütün bu başarılara rağmen, birçok sektöre girdi sağlayan Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, çok daha iyi bir noktaya geleceğine inancımız tamdır. Sektörde karşılaştığımız en önemli sorunların başında kullanılan girdiler itibariyle dışa bağımlılık gelmektedir. Sektör, geçtiğimiz yıl kullandığı 31 milyon ton hurda demirin yüzde 70'e yakın bir kısmını ithal etmiştir. Sektörün ithalatı olan hurda demir, ithalatımız içinde enerjiden sonraki en büyük kalemi oluşturmaktadır. Hurdanın yurt içinden temin oranının her geçen gün artması elbette sevindirici ama bu konuda daha iyi rakamlara ulaşmalıyız.''

Türkiye'nin atıklarından dünyada en az istifade eden ülke olduğuna işaret eden Ergün, Türkiye'de 6 bin tane cam atıklarını toplama noktası bulunduğunu, bu sayının Hollanda da 25 bin, Almanya'da 300 bin adet olduğunu kaydetti.

Ergün, ''Şimdi biz demir çelikte kendi hurdalarımızı toplayıp, değerlendirsek, bu yüzde 70'lik ithal oranı hemen yüzde 50'ye iner. Diğer atıkları da hesap ettiğimizde bugün harcadığımız paranın büyük bir bölümü Türkiye'de kalır. Bu anlamda Bakanlığımız atıklarla da ilgili bir strateji belgesi ve eylem planı hazırlıyor. Türkiye'nin atık yönetimine ihtiyacı var. Bunu servete dönüştürmemiz lazım. O da bizim Bakanlığımıza verilmiş bir görev olduğu için atıklarla, atık toplanması ile ilgili bir strateji belgesini de oluşturuyoruz'' diye konuştu.
   
''Basiretsiz tüccar olmamalıyız''
   
Sektörle ilgili diğer önemli hususun ise uzun yıllardır devam eden uzun ürün-yassı ürün dengesizliği olduğuna işaret eden Ergün,sektör uzun ürünlerde ihracatçı iken yassı ürünlerde ise ithalatçı durumda olduğunu hatırlattı.

Ergün, 2011 yılında, 7.3 milyar dolar olarak gerçekleşen uzun ürün ihracatı ile Türkiye'nin dünyanın en büyük uzun ürün ihracatçısı ülke konumunda bulunduğuna değinerek, 2011 yılında yassı ürünlerde 2 milyar dolara yakın ihracat gerçekleşmesine karşın, aynı ürünlerde ithalatın 6.5 milyar dolara yaklaştığını anlattı.

Son yıllarda yassı çelik yatırımlarının devreye girmesine paralel olarak, bu konuda da bir iyileşme sürecinden geçildiğine işaret eden Ergün, şunları kaydetti:

''Bu nedenle, yassı ürün üretimine yönelik yatırımları da dikkatle takip ediyoruz. Bunu yaparken de kapasite fazlası da oluşturup, oluşturmadığımıza bakmalıyız. Acaba bir kapasite fazlası oluşturduk mu diye de hesap etmemiz lazım. Eğer kapasite fazlasını hesapsızlık yüzünden oluşturduksa, hemen kısa, orta ve uzun vadede bulamayacağımız bir pazar dikkate alınmadan bir kapasite fazlası oluşturursak, rasyonel davranmamış oluruz.

Hani basiretli tüccar diyorlar ya, bu işleri yaparken de basiretli tüccar gibi davranmak mecburiyetindeyiz. Kapasite fazlası oluşturup yatırımlarda, ondan sonra da kendi ayağımıza kurşun sıkmış biri olarak kendi oluşturduğumuz kapasite fazlasından müşteki de olmamalıyız. Yassı üründe de buna dikkat etmeyiz. Kapasite fazlasının başımıza dert olmayacak şekilde planlanmış olması gerekir.''

Bakan Ergün, aynı şekilde, otomobil, beyaz eşya, ev aletleri, mutfak gereçleri, inşaat ve sağlık gibi sektörlerde temel girdilerden biri olan paslanmaz çelik üretimi konusunda da ciddi adımlar atılması gerektiğini belirtti.
Soruları yanıtladı
Ergün, Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nın kamuoyuyla paylaşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Strateji belgelerinin geri dönüşümü nasıl olacak?'' sorusuna Ergün, ''Bütün sektör strateji belgelerinin önemli unsurlarından biri izleme, değerlendirme kurullarının bulunmasıdır. Bütün uygulamalar, 3 ayda bir, 6 ayda bir periyodik olarak bir kurul tarafından izleniyor. Hangi kamu kurumu ya da özel sektör kuruluşu yapması gerekenleri yaptı mı, yapmadı mı- Bütün bunların izlendiği takip var. Sanayi strateji belgesinde 4 yıl içerisinde varılması gereken hedeflerin yüzde 60-70'ine vardığınızı 1,5 yıl içerisinde görebiliyorsunuz'' diye konuştu.

2013 beklentisine ilişkin soruya Ergün, ''Belgelerde ana hedefler ve alt hedefler var. Bunlarla ilgili yapılması gereken alt eylemler var. Hangi eylem, hangi zamana kadar kim tarafından yapılacak önemli olan bu. Sektörün üretim artışını piyasadaki gelişmeler sağlar. Biz sektördeki Ar-Ge faaliyetlerinin artması gerektiğini öngörüyorsak, bu hedefe varıp varmadığımıza bakıyoruz'' şeklinde konuştu.

MÜSİAD Başkanı'nın yerli otomobile ilişkin yaptığı yorumları hatırlatan bir soru üzerine Ergün, şunları söyledi:

''Otomobilde marka oluşturmak önemli bir konu. Fosil yakıtlı araçlarda marka oluşturma konusunda tabii biraz geç kaldık. Türkiye otomotivde önemli bir üretim merkezidir. Yeni teknolojilerde, özellikle elektrikli araçlarda markalaşma konusu önemli. Bu konuda da özel sektörde de çalışmalar var. O kritik teknolojilerinin geliştirilmesi çok önemli. Şu anda daha evvel hazırladığımız bir yönetmelikle, Türkiye'deki mevcut araçların bir kısmının elektrikli araçlara dönüştürülmesi imkanı tanınmıştır. Bu imkanlar çerçevesinde bazı arkadaşlar bu çalışmaları yaptılar. Belli araçları kendi teknolojileriyle elektrikliye dönüştürdüler. Ama bu elektrikli araçlarda markalaşma açısından önemli bir aşamadır. Bunu başarıyla yapanlar teknolojiyi geliştirme ve piyasaya aktarma konusunda büyük bir fırsat elde etti. MÜSİAD Başkanımızın söylemiş olduğu çalışma budur. Bir elektrikli araç dönüşüm projesini hayata geçirmesidir ve çok başarılı olmuştur. O arkadaşlarımız bunu üretime, markalaşmaya, dönüşme konusunu değerlendirecektir. Şu anda fizibilite yapıyor, seri üretime dönüştürme ile ilgili ön çalışma yapıyorlar. Bunu da gerçekleştirebilirlerse, Türkiye'de elektrikli araçlar konusunda özel sektör markalaşma doğrultusunda ciddi bir adım atmış durumda olacak.''
   
''Elektriği Avrupa en ucuza kullanan ülkelerden biriyiz''

   
Girdi maliyetlerine ilişkin soruya da Ergün, şunları söyledi:

''Enerjideki fiyatların artışı, doğalgaz ve petrol fiyatlarıyla da alakalıdır. Şunu kabul etmek gerekir ki Avrupa ölçeğinde düşündüğümüzde elektrikte Avrupa ülkeleri arasında elektriği en ucuza kullanan ülkelerden biriyiz. Enerjinin kaynağı olan bir ülke değiliz, enerji açığı olan bir ülkeyiz ve bu konuda dışa bağımlılığı azaltmaya çalışan bir ülkeyiz. Buna rağmen enerji maliyetlerimizi Avrupa ortalamasının altında tutabiliyorsak bazı çalışmalar yürüterek gerçekleştiriyoruz. 2013 yılında da aynı istikamette olacaktır. 2013 yılında Avrupa'da enerji maliyetlerinin altında kalan bir maliyetle yolumuza devam edeceğiz.''
   
TRT payının azaltılması hakkında
   
Enerji maliyetlerinin azaltılmasına yönelik TRT payının azaltılmasına gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soruya da Ergün, ''TRT payında bir azaltma zaten yaptık. Bir kanun değişikliği gerçekleştirmiştik. TRT payı yüzde 3'tü bu yüzde 3'ü yüzde 2'ye indirdik. Bugün itibariyle enerjide TRT payı yüzde 2 olarak kullanılıyor. Sektörün de bizden talebi tamamen sıfırlanmasıdır. TRT'ye de son yıllarda çok kanal açıldı ve Türkiye'nin imajını güçlendirecek ciddi bir rol üstlendiğini görüyoruz. Bunun da bir maliyeti var. Strateji belgesindeki mevzuat, kanun çalışmaları elektrik maliyetlerini azaltacak bölümü de barındırıyor. Eğer bu da gündeme gelirse tabii ki konuşacağız'' şeklinde konuştu.

Ergün, not arttırımına ilişkin soruya da ''Bize zaten cimri davranılarak notumuz arttırılıyor. Yunanistan'a bakıyorsunuz, konjonktürel olarak destek verelim diye 5-6 puan birden arttırıyorlar. Türkiye'nin notunu arttırırken de kırk dereden su getiriyorlar'' dedi.

23 Aralık 2012 Pazar

Teşvik Belgesi Sayısı Artttı

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bu yılın Temmuz-Kasım döneminde düzenlenen yatırım teşvik belgesi sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24, sabit yatırım tutarının da yüzde 23 arttığını bildirdi.
Çağlayan, yaptığı yazılı açıklamada, yeni teşvik sisteminin meyvelerini vermeye başladığını belirterek, sistemin Resmi Gazete'de yayımlandığı 20 Haziran'dan Kasım ayı sonuna kadar bin 925 adet yatırım teşvik belgesi düzenlendiğini ifade etti.
Söz konusu belgelerin, 23,6 milyar lira sabit yatırım, 77 bin 889 kişilik istihdam öngördüğünü kaydeden Çağlayan, öngörülen istihdamın 66 bin 251'nin yerli, 11 bin 638'inin de uluslararası sermayeli şirketlere ait olduğunu vurguladı. 
Yeni teşvik sistemine göre düzenlenen teşvik belgesi sayısının, yeni teşvik uygulamalarının olumlu sonuçlarını net bir şekilde gösterdiğine dikkati çeken Çağlayan, şu bilgileri verdi: 
''22,8 milyar lira tutarında bin 887 belge düzenlenen 2012 yılı Temmuz-Kasım döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre belge adedi bazında yüzde 24'lük ve sabit yatırım tutarı bazında yüzde 23'lük bir artış gerçekleşmiştir. Aynı şekilde 2012 yılı Temmuz-Kasım döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre bölgesel yatırımlarda belge adedi bazında yüzde 110'luk ve sabit yatırım tutarı bazında yüzde 109'luk bir artış söz konusudur.'' 
Liderlik imalatta
Bakan Çağlayan, yeni teşvik sisteminde verilen yatırım teşvik belgelerinde öngörülen 23,6 milyar liralık sabit yatırım tutarının 11,5 milyar lirasının imalat, 7 milyar lirasının hizmetler, 3,9 milyar lirasının enerji ve 1,3 milyar lirasının madencilik sektörlerine ait olduğunu kaydetti. 
Kasım ayında düzenlenen 434 yatırım teşvik belgesinde, 5,7 milyar lira sabit yatırım ve 16 bin 405 kişiye istihdam öngörüldüğünü belirten Çağlayan, teşvik belgesi adedinde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 31'lik, öngörülen sabit yatırım tutarında da yüzde 75'lik bir artış yaşandığını bildirdi. 
Çağlayan, teşvik belgelerinin 405'nin yerli, 29'unun uluslararası sermayeli şirketler için düzenlendiğine, sabit yatırımın 1,1 milyar lirasının uluslararası sermayeli, 4,6 milyar lirasının da yerli sermayeli şirketler tarafından yapılmasının beklendiğine işaret ederek, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: 
''Yeni teşvik sistemin zamanla daha iyi tanınması ile yerli ve yabancı yatırımlar daha da artacaktır. Bunun için gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında gerçekleştirdiğimiz tanıtım etkinliklerin sonuçlarını önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Teşvik sistemi ekonomimiz için bir şans. Cari açığın ilacı olacak stratejik yatırımlarda yakında önemli artış bekliyoruz. 20 Haziran'dan itibaren düzenlenen teşvik belgeleri yeni teşvik sisteminin ayar tutmaya başladığını göstermektedir. İhracata dayalı üretim ve büyüme stratejimizin en önemli ayağını oluşturan yeni teşvik sisteminin olumlu sonuçlarını önümüzdeki dönemde üretim ve ihracat artışı sağlayarak, cari açığı daha da azaltarak ve işsizliği düşürerek hep birlikte göreceğiz.''

22 Aralık 2012 Cumartesi

Genç kızlara meslek edinme imkanı

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, sosyal hizmet kurumlarında devlet himayesi altında bulunan 100 genç kızın sağlık sektöründe meslek edinmelerinin sağlanacağını bildirdi
Murat Akdoğan Vakfı ile İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü ortaklığında yürütülen ''Devlet Himayesi Altındaki Genç Kızlara Meslek Edindirme Eğitimi Projesi''nin Ataşehir Est-ethica Cerrahi Tıp Merkezi'nde düzenlenen tanıtım toplantısında konuşan Bağış, projede emeği geçenlere teşekkür etti.

Bağış, bugün 100 genç kızın hayatına yeni bir ışık doğduğunu belirterek, projenin model alınıp Türkiye'nin dört bir yanında uygulanabileceğini kaydetti. Bağış, bu projenin Türkiye'yi, AB standartlarının ve Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarabilecek projelere örnek teşkil ettiğini söyledi.

İstihdamda kadın-erkek eşitliği olması gerektiğini vurgulayan Bağış, ''Türkiye'nin istihdam politikası, adeta 11 kişilik bir futbol takımına karşı 6 ya da 7 oyuncuyla çıkıp mücadele etmeye çalışan bir takımı andırıyor. Geçmişteki yanlış politikaları her yerde gördük ama artık çok şükür bu değişmeye başladı. Çok şükür bugün TBMM'deki kadın milletvekili oranı da kamuda çalışan kadın oranı da Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranında ama yeterli değil'' diye konuştu.

Bağış, proje kapsamında sosyal hizmet kurumlarında devlet himayesi altında bulunan 100 genç kızın sağlık sektöründe meslek edinmelerinin sağlanacağını anlatarak, ''Bunun ötesinde bu genç kızlarımız, diğer yüz binlerce kıza ilham verecek ve umut olacak'' dedi.

Projede yer alan genç kızlarla sohbet ettiğini aktaran Bağış, genç kızlardan eğitimlerine devam etme sözü aldığını kaydetti.
  
''Türkiye'yi bir umut olarak gören herkese ulaşmaya çalışıyoruz''  
  
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, vakıf medeniyetinin Türkiye'nin kültüründe izleri olduğunu dile getirerek, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiğinde kaleme aldığı vakıfnamesini ve İstanbul'da kurulan vakıfların isimlerini okudu.

Türkiye'de resmi kalkınma yardımlarının 2011 yılında 1 milyar doları aştığını, bu yılın rakamının da yakında açıklanacağını aktaran Bağış, şöyle devam etti:

''Sadece 2007 yılından günümüze hayırlarla inşa edilen okul sayısı 214'ü geçti. Son 4 ay içinde Pakistan, Somali, Moldova, Filistin ve Batı Şeria'ya 58 ambulans hibe ettik. Türkiye, Nijerya'da 19 bin 410 kişiye sağlık taraması yaptı. Yardımlarımız, sadece devletin bakmakla yükümlü olduğu kardeşlerimize meslek edindirme kurslarıyla sınırlı değil, dünyanın her yerinde Türkiye'yi bir umut olarak gören, Türkiye'den beklentisi olan herkese ulaşmaya çalışıyoruz. Ayrıca 1996-2002 yılları arasında 46 vakıf eseri onarılmışken, son 10 yıl içinde 3 bin 570 vakıf eserini elden geçirdik. Başbakanımızın da belirttiği gibi, Makedonya'da Atatürk'ün babasının doğduğu evi, aslına uygun yeniden inşa etmek için proje kabul edildi. Makedon yetkililerin desteğiyle bunu da gerçekleştiriyoruz. Atatürk'ün babasına ve onun doğduğu eve sahip çıkan bir Başbakan'ın kabine mensubu olmaktan onur duyuyorum.''

Bağış, bugün için yapılan ''kıyamet senaryoları''na da değinerek, ''Bugünlerde ortalıkta bir hurafe dolaşıyor. Deli saçması bir hurafe. Bu topraklar çok bereketlidir. Sadece Şirince değil, bu ülkenin her yeri bereketli, güzel ve yaşanacak yerlerdir. Çünkü bu toprakların mayasında sevgi vardır. Bizim topraklarımız ve medeniyetimizin hamurunda gerçekten hoşgörünün ve paylaşmanın mayası vardır. İnsanları feraha ve huzura kavuşturacak maya da budur'' diye konuştu.
  
Genç kızlara meslek edinme imkanı
  
''Devlet Himayesi Altındaki Genç Kızlara Meslek Edindirme Eğitimi Projesi'', İstanbul'daki sosyal hizmet kurum ve kuruluşlarında devlet himayesi altında bulunan ve yüksek eğitime devam edemeyen genç kızlara, yaratıcı ve gelecek vadeden iş kollarında meslek edinme imkanı sağlayacak.

Proje kapsamında genç kızlar, estetisyenlik, hasta danışmanlığı gibi alanlarda meslek eğitimi alacak. 100 genç kız, eğitimin sonunda Ethica Sağlık Grubu ve diğer kuruluşlarda istihdam edilecek.
  

Türk Petrol Kanunu Tasarısı TBMM’de


Türk Petrol Kanunu Tasarısı, TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
Türkiye'deki petrol kaynaklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu öngören tasarı, ülke petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve üretilmesini sağlamayı amaçlıyor.

Tasarı; Türkiye'de petrol arama ve üretim faaliyetlerinin düzenlenmesi, yönlendirilmesi, teşvik edilmesi, denetlenmesi, arama ve üretim için gerekli bilgilerin ve verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve kullanıma sunulmasına ilişkin usul ve esasları kapsıyor.

Türkiye, kara ve deniz olmak üzere iki petrol bölgesine ayrılıyor. Kara ve deniz bölgelerini ayıran sınır kıyı çizgisi kabul edilecek. Deniz bölgeleri karasuları içi ve karasuları dışı olmak üzere ikiye ayrılacak. Karasuları dışı denizlerde araştırma izni, arama ve işletme ruhsatlarının verilmesi, devri ve süre uzatımları Bakanlar Kurulu'nun iznine tabi olacak. Bu alanlar, Bakanlar Kurulu kararıyla tamamen veya kısmen aramaya ve işletmeye kapatılabilecek, tadil edilebilecek veya kapatılan bir alan tekrar açılabilecek. Buna göre verilen kararlar, müktesep hakları ihlal edemeyecek.

Askeri yasak bölgeler ile güvenlik bölgelerinde yapılacak işlemlerle ilgili izin verilmeden önce ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşü alınacak.

Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, başvuruyu uygun bulduğu takdirde 60 gün içinde araştırma izni verecek. İzin talep edilen sahanın bir kısmında araştırma izni, arama ruhsatı veya işletme ruhsatı verilmiş olması, araştırma izni verilmesini engellemeyecek. Ancak araştırıcı, işlem yapmakta olan diğer bir petrol hakkı sahibinin rızası olmadan sürmekte olan sondaj ve benzeri saha etütlerinin yapıldığı yerlere giremeyecek.

Araştırma izni sahibi, araştırma alanının hektarı başına bir defaya mahsus olmak ve ödeme şekilleri yönetmelikle düzenlenmek üzere 50 kuruş ücret ödeyecek. Araştırma sonucu elde edilen bilgiler Genel Müdürlüğe de verilecek. Genel Müdürlük, sekiz yıl süreyle bilgileri gizli tutacak.
   
Arama ruhsatı
   
Arama ruhsatı; arama ruhsatı alanı içinde arama yapmak, arama ruhsatı alanı dışında araştırmada bulunmak, bulunan petrollü alanları geliştirerek bu sahadan petrol üretmek ve keşif başvurusunda bulunmak üzere verilecek.

Arama ruhsatı kara sınırları ve karasuları içi denizlerde 1/50.000 ölçekli pafta esasına göre yapılacak. En büyük ruhsat alanı, 1/50.000 ölçekli bir tam pafta olacak. En küçük ruhsat alanı 1/50.000 ölçekli aynı pafta içerisinde kalmak kaydıyla 1/25.000 ölçekli bir tam pafta olacak. Ruhsat alanı 1/50.000 ölçekli paftanın dışına taşamayacak ve 1/25.000 ölçekli paftalardan oluşacak.

Münhasır ekonomik bölge sınırları içinde ruhsatlandırma birer tam derecelik enlem ve boylam çizgileri arasında kalan bir derecelik alan esasına göre yapılacak. En büyük ruhsat alanı bir derecelik alan olacak. En küçük ruhsat alanı bir derecelik alan içerisinde kalmak kaydı ile 1/100.000 ölçekli bir tam pafta olacak. Ruhsat alanı bir derecelik alanın dışına taşamayacak ve 1/100.000 ölçekli paftalardan oluşacak.

Arama ruhsatının süresi; karalarda beş, denizlerde sekiz yıl olacak.

İş programını yerine getiren ruhsat sahibinin en az bir sondaj yapılmasını da içeren iş ve yatırım programı ile buna karşılık gelen yüzde 2 teminatı vermesi kaydıyla ruhsat süresi karalarda iki, denizlerde üç yıla kadar uzatılabilecek.

Birinci uzatım süresi içinde sondaj programını yerine getirmiş bir petrol hakkı sahibinin arama ruhsatının süresi, yeni bir sondaj ve yatırım programı ile buna karşılık gelen yüzde 2 teminatı vermesi halinde karalarda iki, denizlerde üç yıla kadar uzatılabilecek.

Arama ruhsatının süresi ilk yürürlük tarihinden itibaren yapılan uzatmalar dahil karalarda dokuz, karasuları içi denizlerde 14 yıldan fazla olamayacak. Ancak arama ruhsatının süresi sonunda petrol keşfi yapılan alanlarda bu petrol keşfinin ticari değerlendirmelerinin yapılabilmesi için iki yıla kadar ilave süre verilebilecek.

Arama sahasında açılmakta olan bir arama kuyusunun bitirilmesi veya varsa üretim testlerinin tamamlanabilmesi için gerekli olan operasyon süresi, arama ruhsatı süresini aşacak durumda ise petrol hakkı sahibinin talebi üzerine altı aya kadar ek süre verilebilecek.

Arama ruhsatında yapılan bir keşiften sonra arayıcı, sahayı geliştirme ve üretime başlamakla yükümlü tutulacak. Bu takdirde arayıcı, üretilen petrol bakımından, işletmecinin tüm hak ve yükümlülüğüne tabi olacak.

Genel Müdürlükçe belirlenen ve aramaya açık olan alanlar; ruhsatlandırma usulündeki başvurulara kapatılarak açık artırmaya çıkmak suretiyle arama ruhsatına konu yapılabilecek. Başvuruya kapatılan bu alanlar Genel Müdürlük tarafından tekrar açılmadan bu alanlara ruhsat başvurusu yapılamayacak.
   
Başvuru ve ruhsatlandırma usulü
   
Petrol hakkının elde edilmesi için yapılan başvurunun değerlendirilmesinde, başvurunun mevzuata uygunluğu, başvuranın mali yeterliliği ve taahhüt edilen iş ve yatırım programının bu Kanunun amacını diğer başvurulara nazaran daha kısa sürede yerine getirme özelliği dikkate alınacak.

Petrol aramalarına açık bir sahaya yapılan ilk arama ruhsatı başvurusunun kapsadığı alan ilan edilecek. İlk ve sonraki başvuruların içeriği ilan tarihini takip eden 90 gün boyunca gizli tutulacak. Bu süre içinde yapılan ve aynı arazi parçasını tamamen kapsayan başvurular, birlikte değerlendirilecek. Bu süre içerisinde yapılan ve aynı arazi parçasını kısmen kapsayan arama ruhsatı başvuruları ile 90 günden sonra aynı alana yapılan başvurular değerlendirmeye alınmayacak. Doksan gün sonunda Genel Müdürlükçe değerlendirmeye alınan başvurular en geç altmış gün içinde sonuca bağlanacak.

Başvuru sahibi, ruhsat başvurusunda ve süre uzatım taleplerinde vermiş olduğu iş programı için gerekli yatırım tutarının yüzde 2'si kadar teminat verecek. Denizlerde bu oran yüzde 1 olarak uygulanacak. Teminatın taahhüt edilen iş programının yıllık gerçekleşen miktarına karşılık gelen kısmı, petrol hakkı sahibine iade edilecek.
   
Sahalar müzayedeye çıkarılacak
   
İşletme ruhsatı, yönetmeliğe göre alınacak iş ve mali yatırım programı dikkate alınarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başvuru sahibinin talebine göre 20 yıl için verilecek. İşletme ruhsatı süresi, uzatım talebine ekli olarak verilen üretim programının uygun görülmesi halinde, 10'ar yılı geçmemek üzere iki defa uzatılabilecek.

İşletme hakkı süresi sona eren sahalar, işletme ruhsatı verilmek üzere, Bakan onayıyla müzayedeye çıkarılabilir. İşletme ruhsatı evvelce müzayedeye çıkarılmış bulunan bir işletme ruhsatının tamamı veya bir kısmı yine Bakan onayıyla müzayededen kaldırılabilecek.

Müzayede kararı kaldırılmadıkça, müzayedeye çıkarılan bir saha için arama ve işletme ruhsatı verilmeyecek. Bir sahanın müzayedeye çıkarılması, en fazla teklifte bulunana verilmesi veya herhangi bir teklifin kabul edilmesini gerektirmeyecek.

İşletme ruhsatı sahibine talebi halinde ürettiği petrolü, nakletmek üzere boru hattı inşa izni verilebilecek.

Üretim sahaları kısmen veya tamamen aynı petrollü arazi içinde bulunan işletmeciler, petrol işlemlerini birleştirebilecek.
TBMM Başkanlığı'na sunulan Türk Petrol Kanunu Tasarısı'na göre, arama veya işletme ruhsatları ile ilgili olarak yapılan petrol işlemlerinde kullanılan petrolden devlet hissesi alınmayacak. Petrol sahalarında üretilen karbondioksit gazı, üretim artırma yönteminde kullanılabilecek.

Petrol arayıcı veya işletmecisi, ürettiği petrolün sekizde birini devlet hissesi olarak ödemekle yükümlü olacak.

Yer altı deposu olarak kullanılacak olan petrol rezervuarları boşaltılmadan ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün uygun görüşü alınmadan kullanılamayacak. Yer altı depolaması için uygun görülen saha, bir işletmecinin uhdesinde ise o işletmeciye öncelik tanınacak.

Depolama için gerekli olduğu belirlenen sahada üretilmeyecek petrolden devlet hissesi alınmayacak. Bu petrol ancak söz konusu Genel Müdürlüğün izni alınarak ve devlet hissesi ödenerek üretilebilecek.

Petrol üreticisinin ödeyeceği devlet hissesi, bir petrol birimi üzerinden üretilen ham petrolde varil başına, Petrol Piyasası Kanunu'nda düzenlenen yerli ham petrolün piyasa fiyatı, doğal gazda ise dağıtım şirketlerine veya serbest tüketicilere yapılan satış fiyatı üzerinden hesaplanacak.

Devlet hissesi, üretimin yapıldığı ayı takip eden ayın 20. gününe kadar beyan edilerek tahakkuk ettirilecek. Devlet hissesinin beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, tespit edilen farklar üzerinden devlet hissesi tarh edilecek. Tarh edilen devlet hissesi, yüzde 100 fazlasıyla alınacak.

Gravitesi (yoğunluğu) 2T.5 API'dan daha düşük olan ham petrolden her bir 0.1 API gravite farkı için Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden hesaplanan 5 sent karşılığı olan Türk Lirası daha az devlet hissesi alınacak. Bu gravite ve devlet hissesinden indirim miktarını her 5 yılda bir belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak.
   
Orman ve milli parklarda da aram yapılabilecek
   
Petrol hakkı sahibi, arama veya işletme ruhsatında veya civarında petrol işlemi için gerekli arazinin kullanma hakkını; arazi özel mülkiyete ait ise konusu ise anlaşma ya da kamulaştırma yoluyla kiralayabilecek. Arazi Hazine'ye ait ise Maliye Bakanlığı'ndan bedeli karşılığında kiralayabilecek.

Anlaşmaya dayanan kullanma hakkı 3 yıldan fazla sürdüğü takdirde özel mülkiyet konusu arazinin kamulaştırılması, arazi sahibi veya petrol hakkı sahibi tarafından istenebilecek.

Kamu yararı niteliğindeki kamulaştırma kararı, talep üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca verilecek.

Kamulaştırılan arazinin mülkiyeti, Hazine'ye kullanma hakkı kamulaştırma bedelini ödeyen petrol hakkı sahibine ait olacak. Bu durumda, Maliye Bakanlığı tarafından petrol hakkı sahibi lehine bedelsiz olarak ve ruhsat süresi kadar kullanma hakkı verilecek. Arama ve işletme ruhsatı iptal edilirse kamulaştırma bedeli iade edilmeyecek.

Arayıcı veya işletmeci, arama veya işletme ruhsatı içindeki ve civarındaki arazide, sondaj dahil çeşitli yöntemlerle su aramaya ve bulunan suları kullanma hakkına sahip olacak.

Orman Kanunu'na göre orman sayılan yerlerde ve milli parklardaki ruhsat ve izin alanlarında da ilgili mevzuata göre izin alınarak ve bedelleri ödenerek petrol arama ve işletme faaliyetleri yapılabilecek.
   
Gelir vergileri kesintisi toplamı yüzde 40'ı geçmeyecek

   
Tasarıya göre, petrol hakkı sahiplerinin, safi kazançları üzerinden ödemekle yükümlü bulundukları vergiler ve hissedarları adına yapmaları gereken gelir vergileri kesintisi toplamı yüzde 40 oranını geçmeyecek.

Dar mükellefiyet esasında vergilendirilen kurumlara petrol arama faaliyetleri için yapılan serbest meslek kazancı ödemelerinden Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yüzde 5'i oranında tevkifat yapılacak.

Petrol işlemleriyle birlikte diğer faaliyetlerde bulunan petrol hakkı sahiplerinin petrol işlemlerine ait faaliyetleri, diğer faaliyetlerinden ayrı olarak muhasebe kayıtlarında izlenecek ve vergilendirilecek. Esas faaliyetleri bu Kanuna göre petrol işlemi olan iki veya daha fazla petrol hakkı sahibi, aralarında bir ortaklık oluşturmuş olsa bile ayrı ayrı vergiye tabi olacak.

Petrol hakkı sahibinin, elde edeceği gelirler, yabancı kurumlar için, sermayenin cari kur üzerinden geri alınmasına kadar; yerli kurumlar için ise yapılan yatırım maliyeti itfa yoluyla gidere dönüştürülene kadar itfa payı olarak addolunacak.

Petrol hakkı sahiplerinin geçmiş yıllarda yabancı para cinsinden ithal etmiş olduğu, fakat halen transferi gerçekleşmemiş sermayesinden arta kalan miktarlar için de bu kural uygulanacak.

Bakanlıkça onaylanan arama ve sondaj fer'i giderleri, ülke ekonomisi yönünden verimli olmayan kuyuların açılma ve terk giderlerinin aktifleştirilmesi ihtiyari olacak.

Ekonomik olmayan kuyuların açılma ve terk giderleri dışındaki ekonomik değerin maliyeti ile bu ekonomik değerin elde edilmesi ve üzerindeki tesisatın kurulmasına ait masraflar petrol hakkı sahibinin tercihi doğrultusunda gider yazılarak veya aktifleştirilerek amortisman yolu ile itfa olunacak.

Petrollü arazinin, petrol üretiminden başka bir amaca tahsis edilmiş bulunan kısmının maliyet ve kıymeti ile petrol işleminin sona erdiği tarihte bu petrollü arazinin petrol hakkı sahibi bakımından haiz olduğu bakiye değer amortisman oranından indirilecek.
   
Muafiyetler
   
Petrol hakkı sahibinin Türkiye'deki petrol işlemi için idari faaliyetleri ile bina tesislerinin ve teçhizatlarının inşası, kurulması ve işletmesine ait malzemeler hariç, petrol işlemlerinde kullanılacak ve Genel Müdürlükçe onaylanan malzemeyi, ekipmanı, akaryakıtı, kara, deniz ve hava nakil vasıtalarını ithal etmesi ya da yurt içinden teslim alması, gümrük vergisinden, yapılan işlemler harçlardan, düzenlenen kağıtlar damga vergisinden müstesna olacak.

Petrol hakkı sahiplerinin petrol işlemlerinde kullanmak üzere Genel Müdürlükçe ithalatı uygun bulunan malzemeleriyle ilgili olarak Türk Standartları Enstitüsünün uygunluk değerlendirmesi aranmayacak.

İstisnalara konu malzemenin petrol hakkı sahibinden petrol işleminde kullanılmak üzere başka bir petrol hakkı sahibine Genel Müdürlüğün izni ile devri halinde istisna devam edecek. Söz konusu malzemeler petrol işlemi sayılmayan bir faaliyet yolu ile Türkiye dahilinde kullanılmak veya satılmak üzere devredildiği takdirde, devir tarihinde yürürlükte bulunan ithalde ve dahilde alınan vergi, resim ve harçların tümüne tabi tutulacak. Ekonomik ömrü bir yıldan az olan sarf malzemeleri hariç olmak üzere, diğer malzemelerin devri, devir ve ihraç sırasındaki kıymet tespit kararındaki kıymeti üzerinden yapılacak.

Petrol işlemi için ithal edilen malzeme Genel Müdürlüğün izni ile ihraç edilebilecek.

Petrol işlemlerinde kullanılmak üzere ithal edilmiş malzeme, nakdi fonlar ve diğer ekonomik kıymetlerin tescil işlemleri Genel Müdürlükçe yapılacak. Petrol hakkı sahibi, ödenmesi gereken fakat henüz ödenmemiş bulunan her türlü vergi, resim, harç ve Devlet hissesinin ödenmesi için gereken tutarı hariç, nakdi fonlarla buna ilişkin haklarını ve sermaye mevcutları esasına dahil diğer iktisadi kıymetleri nakden veya aynen, vergiden muaf olarak dışarıya transfer edebilecek.

Petrol hakkı sahibi, sermayesine mahsuben her zaman transfer talebinde bulunabilecek. Petrol hakkı sahibi ihraç ettiği petrolden sağladığı dövizi yurt dışında muhafaza edebilecek. Bu döviz tutarı, Türkiye'ye ithal edilmiş sermaye ile bunu aşan net kıymetlerin transferinden mahsup edilecek.

Doğal afetler veya savaş hali, petrol işlemine etkileri oranında petrol hakkı sahibinin hak ve sorumluluklarını eşit sürede erteleyecek.

Genel Müdürlüğe yapılan bir başvuru, diğer bir kamu kurum ve kuruluşunun yetki alanına giren bir hususu içeriyor ise başvuru hakkında karar alınmadan önce ilgili kamu kurum ve kuruluşunun izni alınacak.
TBMM Başkanlığı'na sunulan tasarıya göre, hak talep eden kişiler, Türkiye'de adres göstermek zorunda olacak. Adres göstermeyenlere araştırma izni, arama ve işletme ruhsatı verilmeyecek.

Arayıcı tespit ettiği bir petrol bulgusundan ve keşiften Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nü haberdar etme mecburiyetinde olacak. İhbarın zamanı ve şekli yönetmelikle düzenlenecek.

Arama ruhsatı sahasında açılan sondaj kuyularına ilişkin bilgi ve verilerle jeofizik, detay jeolojik ve laboratuvar bilgi ve verileri ruhsat süresinin sonunda, işletme ruhsatı sahasında açılan sondaj kuyularına ilişkin bilgi ve veriler ruhsatın yürürlük tarihinden itibaren beşinci yılın sonunda, araştırma izni kapsamında elde edilen bilgiler ise sekizinci yılın sonunda açık hale gelecek. Vergi Usul Kanunu'ndaki özel hükümler saklı olacak.

Genel mahiyetteki teknik, mali ve jeolojik bilgiler, kuyu yerleri, sondaj kesitleri, muhafaza boruları kayıtları ve genel üretim ve satış rakamları sır sayılmayacak. Açık hale gelen petrol işlemlerine ilişkin bilgi ve verilerin yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve satışını Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yapacak.

Düzenleme hükümlerine göre alınmış veya alınacak tüm haklarda başvuru veya hak sahipleri arasındaki ihtilaflara ilişkin itirazlar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sonuçlandırılacak.

Bakanlığın başvuru, araştırma izni, arama ruhsatı ve işletme ruhsatından doğan haklara tesir eden kararlarına karşı açılacak davalar, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görülecek.

Tescil edilmiş bir petrol hakkı sahibinin sermayesinde kontrolün değişimine yol açabilecek her türlü hisse devir işlemleri bakanlığın ön iznine tabi olacak.
   
Yasak yere girilemeyecek
   
Yasaya göre araştırma izni, arama ruhsatı ve işletme ruhsatı alınmadan hiçbir petrol işlemi yapılamayacak. Başka kanuna göre alınmış herhangi bir hak, sahibine petrol işlemi yapma hakkı vermeyecek.

Petrol işlemi sona eren hak sahibi, araziyi eski haline getirmekle yükümlü olacak. Petrol hakkı sahibi, üzerinde işlem yaptığı arazinin malikine veya zilyedi bulunan kişiye, araziye, o yerdeki tesislere verdiği zararı ve mahrum kalınan ürün bedelini veya işletme kazancını ödeyecek.

Yasadaki esaslara uygun olmak şartıyla, sermaye şirketlerine veya yabancı devletler mevzuatına göre sermaye şirketi niteliğinde bulunan özel hukuk tüzel kişilerine araştırma izni, arama ruhsatı ve işletme ruhsatı verilebilecek.

Başka kanuna göre yasak olan yere girilemeyecek veya o yerde bulunulamayacak.

Petrol hakkı sahibi, yöre halkının yaşamını zora sokmayacak, doğaya ve çevreye zarar vermeyecek ve bunları tehlikeye atmayacak şekilde petrol işlemi için gerekli tesis ve ekipmanı kuracak.

Petrol hakkı alınmasından önce, petrol işlemleri sırasında doğabilecek zarar ve ziyanı karşılamak üzere teminat verilmesi zorunlu olacak. Teminat miktarları hektar başına; araştırma izin harcının on binde beşi, arama ruhsat harcının binde biri, işletme ruhsat harcının binde beşi kadar olacak. Bakanlar Kurulu bu oranı yüzde 50 oranında artırma ya da eksiltmeye yetkili olacak.

Hudutlarda, askeri yasak bölgelerde, tarihi yerlerde ve yerleşim yerlerine hangi mesafede petrol işlemi yapılabileceği hususu yönetmelikle belirlenecek.

Petrol arz güvenliği açısından, ihtiyaç duyulan hallere münhasır olmak üzere yurt içinde üretilen petrolün tamamının veya bir kısmının 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'na göre düzenlenen piyasa fiyatı üzerinden rafinerilerce satın alınmasına karar vermeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak.
   
Ağır para cezaları
   
Tasarı, şartlara uymayanlarla tehlikeli durum ortaya çıkaranlara ağır para cezaları öngörüyor. Buna göre, tehlikeli fiil nedeniyle önemli ve tamiri mümkün olmayan bir hasar veya zarar verenler 500 bin lira, petrol işlemi sırasında tehlikeli fiil yapanlar 350 bin lira, verilen süre içinde önlem almayanlar geçen her bir gün için 50 bin lira para cezasına çarptırılacak.

Arama ruhsatı veya işletme ruhsatı almaksızın petrol işlemi yapanlara 250 bin lira, araştırma izni ve arama ruhsatı almadan araştırma yapanlara 100 bin lira, verilen bir hakkın kullanılmasını veya kanunu uygulamakla görevli olanların görevlerini yapmasını engelleyenler 50 bin lira, başvurularda gerçek dışı beyanda bulunanlara 50 bin lira, verilmesi gereken bilgi ve belgeleri bir takvim yılı içinde iki defa zamanında göndermeyen veya eksik gönderenlere 10 bin lira, bu durumun bir takvim yılı içinde ikiden fazla tekrarı halinde her tekrar için 10 bin lira idari para cezası verilecek.

Para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içerisinde ödenecek, cezalara karşı 30 gün içinde idare mahkemelerinde dava açılabilecek.

Arama ve işletme ruhsatı almadan petrol işlemi yapılması sonucunda elde edilen gelire ve petrole el konulacak, bunun mülkiyeti kamuya geçirilecek.
   
Petrol işlemi tehlikeli fiilde durdurulacak

   
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün, petrol işleminde veya bu işlemle ilgili tehlikeli fiil yapıldığını belirlemesi halinde petrolün satışını ve tehlikeli fiilin önlenmesi için yapılacak çalışmalar hariç, petrol işlemini durduracak.

Tehlikeli fiilin önlenmemesi durumunda Genel Müdürlük, masrafı petrol hakkı sahibine ait olmak üzere, tehlikeli fiili önleyici tedbirleri alacak, hasarı tamir ve tazmin ettirecek. Bu masraf hak sahibinin verdiği teminattan karşılanacak. Hak sahibi teminatın kullanılan kısmını iki ay içinde tamamlayacak. Teminat miktarı iki ay içerisinde tamamlanmazsa her geçen ay için eksik bedel üzerinden yüzde 10 artırım yapılarak, tamamlattırılacak. Bir yılın sonunda teminatın tamamlanmaması halinde petrol hakkı sahibinin araştırma izni, arama ruhsatı veya işletme ruhsatı iptal edilecek.

Şartlara uymayan hak sahibi ihtar edilecek. İhtara uymaması durumunda 90 gün sonunda petrol hakkının iptal edileceği bildirilecek. Bu sürenin bitiminde petrol hakkı sahibinin şartlara uyabilmesi için ek süreye ihtiyaç olduğu Genel Müdürlükçe tespit edilirse 60 günü geçmemek üzere ek süre verilecek. Bu süre sonunda da şartlara uymayan hak sahiplerinin izin veya ruhsatı iptal edilecek.

Devlet hissesinin bir yıl içerisinde üst üste iki, toplamda üç defa ödenmediği tespit edilirse arama veya işletme ruhsatı iptal edilecek.
   
Teşvikten yararlanacaklar
   
Arama veya işletme ruhsatı sahibi, arazi sahibine gerekli ödemeyi yapmazsa, girilmesi veya bulunulması yasak yere girerse, petrol işlemini tehdit eden şartlarda Genel Müdürlüğü ve etkilenebilecek diğer petrol hakkı sahiplerini derhal haberdar etmez ve tedbirleri bildirmezse petrol işlemlerinin geçici süre için durdurulabileceği veya doğrudan izin ve ruhsatının iptal edileceği bildirilecek. Bu sürenin bitiminde petrol hakkı sahibi gereğini yapmazsa, Genel Müdürlük petrol işlemini 90 günden az 180 günden çok olmamak üzere geçici olarak durdurabileceği gibi petrol hakkını doğrudan doğruya iptal edebilecek.

Taahhüt edilen iş programının iki yıl üst üste hiç gerçekleştirilmemesi durumunda verilen teminat irat kaydedilecek ve ruhsat iptal edilecek.

Petrol hakkı sahipleri, sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre, endeks değeri eksi olan illerle kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illere yaptıkları yatırımları için, bu yörelere uygulanan teşviklerden yararlandırılacak.
   
Bir yıl süreyle başvuru alınmayacak

   
Petrol hakkı sahibi yabancılar Türk kara sularında petrol arama ve üretim faaliyetleri icra edebilecek.

Doğalgaz üretimi yapan hak sahibi yerli ve yabancı şirketlere toptan satış lisansı verilecek.

Tasarı, daha önce alınan arama ve işletme ruhsatlarına ilişkin hak ve yükümlülükleri koruyor.

Tasarının yasalaşması halinde, yasanın öngördüğü hazırlıkların yapılması ve ilgili yönetmeliklerin hazırlanması için bir yıl süreyle yeni arama ruhsatı başvurusu alınmayacak.

Yapımı devam eden projeler tamamlanıncaya kadar ithalat, ihracat ve kamulaştırma haklarının yürürlüğü devam edecek.

İstihdamın yüzde 87,5’i özel sektörden

Bugün Türkiye'de yatırımların yüzde 80'ini özel sektörün gerçekleştirdiğini belirten Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, istihdamın yüzde 87,5'ini özel sektörün sağladığını söyledi

Kapadokya Dedeman Otel'de düzenlenen Genç Sanayiciler ve İş Adamları Derneği'nin (GESİAD) 2012 Ekonomi Ödülleri Töreni'ne katılan Bakan Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, hükümet olarak dün 11. bütçeyi TBMM'den geçirdiklerini ifade ederek, geçmiş 10 yılda 230 milyar dolarlık bir ekonomiden, 774 milyar dolarlık bir ekonomiye gelindiğini belirtti.

Kişi başına milli gelirde 3 bin 500 dolardan, 10 bin 500 dolar seviyelerine, ihracatta ise 36 milyar dolardan, bu yıl itibarıyla 150 milyar doları aşan bir noktaya gelindiğini anlatan Yılmaz, ''Yatırımlara baktığımızda, diğer birçok fiziki göstergelere baktığımızda Türkiye son 10 yılda çok ciddi mesafeler aldı. Önümüzdeki süreçte de iddialı hedeflerimiz var. 2 trilyon dolarlık bir ekonomiyi, 25 bin dolar kişi başına gelir, 500 milyar dolar ihracat, Ar-Ge harcamalarımızın yurt içi hasılamıza oranla yüzde 3'lere çıkmasını hedefliyoruz'' diye konuştu.

Son 10 yılda Türkiye'nin bu başarıyı istikrarlı bir yönetimle elde ettiğini aktaran Yılmaz, ''Türkiye'nin geçmişinde koalisyon dönemlerine bakıyorsunuz, maalesef ülkemiz ilerleyememiş. Ama güçlü hükümetlerin, yönetimlerin olduğu dönemlerde istikrar olmuş ve Türkiye büyümüş. Sadece istikrarla olmuyor, reformist bir hükümet olmak önemli. Yapılması gereken değişiklikleri yerinde, zamanında, kararlı bir şekilde gerçekleştirmek de önemli. İşte bunu da son 10 yılda başarmışız. Hükümete geldiğimiz günden bu güne birçok alanda yenilikler yaptık, değişiklikler yaptık. İstikrar içinde reformlar gerçekleştirdik ve bu günlere geldik. Bundan sonraki süreçte de rehavete kapılmadan, biz başardık artık havasına girmeden, bu istikrarlı yönetime ve bu reformlara devam etmemiz gerekiyor'' dedi.
  
''Avrupalı maliye bakanları bizim maliye bakanımızı kıskançlıkla takip ediyor''
  
Yılmaz, güven kavramının da önemli bir unsur olduğunu ve bunu son ekonomik krizin çok açık bir şekilde gösterdiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Türkiye, bu başarıları 1930'lardan bu yana gerçekleşen en derin ekonomik krize rağmen sağladı. Çok şükür vatandaşımız bunu çok hissetmiyor. Dünyanın ne halde olduğunu, Avrupa'ya gidip gelenler daha iyi görüyor. Bugün, bütün Avrupalı maliye bakanları bizim maliye bakanımızı kıskançlıkla takip ediyor, kıskançlıkla izliyor. Avrupa ülkelerindeki bütçe tartışmalarında, borcu nasıl azaltırız, nereden kısıntı yapmamız lazım, hangi yatırımları kesmemiz lazım, ücretleri nasıl donduralım, kamuya daha az nasıl eleman alalım hatta mevcutları nasıl azaltalım diye tartışıyorlar. Biz de böyle bir tartışma yok. Tam aksine sosyal harcamalarımız, eğitime, sağlığa, alt yapıya, araştırmaya yaptığımız yatırımlar artıyor. Sadece üniversiteler için gelecek yıl için ayırdığımız para 3,5 milyar lira. Eğitime toplam ayırdığımız 68 milyar lira.

Türkiye çok şükür bu krizi başarılı bir şekilde yürüten, atlatan bir ülke. Türkiye bunu güvenle başardı. Güven veren bir hükümet olduğu için, orta vadeli programlarını güven veren bir şekilde toplumla paylaştığı için, öngörülebilir bir yönetim oluşturduğu için, belirsizliği azalttığı için bunu başarıyor. Amerika'da, Avrupa'da, en gelişmiş dediğimiz ülkelerde trilyonlarca lira karşılıksız para bastılar. Piyasayı canlandırmak için yaptılar bunu. Buna rağmen ekonomileri canlanmadı, çünkü güven yok. Para olsa bile güvenin olmadığı yerde bu para ekonomik faaliyete dönüşmüyor. Fakat güven varsa, istikrar varsa, öngörülebilir politikalar varsa özel sektör ekonomimizi büyütüyor. Türkiye, son 10 yıllık ekonomik performansını ağırlıklı olarak özel sektör marifetiyle gerçekleştirdi.''

Bugün Türkiye'de yatırımların yüzde 80'ini özel sektörün gerçekleştirdiğini dile getiren Yılmaz, istihdamın yüzde 87,5'ini özel sektörün sağladığını söyledi.

''Güvenin olmadığı yerde özel sektör yapmaz bunları. Belirsizliğin olduğu yerde özel sektör bu yatırımları yapmaz'' diyen Bakan Yılmaz, Türkiye'de popülist olmayan, gerçekçi, ayakları yere basan, özel sektöre güven veren bir yönetim olduğunu kaydetti.
  
''Zamanında Avrupalılar tedbirleri alsalar, bu gün Avrupa bu halde olmazdı''
  
Bakan Yılmaz, şöyle devam etti:

''Alınması gereken kararları, bazı kesimlerin hoşuna gitmese de, zor kararlar da olsa, zamanında alan bir hükümet var. Bunu en iyi özel sektör takdir eder diye düşünüyorum. Çünkü bazı kararları ertelediğiniz zaman bedeli çok daha ağır oluyor. Bunu zamanında siyasi irade gösterip yaparsanız ekonominiz başarılı bir şekilde yürüyor. Yapmazsanız, ekonomiyi çok daha kötü noktalara götürüyorsunuz. Bugün Avrupa'nın yaşadığı temel problem budur. Çünkü, siyasi liderlik yok, cesaret yok. Doğru kararları zamanında uygulama iradesi ortaya koyamadılar. Bu anlamda yaşadığımız küresel kriz bir anlamda siyasi bir krizdir, liderlik krizidir. Zamanında Avrupalılar tedbirleri alsalar, bugün Avrupa bu halde olmazdı. Türkiye bu noktadaysa zamanında gerekli adımları başarıyla ve cesaretle attığı içindir. Bu başarımız bizi rehavete sürüklememeli, daha yapacak çok işimiz var.''

Bakan Yılmaz, konuşmasının ardından GESİAD tarafından düzenlenen 2012 Ekonomi Ödülleri'nde ödül almaya hak kazanan iş adamlarına plaketlerini verdi.

Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş da Yılmaz'a günün anısına Avanos'ta yapılan Hitit anforası takdim etti.

Törene, Vali Savaş ile Nevşehir Milletvekilleri Ahmet Erdal Feralan, Murat Göktürk, Ebubekir Gizligider, Nevşehir Belediye Başkanı Hasan Ünver, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, İl Emniyet Müdürü Mehmet Yüksel ile çok sayıda iş adamı katıldı.

Bakan Yılmaz, törenin ardından karayoluyla Ankara'ya hareket etti.

Bizim için yerli üretim daha önemli

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ''Dünyanın neresinden olursa olsun gelip Türkiye'de üretim yapıyorsa o bizim üretimimizdir. Bizim için yerli firma değil yerli üretim daha önemli, yurt içinde üretim önemli'' dedi.

OSTİM Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Yönetim Ofisini ziyaret eden Yılmaz'ı OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın karşıladı.

Aydın'ın, OSTİM hakkında verdiği bilgileri dinledikten sonra konuşan Yılmaz, önemli bilgiler aldığını söyledi. OSTİM'in 1967 yılında kurulduğunu, daha önceden bilmediğini dile getiren Yılmaz, bölgenin kendisiyle aynı yaşta olduğunu ifade etti.

Tüm dünyada yapılan işlerin nasıl yapıldığının çok iyi takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, ''Artık sadece belirli ülkelere bakıp bunları model olarak alma anlayışı bitti. Geçmişte hangi konu tartışılırsa tartışılsın hep o ülkelere bakılırdı, tabii bakılsın ama artık giderek perspektifimizi genişletmemiz lazım'' diye konuştu.

Dünyadaki ağırlık merkezinin giderek daha doğuya kaydığına değinen Yılmaz, şunları kaydetti:

''Hiç ummadığınız bir Afrika ülkesinde hiç ummadığımız bir müteşebbis, sizin için faydalı bir şey geliştirmiş olabilir. Dolayısıyla antenlerimizi sürekli açık tutmamız, tüm dünyayı izlememiz lazım. Diğer taraftan, bilim ve teknolojiye dayalı bir ekonomi görüyoruz. Ne kadar bilgi üretirseniz o kadar rekabetçi oluyorsunuz. Üniversiteler burada gerçekten çok önemli, firmalar ve kamu da önemli. Bu sacayağını iyi bir şekilde oluşturmamazı gerekiyor.

Üniversitelere büyük bir kaynak ayırıyoruz. Üniversitelerimizden de bunun karşılığında bilgi, teknoloji üretmelerini ve bunu katma değere dönüştürecek projeler ortaya koymalarını bekliyoruz. Tüm üniversiteler kampüs dışına çıkabilmeli ve iş adamları da kampüse girişte hiç bir tereddüt yaşamamalı. Bu kampüs benim diye görmeli. İş adamlarımız kampüse, öğrencilerimiz ve öğretim üyeleri de sanayiye çok rahat girebilmeli.''
   
''Yeni bir şeyler ortaya koymak için bazı riskleri de almak lazım''
   
Yeni bir şeyler ortaya koyabilmek için bazı risklerin de alınması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, her yapılan işin başarılı olmasını beklememek, hata yapmanın da göze alınması gerektiğini söyledi.

Yeniliğin sadece bireysel başarılardan ibaret olmadığını dile getiren Yılmaz, ''Bu bir ekosistem, bir atmosfer. Bu atmosferi hep birlikte desteklememiz lazım. Sadece kopyala yapıştır mantığıyla bir ülkenin kalkınması mümkün değil. Kendi teknolojimizi, kendi tasarımlarımızı kendi ürünlerimizi üretmemiz lazım. Yoksa gerçekten kalkınmış bir ülke olamayız'' dedi.
   
''Her zaman KOBİ'lerin yayındayız''

   
Türkiye'de önemli bir KOBİ varlığı olduğunu belirten Yılmaz, OSTİM'in, KOBİ'lerle büyük şirketleri birleştirmiş, iyi bir model olduğunu söyledi.

Hükümet olarak her zaman KOBİ'lerin yanında oluklarını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:

''Yalnız bu KOBİ'lerle büyük şirketleri birbirinin alternatifi olarak görmüyoruz. Bunlar birbirleriyle ilişkili yapılar. KOBİ'lerin güçlü olduğu bir ülkede büyük şirketler de rahat eder ve daha rekabetçi hale gelir. Bunlar birbirlerini tamamlayan unsurlar. Ancak burada büyük şirketlere bir eleştiri de yapmak istiyorum. Bizdeki büyük şirketler Ar-Ge'ye, yüksek teknolojiye yeterince önem vermiyorlar. Geçmişteki daha rahat ve kolay kazanma alışkanlıklarıyla yeniliğe, teknolojiye yeterince pay ayırmıyorlar, alt yapılarını geliştirmiyorlar. Halbuki bunlarda çok büyük sermayeler var. Kamuyu tartışırken özeli de tartışmamız lazım.''
   
''Bizim için yerli üretim daha önemli''
   
Yerli üretime hükümet olarak büyük önem verdiklerini anlatan Bakan Yılmaz, ancak yerli firma ile yerli üretimi birbirinden ayırdıklarını söyledi.

Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

''Dünyanın neresinden olursa olsun gelip Türkiye'de üretim yapıyorsa o bizim üretimimizdir. Bizim için yerli firma değil yerli üretim daha önemli, yurt içinde üretim önemli. Yurt içinde üretimi teşvik etmenin de bazı yolları var. Bunlardan birincisi teşvik sistemi. Son açıkladığımız teşvik sistemiyle çok ileri teşvikler sağlıyoruz. Ankara gibi illerimizin de stratejik sektör üzerinde dikkatli durması lazım. Burada kamu alımları da önemli bir enstrüman. Bu konuda FATİH Projesi gibi önemli bir tecrübeyi yaşayacağız. Sağlık alanlarında da yine önemli bir çalışmamız var.''