27 Ocak 2013 Pazar

Büyümede Avrupa’daki en iyilerdeniz

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''Belki büyüme bizi mutlu etmiyor. Çünkü daha fazlasını istiyoruz. Ama yine de Avrupa'daki en iyilerdeniz'' dedi.

Çağlayan, AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından, Adana TÜYAP Fuar Alanı'nda düzenlenen ''10. Bölge Yerel Yönetimler Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, ekonomiyi, üretimi, yatırımı ve ihracatı okullardan, defterden ve kitaplardan öğrenmediğini belirterek, bu işin içinden geldiğini söyledi.

Türkiye'nin 10 yıl önce 10 dakika sonrasında ne olacağı bilinmeyen bir noktadan 2023 stratejisini uygulayama koyan bir yapıya dönüştüğünü ifade eden Çağlayan, Türkiye'nin önünde artık 2071 hedefinin de bulunduğunu vurguladı.

Çağlayan, aradan geçen 10 yılda çok önemli ekonomik başarılar elde edildiğini dile getirerek, Türkiye'nin hayal edilemeyecek başarılara imza attığını, bunu daha da ileri seviyeye taşımak istediklerini ifade etti.

Geçmişte ekonomiyi geliştirmek için yapılan seyahatlerin bazı kesimler tarafından lüks olarak değerlendirildiğini hatırlatan Çağlayan, ''Bu seyahatler sayesinde her yıl rekorlar kırıyoruz. Daha iyilerini de yapacağız. Belki büyüme bizi mutlu etmiyor. Çünkü daha fazlasını istiyoruz. Ama yine de Avrupa'daki en iyilerdeniz. Gayrisafi milli hasıla önümüzdeki günlerde açıklanacak. O açıklandığında, dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olduğumuzu göreceğiz'' dedi.

Mersin'in mevcut haliyle hali hazırdaki potansiyelleri kullanamadığına işaret eden Çağlayan, ''Mersin'in tüm belediyelerine aday olduğumuzu her yerde ilan ediyoruz. Buradan da söylüyorum. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olacağım söyleniyor. Öyle bir niyetim yok. Ben şu an Başbakanımızın verdiği görevi yerine getiriyorum. Ama bu ülkeye hizmet için, her türlü göreve hazırız. Gerekirse Başbakan, Bakan, il başkanı oluruz'' diye konuştu.

Kadın istihdamında hedef yüzde 38

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ''10 yıl içinde kadın istihdamını yüzde 38'ler seviyesine çıkarma hedefimiz var'' dedi.

Devlet Personel Başkanlığı'nca Abant'ta düzenlenen ''Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu Çalıştayı''na katılan Çelik, oturum arasında gazetecilere yaptığı açıklamada, kadın istihdamının önemli olduğunu söyledi.

Türkiye'de henüz kadın istihdamının ve kadınların iş gücüne katılımının istenilen düzeyde olmadığını vurgulayan Çelik, ''Kadınlarımızın iş gücüne katılımı yüzde 30,7 civarındadır. Bizim istihdam stratejimizde yani 2023 vizyonu çerçevesindeki stratejimizde yüzde 38 kadın istihdamını hedefliyoruz. 10 yıl içinde kadın istihdamını yüzde 38'ler seviyesine çıkarma hedefimiz var'' şeklinde konuştu.

Doğum izninin artırılması

''Kadınlarla ilgili atılacak adımların istihdama ve iş gücüne katılımını engellemeyecek şekilde olması gerekir'' diyen Çelik, şunları bildirdi:

''Bildiğiniz gibi doğum izinleri doğum öncesi ve sonrası ikişer aydı. Şimdi talep 3 ay doğum öncesi, 3 ay doğum sonrası şeklinde. Bununla ilgili bakanlıklarla değerlendirmelerde bulunuyoruz ama tekrar ediyorum, bu kadın istihdamına olumsuz yansımamalı. Eğer olumsuz yansıyacaksa kadınlarında bu izin süre artışını düşünmemesi gerekir ama eğer olumlu yansıması olacaksa, bizler de çalışmalarımızı sürüdürüyoruz.''
Devlet Personel Başkanlığı'nca Abant'ta düzenlenen ''Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu Çalıştayı''na katılan Çelik, oturum arasında gazetecilere yaptığı açıklamada,Türkiye'nin demokratikleşme konusunda önemli adımlar attığını anlattı.

Milletle devletin her gün daha da barışık hale geldiğini vurgulayan Çelik, ''Her atılan adım, her düzenleme geçmiş yıllarda çok anlamsız tartışmaların çekişmelerin gereksiz olduğunu ve zamanın heba edildiğini ortaya çıkartıyor. Bu dönemde önemli değişimler oldu. Bir gencimiz üniversite eğitimini alıyor ve diplomasını bu devlet veriyor. Başı açık olmadığı için bu diploması işlevsiz hale geliyor ise tabi ki bu ciddi bir haksızlığı da beraberinde getiriyor'' diye konuştu.

''Hoşgörü ortamı içinde çözülmeli''

''Türkiye geçmişten bu yana sürekli bu konuları tartıştı tartışıyor'' diyen Çelik, şunları kaydetti:

''Ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde 5-10 yıl geriye dönüp baktığımızda, bir hanım kızımızın üniversiteyi bitirmiş, diplomasını almış birçok özellikli bir eleman haline gelmiş birisinin halen mağduriyet yaşadığı görüyoruz. 10 yıl sonra belki nelerle uğraşmışız, anlamsız işlerle uğraşmışız gibi değerlendirmeler yapacağız. Bu meseleler insan merkezli ve temel haklar çerçevesinde ele alınmalı. Hoşgörü ortamı içinde çözülmeli. AK Parti'nin genel bakışı budur.''

Geçmişte başörtülü kızların yurt dışında eğitim almak zorunda kaldığını hatırlatan Çelik, ''Kızlarımız dünyanın dört bir yanında okudular. Bunu getirip başörtülü başı açık şeklinde dönüştürmenin bir anlamı yok. Her ailede başı açık başı örtülü insanlar var. Biz dostça kardeşçe yaşarken insanların tercihlerine istikballerine engel teşkil edecek şekilde dönüştürmek doğru değil. Bunları aşmamız gerekiyor. Ben bu sorunun da ortadan kalkacağı, aşılacağı inancı içindeyim ama bunu bir meydan okuma bir tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil'' ifadelerini kullandı.

10 yıllık sayaçlar ücretsiz değiştirilecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 2014 yılından itibaren, 10 yılını tamamlamış bütün sayaçların değiştirileceğini söyledi.

Yıldız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) ve Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) işbirliği ile düzenlenen ''6. Sektör Toplantısı'' açılışında yaptığı konuşmada, etkinliğe Türkiye'nin kamu ve özel sektör olmak üzere bütün elektrik dağıtım şirketlerinin katıldığını, bunun da Türkiye'nin siyasi istikrarına ve enerji sektörüne duyulan güvenden kaynaklandığını vurguladı.

Enerji sektörünün, Türkiye'de artık kamunun üzerinde yük olmaktan çıktığını, adalet, sağlık, emniyet gibi farklı sektörlerin bir nevi finansmanında çok ciddi bir noktaya geldiğine işaret eden Yıldız, enerji sektörünün adeta bir prestij sektör haline geldiğini söyledi.

Yıldız, enerji sektöründeki değişimin, büyümenin iyi yönetilmesi gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:

''Kamunun özel sektörle paylaştığı her imtiyazı, ister varlık satışıyla olsun, ister kiralama modeliyle olsun, ama her yapının, mutlaka dikkatli şekilde irdelenmesi lazım. Bir yandan iş politikasını yönettiğimiz, 'bu varlıklar acaba makul oranda mı paylaşılıyor' denilen bir yapı var, bir yandan da 'özel sektör makul karlarıyla beraber bu sektörü oluşturuyor' denilen bir ortam var. Bu iki yapının da bir birini destekliyor olması lazım. Çünkü bizler bir nevi sınav sorularını kendimizin koyduğu, ama sınava yine beraber gidiğimiz bir ortamdayız. Özel sektör, şu ve ya bu gerekçeyle bu konuda başarısız olursa bunun tek müsebbibi değildir. O yüzden sağlığından mesulüz dediğimiz konu bu.''

''Kayıp kaçakta AB ortalamasının altındayız''

Taner Yıldız, elektrik kesintileri konusundaki şikayetleri il il takip ettiklerini, şikayetlerde yüzde 20'ler civarında azalma olduğunu, şikayet aldıkları illere yoğunlaşacaklarını dile getirdi.

Kesinti şikayetlerinin azaltılması için kamu ve özel sektörün büyük bir çaba gösterdiğini ifade eden Yıldız, kayıp ve kaçak oranında ise Dicle ve Van Bölgelerinin çıkarılması halinde başarılı bir durumun söz konusu olduğunu ifade eden Yıldız, şunları kaydetti:

''Dağıtım şirketlerimiz Avrupa Birliği ortalamasının daha altında, yüzde 9,4'lük bir kayıp kaçak oranı ile çalışmaktadır. Dolayısıyla genel resim bize şunu gösteriyor. Özel sektör bu çalışmalarda genel manada başarılı olmuştur, bu başarılarını 3-4 ildeki sıkıntılar gölgelememelidir. 2013 yılı, bu sıkıntıların telafi edilmesinde iyi bir fırsat yılı olarak da kullanılmalıdır. O iki bölgeyi de mutlaka, ama mutlaka Türkiye'nin çıtasına yükseltmemiz gerekiyor.''

''10 yıllık sayaçlar ücretsiz değiştirilecek''

Bakan Yıldız, toplantı sonunda gazetecilerin, elektrik sayaçlarının değiştirilmesi uygulamasına ilişkin sorusunu yanıtladı.

Eskiyen, 10 yılını doldurmuş elektrik sayaçların yüzde 1,5 civarında daha az kayıt yaptığının bilindiğini, dolayısıyla kullanım ömrünü tamamlamış bütün sayaçların değiştirileceğini belirten Yıldız, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun (EPDK) bu konuda hazırlamış yönetmeliğinin bulunduğunu hatırlattı.

Yıldız, bu yönetmelik çerçevesinde 2014 yılından itibaren, 10 yılını tamamlamış bütün sayaçların değiştirileceğini kaydederek, şunları söyledi:

''Sayaç bedeli, zaman zaman kamuoyunda tartışmalara yol açıyor. Biz sayacı değiştirmenin bizlere getirisinin daha fazla olduğuna inanıyoruz. Niçin sayacın tamiri tadilatı tekrar sökülüp takma paralarıyla vatandaşımıza 40-50 lira olarak yansıtalım. Bu doğru değil, o yüzden bu sayaçların tarafımızdan yenileneceğini söylemek isterim. Bunun mekanizması kuruluyor. Özel dağıtım şirketleri bunu nasıl yapacaklar, finansmanını nereden sağlayacaklar, bunlar teknik konular, ama 10 yılını tamamlamış sayaçları değiştireceğiz, vatandaşlarımız bunun için bir bedel ödemeyecekler.''

Meclis’ten ekmek israfını önlemeye destek

Meclis, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 'nın gerçekleştirdiği ''Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası'' na destek oluyor.

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen ve açılışını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı kampanya, Meclis'te de ses buldu.

Meclis, TMO'nun kampanya için hazırladığı afişleri lokantalarının bulunduğu yerlere asarak destek veriyor.

''Ülkemizde bir yılda çöpe atılan ekmekle 542 bin ton buğdayı israf ediyoruz'', ''Ekmeğini israf etmeyin, tasarruf edin. Ülkemizde 1 yılda çöpe atılan 2,1 milyar adet ekmeğin parasal değeri 1,5 milyar lira'', ''Ülkemizde her yıl israf edilen ekmekle 500 km yol yapılabilir'', ''Ülkemizde 1 yıl içinde çöpe atılan 2,1 milyar adet ekmeğin parasal değeri 1,5 milyar TL. Bu parayla 80 hastane, 500 okul inşa edilebilir. Tüketebileceğin kadar al'' yazılı afişler lokantaların bulunduğu yerlere asıldı.

''Gıdalı kısmı hayvanlara yediriyoruz''

TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl de AA muhabirine yaptığı açıklamada, temel gıda maddesi beyaz ekmekte kepek oranının yüzde 35'ten yüzde 65'e çıkarılması ve tuz oranının azaltılmasıyla ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık ile Sağlık bakanlıklarının bir yıldan beri çalıştığını söyledi.

Geçen yıl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın, ''bütün ekmek satıcıları mutlaka tam buğday ekmeği de satmak zorundadır'' şeklinde yönetmelik çıkardığını anımsatan Erdöl, şöyle devam etti:

''Burada damak tadımızın birden değiştirilmemesi gerekiyor. Tuzda da bu böyle. 'Tuzu tamamen azaltalım' dersek, damak tadını etkilediği için halkın bunu kabul oranı düşer. Türkiye'de Avrupa'nın birkaç katı tuz tüketiliyor. Günlük 4-5 gram tüketilmesi gereken tuz, 18-20 gram tüketiliyor. Şimdi, 'bunu 4-5 grama bugün indirelim' dersek, bu sefer milletin yedikleri tuzsuz gelecek, yiyemeyecek. Milletin damak tadını çok fazla değiştirmeden, tedrici olarak hem tam buğday ekmeğe geçilmeli hem de ekmeğin tuzu azaltılmalı.''

Erdöl, ''Biz o kadar hayvansever toplumuz ki, yememiz gereken buğdayın gıdalı kısmını hayvanlara yediriyoruz, diğerlerini kendimiz yiyoruz'' diye espri yaptı.

Tasarruf kampanyasını sanayide de başlatacağız

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ''Enerji kullanımında bireysel tüketicilere yönelik başlattığımız tasarruf kampanyasını sanayiciye yönelik de başlatacağız'' dedi.

Yıldız, yaptığı açıklamada, enerji sektöründe Türkiye'nin her zaman yatırıma ihtiyacı varmışçasına davranmak zorunda olduklarını ve heyecanlarını hiç bir zaman kaybetmeden yatırıma devam edeceklerini bildirdi. 
Bu noktada yatırımcıya her zaman destek olacaklarını ve önünü açan düzenlemeler yapacaklarını ifade eden Yıldız, ''Sanki 3 gün sonra Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı olacakmış gibi bizim yatırımlarımızı yapmamız lazım. Enerji sektöründe rehavet yok, bir dakika oturup çayımızı kahvemizi içelim, bu kadar yatırım yeter diyebilecek kadar Türkiye'nin lüksü yok'' dedi. 
Yıldız, ekonomik büyüme konusunda olduğu gibi elektrikte arz güvenliğini de sürekli gündemde tuttuklarını, ancak bu noktada arz güvenliği ile arz sıkıntısının birbirine karıştırılmaması gerektiğini dile getirerek, ''Arz güvenliğiyle ilgilenmek, onu gündemimizde tutmak, arz sıkıntısına uğramak değil. Bizim gündemimizde şu an arz sıkıntısı yok'' diye konuştu. 
''Türkiye'nin enerjideki büyümesi ekonomiden yüksek''
Bakan Yıldız, Türkiye'nin enerjideki büyüme oranlarının ekonomideki büyüme oranlarından yüksek olduğunu belirterek, 2012 yılında ekonomideki büyüme yüzde 3,2 olurken, enerji sektöründe kurulu güçteki büyümenin yüzde 8,1 seviyesinde olduğuna dikkati çekti. 
Enerjideki büyümenin bundan sonraki yıllarda da ekonomik büyümenin üzerinde olması gerektiğini anlatan Yıldız, şöyle konuştu: 
''Hem ekonomik büyüme hem de refah seviyesi yükselen bireysel tüketicinin enerjiyi kullanım oranları da artıyor. 2002'nin başına göre 2012'nin sonunda elektrik ve doğalgaza bireysel tüketicinin talebi yaklaşık iki katına çıkmış. Alım gücü yükseldikçe daha fazla elektrikli ev aletleri ve cihazlar kullanılıyor. Bu enerjideki büyümeyi daha fazla zorunlu hale getiriyor.'' 
Enerjide 2023'e kadar baştan aşağı yenilenme hedefi
Taner Yıldız, enerji sektöründe her yönüyle yenilenmiş bir Türkiye'yi yakalamak istediklerini söyledi. 
Kullanım ömründe 10 yılı dolmuş elektrik sayaçlarının, tüketiciye bir bedel yansıtılmaksızın yenilenmesi kararının da bunun bir parçası olduğunu ifade eden Yıldız, ''2023'e kadar bir çok yönüyle enerji sektöründe yenilenmiş bir Türkiye'yi yakalamamız lazım. Yaşını, 30-35'ni doldurmuş santrallerin ve trafolarla Türkiye'nin 2023'e girmesini seyredemeyiz'' dedi. 
Yıldız, kullanımda 10 yılını doldurmuş elektrik sayaçlarının ücretsiz olarak yenilenmesi konusunda, daha önceki tarihlerde bu işlem için tüketicilerden alınan bedellerin geri iadesinin ise söz konusu olmadığını belirterek, ''İyi bir işe başlarken, geriye dönük 'ne olacak' diye takılıp kalırsak hiçbir iş yapamayız. Bu değişim sürecini bir yerinden başlatmak zorundayız'' dedi. 
Doğalgazda kaynak noktalarının artırılması
Doğalgaz kullanımının giderek arttığını dile getiren Yıldız, bu açıdan hem mevcut hatlardaki akışı hem de kaynak noktalarını artırmaları gerektiğine dikkati çekti. 
Yıldız, bu konuda da çalışmaların sürdüğünü ifade ederek, ''Irak bunlardan bir tanesi. 2016-2017 yılına kadar eğer ABD, NLG'yi (sıvılaştırılmış doğalgaz) açarsa bizim bir giriş noktamız daha görünüyor'' dedi. 
İzmir Aliağa'da bulunan Ege Gaz'a ait 6 milyar metreküp kapasiteli NLG terminalinin şu anda 2,5 milyar metreküpünün kullanıldığını, bu terminalin tam kapasiteye çıkmasını istediklerini vurgulayan Yıldız, benzer depolama tesislerinin de kamu ve özel sektör eliyle kurulmasını arzuladıklarını söyledi. 
Libya'da olmaya devam edeceğiz
Bakan Yıldız, enerji ihtiyacının karşılanması için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) da Libya'daki operasyonlarına devam edeceğini bildirdi. 
Bu ülkede son günlerde yeniden başlayan gerginliğin Türkiye'nin oradaki varlığını olumsuz etkilemeyeceğini ifade eden Yıldız, şunları söyledi: 
''Bu ülkeye 2 hafta önce yaptığımız ziyarette TPAO'nun yeni arama sahaları alması için talebimiz oldu. Resmi müracaatlarımızı yaptık. Bir yandan da petrol ticaretiyle ilgili Libya'ya tekliflerimiz oldu. Malum İran'dan alımdaki azaltımdan sonra Libya'dan da 1 milyon tonluk, yani yaklaşık 7-8 milyon varillik alımı başlattık. Hem arama sahalarıyla alakalı hem de işletme sahalarıyla alakalı Libya'dan en son çıkacak, ama ilk önce girecek ülke Türkiye'dir.'' 
''TPIC tasfiye edilmiyor''
Taner Yıldız, TPAO'ya bağlı ''Turkish Petroleum International Company (TPIC)'' adlı şirketin Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi'ne (BOTAŞ) devriyle ''TPIC''in tasfiye edilmek istendiği'' iddialarına ilişkin de bunun gerçek dışı olduğunu, TPIC'i tasfiye etmek için onu bir yerden alıp başka bir yere bağlamaya ihtiyaçları olmadığını dile getirerek, şöyle konuştu: 
''TPIC'i tasfiye edersiniz tasfiye edilmiş olur. Bizim her hangi bir kurum üzerinden bunu yapmamıza gerek yok ki. TPIC'i kapattım dersiniz ve kapatmış olursunuz. TPIC tasfiyesine ihtiyaç duymadığımız gibi tam tersi daha da genişlemesine ve elindeki o argümanı BOTAŞ'ın daha da güçlenmesine harcamasını istiyoruz. BOTAŞ güçlenirse ne olur, ne kadar çok geliri artarsa doğalgaz ile alakalı tasarruflarımız o kadar artar. Biz TPIC ile beraber, BOTAŞ'ın daha da güçleneceğine inanıyoruz'' dedi. 
''Nükleer santral yatırımlarında rekabet arttı''
Bakan Yıldız, nükleer santral projelerine ilişkin yaptığı değerlendirmede ise bu alandaki yatırımlarda rekabetin arttığını anlattı. 
Bakan Yıldız, şunları bildirdi: 
''Biz işin sonuna geldik dedikçe, bize 'şu teklifimizi, artı şu teklifimizi de değerlendirin' diyen ülkeleri görüyoruz. Bu Türkiye adına iyi bir şey. Geçen hafta bir görüşme yaptık. O görüşmede bize '2-3 hafta daha bekleyin' dendi. 2-3 hafta içinde yeni teklif gelirse onu da değerlendireceğiz. 22-25 milyar dolarlık bir yatırıma, birden daha fazla yatırımcının rağbet ediyor olması öyle her ülkede rastlanan bir şey değildir.'' 
Nükleer santral yatırımında mevcut durumda geride kalan Güney Kore'de, istedikleri düzeyde olmasa da yeni bir kıpırdamanın olduğunu, Fransa'dan da bu konuda bir talep geldiğini anlatan Yıldız, bu ülkenin dış ticaret bakanı ile görüşmelerinde projenin bir kısmında bulunmak istediklerini kendilerine ilettiklerini söyledi. 
Yıldız, birinci nükleer santralin 2020 yılından önce devreye giremeyeceği iddialarının ise doğru olmadığını, 2019 yılında birinci üniteyi işletmeye almayı düşündüklerini vurguladı. 
Elektrikte sanayi kullanımında da tasarruf devri
Taner Yıldız, enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik çalışmalarla beraber, tasarruf çalışmalarına da ağırlık verdiklerini ifade etti. 
Bu noktada bugüne kadar daha çok bireysel tüketicilere yönelik süren tasarruf kampanyalarını sanayiciye yönelik de uygulamayı düşündüklerini ve bunun için gerekli yasal düzenlemelerin tamamlandığını dile getiren Yıldız, şunları kaydetti: 
''Enerji kullanımında bireysel tüketicilere yönelik başlattığımız tasarruf kampanyasını sanayiciye yönelik de başlatacağız. Fabrikaların, özel şirketlerin, özellikle elektrik motorlarıyla alakalı ciddi tasarruf edebilecekleri bir alan söz konusu. Böyle bir kampanyayı sanayi adına yapmak doğru olur. Arkadaşlarımız onu çalışmalara başladılar. Tasarrufa dönük ne varsa ona destek olacağız. İsrafı önlemeye yönelik ister benzin, ister ısı tasarrufuna yönelik yalıtımlar olsun kimin bir çalışması varsa destekleyeceğiz.''

Türkiye 2071’i aşan hedefler belirliyor


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, AK Parti ile birlikte Türkiye'de çok önemli bir süreç geliştiğini, ülkenin 2023, 2071 ve 2071'i de aşan hedefleri belirleyebilir hale geldiğini söyledi.
Soylu, AK Parti Genel Merkez Ar-Ge Başkanlığı'nca düzenlenen, İl Ar-Ge Başkanları Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, 21. yüzyılın 20. yüzyılda hayal bile edilemeyecek gelişmelerle yeni kavramları barındırdığını söyledi. 
Başta ekonomik paradigmalar ve egemen kavramlar açısından 21. yüzyılın yepyeni anlayışlar getirdiğini belirten Soylu, bu yüzyılın insan odaklı olduğuna dikkati çekti. 
Yeni kavramlarla birlikte Ar-Ge'nin de öneminin arttığını vurgulayan Soylu, son 10 yılda AK Parti iktidarıyla hızla gelişen Türkiye'nin bu yenilenen kavramları yakaladığını belirtti. 
Soylu, yeni yüzyılda dünyanın artık çok kutuplu bir hale geldiğine de dikkati çekerek, bu gelişmede ''Arap Baharı'' olarak adlandırılan sürecin de önemli olduğuna işaret etti. 
''21. yüzyılda, ilk on yılında Türkiye o kadar önemli bir sıçrama gerçekleştirmiş ve bu 10 yılda zihniyet dönüşümü olarak öyle bir noktaya gelmiştir ki bunu sürdürebilmek için önümüzde yönetebileceğimiz çok önemli bir 10 yıl bulunmaktadır'' diyen Soylu, Türkiye'nin bugün artık kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere her aşamalı planlayan ve giderek ilerlemesine ivme kazandıran bir ülke olduğunu belirtti. Soylu, ''Sayın Başbakanımızın ve 21. yüzyılın başında AK Parti'nin ortaya koyduğu ekonomik ve siyasi politikalar ve uluslararası ilişkilerle birlikte Türkiye'de çok önemli bir süreç gelişmiş ve Türkiye 2023, 2071 ve 2071'i aşkın hedefler ortaya koymaktadır'' diye konuştu. 
Türkiye'nin 21. yüzyılı zorluklar ve sıkıntılar, tahribatlar, travmalar içerisinde geçirdiğini ileri süren Soylu, artık bu durumun geride kaldığını, AK Parti iktidarıyla geleceğini planlayan, geçmişin sıkıntılarını ortadan kaldırmaya çalışan bir toplum yaratıldığını belirtti. 
Soylu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin yapmak istediğinin tek lidere değil, güçlü sisteme bağlı bir ülke yaratmak ve böylece geçmişte yaşanan travmaların bir daha yaşanmamasını sağlamak olduğunu da ifade etti. 
''Önümüzdeki 1,5 yıl çok önemli''
Kendilerinin insanı temel alan bir anlayıştan geldiğini belirten Soylu, ''Devlet kutsal değil, kutsal olan insandır. Siyaset, insana hizmettir'' ifadelerini kullandı. 
Konuşmasında yaklaşan yerel seçimleri de hatırlatan Soylu, 2014 yılında gerçekleştirilecek yerel seçimlerin bugüne kadar ki çalışmaların, hizmetlerin taçlandırılacağı bir seçim olacağını kaydetti. 
Ülkede bir zafiyet arayan geçmiş egemenlerinin AK Parti'nin rehavete kapılarak oy kaybına uğramasını iştahla beklediğini ifade eden Soylu, onların esas arzularının ise cumhurbaşkanlığı seçiminde milleti tarihsel bir yenilgiye uğratmak olduğunu savundu. 
Soylu, yerel seçimde yalnızca belediye başkanlığını kazanmakla değil, AK Parti'nin hedeflerinin Türkiye'nin geleceği için taşıdığı önemi anlatmakla da yükümlü olduklarını kaydetti. Partililerden rehavete kapılanı uyarmalarını da isteyen Soylu, ''Önümüzdeki 1,5 yıl sadece bizim değil, bundan sonraki 100 yılların, geleceğinin en önemli süreçlerinden bir tanesidir'' dedi.

Hazineye uzanan elleri kırdık


Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ''Bizden önceki hükümetler emin olun hazinenin bekçiliği konusunda bostan korkuluğu bile yapamamışlar. Maalesef bizim hazinemizin içinde kimin eli var, ne kadar el var, kimse bilmiyordu'' dedi.


Bozdağ, Isparta'da Tez Murat Türbesi'ni ve Kur'an-ı Kerim basım tesislerini ziyaret ederek incelemelerde bulundu, görevlilerden bilgi aldı. 
Ziyaretin ardından bir düğün salonunda yapılan partisinin Isparta İl Danışma Meclisi Toplantısı'na katılan Bozdağ, burada yaptığı konuşmada, iki gündür Isparta'da bulunduklarını, Isparta'nın tarihin, kültürün önemli merkezlerinden biri olduğunu söyledi. 
Türkiye'nin geldiği noktanın herkesin gururlanacağı bir nokta olduğunu dile getiren Bozdağ, bugün dünyanın neresine gidilirse gidilsin Türkiye'ye bakıldığında ay, yıldız ve güneş gibi parlayan ve her geçen gün gücü artan bir Türkiye görüldüğünü kaydetti. 
Ay-yıldızlı pasaportun çok büyük bir imkan ve referans olduğunu, her kapıyı açtığını ifade eden Bozdağ, her yerde Türkiye'nin başarısının konuşulduğunu, başka ülkelerin Türkiye gibi olmak için mücadele verdiğini anlattı. 
Bozdağ, bu gelişmelerin Türkiye'de son 10 yılda yapılanların nerelerde duyulduğunu göstermesi açısından önemli olduğunu vurgulayarak, ''Yola çıkarken bölgesel, etnik ve dinsel milliyetçilik yapmamak üzere 3 kırmızı çizgi belirledik. Ne yaparsak milletimiz için, milletimizle beraber yapacağız. Onun için her adımımızı bu anlamda attık'' diye konuştu. 
Türkiye'de bölgeler arasındaki gelişmişlik tezadına son verdiklerini dile getiren Bozdağ, ''Biz besmeleyi çektiğimiz andan itibaren hangi işi nerede başladıysak, aynı işi Türkiye'nin her yerinde yaptık. Şahidi sizsiniz. Yapılan hizmetleri bütün illere yaydık. Isparta'ya ne oluyorsa Ankara ve Trabzon'da da o oluyor. Biz Türkiye'nin her yerini beraber ayağa kaldırmak noktasında, Türkiye'yi ekonomik anlamda her açıdan refah düzeyine, daha ileri taşıma noktasında büyük özveri ile eşit bir yaklaşımla politikalarımızı hayata geçiriyoruz'' diye konuştu. 
''İktidar mensuplarını yolsuzlukla ciddi anlamda itham eden hiçbir hadise yoktur''
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Türkiye'nin ekonomik anlamda çok gelişmeler gösterdiğini, bunun yatarak olmadığına dikkati çekerek, şöyle konuştu: 
''Bu, emaneti milletin ehline tevdi ettiğinin göstergesidir. Siz hazinenin başına o hazineye canı pahasına, her şeyi ile sahip çıkanlara emanet ettiğiniz zaman, o hazineye haram zadelerin eli girmez, giremez de... Bizden önceki hükümetler emin olun hazinenin bekçiliği konusunda bostan korkuluğu bile yapamamışlar. Maalesef bizim hazinemizin içinde kimin eli var, ne kadar el var, kimse bilmiyordu. Biz Allah'ın izniyle hazineye uzanan bu elleri kırdık. Yolsuzluğun bütün yollarını kapatan adımlar attık. O yüzden milletin parası, milletin hazinesinde birleşti. Birleşince de 799 milyar dolara dayandı. İşte bölünmüş yollar buradan geliyor. Hastane oldu, bütün Türkiye'ye gitti bu para. Toplu konut oldu bütün Türkiye'ye kullanıldı bu para. Biz bunları buradan biriktirdiklerimizle yapıyoruz. Dün bu paralar illerdeki ağaların, haramzadelerin, Türkiye'nin başka yerlerindeki güç odaklarının, ekonomik yapı sahiplerinin bir şekilde bu milletin hazinesini hortumlamak isteyenlerin cebine aktarılıyordu. Hamdolsun 10 yıldır tek başına iktidarız. Yerel yönetimlerin de büyük kısmında iktidarız. Başımız dik, alnımız ak. Bugüne kadar bu iktidar mensuplarını yolsuzlukla ciddi anlamda itham eden hiçbir hadise yoktur.'' 
''Atılan iftiralardan AK Parti mensupları çok sayıda tazminat kazandı''
Zaman zaman AK Parti mensuplarının yolsuzlukla itham edildiğini bildiren Bozdağ, şunları kaydetti: 
''Biz, 'iftira atmayın, elinizde belgeniz, dosyanız varsa çıkın milletin huzuruna anlatın' diyoruz. Meclis sizin emrinizde, anlatın. Meydanlar sizin emrinizde anlatın. Savcılar orada duruyor. Dosyaları oraya verin. Ama hiçbirisi savcılara dosya vermiyor. Çünkü savcı delil soracak, iftira ile amel etmez savcılar, mahkemeler. Savcılara, mahkemelere yine biz gidiyoruz. Atılan iftiralardan AK Parti mensupları çok sayıda tazminat kazandı. Çamur atmak eski tarz siyasettir. Ancak biz 'eskisi gibi olmayacak' dedik. 'Eski hal muhaldir' dedik. Bunlar 1970-80-90'ların kafasıyla siyaset yaptıkları için zannediyorlar ki iftiralar prim yapacak. İftiralar prim yapmaz. Millet artık neyin iftira, neyin gerçek olduğunu genel başkanlardan, onun adına konuşanlardan çok daha iyi biliyor. Şükürler olsun yüzümün akıyla milletimize hizmet ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz.'' 
Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin çok değiştiğini vurgulayan Bozdağ, ''69 senede 71 üniversite vardı, 10 senede biz bunun yanına 98 üniversite koyduk. Hızımıza, sayımıza yetişmeleri mümkün değil'' dedi. 
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, 2001 krizinde IMF'nin kapısında dilencilik yapan bir hükümet bulunduğunu, ama kendilerinin Allah'ın izni ile milletten aldığı emaneti doğru kullandıklarını belirterek, IMF'ye olan borcu 1 milyar doların altına indirdiklerini, hatta Türkiye'nin IMF'ye 5 milyar dolar borç verme görüşmeleri yaptığına işaret etti. 
''Türkiye'yi IMF'ye mahkum edenler mi onurlu, dirayetli bir dış politika gütmüşler, Türkiye'nin gururunu, haysiyetini yukarda tutmuşlar, yoksa yıllar yılı Türkiye'nin sırtında boza pişiren IMF'ye yol gösterip Türkiye'den gönderenler mi daha milliyetçidir'' diyen Bozdağ, ''Milliyetçilik budur, lafta ve sloganda değil, icraatta milletin emanetine sahip çıkmaktır'' diye konuştu. 
Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
''Artık Davos'ta Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcımız ile konuşurken, 'Türkiye'nin bizi söyleyeceği var, Türkiye'nin yaptıklarından, bizim alacağımızı dersler var' diyorlar. Bizim bakanlarımız Davos'ta ekonomik forumlarda, ekonomide nasıl başarı olur, Türkiye'nin başarı hikayesi nasıl ortaya çıktı, bunu anlatıyorlar. İşte milliyetçilik budur. Milletini sevmek, devletini sevmek, milletin ve devletin gücünü her alanda ileriye taşımaktır. Türkiye her alanda gelişti, değişti.'' 
Sağlıktaki dönüşüm politikalarına değinen Bozdağ, bunların kaynakların doğru kullanılmasıyla gerçekleştiğini kaydetti. Daha yapacak çok iş bulunduklarını belirten Bozdağ, ''Hepsini beraber yapacağız. Bizim muhalefetin söylediklerine bakmayın. Onlar yalan ve iftira yarışından başka bir yarışın içinde değiller. Bizim buna vaktimiz yok. Biz hizmetin yarışındayız. Biz milletin duasını almanın yarışındayız. Varsın onlar iftiranın yarışında olsunlar. O konulardaki bütün birincilikleri kendilerine veriyoruz'' şeklinde konuştu.
Bozdağ, AK Parti'nin yaptığı çalışmalarla 10 yıldır iktidarda olduğunu hatırlattı. 
CHP'nin askerlerin, darbecilerin yedeğinde iktidar olma anlayışı ile hareket ettiğini ileri süren Bozdağ, AK Parti'nin ise milletin emanetine sahip çıkan bir anlayışla hizmet ettiğini belirtti. 
Bir dönem Merve Kavakçı'nın başı örtülü yemin etmek istediğinde dönemin başbakanının sert bir çıkış yaptığını ve bugün ''erkeklikten'' bahsedenlerin ise bu çıkış karşısında başlarını önüne eğdiğini ifade eden Bozdağ, ''Erkeklik işte Meclisin kapısına kadar geliyor, içeriye girememiş sanırım'' dedi. 
AK Parti'nin işinin hizmet, gücünün de millet olduğunu anlatan Bozdağ, AK Partili kadroların hiçbir yerde eğilmediğini, bundan sonra da eğilmeyeceğini ve milletine hizmet etmeye devam edeceğini bildirdi. 
''Takiye anlayışı CHP'nin prensibi haline gelmiştir''
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in Meclis'te yaptığı konuşmadaki sözlerine değinen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bu ülkenin insanlarının bir kısmını diğer kısmına karşı üstün görmenin faşist bir anlayış olduğunu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sesini yükseltmesi gerektiğini belirtti. Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti: 
''(Bu ırkçı düşünceye bizim çatımızın altında yer yok) der, istifa etmiyorsa disipline sevk eder, ona ceza verir. Öte yandan Hüseyin Aygün diye biri çıkıyor, terör örgütüne misafir mi oldu, misafir mi edildi bilinmiyor, terör örgütünü öven yaklaşımlarda bulunuyor. Peki senin tavrın ne- Partinin bir programı varsa bu parti teröre karşı, ırkçılığı karşıysa teröre karşı sempati besleyenlere de bir duruşunun olması lazım. Kabul edilemezden öte bir görüş var mı, yok. Bu görüşler CHP'nin zihniyetinde genetik kodlarında olan görüşlerdir. Milletten korktukları için kabul edilemez diyorlar, ama kendi tabanlarının bir kısmından çekindikleri için de adım atamıyorlar. Irkçılığa karşıysanız ırkçılarla aynı çatı altında bulunmamak lazım. 
Biz milletin kabul etmeyeceği bir yaklaşımı benimsemeyeceğimizi söyledik. CHP'nin yapısı içinde ırkçılık maalesef eskiye nazaran daha da güçlü bir hale gelmiştir. Bir yandan ırkçı, bir yandan teröre sempatiyle bakan bir yaklaşım var. Şimdi biz de şaşırdık.'' 
CHP'nin takiye siyasetinden vazgeçmesi gerektiğini ifade eden Bozdağ, birkaç ilde çarşaflı hanımefendilere rozet taktıklarını, daha sonra ise başka bir yerde kadın kollarının çarşafları ayaklar altına alıp protesto ettiklerini anlattı. Bu davranışlardan hangisinin CHP olduğunu soran Bozdağ, ''Çarşaflı hanıma rozet takan mı, ayaklar altına alan mı CHP? Siz kişilerin söylediğine değil, yaptıklarına bakın. Bunların yaptıkları hakarettir, saygı değildir. Takiye anlayışı CHP'nin bugünkü yönetiminin prensibi haline gelmiştir'' dedi. 
Bozdağ, kadın avukatlarının başı örtülü adliyeye girebilmeleri konusunda Danıştay'ın yürütmeyi durdurma yönünde karar verdiğini, Türkiye Barolar Birliği'nin bu karara itiraz etmemesi gerektiğini bildirdi. 
Terör sorunu
Türkiye'nin en önemli sorunlarından bir tanesinin terör sorunu olduğunu dile getiren Bozdağ, terörün uzun zamandır Türkiye'nin üzerinde büyük bir bela olduğunu söyledi. Kan, gözyaşı, insanların arasında fitne fesat sokmak gibi pek çok hadisenin terör belası nedeniyle 30 yıldır Türkiye'de yaşandığını kaydeden Bozdağ, ''Terörü çözmek, bitirmek, akan kanı durdurmak, gözyaşını dindirmek, yeni şehitlerin olmasını önlemek, Türkiye'nin birliği beraberliği ve kardeşliğini tesis etmek hükümetlerin görevidir'' dedi. 
Hükümetin bu konuda gövdesini ortaya koyduğunu ve çözümsel yaklaşımlar güttüğünü anlatan Bozdağ, ancak bu sorunun partiler üstü bir sorun olduğunu vurguladı. Milletin tüm partilerden ortak talebinin terör sorununun çözümü olduğuna işaret eden Bozdağ, bu doğrultuda her partinin çözüme yönelik görüşlerini ortaya koyması gerektiğini bildirdi. 
Terör konusunda Türkiye'de muhalefetin bir çözümü olmadığını savunan Bozdağ, ''Bir terör saldırısı olduğu zaman, askerimiz, polisimiz şehit edildiğinde bunu fırsat bilip hükümete saldırmak ve gözden düşürmek için yarışa giriyorlar. Doğru olan bu mudur? Sayın Bahçeli'nin konuşmalarına bakın, ihanet, işbirlikçilik, her türlü ağza alınmayacak, sözler ve küfürler söylüyor. Senin çözümün ne, bu kanı nasıl durduracaksın- Buyur bir de senden dinleyelim gözyaşını nasıl dindireceksin- Bunlar şehit cenazelerini istismar etmekle olmuyor'' diye konuştu. 
Terörün bitirilmesine yönelik atılan adımların şehitleri inciteceği yönünde açıklamalarda bulunulduğunu anlatan Bozdağ, şehitlerin terörün bitirilmesi için canlarını feda ettiklerini, bu yönde atılacak her adımın terörle mücadele konusunda başarı olacağını söyledi. 
Terörü bitirmek için güvenlik güçlerinin gerekli mücadeleyi sürdürdüklerini, ancak bu konuda sadece güvenlik boyutunun yeterli olmadığını dile getiren Bozdağ, başka alanlarda da adımlar atılması, çareler bulunması gerektiğini belirtti. Silahın dışında çareler arandığını ifade eden Bozdağ, hükümetin terörün çözümü noktasında başka enstrümanlar konusunda çalışma yaptığını, terörün bitirilmesi konusunda mücadele ettiğini anlattı. 
Terörle mücadele konusunda muhalefetin desteğini açıkça ortaya koyması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, ''Sayın Kılıçdaroğlu krediden bahsediyor, bu destek midir- Hükümete kredi açıyor, senin kredine ihtiyaç yok, desteğine ihtiyaç var. Toplumsal olarak yek vücut olmamız için krediden değil, destekten bahsetmeniz gerekiyor. Yoksa laf kalabalığının, laf çevirmenin ne ona ne de Türkiye'ye hiç bir faydası yok'' dedi. 
Terörle mücadele konusunda AK Parti'nin milletin hassasiyetine sahip çıkarak adım attığını kaydeden Bozdağ, ''Eğer bedel ödenecekse bunu ödemeye hazır olduğumuzu her zaman ifade ettik. Yeter ki Türkiye'de terör bitsin, gündemden çıksın. Varsın istismarcılar şöyle, böyle desin. Milletin sağduyusu bu sürecin yanındadır, biz de samimiyetle, iyi niyetle bu süreci sürdüreceğiz'' diye konuştu.



20 Ocak 2013 Pazar

AJANS PRESS SOSYAL MEDYA ÇÖZÜM ORTAĞINI SEÇTİ

Ajans Press, merkezi ABD California’da bulunan Rhino Runner sosyal medya ajansıyla çözüm ortaklığı anlaşması imzalayarak, medya takibindeki gücüne sosyal medya yönetimi ve digital pazarlama hizmetlerini de ekledi.60 yıldan bu yana medya takibinde alanının lider kuruluşu olan Ajans Press müşterilerine sosyal medya hesap yönetimi, kampanya üretimi, Facebook reklamları idaresi, Google arama motoru optimizasyonu, Facebook yarışma ve oyun aplikasyonu üretimi alanlarında hizmet vermek üzere ABD’nin saygın digital ajanslarından Rhino Runner’ın Türkiye ofisi ile anlaştı. Ajans Press’in İstanbul’daki merkez ofisinde dün gerçekleşen imza töreninde konuşan Ajans Press Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Özkan ‘’Sosyal medyanın giderek önem kazandığı günümüzde, Ajans Press olarak hizmet alanlarımızı bu nitelikte de genişletmekte, güçlü işbirlikleriyle müşterilerimize digital pazarlama alanında da başarı ve itibar kazandıracak çözümler üretmekteyiz.  Ajans Press Rhino Runner ile imzaladığı çözüm ortaklığı anlaşmasıyla medya takibindeki kalitesini sosyal medya yönetimi alanına da taşımıştır.” dedi. Ajans Press ile olan işbirliklerinden duydukları memnuniyeti dile getiren Rhino Runner Türkiye CEO’su ve Kurucu Ortağı Arda Sayıner ‘’ Ajans Press gibi güçlü ve köklü bir kuruluşun çözüm ortağı olmak hem Türkiye ofisi olarak bizler, hem de ABD’deki merkezimiz için övünç kaynağıdır. Rhino Runner kuruluşundan bu yana hem yerel hem de uluslararası markalar için sosyal medya ve digital pazarlama alanlarında yarattığı katma değeri Ajans Press ile Türkiye’de artık daha geniş  kitlelere ulaştıracaktır’’diye ifade etti.

25 metrekarelik bir dükkandan 650 mağazaya

Koton, 2012 temmuzda yatırım fonu Turkven ile yaptığı ortaklığın ardından vizyonunu yeniledi
Yılmaz Yılmaz, dev bir büyüme hamlesinin arifesinde olduklarını belirterek, “Mağaza sayımızı 2016’da 650’ye, toplam metrekaremiz 600 bine çıkacak” dedi.
Yılmaz Yılmaz ve Gülden Yılmaz’ın Kuzguncuk’ta 25 metrekarelik bir dükkanda başlayan mağazacılık serüveni, bugün 200 bin metrekareyle Türkiye sınırlarını aşan bir zincire dönüştü. Temmuz 2012’de yatırım fonu Turkven’in ortaklığının ardından Koton’un vizyonunu revize eden ve Uzak Doğu pazarına açılmaya karar veren Yılmaz Yılmaz ve Gülden Yılmaz çiftinin şu sıralar mesaisinin önemli bir kısmını bu bölgedeki ülkelere yapılan seyahatler oluşturuyor. En geç 2015’e kadar Uzak Doğu pazarında ilk mağazalarını açacaklarını söyleyen Yılmaz Yılmaz, 2013’te yüzde 45 büyümeyle 68 mağaza açacaklarını ve yaklaşık 2 bin kişiye istihdam sağlayacaklarını ifade ediyor. Önümüzdeki dönemde daha büyük metrekareli mağazalar açacaklarını vurgulayan  ve yeni ürün gruplarına gireceklerini belirten Yılmaz, Koton’un yeni ortaklık yapısı ve geleceği ile ilgili soruları Ekonomist dergisine konuşutu

UZAK DOĞU HEDEFİ VAR
Turkven ortaklığıyla ilgili adaptasyon sürecini anlatan Yılmaz, şunları söyledi: “Süper gidiyor. Ortaklarımızla çok iyi bir işbirliği ve sinerji yakaladık. Bir taraftan gündelik hayatta birbirimize destek oluyoruz. Bir taraftan da Uzak Doğu’ya adım atmak gibi bir hedefimiz var. Burada da çok kuvvetli destek alıyoruz ortaklarımızdan. Örneğin Singapurlu bir fonun Turkven’de payı var. 200 milyar dolarlık büyüklüğü olan bir fon. Önümüzdeki sömestr tatilinde çocukları da alıp biraz tatili biraz pazar araştırması gözüyle Uzak Doğu’ya bir seyahat yapacağız. Endonezya ve Tayland’a gideceğiz. İki ay önce de Filipinlere gittik. Orada ortağımız bizi gezdirecek. Oradaki AVM ve perakendecilerle görüşeceğiz. Bunlar önemli fırsatlar. Böyle global partnerle birlikte olunca kapılar daha kolay açılıyor.”

CEO, GÜLDEN YILMAZ
Yönetim yapısındaki değişikliği de anlatan Yılmaz, “Şirketin CEO’luğunu önceden olduğu gibi ben yürütüyorum. Gülden’le (Gülden Yılmaz) birlikte operasyonları yapıyoruz. Yönetim kurulunda da ortaklarımızla oturup yaptığımız işleri değerlendiriyoruz” dedi. Ortaklığa bağlı olarak planda bir revizyon yapmadıklarını anlatan Yılmaz, “Çünkü bu planı Turqality’nin ikinci beş yılı için hazırlamıştık. O plan üzerinde yürüyoruz. Ama ortaklıkla beraber vizyonumuzu revize ettik. Beş kıtada mağazacılık yapan, koleksiyonları en zengin ve en beğenilen global marka olmayı kendimize vizyon olarak koyduk. Fırsatlar ve imkanlar genişledikçe şirketlerin ufku da genişliyor. İnşallah yeni ortağımızla Türkiye’nin moda sektöründe global markasını çıkarmaya adayız” dedi.

İKİ KAT ARTACAK

Önümüzdeki birkaç yıl içindeki büyüme hedefleri olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu: “300 olan mağaza sayısını 2016 yılında 650’ye, 200 bin olan toplam metrekaremizi de 600 bine çıkartmak istiyoruz. Mağaza sayısında artış iki kat, ama metrekare artışı üç kat olacak. Artık daha büyük, yaklaşık 2 bin metrekare büyüklüğü olan mağazalar açıyoruz. Ciromuzu da bugünküne göre dört kat büyüteceğiz. Ciromuzun iki tanımı var. Bizim kestiğimiz faturadan hesapladığımız ciro 2012’de 710 milyon liraya ulaştı. Perakende ciromuz franchise mağazalarla hesapladığımızda rakam 1 milyar lirayı geçti. 2016’da 710 milyon lirayı, 2.8 milyar liraya, perakende cirosunu da 4 milyara çıkarmayı hedefliyoruz.”
Yurtdışında 91 mağaza

YURTDIŞINDA mağaza sayısının artacağını belirten Yılmaz, “Yurtdışı mağaza sayımız 91 oldu. Yurt dışında en büyük mağazamızı kısa bir süre önce Rusya’da açtık. Mağaza 2 bin metrekare büyüklüğünde. 2013’te yurt dışında 25 mağaza açmayı planlıyoruz” diye konuştu.
Her yıl 20 bin yeni model yapılıyor

KOTON’un koleksiyonla ilgili bilgi veren Yılmaz, “Koton aksesuar dahil yılda 20 bin yeni model yapıyor. Ve her yıl yeni bir line ekliyor. Çocuk, denim, büyük beden, deniz ürünleri son birkaç yıldır girdiğimiz alanlar. Bunların üzerine başkaları da gelecek. Ne gelecek derseniz, onu söylemek için erken. 2013’te sürprizlerimiz olacak. Birçok farklı müşteri grubuna hitap eden ve müşterilerin ihtiyaçlarını daha fazla çeşitlilikle tamamlayan bir marka oluyoruz. Rusya, Dubai gibi ülkeler için özel koleksiyonlar yapıyoruz” diye konuştu.

Hedefte Fas ve Tunus var

YENİ mağaza açmayı planladıkları ülkeleri de anlatan Yılmaz Yılmaz, “Yeni bir ülke gözükmüyor ama bir ihtimal Kuzey Afrika’da Fas ve Tunus gibi ülkeler olabilir. Onun dışında bulunduğumuz pazarlarda büyüyeceğiz. Özellikle Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan’da hızlı büyümeyi hedefliyoruz” diye konuştu.
Hürriyet

Turist sayısında geçen yılın üzerindeyiz

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ''TÜİK de bu hafta rakamları açıklayacak, ama bizim elimizdeki rakamlara göre 32 milyonun eşiğindeyiz. Yani geçen yılın 500 bin kadar üzerinde bir yerdeyiz'' dedi.

Günay, Belek turizm bölgesindeki bir otelde düzenlenen ''Turizm Değerlendirme ve Danışma Kurulu Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 2012 yılı turizm değerlendirmesini yapmak amacıyla tüm katılımcıların eşliğinde toplantı düzenlediklerini, turizm sektöründe gelinen noktayı değerlendireceklerini söyledi. 
Turizm sektörü açısından 2012 yılının zor bir yıl olduğunu belirten Günay, 2010 yılından bu yana Türkiye'nin güneyindeki komşu ülkeleriyle sorunlar yaşadığını, İsrail ile yaşanan problemler nedeniyle de gelen yolcu sayısında kayıplar olduğunu dile getirdi. 
Turizm açısından 2011 yılında iyi bir dönem geçirdiklerini hatırlatan Günay, dünya ortalamasının üzerinde bir sonuç elde edildiğini, 31 milyon 400 bin turist ağırlandığını kaydetti. Bu yıl ise çıtayı 2011 yılının altına düşürmemeyi hedeflediklerini, ancak güneydeki komşu ülkelerdeki sorunlar nedeniyle kayıpların yaşandığını anlatan Günay, şunları söyledi: 
''Bizim rakamlara göre Suriye'den turist olarak gelenlerin rakamları 500 binin üzerine çıkmıştı, yüzde 40'lar civarında bir kayba uğradık. İran'dan gelenler 1 milyonun üzerindeydi, İran ilk 3'te, 4'te, 5'te sürekli yer alan bir komşumuzdu. Yüzde 30-40'lar aralığında bir kaybımız da oldu. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman 2012 yılına 1 milyondan fazla kayıpla başladık. Yani 30 milyonun üzerindeki bütün rakamlar 2012'de bizim için kayıptı. O yüzden 2011 yılını yakalamayı bir çıta olarak koymuştuk. Sanırım, TÜİK de bu hafta rakamları açıklayacak, ama bizim elimizdeki rakamlara göre 32 milyonun eşiğindeyiz. Yani geçen yılın 500 bin kadar üzerinde bir yerdeyiz.'' 
''Gelirlerimizin gerçek rakamları ortaya çıkacak''
Bakan Günay, turizm sektöründeki gelirin doğru olarak hesaplanmadığını, bu hesaplamanın net bir şekilde ortaya konulması için çalışma yaptıklarını anlattı. Dünyada uydu sistemlerinde hesaplanan birçok konunun Türkiye'de hesaplanmadığına işaret eden Günay, hava yolu taşımacılığı, tur operatörlerinin Türkiye'ye bıraktığı oranların hesaplamada dikkate alınmadığını söyledi. Bunların da katılacağı yeni bir hesaplama yöntemi üzerinde çalıştıklarını bildiren Günay, ''Bunların hesaba katılacağı yeni bir yöntem 2013'ün Mart ayından itibaren ortaya çıkacak. Gelirlerimizin gerçek rakamlarının ortaya çıktığını ve Türkiye'nin turizm gelirlerinin resmi olarak bundan önce açıklananlardan daha yüksek olduğunu hep beraber görmüş olacağız'' diye konuştu. 
İstihdama turizm sektörünün katkısı
Türkiye'de kış mevsiminde işsizlik oranlarının arttığını, ancak mayıs ayından itibaren düştüğünü kaydeden Günay, bu durumu turizm sektörüne bağladı. Bu doğrultuda turizm sektörüne daha fazla önem verilmesi gerektiğine değinen Günay, sözlerine şöyle devam etti: 
''Mayıstan itibaren işsizlik düşecek, sonra kasımda, aralıkta artacak. Neden, hangi sektör kışın Türkiye'de faaliyetini azaltıyor, bahara doğru çıkarken çoğaltıyor- Sanayi sektörü değil herhalde, ihracat, ithalat sektörü değil. Turizm sektörü... O zaman, hepimizin baharda büyük sevinçle ifade ettiği işsizlik oranları düşüyorsa turizm sektörünün çok büyük katkısı var. O halde sektörü sürekli kılabilmek hem de işsizlik oranları düşüşünü daha uzun mevsimlere yayabilmek konusunda hedeflerimiz var. Bu konuyla ilgili bütün kamu birimlerinin çabamıza destek göstermesi, anlayış göstermesi lazım. Türkiye'nin genel ekonomisi, genel sosyal yapısı için son derece önemli.'' 
24 ilde 69 alan turizm alanı ilan edildi
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, turizm merkezlerine 4 yeni bölgenin daha girdiğini ve bunların Resmi Gazete'de yayımlandığını söyledi. İzmir Bayındır, Kütahya Ortaca, Sakarya Taraklı ve Tokat Akbelen'in turizm merkezi ilan edildiğini bildiren Günay, Denizli Tavas Bozdağ, İzmir Şirince, Malatya Karakaya Baraj Gölü çevresi ile Malatya Hekimhan'ın da Kültür Turizm Koruma Geliştirme Bölgesi ilan edildiğini belirtti. 
Kültür Turizm Koruma Gelişme Bölgesi ilan edilen alanların 5. bölge yatırım teşviklerinden yararlanabildiğine işaret eden Günay, bu alanların yatırımcılara kolaylık sağlama açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. 
Ayrıca tahsis paketi konusunda da çalışma yaptıklarını söyleyen Günay, ''24 ilde 69 yeni alanı turizm alanı ilan ettik. 23 tanesi kültür turizmi, 23 tanesi termal turizm, 13 tanesi kış turizmi, 5 tanesi kültür turizmi, 1 tanesi yayla turizmi ve 4 tanesi golf turizmi alanı olmak üzere 69 parselde 18 bin yatak amaçlıyoruz'' diye konuştu. 
Türkiye'nin yatak kapasitesi bakımından, özellikle Antalya'nın doğusunda ve Marmara bölgesinde belli bir doygunluğa ulaştığını vurgulayan Günay, ''Artık bundan sonra daha çok yatak, daha çok nicelik yerine daha çok niteliğe önem vermemiz gerekiyor'' dedi. 
''100. yıl hedefini 90. yılda gerçekleştirdik''
Türkiye'nin Cumhuriyetin 100. yıl hedeflerini hatırlatan Bakan Günay, Türkiye'nin dünyada önemli kriterlerde ilk 10'un içine girmesi yönünde hedefler konulduğunu ifade etti. Türkiye'nin 2023 yılına kadar ekonomide, ihracatta, sanayileşmede, kişi başına düşen gelirde ilk 10'a girmesinin hedeflendiğini vurgulayan Günay, ''Türkiye turizm sektöründeki hedefini 90. yılında başardı, şu anda Türkiye turizmde dünyanın ilk 10'u içinde. Darısı diğer sektörlerin başına. Şu anda gelen sayısı bakımında 6. sırada, neredeyse istikrar kazandık. 5'e girmek tabi İtalya, Fransa, İspanya, Amerika ve Çin ile yarışmak çok kolay değil, ama hedefimiz ilk 5'e girmek'' diye konuştu. 
Türkiye'nin turizm sektöründe elde edilen gelir konusunda da ilk 10'un içinde yer aldığını ifade eden Günay, 10 yılda Türkiye'ye gelen turist sayısının 13 milyondan 32 milyona yükseldiğini, bunun büyük bir başarı olduğunu dile getirdi. 
Türkiye'nin gelen insan sayısından önce niteliğe önem vermesi gerektiğini vurgulayan Günay, ''Türkiye'nin marka değerini artırmaya yönelik, gelen insanlardan daha fazla gelir elde etme gibi hedefimiz var. O yüzden bizim asıl nicelik değil, niteliğe önem vermemiz gerekiyor. Yatırımlarda niteliği yukarıda tutmaya ve Türkiye'nin marka değerini yükseltmeye çalışacağız'' diye konuştu. 
Termal turizm potansiyeli
Bakan Günay, termal turizm potansiyelinin de Türkiye için çok gelir getirici yeni bir alan olarak gözüktüğünü, ancak bugüne kadar bu alanda yapılan yatırımlarda niteliğe gereken önemin verilmediğini gördüklerini belirtti. 
Nitelikli termal yatağı, termal merkezleri, termal turizm eksenli kültür-turizm koruma gelişme bölgeleri ve yatırımları arzuladıklarına işaret eden Günay, bunun Türkiye'ye sağlık, termal amaçlı gelen insanların daha fazla gelir bırakmasını sağlayacak önemli gelişmelerden biri olacağını vurguladı. 
Yatırım programındaki çalışmalar 
Fethiye'deki Kayaköy'ün turizme kazandırılması konusunda çalışma yaptıklarını anlatan Günay, Kayaköy'ün yıllardan beri metruk bir hazine olarak orada unutulduğunu, bu durumdan büyük üzüntü duyduğunu kaydetti. Çeşitli birimlerle yaptıkları çalışmalar neticesinde bölgede kültür turizmi eksenli ve içinde 300 kadar yatak kapasitesi barındıran bir yatırım çalışması planlandığını kaydeden Günay, ''Yıllardan beri unutulmuş bir alanın, sivil mimarlık örneklerini içinde barındıran, tarihsel arkeolojik yapıları, önemli doğa parçalarını içinde barındıran bir alanın Türkiye turizmine kazandırılması anlamına gelecek bu çalışma doğrusu beni çok heyecanlandırıyor'' dedi. 
Bu çalışmalara Foça tatil köyünün dahil edilmediğini dile getiren Günay, bu alanda Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile küçük bir sorun yaşandığını, ancak sorunun çözüleceğini ifade etti. Günay, sorun aşıldığı takdirde Foça tatil köyünün de çalışma kapsamına alınacağını söyledi. 
Ayrıca Mersin Tarsus'da 7 bin 500 yatak kapasiteli bir yatırım olduğunu kaydeden Günay, Karayolları tarafından bölgeye altyapı çalışmalarının yapıldığını bildirdi. 
Bursa'da 18 delikli 2 golf sahası ve 2 bin yatak kapasiteli bir alanın bu çalışmalar kapsamında değerlendirdiklerini belirten Günay, Türkiye'de turizmi çeşitlendirme yönünde adımlar attıklarını söyledi. 
Son yıllarda Türkiye'de turizmi hem çeşitlendirmeye hem de altyapısını güçlendirmeye yönelik çalışmalar yaptıklarını vurgulayan Günay, 2007 yılından bu yana Antalya'da sadece altyapıya 196 milyon liralık yatırım yapıldığını ifade etti. 
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bütçesinin çok yüksek olmadığını, kaynakları yerinde ve doğru kullanmaya çalıştıklarına dikkati çeken Bakan Günay, ''Üzüntüyle itiraf etmeye çalışıyorum ki eski yıllardaki o altyapı katılım paylarından devasa miktarlar eğer bu dönem gelmiş olsaydı, aşağı yukarı Türkiye'nin sahillerinde hiçbir altyapı sorunu kalmazdı. Biz öyle bir imkan bulamadık'' diye konuştu. 
Günay, Türkiye'de altyapıyı mümkün olduğu kadar mükemmel tutmaya çalıştıklarını, birçok alanda hala sorunların bulunduğuna işaret etti. 
Türkiye'de çarpık yapılaşma sorunu olduğunu vurgulayan Günay, sözlerini şöyle tamamladı: 
''Turizmin gelişmesinde, insanca yaşamasının önünde geçmiş 10 yıllardan, hatta yüzyıllardan beri süregelen bir çarpık yerleşme, şehirleşme sorunu var. Bunun bize ödettiği bedeller var. Antalya, İstanbul, Muğla, İzmir'de Türkiye'nin neresinde bir doğa olayı olsa onunla karşı karşıya kalıyoruz. Artık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'mız var. Daha fazla tarihi, doğayı koruma bilicine doğru ilerliyoruz. Mükemmel olduğumuz söylenemez, ama ilerliyoruz. Bu konuda önümüzdeki yıllarda daha dikkatli, duyarlı davranacağız. Çünkü biz sürdürülebilir turizm yapmak istiyoruz.'' 
Toplantı, yapılan sunumlarla devam etti

ODALAR BİRLİĞİ SEÇİMLERİNE NACE KARIŞTI


Odalar Birliği seçimlerinde kritik öneme sahip NACE listelerinde 'muhalefet'i engellemek için hile yapıldığı ortaya çıktı. Aynı meslektekiler farklı komitelere ayrıldı. ATSO yönetimine yakın olmayanların başkanlık yolu tıkandı. İsyan eden üyeler dava açacak
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun "Devrim yaptık" sözleriyle tanıttığı NACE'ye hile karıştı. Şirketlerin ekonomik faaliyetlerine göre sınıflandırılması gereken NACE isimli kodlama sistemindeki listeler oda ve borsalarda isyan çıkardı. Kulislerde ATSO'da muhalif kanadın sesini kısmak için NACE'yle belirlenen komitelerle oynadığı iddia ediliyor.

DAVALAR YOLDA 
Edinilen bilgilere göre aynı meslek grubunda faaliyet gösteren şirketler, farklı komitelere bölünerek oda ve borsa meclislerine girecek muhalif isimlerin önü kesildi. Böylece Odalara yakın olmayan isimlerin başkanlık yolu da en başından kapandı. ATSO'da anti demokratik seçim süreci yaşandığını belirten oda ve borsa yöneticileri Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'na şikâyet mektubu gönderdi. NACE listesinde faaliyet alanlarıyla ilgisi olmayan komitelere yazılan üyeler, idare mahkemelerine seçimlerin durdurulması için dava açmaya hazırlanıyor. ATSO'da listeler belirlenirken şahsi çıkarların ön planda tutulduğunu söyleyen yöneticiler "Komiteler belirlenirken oyun oynandı. Oda ve borsalarda ATSO'ya yakın olan mevcut başkanlar korundu. Karşılarına aday olarak çıkmak isteyenler sandığa gömüldü" diyor.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ali Rıza Akıncı:
Anti demokratik meslek örgütü

Antalya'da tam bir katliam var. NACE'leri TOBB düzenledi. Gruplar oluşturulurken hile yapıldı. Benim grubumdan 172 kişi, 573 kişilik komisyoncular grubuna yazılmış. Böylece aday olacakları meclise gelmeden komite seçimlerinde sandığa gömecekler. Kendi mesleğimden olmayan insanlarla birlikte nasıl çalışacağım. Hiç bu kadar etik dışı seçim görmedim. Anti demokratik meslek kuruluşunda bulunmadım. NACE listelerini 20 gün önceden mevcut başkanlara ilettiler. Dolayısıyla onların seçime erken hazırlanmaları sağlandı.
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Burkay:
Muhalefeti bertaraf ediyorlar

Bursa'da da NACE kodlarıyla oynadılar. Komiteleri oluştururken oyun oynamışlar. Herkesi birbirine karıştırmışlar. 8 tekstil komitesini 4'e indirdiler. 148 üye vardı. 122'ye düşürmüşler. 26 üye mevcut yönetime oy vermeyecek isimlerden oluşuyor. Muhalefeti bertaraf ediyorlar. Birçok meclis üyesi dava açıyor.

Seçimde zafiyet var
Van Ticaret ve Sanayi Odası eski Genel Sekreteri Nevzat Takva:

19 meslek grubunu 12'ye indirdiler. 54 olan meclis üye sayısını 36'ya düşürdüler. Tüccarın, sanayicinin temsilini azalttılar. Kuyumcular, medikalciler, özel hastaneciler gibi birbirinden farklı meslekler aynı komitede toplandı. Şaşkınlık içindeyiz. TOBB iyi çalışmadı, oda yönetiminde zafiyet var. İdare mahkemesine başvurulması sonuç doğurur mu bilmiyorum ama şikâyetçiyiz.

İSO Meclis Üyesi- OAİB Başkanı Adnan Dalgakıran:
Listeler faşistçe hazırlandı

Listeler faşistçe hazırlandı. Muhalifleri komitelerden çıkarmamak için NACE listeleri oluşturuldu. TOBB tam bir dukalık haline geldi. Şahsi çıkarların ön planda tutulduğu, kontrol dışı uygulamalarla iş dünyasına faydalı olmayan bir kuruma dönüştü. İSO'da tam bir isyan var. Benim grubum makine. İçine çikolatacıyı da ayakkabıcıyı da contacıyı da yazmışlar. Böylece komitemizden meclis üyeliğine 15 kişi gelecekse bunu 3'e indirecekler. Mahkemeye başvuracağız.

Sistem seçimde kritik rolde
TOBB, NACE (Avrupa Topluluğu Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflandırılması) üzerine uzun süredir çalışıyor. NACE şirketlerin ekonomik faaliyetlerinin sınıflandırıldığı bir sistem. Buradaki kodlamalara göre oda ve borsalara üye olan şirketler komitelere ayrılıyor. Meclise girmek için öncelikle kendi meslek grubunun komitesinden seçilmeleri gerekiyor. Meclise girebilenler oda ve borsa başkanı ile yönetimi belirliyor....kaynak - netgazete.com.tr

13 Ocak 2013 Pazar

İnsana sevdalı olmak başka bir şey

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Her şey insan için dersen o zaman bu işi başarırsın. İnsana sevdalı olmak başka bir şey. Bu, devlet olarak bizim asli görevimiz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Çağlayan'daki İstanbul Florence Nightingale Hastanesi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, hastanenin sahip olduğu imkanlar ve sunduğu yüksek standarttaki sağlık hizmetleri yanında uluslararası bir sağlık eğitimi merkezi işlevi de göreceğini belirtti.

Farklı ülkelerden gelen hastaların Türkiye'de tedavi edilebildiklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

''Burada farklı ülkelerden gelen hastalar var. Biraz sonra ziyaret edeceğiz. Bu farklı ülkelerden gelen hastalar, Avrupa'ya gitseler her yönüyle gerek kalitede gerekse fiyatta burada yakaladıklarını yakalayamazlar. Burada durum daha farklı. Onun için 'Türk sağlık sektörü' diyorum artık. Bu hizmetlerde evvelallah rekabette ön almaya başladı. Yani şu anda Batı buraya hastasını tam gönderemiyorsa, göndermeye başladılar, bilmediğinden gönderemiyor. Şaşırmayın bilmediğinden, görmediğinden gönderemiyor. Bildikleri anda gördükleri anda gönderecekler. Şu anda inanın anlatıyoruz anlatıyoruz şaşırıyorlar. 'Gelin, görün' diyoruz. Gelip görürse o zaman 'Haklıymışsınız biz geç kaldık' diyor.''

Başbakan Erdoğan, hocaların uluslararası camiadaki arkadaşlarını Türkiye'ye davet etmeleri gerektiğini belirterek, ''Cemşid beyin de onlara güzel bir ev sahipliği yapması şart. Arada sırada onlara burada icabında şöyle yazları falan gerçekten konferanslar düzenlemeleri, uluslararası bazı toplantıları organize etmeleri, kaldı ki biz de devlet olarak, hükümet olarak, bu tür organizasyonlarda destek vermeye hazırız, bunları yapmak suretiyle de hem ülkemizi tanıtmak hem de özellikle üniversitelerimizi, hastanelerimizi yakından görmelerini sağlamak bizim öncelikli görevimiz olmalıdır'' diye konuştu.

Hastanenin, enerji tasarrufu ve doğayı koruma esasına dayanan bir ''yeşil bina'' olması hasebiyle de ayrı bir farklılığı arz ettiğini anlatan Erdoğan, bu nedenle hastane yönetimini tebrik etti. Hastanenin, ülkenin ilk yeşil hastanesi olma unvanını kazandığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin 2023 vizyonuna uygun bir adım olarak gördüğü hastanenin yapımında ve hizmete hazır hale getirilmesinde emeği geçenleri kutladı.
    
''İnsana sevdalı olmak başka bir şey''
    
Başbakan Erdoğan sağlığın, AK Parti hükümetleri döneminde gerçekten eğitimle birlikte en çok önem verdikleri alanların başında geldiğini bildirerek, şöyle konuştu:

''Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere kışları çekilen eziyet belliydi. 17 helikopter ambulansla ülke genelinde hizmet veriyoruz. 4 jet ambulansla ulusal, uluslararası bazda hizmet veriyoruz. Bunlar dönemimize kadar akla hayale gelen şeyler değildi. Taşınan hasta sayısı yoğun bir şekilde artıyor. Mesela paletli ambulans nereden gelirdi bizim milletimizin aklına... Güneydoğu'da, Doğu'da dağların tepesinden karda kışta ambulanslarla hastayı alacaksın, şehre getireceksin. Doğum öncesi bir haftada şehre alıp şehirde ağırlayıp ondan sonra tekrar köyüne götürmek. Bunlar sağlıkta çok önemli reformlar. Niye- Kadına verdiğimiz değerin önemi. Daha önce kızakların üzerinde veya evinde ölüme terk ediliyordu. Bunları atan bir anlayış. Her şey insan için dersen o zaman bu işi başarırsın. İnsana sevdalı olmak başka bir şey. Bu, devlet olarak bizim asli görevimiz.''
    
Rakamlarla sağlık hizmetleri
    
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sadece bir kaç rakamla, Türkiye'nin sağlık alanında nereden nereye geldiğini ifade etmek istediğini belirterek, Türkiyede sağlık alanında çalışan insan gücü sayısı 2002 yılında 178 bin iken, rakamın bugün 462 bine yükseldiğini anlattı. Erdoğan, ''Sadece kamudaki uzman hekim sayısını 10 yılda 20 binden 33 bine çıkarabildik diyorum çünkü yeterli değil. İmkanların artmasıyla bunun daha da artması lazım'' dedi.

Bunun yanında pratisyen hekim sayısını ise 24 bin 558'den 31 bin 136'ya çıkardıklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bunun da artması lazım. Çünkü aile hekimliğini getirdik. Buna şiddetle ihtiyacımız var. Yine bu dönemde, 87 bin olan kamudaki ebe ve hemşire sayısını da 131 bine çıkardık. Aile Hekimliği gibi modern bir sistemle özellikle Anadolu'daki vatandaşım 'Benim doktorum var' deme fırsatını elde etti. Bugün Türkiye genelinde 20 bin 274 aile hekimi vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Kamu hastanelerini yeniden yapılandırdık. Koğuş sistemi odalarımız vardı. Hatırlayın, 8 kişinin kaldığı. Koskoca koridorda bir tane tuvalet. Sağlam girseniz, hasta çıkarsınız öyle bir durum vardı. Şimdi artık 2'li, 3'lü odalar. Artık tuvaleti, banyosu her şeyi içinde olan hastaneler yapıyoruz. Bu duruma geldik. Devlet hastaneleriyle adeta vakıf hastaneleri arasında fark yok. Bu noktaya geldik. Çok titiziz.''
    
Şehir hastaneleri
    
Başbakan Erdoğan, yeni bir adım attıklarını ifade ederek, ''Şehir hastanelerini inşallah kuruyoruz. Burada yargıda bir sıkıntımız var. Yargıdaki sıkıntıyı işte yasal bir düzenlemeyle inşallah onu aşmaya çalışıyoruz'' bilgisini verdi.

Bugüne kadar aslında şehir hastanelerini kurmaları gerektiğini dile getiren Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Yani girdiğin anda artık hiçbir konuda farklı bir yere gitmeyeceksin. O kompleksin içinde işini bitireceksin. Böyle bir adım, böyle bir yapı. İlk temeli Kayseri'de atmıştık. Fakat inşaat yarıda kaldı. İstanbulumuzda, Ankaramızda büyük şehirlerin tamamında ilk etapta bu hastanelerimizi yapacağız. Devlet hastanelerindeki nitelikli yatak sayısını 6 bin 839'dan 40 bin 716'ya çıkardık. Böyle bir duruma ulaştık. Yoğun bakımda, oralarda da hamdolsun yatak sayılarını ciddi manada artırmış bulunuyoruz. Hastanelerimizi, fiziki olarak yenilemenin yanında en modern cihazlarla da güçlendirdik. İşte tomografiydi, ultrasonografiydi bütün bunların hepsini bulmak... Vatandaşa 7-8 ay sonraya randevu veriliyordu, bundan dolayı tabii vatandaş ciddi manada sıkıntılar yaşıyordu. Ama artık bunlar büyük ölçüde aşıldı.''
    
Acil sağlık hizmetleri
    
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, acil sağlık hizmetleri konusunda da çok önemli gelişmeler kaydettiklerini belirterek, şöyle devam etti:

''112 istasyonlarının sayısını 481'den bin 854'e çıkardık. Ambulans sayısını 617'den 2 bin 936'ya çıkardık. Şehir hastanelerine verdiğimiz önem sebebiyle tabii bu bir bölge hastanesi niteliğinin ötesinde bir görevi ifa edecek. Ama burada üniversitelerimizden de yoğun bir şekilde artık doktorları yetiştirmelerine, gerek lisansta gerek uzman doktor noktasında ihtiyacımız var. Bu konuda hocalarımızdan istirhamımız; hakikaten bir an önce bu gençlerimizi yetiştirelim, sağlık hayatına kazandıralım diyoruz.''

Açılışını yaptıkları hastanenin bir helikopter pistine de sahip olmasını özellikle önemsediğini ifade eden Erdoğan, ''Hele hele yurt dışından getirilen hastalar noktasında çok büyük öneme haiz. Bundan sonra yapılacak tüm hastanelerin hakikaten helikopter pisti kurması şart. Gerçi artık vakıf hastanelerimizde özellikle buna dikkat ediliyor. Bugüne kadar açılışını yaptığım bazı hastanelerde böyle modern helikopter pistlerini de gördük. Şimdi gündemimizdeki bu şehir hastanelerimizde de bunlar var. İnşallah Kayseri, Ankara Bilkent, Ankara Etlik Şehir Hastaneleri'ni 3 yıl içinde faaliyete geçireceğiz'' diye konuştu.

Konuşmasının ardından İstanbul Bilim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Cemşid Demiroğlu, Başbakan Erdoğan'a plaket sundu.

Başbakan Erdoğan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu ve diğer yetkililerle hastanenin açılış kurdelesini kesti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha sonra hastaneyi gezerek, bazı hastalarla sohbet etti ve onlara çiçek verdi.

Türkiye tarımda Avrupa ülkelerinin önünde

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ''AK Parti hükümetlerinin uyguladığı politikalar, yaptığı strateji ve destekleme uygulamalarıyla Türkiye'nin tarım hasılası 2011 yılında 62 milyar dolara çıktı'' dedi.

Bakan Eker, Adana'daki teşkilat içi eğitim toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti'nin kurulduğu andan itibaren siyaseti çok farklı bir mecraya taşıdığını, yeni bir siyasi alan oluşturduğunu ve yeni bir siyasi gelenek başlattığını bildirdi. 
AK Parti'nin, teşkilat çalışmalarıyla, vatandaşla çeşitli düzeylerde sağladığı temas ve vatandaşla devlet arasında kurulan sağlam bağla 11 yıllık sürede Türkiye tarihinin en önemli siyasi hareketi haline dönüştüğünü belirten Eker, iktidara geldikleri günden bu yana tarım sektöründe çok farklı süreci yaşadıklarını ve farklı gelişmeler sağlandığını ifade etti. 
Tarım sektörünü önceden anlaşıldığı gibi sadece sosyal politika alanı olarak görmediklerini, Türkiye'nin kalkınmasında temel bir stratejik sektör olarak değerlendirdiklerini dile getiren Eker, şunları söyledi: 
''Bu anlayışla Türkiye'nin ilk tarım kanununu hükümetlerimiz döneminde çıkardık. Tarım Çerçeve Kanunu ile stratejimizi ortaya koyduk. Bununla birlikte 14 tane temel kanunu hayata geçirdik. 10 yıl önce, Türkiye'de yaklaşık 7,5 milyon çiftçi 24 milyon hektar tarım arazisini işliyor, Türkiye'nin tarım hasılası 23 milyar dolardı. Dünyada 11'inci, Avrupa'da ise 4'üncü sıradaydı. AK Parti hükümetlerinin uyguladığı politikalar, yaptığı strateji ve destekleme uygulamalarıyla Türkiye'nin tarım hasılası 2011 yılında 62 milyar dolara çıktı. 2011'de tarım sektöründe 6 milyon 200 bin kişi çalışıyor. Yine aynı alanı ekip biçiyor, ama bu kez yetiştirdiğinin değeri 62 milyar dolar. Türkiye artık dünyanın 7'nci büyük tarım ekonomisi. Avrupa'da İspanya, İtalya ve Fransa'yı geçtik. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarım sektörünün büyüklüğü bugün Avrupa'daki bütün ülkelerin önünde ve birinci sırada.'' 
Üretimi artırmak amacıyla çiftçinin daha ucuz krediye ulaşması için tedbirler aldıklarını, destekleme politikasını değiştirdiklerini ifade eden Eker, geçen yıl çiftçiye verilen destek tutarının 9 milyar lirayı geçtiğini, 10 yıllık AK Parti iktidarı döneminde bu rakamın 50 milyar liranın üzerinde olduğunu kaydetti. 
Türkiye'nin bütün tarım arazilerinin adeta MR'ını çektiklerini, üretim planlaması yapabilmenin altyapısını oluşturduklarını anlatan Eker, Türkiye'nin verimlilik haritasını çıkardıklarını, tarım sigortası uygulamasını hayata geçirdiklerini, çiftçinin kullandığı makine ve teçhizata destekleme verdiklerini bildirdi. 
Arazi toplulaştırmasının önemi  
AK Parti'den önceki 40 yılda 450 bin hektar arazide toplulaştırma yapıldığını, AK Parti döneminde bu rakamın 3 milyon hektarın üzerine çıktığını vurgulayan Bakar Eker, şöyle devam etti: 
''Türkiye, dünyanın 3'üncü tohum gen bankasına sahip oldu. 2011 yılında 66 ülkeye 109 milyon dolarlık tohumluk ihracatı yaptık. Hayvan hastalıklarıyla mücadele konusunda önemli çalışmalar yapıldı. Ürünlerin pazarlaması konusunda ve fiyat ayarlamaları için gerekli düzenlemeleri yaptık. Et Balık Kurumu'nun faaliyetlerini aktif hale getirmek için çalışmalar yapılıyor. Gıda takviyesi adı altında piyasaya satılan kapsüller var, bunları amacı dışında sanki ilaçmış gibi söylüyorlar. Bunun önüne geçmek için yeni düzenlemeler yapacağız. Sağlık Bakanlığı ile müşterek çalışmamız var, bunun her yerde satışına sınırlama getireceğiz. Özel şekilde yetkilendirilmiş yerlerde satılmasına imkan getireceğiz.'' 
Miras yoluyla tarım arazilerinin bölünmesinin tarım sektörünün önündeki en büyük sorunlardan biri olduğunu, gelişmiş ülkelerde tarım arazilerinin miras yoluyla geçerken bölünmesine izin verilmediğini aktaran Eker, ABD'de ortalama çiftliklerin büyüklüğünün 181 hektar, İngiltere'de 45 hektar olduğunu,Türkiye'de ise bu rakamın 5,5-6 hektar civarında olduğunu söyledi. 
Türkiye'de 20 milyon dönüm arazinin bu sebepten dolayı kullanamaz hale geldiğini vurgulayan Eker, ''Türkiye bu sorunu yakın bir tarihte çözemezse gelecekte çocuklarımız, torunlarımız ülkenin topraklarında sürdürülebilir tarımsal faaliyet yapamaz. 2013 yılında bu konuda yasal düzenlemenin adımlarını atacağız'' dedi. 
Ziraat mühendislerini, çiftçilerin yanında görevlendirdiklerini, bakanlık olarak bin 700 yeni personel alımı yapacaklarını belirten Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Adana'da tarım ve hayvancılık alanında yapılan çalışmalar hakkında da bilgi verdi. 
Toplantı, daha sonra basına kapalı olarak devam etti.