8 Kasım 2012 Perşembe

Sanayi üretiminde 6.2 lik artış

Sanayi üretim endeksi, Eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,2 arttı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2012 yılı Eylül ayına ilişkin sanayi üretim endeksi sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, Eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 10,8 arttı, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 6,2, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi ise yüzde 4,1 arttı.

Takvim etkisinden arındırılmış endeks, bu yılın Eylül ayında, 2011 yılının aynı ayına göre yüzde 6,2, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi de bir önceki aya göre yüzde 3,9 artış kaydetti.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, konuya ilişkin açıklamasında sanayi üretimi endeksinin geçen ay ara verdiği 32 aylık yükselişine devam ettiğini belirterek, endeksin şimdiye kadarki en yüksek Eylül ayı düzeyine çıktığını, bu artışın Eylül ayındaki yüzde 21'lik ihracat artışından kaynaklandığını bildirdi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ise sanayi üretimindeki bu artışların, Orta Vadeli Program'da (OVP) yer alan rakamların çok rahatlıkla yakalanacağını gösterdiğini bildirdi.

7 Kasım 2012 Çarşamba

EKONOMİ BAKANI ÇAĞLAYAN ’’Türkiye, A kategorisindeki ülkelerle aynı yerdedir


Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Fitch’in not artırımına ilişkin, ’’Türkiye, A kategorisindeki ülkelerle aynı yerdedir" dedi.

AA Finans Masasına konuk olan Çağlayan, Anadolu Ajansı'nı böylesine bir çalışma yapmasından dolayı kutladığını belirterek, ''AA'nın çalışmaları ümit ediyorum ki bir kez daha farklılığını ortaya koyacak. AA, kendisinden beklenen hizmetlerin çok daha fazlasını karşılayacak düzeydedir'' ifadelerini kullandı.

AA Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Tek'in, Fitch'in not artırımına ilişkin sorusu üzerine Çağlayan, 18 yıllık bir gecikmeden sonra not artırımının gelmesinin kendileri için bir sürpriz olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Bu çok da fazla abartılmaması gereken bir şey. Not artırımı Türkiye'nin en doğal hakkıydı. Bu hak edilmiş hakkın çok gecikmiş olarak teslim edilmesidir. Türkiye'nin 'yatırım yapılabilir' notunun yükseltilmesi, gelmiş olduğu BBB eksi seviyesi, bu bile Türkiye'nin gerçeklerini yansıtmaktan son derece uzaktır. Türkiye'ye olan davranışlarını hala devam ettiriyor. Ummadığımız bir şey gibi bir havayı çıkartmamamız gerekiyor. Bu son derece doğal hakkımız, çok daha önceden verilmesi gereken bir nottu, ama maalesef zaman kaybına uğratılmış, geç hakkın teslimiyeti oldu. Türkiye, A seviyesindeki ülkelere pabuç bırakmayacak ekonomik kapasiteye sahiptir. Bizim Bulgaristan ile aynı seviyeye getirilmemizi hiç doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Türkiye, A kategorisindeki ülkelerle aynı yerdedir. Bunu tüm verilerimizi ortaya koyuyor. Cari açıktaki düşüş, ekonomideki, büyümedeki performans, ihracattaki artışımız, işsizlikteki düşüş, mali ve bütçe disiplinine baktığımızda A seviyesinde olan ülkelerden Türkiye'nin ne eksiği var- Hiçbir eksiğimiz yok fazlamız var.''

Çağlayan, aslında Fitch'in kendini kurtarmaya çalıştığının altını çizerek, ''Bu Türkiye açısından bulunmaz bir nimet değildir. Hak edilmiş bir olaydır. Yabancı kaynak akışını hızlandıracak. Bizim ve Merkez Bankası'nın bundan sonra ne yapacağı önemlidir. Bu konuda Merkez Bankası'nın elinde önemli enstrümanlar var'' diye konuştu.

''MB faizler noktasında görevini yapacaktır''

Burada önemli olanın gelecek bu kaynağı tüketime değil, yatırıma ve istihdama çevirmek olduğunu belirten Çağlayan, şöyle devam etti:

''Bu kaynağın Yeni Teşvik Sistemi'nde açıklanmış olan KOBİ'lere, girişimcilere ve Türkiye'ye çok ciddi sanayi yatırımlarına kaynak oluşturacak yapıya dönüştürmek lazım. Faiz düşüşlerinde etkisi olacaktır. Ben faizlerin yüksekliğini eleştirirken de bu yüksek faizlerle yatırımcının yatırım yapma şevki kaçıyor ve Yeni Teşvik Sistemi senkronize edilemiyor. Merkez Bankası ümit ediyorum ki gerek faizler noktasında üzerine düşen görevi yapacak gerekse bu faizlerin düşmesi yatırım maliyetlerini ucuzlatacak. Çok daha iyi bir seviyeye geleceğiz. Şöyle bir komplikasyon var. Türk Lirası değerlenebilir. Türk Lirası değerlenirse ihracattan ziyade ithalat üzerinde olumsuz etkisi olabilir. Eğer Merkez Bankası elindeki imkanları iyi kullanırsa, ihracatçı Türk parasının değerlendirmesinden dolayı zorlanmaz. İşin önemli bir boyutu Türk Lirası'nın aşırı değerlenmesi... Bizim paramızın değerli olması bizim gururumuz. Ancak TL aşırı değerlenirse ithalatı artıran ve Türk sanayisini sıkıntıya sokan kesimidir. Merkez Bankası elindeki enstrümanları uygun şekilde kullanacaktır.''

5 Kasım 2012 Pazartesi

Riva Tesisleri’nin temeli Ocak 2013’te

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Hasan Doğan Milli Takım Futbol Kamp Tesisleri ile ilgili proje çalışmalarının tamamlandığını belirtti.

Bakan Kılıç, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Yıldırım Demirören başkanlığındaki federasyon yöneticilerini makamında kabul etti.

Suat Kılıç, TFF Başkanı Demirören ile yaptıkları toplantıda, ''Kulüpler Yasası çalışmaları, kameralı güvenlik sistemi ve e-bilet uygulaması ile A Milli Futbol Takımı'nın kamp yapacağı Riva Tesisleri'nin hazırlıkları'' konularını ele aldıklarını söyledi.

Türkiye'deki tüm kulüpleri özel bir mevzuata kavuşturmak üzere devam eden bir çalışmaları olduğunu, TFF ve Kulüpler Birliği'nin de ortak bir taslak çalışmasının bulunduğunu ifade eden Kılıç, ''Bütün bu çalışmaları kısa bir süre içinde biraya getireceğiz ve Kulüpler Yasası taslağını ortaya çıkaracağız. Türkiye'de artık başta futbol olmak üzere kulüplerin dernekler yasasıyla yönetilmesine imkan kalmayacak. Kulüplerin finansman ve borçlanma tablolarını Dernekler Yasası'yla kontrol edebilmek artık mümkün değil. Kulüpler Yasası, başta mali denetim, finansman oluşturma ve finansman yönetimi olmak üzere, Türkiye'deki kulüplerin köklü sorunlarına kalıcı ve köklü çözümler getirecek bir çalışma olarak tarafımızdan değerlendirilmektedir'' diye konuştu.

Kılıç, ''Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesiyle İlgili Kanun'' kapsamında kameralı güvenlik sistemi ve e-bilet uygulamasının da bir an önce hayata geçmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Bu işle ilgili hazırlıkları sürdürmek açısından bir zaman ihtiyacı vardı. Bu anlamda gereken sürenin ortaya çıkarıldığı kanaatindeyiz. Bu çerçevede atılacak adımları kendileriyle konuştuk. TFF, kameralı güvenlik sistemi ve e-bilet konusunda müşavir firma ihalesine çıkacak. Sonrasında bu sistemin imalatına yönelik ihaleleri gerçekleştirecek ve zaman kaybetmeksizin Türkiye'deki başta stadyumlar olmak üzere tüm spor alanlarını bu sisteme kavuşturmuş olacağız'' dedi.

Suat Kılıç, ''Hasan Doğan Milli Takım Futbol Kamp Tesisleri''ne ilişkin proje çalışmalarının tamamladığını dile getirerek, ''TFF ile Türk futbolunun çok değerli bir ismi olan Hasan Doğan adına çok değerli bir eseri Türk futboluna kazandırmış olacağız. 2013 Ocak ayında Riva Tesisleri'nin temelini atmayı planlıyoruz'' diye konuştu.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın zehirlenerek öldürüldüğü iddialarına ilişkin bir soru üzerine, ''Adli Tıp Kurumu'ndan resmen açıklama yapılıncaya kadar konuyla ilgili yorum yapmayı doğru bulmayız. Ama prensipte rahmetli Özal'ın ölüm nedenlerinin tüm berraklığıyla açıklığa kavuşturulması için Hükümetimizin de yargımızla bir kararlı tutumu vardır. Arzu edilen, Türk devlet hayatının en önemli simalarından biri olan merhum Özal'ın ölüm nedeninin Adli Tıp Kurumu tarafından kısa süre içerisinde apaçık ortaya konulmasıdır'' diye konuştu.

Şampiyonlar okul öncesinde keşfedilecek

Türkiye'nin spor müsabakalarında daha başarılı sonuçlar elde etmesi için çocuklar, okul öncesinden başlayarak yetenek taramasından geçirilecek, yetenekli olanlar uygun spor dallarına yönlendirilecek ve yeterli düzeyde spor eğitimi almaları sağlanacak.

Hükümetin 2013 yılı programına göre, aktif spor yapan kişi sayısının artması, farklı spor dallarının yaygınlaştırılması teşvik edilecek ve spor müsabakalarında Türkiye'nin daha fazla derece elde etmesine öncelik verilecek.

Bu kapsamda, ilk ve orta öğretimdeki spor eğitiminin okul öncesinden başlanarak iyileştirilmesine yönelik tedbirler alınacak.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorumluluğunda yürütülecek çalışmalara Gençlik ve Spor Bakanlığı, federasyonlar, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları da destek verecek.

Spor eğitimi okul öncesinden başlanarak eğitimin tüm kademelerinde yaygınlaştıracak, çocukların farklı spor branşlarıyla ilgilenmesi sağlanacak. Okullara antrenör desteği verilecek ve mevcut spor liselerinin branşlaşması sağlanacak.
  
Başarılı sporculara sağlanan burslar artırılacak
  
Spor alanında yetenekli bireylerin erken yaşta tespit edilmesine yönelik düzenlemeler de hayata geçirilecek. Çocuklar, okul öncesinden başlayarak yetenek taramasından geçirilecek, yetenekli olanlar uygun spor dallarına yönlendirilecek ve yeterli düzeyde spor eğitimi almaları sağlanacak.

Halkın spora olan ilgisini artıracak proje ve kampanyalar desteklenecek ve geliştirilecek. Medyada, popüler spor branşları dışındaki spor dallarına daha fazla yer verilmesi sağlanacak.
  
Dezavantajlı grupların katılımı için projeler geliştirilecek
  
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kontrolünde, dezavantajlı kesimlerin sportif faaliyetlere katılımlarını teşvik edecek özel projeler geliştirilecek.

Bu kişilerin spor tesislerine erişimleri sağlanacak ve bu tesislerde uzman antrenör istihdam edilecek. Çalışmalara yerel yönetimler de katkı sunacak.

Başarılı sporculara sağlanan burslar artırılacak, kendilerine uygun antrenman ortamlarının ve kalifiye antrenörlerin tahsis edilmesi sağlanacak, üniversiteye yerleşme süreçlerinde iyileştirmeler yapılacak.

Sporcu eğitim merkezleri altyapı ve eğitimci açısından desteklenecek, yeterli sayı ve kalitede olimpiyat hazırlık merkezi oluşturulacak. Spor eğitmenlerinin eğitimi bir sistem dahilinde yeniden düzenlenecek.

Siber güvenlikte milli teknoloji geliyor

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Siber Güvenlik Kurulu'nun oluşturulmasının, ulusal siber güvenliğin daha etkin ve hızlı bir şekilde sağlanabilmesi açısından son derece önemli bir gelişme olduğunu söyledi.

Bakan Yıldırım, yaptığı açıklamada, siber güvenlikle ilgili alınacak önlemleri belirlemek ve bunların uygulanmasını ve koordinasyonunu sağlamak amacıyla, başkanlığını yapacağı Siber Güvenlik Kurulu'nun kurulduğunu hatırlattı.

Yeni oluşturulan Siber Güvenlik Kurulu sayesinde ulusal siber güvenliğin sağlanması için politikalar geliştirileceğini, strateji ve eylem planlarının hazırlanacağını, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bilgi ve verilerin güvenliği ile mahremiyetinin güvence altına alınmasını sağlamaya yönelik usul ve esasların belirleneceğini ifade eden Yıldırım, ''Siber Güvenlik Kurulu'nun oluşturulması daha etkin ve hızlı bir şekilde ulusal siber güvenliğin sağlanabilmesi açısından son derece önemli bir gelişmedir'' dedi.

Yıldırım, ulusal siber güvenlik konusunda yapılacak çalışmalar sürecinde, mümkün olan tüm alanlarda milli çözümler geliştirilmesi, yazılım ve donanım altyapılarında azami ölçüde milli kaynakların kullanılması esas olacağını belirterek, ulusal siber güvenlik alanında kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak çalışmalar için gerekli maddi kaynak planlaması ve kaynak tahsisinin de öncelikli olarak yapılacağını bildirdi.

''Siber saldırılar dünya güvenliğini tehdit ediyor''

Siber saldırıların bireysel güvenliğin dışında artık ülke hatta dünya güvenliğini tehdit ettiğine işaret eden Yıldırım, nükleer füzelerden bankacılık sistemine, nüfus bilgilerinin elde edilmesinden savunmaya yönelik altyapının felç edilmesine kadar birçok konunun geçmiş dönemlerdeki fiziki savaşlardan çok daha büyük tahribatlar yapacak hale geldiğini kaydetti.

Bakan Yıldırım, büyük bilgisayar yazılım firmalarının dünya çapında yaptıkları araştırmalar sonucunda yayınladıkları raporların, siber suçluların geliştirdikleri yeni taktikler ve kötü niyetli yazılımlara ekledikleri özelliklerle hedefledikleri kişi ve kurumlara zarar vermeye devam ettiğini gösterdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Binlerce bilgisayarı ele geçirerek, sahibinin bilgisi dışında kontrol eden saldırganların artması, casus yazılımların yayılması gibi konular, siber suçların küresel ölçekte organize boyutunu bize gösteriyor. Günümüzde, finans, sağlık, enerji, iletişim gibi kritik altyapılar dahil günlük işlerimizin birçoğunun siber ortama taşındığını düşünürsek, bu siber suçlar, bireysel, kurumsal, ulusal ve hatta uluslararası çapta, sistem ve bilgi güvenliğine büyük bir tehdit oluşturuyor. Söz konusu kritik altyapıların bir gün bile durmasının ülke ekonomisine vereceği zararları düşünürsek konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır.''

Yıldırım, siber güvenliğin; bireysel, kurumsal, ulusal ve uluslararası işbirliklerle alınacak önlemlere ihtiyaç duyduğuna dikkat çekerek, ''Tüm bu süreçte siber güvenlikte en önemli aşama, kullanıcı bilincinin yükselmesidir. Bu aşamaya gelmek için, kullanıcıyı bilgilendirmek, farkındalık oluşturmak son derece önemlidir. Küçücük bir dikkat çok büyük siber saldırıları önleyebileceği gibi, küçücük bir dikkatsizlik de çok büyük zararlara yol açan siber saldırıların yolunu açabilir'' dedi.

Ulusal Siber Güvenlik Strateji Belgesi ve Eylem Planı

Bakan Yıldırım, Ulusal Siber Güvenlik Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nın hazırlıklarının sürdüğünü ve Aralık ayında yapılacak Siber Güvenlik Kurulu'nun ilk toplantısında, kurula sunulacağını ve kurul onayının ardından yürürlüğe gireceğini kaydetti.

Hazırlanan strateji belgesi ve eylem planı taslağında başlıca önem verilen konulara da değinen Yıldırım, şunları söyledi:

''Hazırladığımız strateji belgesi ve eylem planı ülkemizin siber güvenliği açısından çok büyük öneme sahip. Biz bu öneme binaen çok titiz bir şekilde hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Bu bağlamda strateji belgesi ve eylem planında; siber güvenlik için yasal düzenlemeler yapmak, uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların kullanılması, ulusal bilgisayar olaylarına müdahale organizasyonu, ulusal siber güvenlik altyapısının güçlendirilmesi, siber güvenlik alanında insan kaynağının yetiştirilmesi, siber güvenlik alanında mili teknolojilerin geliştirilmesi konularına çok önem veriyoruz ve bu başlıklar altında çalışmalarımızı sürdürüyoruz.''

86 bin bitki türü koruma altında

Biyolojik çeşitliliğin gelecek nesillere aktarılmasını hedefleyen Ankara ve İzmir'deki tohum gen bankalarında muhafaza edilen bitki türü sayısı 86 bine ulaştı.

Bu türler arasında bulunan 10 bin çeşit tahıldan geliştirilen sertifikalı tohumlar hem Türkiye'de kullanılıyor hem de ihraç ediliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Ankara'da 2010 yılında hizmete açılan Türkiye Tohum Gen Bankası yaklaşık 300 bin çeşitlik muhafaza kapasitesi bakımından dünyada 3. sırada yer alıyor. Bitki türleri açısından genetik materyalin toplanması, kayıt altına alınması ve muhafazanın gerçekleştirilmesi işlemlerinin yapıldığı tohum gen bankası ayrıca değişik amaçlarla tarımda, endüstride ve çeşitli çevre kirliliği sorunlarının çözümünde kullanılabilecek virüs, bakteri, mantarların saklanma alanlarında da çalışıyor.
Türkiye Tohum Gen Bankası'nda, bitki tohumlarının eksi 18 derecede tutulduğu odaların yanı sıra herbaryum da yer alıyor.

Bitki çeşitliliği 10 bin türe yaklaşan ve 4 binin üzerinde endemik bitkiye ev sahipliği yapan Türkiye'de, gen bankalarında bugüne kadar 86 bin bitki türü koruma altına alındı.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın koruma altına alınan tohumlar üzerinde gerçekleştirdiği Ar-Ge çalışmaları sayesinde birçok tahıl grubunda sadece yerli sertifikalı tohumlar kullanılıyor.

Güçlü büyüme performansı devam ediyor

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de güçlü büyüme performansının devam ettiğini belirtirken, 2012-2017 döneminde OECD ülkelerinde ortalama büyüme beklentisinin yüzde 2,4, Türkiye'de ise yüzde 5,2 olduğunu bildirdi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dün, AK Parti Kızılcahamam Kampı'nda ''Küresel Ekonomideki Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi'' başlıklı bir sunum yaptı.

Dünya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Babacan, küresel krizin üzerinden yaklaşık 4 yıldan fazla bir sürenin geçmesine rağmen dünya ekonomisinde henüz bir istikrar ortamının sağlanamadığını ve küresel ekonomik krizin fazlar değiştirerek devam ettiğini söyledi.

Krizin ilk fazında sorunların ağırlıklı olarak finans sektörüyle ilgili olduğuna işaret eden Babacan, krizin ikinci fazında ise sorunların devletlerin finansman yapısı üzerine yoğunlaştığını vurguladı.

Babacan, krizin tam merkezinde olan Avrupa'da başlıca kurumsal ve yapısal sorunları, ''ortak maliye politikası çerçevesi olmayan bir parasal birlik, bankacılık düzenleme ve denetlemedeki parçalı yapı, sorumsuz politikalarda müsamaha, kırılgan bankacılık sistemi, azalan rekabet gücü, nüfusun yaşlanması, artan sosyal güvenlik açıkları ve zayıf siyasi liderlik'' olarak özetledi.

Ali Babacan, ABD'de ise yönetim ve kongre arasındaki uyumsuzluk, net bir orta vadeli program oluşturulamaması, bankalarla ilgili kırılganlıkların en önemli sorunlar arasında yer aldığını söyledi.
    
Türkiye ekonomisi
    
Türkiye'de güçlü büyüme performansının devam ettiğini belirten Babacan, 2012-2017 döneminde OECD ülkelerinde ortalama büyüme beklentisinin yüzde 2,4, Türkiye'de ise yüzde 5,2 olduğunu bildirdi.

Küresel kriz öncesinde 2003-2007 döneminde Türkiye'de mali disiplinin sağlandığını, enflasyon rakamlarının tek hanelere düşürüldüğünü, kamu maliyesi, bankacılık, sosyal güvenlik ve sağlık alanlarında önemli reformlar gerçekleştirildiğini anlatan Babacan, 2008 yılında başlayan kriz dönemine Türkiye'nin güçlü kamu maliyesi, güçlü bankacılık sektörünün yanı sıra güçlü bir siyasi istikrarla girdiğini ifade etti.
    
Orta Vadeli Program
    
2013-2015 Dönemi Orta Vadeli Program'ın (OVP) temel öncelikleri hakkında da bilgi veren Babacan, söz konusu programla ''Ekonomik büyümeyi potansiyel seviyesine çıkartmanın, istihdamı artırmanın, enflasyonla mücadeleye devam etmenin, cari işlemler açığındaki düşüş eğilimini sürdürmenin ve yurtiçi tasarrufları artırmanın'' hedeflendiğini vurguladı.

Babacan, programda Türkiye'nin büyümesinin 2012 yılında yüzde 3,2, 2013 yılında yüzde 4, 2014 ve 2015 yıllarında ise yüzde 5 olarak tahmin edildiğini bildirdi.
    
Temel yapısal konular
    
Başbakan Yardımcısı, şu an Türkiye'deki temel yapısal konuları ise şöyle sıraladı:

''Yurtiçi tasarrufların artırılması, kamu ve özel kesimde israfın azaltılması, bireysel emeklilik ve sigortacılık sektörünün geliştirilmesi, ekonominin rekabet gücünü destekleyecek ve kayıt dışılığı azaltacak basit ve öngörülebilir vergi politikaları, vergiye uyumun artırılması ve vergi tabanının genişletilmesine yönelik çalışmalar, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, enerji verimliliğinin artırılması, ihracat artışını sağlayacak ve ithalata bağımlılığın azaltılmasına katkıda bulunacak yatırımların desteklenmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, finansman kalitesinin iyileştirilmesi.''

Babacan, bunların yanı sıra Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması, sanayi ve hizmetlerde yüksek katma değerli üretim yapısına geçişin sağlanması, ihracatta pazar çeşitliliğinin ve finansmana erişimin artırılması, sosyal yardımlar ve istihdam politikaları arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, eğitim sisteminin geliştirilmesi ve eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması ve yargı sisteminin iyileştirilmesi gerektiğini söyledi.

 

16 marka daha program kapsamında


Banvit, Sinbo ve Petlas'ın da aralarında bulunduğu 16 marka, dünyanın devlet destekli ilk ve en kapsamlı marka geliştirme programı olan TURQUALITY kapsamına alındı.
TURQUALITY programına Alvimedica, Banvit, Silver Shoe Care Products, Sinbo, Orgal, Silk&Cashmere, Kıvanç, Mitas, Hi-Slip, Petlas, Starmaxx, Sarsılmaz, So Chic,Kahve Dünyası, BayDöner, Nurus markaları da dahil edildi.

TURQUALITY kapsamında desteklenen 132 markanın 46'sının destek süresi ise 5 yıl uzatıldı.

Destek süresi 5 yıl daha uzatılan markalar, Network, Efes, Atasay, Bossa, LTB, Çilek, Desa, Derri, Vitra, Hamam, Colins, Eti, BGN, Duru - Arko, Gilan, Goldaş, Ramsey, Hidromek, Selpak - Solo, İpekyol - Machka, Ülker, Dalin - Alix Avien, Koton, Serel, Zen, Vesbo, Damat Tween, Özti, Pınar, Sarar, Jimmy Key, Cross, Şölen, Temsa, W Collection - Vakko, ECA, Vestel, Taç, Mavi, Söktaş, Bingo oldu.
    
''TURQUALITY programı büyüyor''
    
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, açıklamada, ihracatta yüksek katma değerin anahtarının; TURQUALITY olduğunu belirtti.

Çağlayan, bakanlığı öncülüğünde, Türkiye İhracatçılar Meclisi işbirliği ile global markalar geliştirerek ihracatı artırmak, ''Türk Malı'' imajını ve Türkiye'nin itibarını güçlendirmek amacıyla hayata geçirilen TURQUALITY programının yeni firma ve markalarla büyüdüğünü ifade etti.

Bu kapsamda, 6'sı TURQUALITY, 10'u ise Marka Destek Programı'na olmak üzere 16 yeni markanın daha destek kapsamına alındığını belirten Çağlayan, ilk 5 yıllık destek dönemini başarıyla tamamlayan 46 markanın destek süresinin ise 5 yıl daha uzatıldığını, halen 83 firmanın 95 markasını TURQUALITY, 34 firmanın 37 markasını ise Marka Destek Programı kapsamında desteklediklerini kaydetti.
    
TURQUALITY ile Türkiye kazanıyor
    
Bakan Çağlayan, tasarımdan pazarlama ve satış sonrası hizmetlere kadar bütün süreçleri kapsayan TURQUALITY'nin, Türk markaları için prestij ligine dönüştüğünü kaydetti.

Geçen yıl 135 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiklerini, 2011 yılında ihraç ürünlerinin kilogram fiyatının 1,46 dolar olduğunu anımsatan Çağlayan, şunları kaydetti:

''2023 yılında 500 milyar dolar mal ihracatı hedefine bu ortalama fiyatla ulaşmamız mümkün değil. Bunun için katma değeri artırmamız, yüksek katma değerli ürün üretip, ihraç etmemiz gerekmektedir. İşte TURQUALITY programı bu amaca hizmet etmektedir. 2011 yılında TURQUALITY programına dahil firmaların ortalama ihraç ürünlerinin kilogram fiyatı 2,15 dolardır. Bu da programın başarılı bir şekilde uygulandığını ve arzu edilen sonuçlara doğru emin adımlarla yol aldığımızın kanıtıdır. Benzer gelişmeyi TURQUALITY ve Marka Programlarına dahil firmaların toplam ihracat artışlarında da görüyoruz. 2006-2011 yıllarında TURQUALITY ve Marka Programlarına dahil firmalarımız ihracatlarını yüzde 60,6 gibi önemli bir oranda artırmışlardır.

Markalaşma, firmalarımıza uluslararası rekabette önemli bir avantaj sağlamakta, hem firmanın hem de markanın katma değerini artırmaktadır. TURQUALITY programlarından yararlanan firmalarımızın sayısının artması, katma değeri yüksek ürünün ihracatımızdaki payını daha da artıracak, 2023 hedeflerine ulaşmamızda önemli bir basamak olacaktır.''

TURQUALITY nedir
    
TURQUALITY programı kapsamında, firmaların; patent, faydalı model, endüstriyel tasarım ve marka tesciline ilişkin harcamaları, çevre ve kalite belgesi alımına ilişkin giderleri, moda/endüstriyel ürün tasarımcısı, aşçı ve şef istihdamına ilişkin giderleri (gastronomi sektöründe faaliyet gösteren firmalar için), tanıtım, reklam ve pazarlama faaliyetleri, yurtdışı birimlere ilişkin kira ve temel kurulum giderleri, danışmanlık (strateji, operasyon, organizasyon, teknoloji) giderleri, bilişim ve bilgi yönetimi alanına yönelik harcamaları yüzde 50 oranında, 5 yıl süreyle desteklenmektedir. İlk 5 yılın sonunda kapsamdaki markalar performans denetimine tabi tutulmakta, performans düzeyi istenilen seviyenin üstündeki markalara ilave 5 yıl destek verilmektedir.
    
Marka destek programı
    
Marka Programı ise esas itibariyle firmaları TURQUALITY'ye hazırlayan bir süreçtir. Marka Programında, TURQUALITY ile aynı başlıklarda destek verilmekte, ancak destek kalemlerinde üst limit bulunmakta, destek süresi ise 4 yıl ile sınırlanmaktadır.