15 Mayıs 2011 Pazar

..BMW’den Türkiye sürprizi


TÜRKİYE ‘yerli otomobil’i tartışırken, Alman lüks otomobil üreticisi BMW’den sürpriz bir açıklama geldi.

Alman lüks oto üreticisi BMW, en fazla büyüdüğü üç pazardan biri olan Türkiye’de montaj tesisi kurmaya hazırlanıyor. Plan kesinleşirse bu Türk otomotivi için dönüm noktası olacak.

TÜRKİYE ‘yerli otomobil’i tartışırken, Alman lüks otomobil üreticisi BMW’den sürpriz bir açıklama geldi. Türkiye’de geçen yıl satışlarını 12 bin adetle ilk defa çift haneli rakama ulaştıran BMW, üretim sinyali verdi. BMW, montaj tesisi kurmak üzere aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeleri değerlendirdiğini açıkladı.

Genel kurulunda Brezilya’da bir montaj tesisi olasılığını inceleyen BMW, Türkiye, Rusya, Hindistan ve Kore’de bir tesis kurulmasının da değerlendirildiğini belirtti. BMW ilk üç ayda hemen hemen tüm bölgelerde büyürken, talep artışının çoğunun hızlı büyüyen Çin, Hindistan ve Türkiye’deki yüksek çift haneli büyümelerden kaynaklandığı kaydedildi. BMW Yönetim Kurulu Başkanı Norbert Reithofer, adı geçen ülkelere atıfta bulunarak, BRICT bölgesindeki yerleri incelediklerini söyledi. Reithofer, bu yıl Çin’deki büyümenin geçen yılki yüzde 80’den daha düşük olabileceğini, ancak bunun hızla büyüyen Brezilya, Hindistan ve Türkiye pazarlarındaki yüksek büyüme oranları ile kapatılacağını belirtti.

Küçük otomobil planına uygun

BMW’nin tesis kararı hayata geçirilirse Türk otomotiv endüstrisi için dönüm noktası olacak. Çünkü orta sınıf markaların üretim yaptığı, ağırlıklı olarak da ticari araç üretim üssü olarak ön plana çıkan Türkiye’ye, ilk kez bir lüks otomobil üreticisi girmiş olacak. Fazla maliyetli olmayan montaj tesisi niteliği taşısa da, yatırımın ‘sembolik’ önemine dikkat çekiliyor. Lüks ve yüksek motor hacmine sahip otomobiller üreten BMW’nin daha küçük modeller üretme planı bulunuyor.

Türkiye’nin de yıllık 40 bin adet satılabilecek bir küçük otomobilin üretimi konusunda elverişli olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. BMW, 2009 yılında 1 milyon 290 bin, 2010’da ise 1 milyon 460 bin otomobil satmıştı. Bu yılki hedef ise 1.5 milyon adet. BMW’nin ilk çeyrek net kârı Çin’de patlayan talep ile 323 milyon Euro’dan 1.2 milyar Euro’ya yükseldi. 3 aylık gelir ise 2010’daki 12.4 milyar Euro’dan 16 milyar Euro’ya yükseldi. BMW, Mini ve Rolls-Royce markalarının ilk 3 aylık satışı tarihin en iyi ilk çeyrek performansıyla yüzde 21 artarak 382 bine ulaştı.

Magna ile gündeme gelmişti

2008’DE küresel krizin patlamasından hemen önce BMW’nin Türkiye’de dolaylı olarak üretime başlayacağı konuşulmuştu. BMW’nin taşeron üretici Magna Steyr aracılığıyla Türkiye’de X3 ya da X5 modellerinden biri için üretim hattı planladığı gündeme gelmişti. Ancak kriz yüzünden birçok proje rafa kalkmıştı. BMW son dönemde kur dalgalanmalarına maruz kalmamak adına, yurt dışında üretim için yatırım yapıyor. ABD Spartanburg fabrikasında kapasite yılda 260 bin, Hindistan’daki Chennai tesisinde üretim kapasitesi yılda 10 bin adet artırıldı. BMW, Brilliance ile Çin’deki yatırımını da 560 milyon Euro’dan 1 milyar Euro’ya çıkardı.

Geçen yıl satışları 12 bini buldu

TÜRKİYE distribütörlüğü Borusan Otomotiv tarafından yapılan BMW geçen yıl satış rekoru kırılan Türkiye pazarında yüksek performans sergiledi. Satışları 12 bine ulaşan BMW, bir önceki yıla göre satışlarını yüzde 78 artırdı. Mini markasının satışları da 708 adet olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 4 ayında ise BMW’nin satışları 3 bin 923 adede ulaşırken, Mini dört ayda 500 adetlik satış gerçekleştirdi.
Belma Toprak/Star
http://www.patronlardunyasi.com

...Fenerbahçe'den yarım düzine gol


Süper Lig'de yapılan maçta Fenerbahçe, Ankaragücü'nü 6-0 yenerek, ligin son haftasına da averajla lider girdi

Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu

Hakemler: Cüneyt Çakır xx, Bahattin Duran xx, Mustafa Emre Eyisoy xx

Fenerbahçe: Volkan xxx, Gökhan Gönül xxx (Dk. 67 Bekir xxx), Lugano xxx, Yobo xxx, Andre Santos xxx, Mehmet Topuz xxx, Selçuk xxx, Emre xxx (Dk. 78 Caner xx), Stoch xxx (Dk. 68 Cristian xx), Alex xxxx, Niang xxx

Ankaragücü: Senecky x, Uğur x, Rajnoch x, Aydın x, Özgür x, Sestak x (Dk. 66 Turgut x), Kağan x, Adem xx, Murat x, Fatih Tekke x (Dk. 78 Umut x), Vittek x (Dk. 29 Özden x)

Goller: Dk. 26, 30, 48 (Penaltıdan), 83 ve 90 Alex, Dk. 74 Bekir(Fenerbahçe)

Kırmızı Kart: 28 Senecky (Ankaragücü)

Sarı Kartlar: Dk. 7 Kağan, Dk. 47 Özden, Dk. 81 Aydın (Ankaragücü), Dk. 46 Mehmet Topuz (Fenerbahçe)

İLK YARI

10. dakikada ceza alanı dışından Alex'in vuruşunda, top yandan auta çıktı.

14. dakikada Gökhan Gönül'ün sağdan kullandığı taç at ışında, sağ çaprazdan ceza alanına giren Mehmet Topuz'un vuruşunda, top kaleye paralel olarak auta çıktı.

23. dakikada sağdan hareketlenen Uğur'un ceza alanına girmeden çaprazdan yaptığı vuruşta, Lugano'ya çarparak yön değiştiren topu kaleci Volkan, son anda uzanarak kontrol etti.

25. dakikada sağdan ceza alanına giren Gökhan Gönül'ün pası yla penaltı noktası üzerinde topla buluşan Alex, Rajnoch'un müdahalesiyle yerde kaldı. Bu pozisyonda hakem Cüneyt Çakır penaltı noktasını gösterdi.

26. dakikada penaltı atışını kullanan Alex, kaleciyi ters köşeye yatırarak, topu direğin dibinden filelere gönderdi: 1-0.

28. dakikada Alex'in savunmanın arkasına attığı topla ceza alanına giren Niang, ileri çıkan kaleciyle karşı karşıya kaldı. Niagn, bu pozisyonda çalımladığı kaleci Senecky'inin müdahalesiyle yerde kaldı. Bunun üzerine penaltı noktasını bir kez daha gösteren hakem Cüneyt Çakır, kaleci Senecky'i kırmı zı kartla oyun dışına gönderdi.

29. dakikada Ankaragücü'nde Vittek oyundan çıkarken, yedek kaleci Özden oyuna dahil oldu.

30. dakikada penaltı atışını kullanan Alex, yine aynı köşeden topu filelere göndererek, farkı 2'ye çıkardı: 2-0.

32. dakikada Alex'in soldan kullandığı korner atışında, ceza alanı içinde Lugano'nun kafa vuruşunda, top yandan auta gitti.

45. dakikada ani gelişen Fenerbahçe atağında Mehmet Topuz'un pasıyla ceza alanına giren Niang'ın, müsait durumda sağ çaprazdan vuruşunda, top uzak direğin yanından auta çıktı ve ilk yarı Fenerbahçe'nin 2-0'lık üstünlüğüyle sona erdi.

İKİNCİ YARI

47. dakikada orta sahadan Emre'nin uzun pasında savunmanın arkasına sarkan Niang, ceza alanında ileri çıkan kaleciyi geçmeye çalışırken, kaleci Özden'in müdahalesiyle yerde kaldı. Bu pozisyonda hakem Cüneyt Çakır, 3. kez penaltı noktasını gösterirken, kaleci Özden'e sarı kart çıkardı.

48. dakikada penaltı atışını kullanan Alex, yine kaleciyi ters köşeye yatırıp, 3. kez topu ağlarla buluşturdu: 3-0.

60. dakikada Stoch'un ceza alanı dışından sert şutunda, top üstten auta gitti.

74. dakikada sağdan ceza alanına giren Mehmet Topuz'un pasında ceza alanında topla buluşan Bekir'in, Aydın'ı çalımlayarak yaptığı vuruşta, yatarak müdahale etmeye çalışan Rajnoch'un ayağına çarpan meşin yuvarlak direğin dibinden filelere gitti: 4-0.

76. dakikada ceza alanına giren Fatih Tekke'nin şutunda, top kaleci Volkan'da kaldı.

80. dakikada ceza alanı içinden sağ çaprazdan Uğur'un sert şutunda, kaleci Volkan topu kornere çeldi.

83. dakikada ceza yayı önünden serbest atış kullanan Alex, güzel bir vuruşla topu direğin dibinden ağlarla buluşturarak, takımın 5, kendisinin 4. golüne imza attı: 5-0.

87. dakikada soldan ceza alanına giren Adem'in vuruşunda, top uzak direğin yanından auta çıktı.

89. dakikada Andre Santos'un pasıyla ceza yayı üzerinde topla buluşan Cristian'ın sert şutunda, kaleci Özden topu yumrukladı. Ceza alanı dışından topu kontrol eden Bekir'in vuruşunda, meşin yuvarlak üstten auta çıktı.

90. dakikada Mehmet Topuz'un orta sahadan savunmanın arkasına attığı uzun pasta topu kontrol eden Alex, ileri çıkan kaleci Özden'in üzerinden aşırtma bir vuruşla, meşin yuvarlağı ağlara göndererek, farkı 6'ya çıkardı: 6-0

Fenerbahçe, karşılaşmayı 6-0 kazandı.
http://www.patronlardunyasi.com

..Sabancı: Türkiye'nin AB üyeliği kaçınılmazdır


Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Türkiye'nin AB üyeliğinin kaçınılmaz olduğunu bildirdi.

Sabancı Holding'den yapılan yazılı açıklamaya göre Güler Sabancı, Avusturyalı ünlü ekonomist Joseph A. Schumpeter anısına verilen "Schumpeter Ödülü"nü almasının ardından Avusturya'nın önde gelen gazetelerinden Die Presse'ye konuştu.

Sabancı, "Türkiye, Avrupa'nın Kaderi" başlığı ile yayımlanan röportajda, AB ve Türkiye'de kadının konumuna ilişkin görüşlerini paylaştı.

Röportajda yöneltilen "Fransa ve Avusturya, Türkiye'nin AB üyeliğine ç ok karşı. İyimserliğinizi yitirmiyor musunuz?" sorusuna Sabancı, "Önemli olan varılacak yer değil, alınan mesafe... Süreç, sonuçtan daha önemli. Demokratikleşme ve insan hakları noktasında bu süreç önemli ama AB'ye demokrasi ve rol model olması açısından halen inanıyoruz. Her ülkenin kısa vadeli iç politikaları olduğunu kabul etmemiz gerekir. Seçimler çok şeyi değiştirebilir. Fransa'da Sarkozy seçildi ve ilişkiler soğudu ama yine seçim olacak. Demokrasilerde sabır gerekir ve iyimser olmak da hepimizin görevidir" yanıtını verdi.
Sabancı, Türkiye'nin ekonomik durumu açısından AB konusunu değerlendirirken, Avrupa'da halen bir finansal kriz yaşandığını, ulusal borç ile ilgili sorunların bu krizin bir sonucu olduğunu, ancak Türkiye'nin krizi iyi atlattığını belirterek, "Türkiye'nin gösterdiği büyüme çok cesaret vericidir ve demografik gerçekler bizim için açık. 2050 yılında AB'de 70 milyon daha az işçi olacak. AB'ye girme bizim kendi kaderimiz. Bu da AB'nin daha fazla entegrasyona, daha fazla çeşitliliğe, daha fazla enerjiye ve taze kana ihtiyacı var demektir. Aksi takdirde AB statik bir müze olur. Türkiye'nin AB üyeliği kaçınılmazdır" görüşünü dile getirdi.

Türklerin çoğunluğu gibi kendisini bir Avrupa vatandaşı olarak gördüğünü ifade eden Sabancı, "Bizim Avrupa'da 700 yıllık bir geçmişimiz var. Birlikte çalışırsak, hem Avrupa'nın, hem de Türkiye'nin bunun faydalarından yararlanacağı çok açık. Avrupa şirketleri Türkiye'de yoğun yatırım yapıyor. Bu ilişki örnek bir bağdır" dedi.

Sabancı, Türkiye'de kadının konumuna ilişkin görüşlerini a çıklarken de kadınlar için global iş dünyasında çok büyük zorluklar bulunduğunu, ancak üst düzey yönetici konumundaki kadınlara ilişkin istatistiklere bakıldığında Türkiye'de yüzde 26 olan oranın dünyada yüzde 20 ve Türkiye'nin sahip olduğu bu oranın İngiltere, Almanya ve Fransa'dan da yüksek olduğunu kaydetti. Sabancı, "Ama genel olarak bizim kadınlarımızın sadece yüzde 27'si, Avusturya'da ise kadınların neredeyse yüzde 70'i çalışıyor. İstanbul ve İzmir'de kişi başına düşen gelir yüksek, farklı. Biz ne zamanki Avusturya'daki kişi başına düşen GSYH'a ulaşırız, kadınların iş gücüne katılım oranı da o zaman daha gelişir" ifadesini kullandı.
http://www.patronlardunyasi.com

..Silah ihracatı artıyor


Türkiye'nin savunma sanayi için silah ve mühimmat ihracat kayıtları, Ocak-Nisan döneminde 91,2 milyon dolara ulaştı.

Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nin kayıtlarına göre, geçen yılın Ocak-Nisan döneminde 81 milyon 515,2 milyon dolar olan savunma sanayii için silah ve mühimmat ihracat kayıt tutarı, bu yıl, aynı dönem için yüzde 11,9 artışla 91 milyon 272 bin dolara yükseldi.

Bu dönemde kayıt altına alınan savunma sanayi için silah ve mühimmat ihracatının, miktar olarak azalmasına karşın değer olarak artışı dikkat çekti. Söz konusu dönemde, ihrac için kayıt altına alına silah ve mühimmat miktarı, yüzde 31,5 azalarak, 3 bin 720 tondan 2 bin 548 tona gerilerken, bu ihracattan sağlanan döviz, yüzde 11,9 arttı. Yani, bu dönemde, daha az miktarda ancak daha pahalı silah ve mühimmat ihrac edildi.

Verilere göre, Ocak-Nisan döneminde, 91,2 milyon dolar olan silah ve mühimmat ihracat kayıtlarının büyük bölümü Azerbaycan ve Suudi Arabistan'a yönelik oldu. Geçen yılın Ocak-Nisan döneminde Azerbaycan'a silah ve mühimmat ihracatı kaydı bulunmazken, bu yıl bu dönemde 20 milyon dolardan fazla silah ve mühimmat kaydı dikkat çekti. Aynı dönemde, Suudi Arabistan'a da 20 milyon dolardan fazla, ABD'ye 10 milyon dolardan fazla silah ve mühimmat ihracatı kaydedildi.

EN ÇOK SİLAHI AZERBAYCAN ALDI
Ocak-Nisan döneminde, Azerbaycan, Suudi Arabistan ve ABD'den sonra, Lübnan, Rusya, Belçika, Pakistan, İtalya, BAE ve Portekiz, 5'er milyon dolardan az olmakla birlikte savunma sanayiine yönelik silah ve mühimmat ihrac edilen ilk 10 ülke içinde yer aldılar.

Diğer taraftan, Türkiye'nin Ocak-Mart döneminde silah ve mühimmat fiili ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 47,2 artışla 59,2 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Geçen yılın ilk üç ayında 40 milyon 241,6 bin dolar olan silah ve mühimmat ihracatı, 59 milyon 230,7 bin dolara çıktı.

Aynı dönemde, silah ve mühimmat ithalatı ise yüzde 72,9 azalarak, 79 milyon 375,2 bin dolardan 21 milyon 501,6 bin dolara düştü.
http://www.sabah.com.tr

...İstihdam yoksa ihale de yok


Hükümet 4 milyon yoksula istihdam kapısı açacak bir projeyi hayata geçiriyor. Devletten ihale alan patron istihdamda önceliği yoksullara verecek. İhaleyi kazananın personelini İŞKUR belirleyecek

Hükümet geliri düşük kesimin istihdamına öncelik veren yeni bir stratejiyi hayata geçiriyor. Yoksula istihdam sağlayacak sistemle 4 milyon kişiye istihdam yaratılacak. Kamu ihalelerine giren şirketlere "yoksulu istihdam etme şartı" getirildi. İhaleyi kazanan firmanın personelini İŞKUR belirleyecek. Sistem kamuya işçi alımında da geçerli olacak. Buna göre, bir yıldan fazla süredir işsiz kalanlar, ailede başka çalışanı olmayanlar ve yeşil kartlı kişilere öncelik verilecek. Yeni sistemde sosyal destek uzmanları yoksul ailelere rehberlik hizmeti verecek. Çalışabilir olanlar İŞKUR'a yönlendirilecek. Bu kişiler mesleki eğitime alınacak.

ÜÇ KRİTER BELİRLENDİ
Yeni sistemle ilgili bilgi veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Kamu İhale Kurumu'yla çalışma yaptıklarını belirterek, "Üç kritere göre eleman önerilecek. Bir yıldan uzun süre işsiz olanlar, ailede başka çalışanı olmayanlar ve yeşil kartlı olanlar tercih edilecek. Bu üç kriterden illerde hangisinde problem varsa öncelik ona verilecek. Doğu ve Güneydoğu'da yeşil kart oranı çok yüksek. Orada buna öncelik verilir" dedi.

Yoksulluktan çıkana kadar yardı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2 milyon 680 bin yoksul aile olduğunu belirten Dinçer, 2006'ya kadar Türkiye'de yoksul envanteri olmadığını bu nedenle de sosyal yardımların istismar edildiğini söyledi. Dinçer, "Bu konuda iki program yaptık. Bütünleşik Sosyal Yardım programı kapsamında kimlik numarasıyla kişinin gelirini, harcamasını, mal varlığını görebiliyoruz. Böylece yardım imkânlarını da analiz etme şansımız oluyor. Sosyal destek danışmanlarını o kişileri yoksulluktan kurtarmak için gönderiyoruz. Ailenin ihtiyaçları belirleniyor. Bu kişiler yoksulluktan kurtuluncaya kadar yardım alacak" dedi.

Akıllı kart seçimden sonra
AKILLI kart projesinin seçimden sonra başlayabileceğini anlatan Dinçer, MEDULA sistemi yle ilgili sorunların yoğunluktan kaynaklandığını dile getirdi. Dinçer, "Kullanılan programın güvenlikli olması için yeni bir çalışma yaptık. Zamanında yapamadığımız için 3-4 aylık süreçte birikmeler oldu. Programı, 15-20 gün için de tamamlayacağız, sorun bitecek" dedi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'aile sigortası vaadi' ni eleştiren Dinçer, şöyle konuştu: "Biz zaten bunu yapıyoruz. Aile sigortası anlaşılmayan bir şey."

Engellilere 4 milyar liralık kaynak aktarıldı
ENGELLİ çalışanlar alanında yapılan yeni, düzenlemelerle 2010 sonunda bir milyon 83 bin 619 engellinin sosyal hayatta yer almalarını sağlamak adına yapılan düzenlemelere 4 milyar 71 milyon 988 bin 334 liralık kaynak aktarıldı. Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nın verilerine göre, özürlü aylığı hizmetinden 2010 sonunda 514 bin 844 kişi yararlandı. Engellilere çeşitli kurumlar tarafından yapılan yardımlardan 4 bin 28 engelli, taşımalı eğitimden 35 bin engelli öğrenci, bakım ücretinden 288 bin 926, rehabilitasyon merkezlerindeki özel eğitimden de 223 bin 920 ve vergi indiriminde de 16 bin 901 engelliye kaynak aktarıldı.
http://www.sabah.com.tr

14 Mayıs 2011 Cumartesi

..THY'de 'yüksek irtifa' zararı


THY ilk çeyrekte geçen yıla göre 332 milyon lira zarar etti.
Uzmanlar zararın THY'nin küresel hedeflerinden kaynaklandığını belirtti. THY ilk üç ayda okyanus ötesi hatlara ciddi yatırım yaptı, tanıtıma ağırlık verdi.

Son yıllarda ‘agresif büyüme’ atağına geçerek küresel marka haline gelen Türk Hava Yolları (THY), 2011’in ilk çeyreğinde beklentilerin üzerinde zarar açıklayarak sürpriz yaptı. THY’nin ilk 3 ayda 332 milyon TL’ye ulaşan zararının arkasında ‘küresel marka’ olmak için açılan okyanus ötesi hatlar, milyon dolarlık sponsorluk anlaşmaları ve yeni uçak yatırımları yatıyor. “Büyük yatırımların ilk çeyrekte zarar yazması olağan” diyen uzmanlar bilançoda bir tehlike bulunmadığı görüşünde. THY’nin, geçen yılın aynı dönemine göre taşıdığı yolcu sayısı yüzde 9 artışla 6,7 milyona, doluluk oranı ise yüzde 74,5’ten yüzde 78’e yükseldi.

THY’den KAP’a yapılan açıklamada, THY’nin ilk 3 ayda ciroda yüzde 27 artış sağlayarak, 2.1 milyar lira gelir elde ettiği belirtildi. Açıklamada zararın oluşmasında Ortadoğu krizi, Japonya depremi ve akaryakıt maliyetlerinin etkisinin büyük olduğu ifade edildi.

‘Hacim hızlı büyüyor bu zarar çok normal’

Büyümeye odaklanan havayolu şirketlerinin yılın ilk çeyreğinde zarar açıklamalarının olağan bir durum olduğunu belirten havacılık uzmanı Uğur Cebeci, “THY’nin ilk çeyrekte açtığı yeni dış hatlara, aldığı yeni uçaklara ve tanıtım anlaşmalarına bakarsanız, bu zarar normaldir. İkinci çeyrekten itibaren yükselme başlar. Hacim büyüdükçe ilk etapta zarar olabilir. Ama yeni hatlarla birlikte Türkiye’nin transit ülke konumu güçlenecek. Bunlar çok önemli kazanımlar” diye konuştu. Havacılık uzmanı Güntay Şimşek de yolcu artışına ve sefer sayısına bakıldığında sorun olmadığını belirterek, “Her zaman en durgun zaman bu zamandır” dedi.

GELİRLER

Satış geliri yüzde 27,4 artışla 2.1 milyar liraya çıktı.
Finansal gelirler yüzde 77 azalarak
34.4 milyon dolara geriledi.
Star Alliance gelirleri 23,6 artarak
824 bin liraya çıktı.
Geçen yıl ilk çeyrekte 73 milyon lira faaliyet geliri elde ederken bu yıl 268.9 milyon lira zarar yazdı.
Hisse başına geçen yıl 0.12 kuruş kazandırdı, bu yıl 0.33 kuruş kaybettirdi.

GİDERLER

Genel yönetim giderleri yüzde 48 artarak 111 milyon liraya yükseldi.
Pazarlama ve satış giderleri yüzde 34 artarak 289 milyon liraya çıktı.
Reklam ve tanıtım giderleri yüzde 80 yükselerek 43.7 milyon liraya ulaştı.
Akaryakıt giderleri yüzde 60 artışla 730 milyon liraya yükseldi.
Teslim alınan uçaklar için 306 milyonTL ödeme yapıldı.
http://ekonomi.patronlardunyasi.com
Aram Ekin Duran/Radikal

..KKTC'li işadamlarından Mersin'e yatırım


Mersin'de ev mobilyaları ve aksesuarları satışının yapılacağı işletme, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve iki KKTC'li bakan tarafından gerçekleştirildi.

KKTC'li altı girişimci tarafından Mersin'de ev mobilyaları ve aksesuarları satışının yapılacağı işletme, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve iki KKTC'li bakan tarafından gerçekleştirildi.

Merkez Yenişehir ilçesindeki iş yerini, Çağlayan ile KKTC Maliye Bakanı Ersin Tatar ve Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun açtı. Bakanlar, açılışın ardından iş yerindeki ürünleri inceleyerek, girişimcilerden bilgi aldı. Bakan Çağlayan da girişimcileri kutladı.
Çağlayan daha sonra, partisinin Zeytinli Bahçe Caddesi'ndeki merkez seçim bürosunun açılışını yaptı.
http://www.patronlardunyasi.com

...Türk sanayisinin duayenlerinden İshak Alaton emekliye ayrılıyor.


Türk sanayisinin duayenlerinden İshak Alaton emekliye ayrılıyor.

1927'de doğan 84 yaşındaki işadamı Alarko Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton, emekliliğinin ilk işaretini ise KAP'a yapılan açıklama ile verdi.

Alarko Holding'den yapılan "İshak Alaton (İntifa Hakkı Sahibi), Alarko Holding A.Ş.'ye ait Vedat Aksel Alaton'un kuru mülkiyet hakkına sahip olduğu 32.096.049,26 TL nominal değerdeki hisseler üzerinde sahip olduğu intifa hakkını (temettü ve oy hakkı) kaldırmıştır" açıklamasıyla duyurdu.
http://www.patronlardunyasi.com

..Muhtar Kent’in yolunda bir Türk kadını


Coca Cola’nın tepesine çıkan Muhtar Kent’in yolundan şimdi de bir Türk kadın yönetici gidiyor. Ümran Beba PepsiCo’da hızla yükseliyor...

Röportaj: Perihan Çakıroğlu

Bizler, CocaCola ile PepsiCola’yı ezeli iki rakip olarak biliriz. İki firma, sadece içecek değil, aynı zamanda yiyecek devidir de.Coca Cola’nın en üst makamı olan CEO’luğa merdivenleri adım adım çıkan bir Türk profesyonel Muhtar Kent oturdu. Hazır gıda ve meşrubat firması PepsiCo’da da bir Türk kadını Ümran Beba, merdivenleri hızla çıkıyor.

2009’da Güneydoğu Avrupa Bölge Başkanlığı’na getirilen Ümran Beba, Türkiye ve bölgede kendisine bağlı 14 ülkedeki başarılı çalışmaları sonucunda 8 Şubat 2010 tarihi itibarıyla Asya Pasifik Bölge Başkanlığı’na yükseltildi. Bir yılını dolduran Beba ile bir günlüğüne geldiği İstanbul’da Hong Kong günlerini konuştuk.

Türk kadını için gurur verici

Asya -Pasifik Bölgesi’ne Başkan olmanın anlamı nedir?

PepsiCo, dünyanın en büyük ikinci yiyecek ve içecek şirketi. Ana şirketleri Quaker, Tropicana, Gatorade, Frito-Lay ve PepsiCola’dır. Atandığım bölgede 18 ülkeden sorumluyum. Küresel bir firmada bir Türk kadınının bu noktaya gelmesi gurur verici. Japonya’dan Avusturalya’ya, Yeni Zelanda’dan Afganistan’a tüm bölge bana bağlı.Çin ve Hindistan bunun dışında kalıyor.

6.6milyar dolarlık ciro

Nasıl bir ciroya hükmediyorsunuz?

PepsiCo Asya Pasifik, PepsiCo Asya, Ortadoğu, Afrika’ya (AMEA) bağlıdır. PepsiCo AMEA, PepsiCo’nun ana bölümlerinden biridir. 2010 yılında PepsiCo 57,8 milyar dolar toplamgelir açıklarken, bunun içinde PepsiCo AMEA’nın gelirleri 6,6milyar dolar olarak gerçekleşti.

Hong Kong’da hangi dersleri çıkardınız?

HongKong’a gelince, şunu anladım. Ben hem Batılı’yım hem de Doğulu’yum. Burada, “Türk kimdir?” sorusunu kendime defalarca yeniden sordum.Bugüne kadar çeşitli bölgelerde çalıştım. Kesinlikle,Türklerin DNA’sında hem doğulu hem de batılı özellikler var. İnsana saygı anlamında bu özellikler ve duyarlılıklar öne çıkıyor. Genetiğimde herhalde bu vasıflar olduğu içinne Doğu’da ne de Batı’da bir sıkıntı yaşadım.

Size,uyum için program hazırlandı mı?

Evet. Hong Kong’a gittiğimin ikinci ayında kültür programı aldım.Karışık bir bölgede çalışacağım için çevre ülkelerle olan ilişkiler anlatıldı.Profesyonelliğin bu anlamda nasıl kullanılacağı gösterildi. Asya’da ‘face’ yani ‘yüz’ diye bir kavram var.Yüzünüzü kaybetmeyeceksiniz. Başkalarının yanında kimseyi eleştirmeyeceksiniz.

Kadının iş hayatındaki altın hedefi yüzde 50 olmalı

PepsiCo’da kadın çalışan oranı nasıl bir durumarz ediyor?

Türkiye’de ortalama çalışan kadın oranı yüzde 30’dur. Bizim bölgemiz çapında ise, görev alan yönetim ekibinin yaklaşık yüzde 28’i kadınlardan oluşuyor. Kadının iş hayatında erkeklerle eşitlik sağlayabilmesi için “altın hedef” nedir? Hedef, yüzde 50-50 olursa ideali yakalamış olacağız. Yani, şirketlerde kadın - erkek oranının eşitlenmesiyle altın hedefe ulaşılabilir. Ama bunun için hem mücadele hem de çok çalışmak lazım. Bu hedeflere en yakın olanlar Kuzey Avrupa ülkeleridir.

Pepsi Afganistan’a TESiS KURUYOR

Küresel krizden sonra ekonomik çevrelerde, gözler hep doğuya çevrildi. Gerçekten çalıştığınız ülkelerde büyük fırsatlar gözlüyor musunuz?

Görüyorum diyebilirim. Mesela, Endonezya’da 230 milyon nüfus var. Orta sınıf hızlı büyüyor, genç nüfusu yüksek. Yükselen pazarlar arasında. Türkiye gibi o da bu grupta. Ama, en hızlı büyüme Vietnam pazarında. O pazara 250 milyon dolarlık bir yatırımla fabrika kuruyoruz. Vietnam ekonomisi iyi gidiyordu ama enflasyon yüzde 15’lere gelince devalüasyon oldu.

Herhalde toparlayacak, bu anlamda reformlar yapılıyor. Pakistan’a baktığımızda her açıdan zor bir ülke var karşımızda. Özellikle kadınların hayatı çok zorda. Savaş olsa da Afganistan’da da ekonomi giderek büyüyor. Pepsi, şişeleme tesisi kuruyor burada. Başkent Kabil’de 60 milyon dolarlık bir yatırımla kurulacak tesiste çalıştırmak için 800 kişi alınacak. Hem Afanistan’da hem de Pakistan’da kadınların işe alınması için çok çaba harcayacağım.

Çocuklarım Çin lehçesi olan Pataghuna öğreniyor

Eşiniz ve çocuklarınız, sizin yaşamınıza nasıl ayak uydurdu?

Eşim Prof.Dr. Ali Beba, Hong Kong’a gitmeden önce ÖzyeğinÜnversitesi’nde girişimcilik dersi veriyordu. Hong Kong’da da Teknoloji ve BilimÜniversitesi’nde yine aynı dersi veriyor. Biliyorsunuz 7 ve 10 yaşında iki oğlumuz var.Onları bir koleje kaydettik. İngilizce yanında bir Çin lehçesi olan Patanghuna da öğreniyorlar. Ben ve eşimise Çin’inHongKong’da kullanılan lehçesi olan “Kantoniz” i öğrenmeye çalışıyoruz.

Muhtar Kent’i başarılı buluyorum

Birbirinden çok farklı ülkeler size bağlı. İşinizi yaparken neler hissediyorsunuz?

Uzakdoğu yepyeni bir dünya benim için. Bölgedeki ülkelerin çoğu genç nüfusa sahip. Türkiye ile bu benzerlik var. Japonya, Yeni Zelanda, G. Kore, Avustralya tüketimaçısından daha gelişmiş ülkeler. Vietnam, Tayland, Filipinler, Endonezya gibi daha genç ülkelerde de büyük potansiyel var. Coca Cola’nın başında Muhtar Kent var. Siz de en tepeye çıkıp ona rakip olabilir misiniz? Muhtar Kent’i son derece başarılı bir Türk profesyonelidir. Şu anda bulunduğumnoktadan sonra hangi görev verileceğini tabii ki bilemem.

Türkiye’de yatay Hong Kong’da dikey yaşıyoruz

İstanbul’u özlüyor musunuz?

Özlüyorumtabii ki. Bu kez global kadın zirvesi için geldim. Yılbaşından sonra bu ikinci gelişim. Hong Kong’la İstanbul’u karşılaştırdığınızda en çarpıcı farklılıklar neler oluyor? İstanbul’da ve Türkiye’de yatay yaşayabiliyorsunuz. Hong Kong’da ise yer azlığı nedeniyle dikey yaşambiçimi var. Oraya gidince biz de dikey hayata geçtik. Yaşadığımız daire, binanın 38’inci katında. Çin’den gelen endüstriyel kirlilik oraya da yansıyor. Ancak, şehirden biraz açılınca doğa ile iç içe olabilecek yeşil bölgeler var.

Yağ oranını yüzde 15 düşüreceğiz

Ürünlerinizde yağ oranlarını düşürmeyi planlıyormusunuz?

2020’ye kadar temel küresel gıda markalarındaki porsiyon başına ortalama doymuş yağ miktarını yüzde 15 düşürmeyi hedefliyoruz.

Görüntüye değil, yeteneğe bakarız

Çalıştığınız bölgelerdeMüslüman ülkeler de var. Başı kapalı kadınları işe alabiliyormusunuz?

Biz küresel bir firmayız. Ayrım yapma lüksümüz yoktur. Görüntüye bakmayız, bizim için önemli olan işe alınacak kişinin yeteneği, işinin ehli olmasıdır.
bugün
ttp://www.patronlardunyasi.com

..Galatasaray'da, Ünal Aysal 34. başkan oldu


Galatasaray Spor Kulübü Olağanüstü Seçimli Genel Kurul Toplantısı'nda oy sayım işlemleri devam ederken, adaylardan Ünal Aysal 4017 oyun 1905'i alarak başkan seçildi

Galatasaray Kulübü Olağanüstü Seçimli Genel Kurulu'nda oy sayım işlemi tamamlanırken, Ünal Aysal aldığı 2998 oyla başkanlığa seçildi.

Galatasaray Lisesi'nde toplam 24 sandıkta gerçekleştirilen seçim sonunda Ünal Aysal'ın ardından Turgay Kıran 573, Mehmet Helvacı ise 397 oy aldı.

Erdoğan, Ünal Aysal'ı kutladı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Galatasaray Spor Kulübü Başkanlığına seçilen Ünal Aysal'ı kutladı.

Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Erdoğan, Aysal'a bir kutlama mesajı gönderdi.

İŞTE SABAH SAATLERİNDEN BU YANA GENEL KURULDA YAŞANANLAR

Galatasaray Spor Kulübü Olağanüstü Seçim Genel Kurul Toplantısı saat 10.00'da başladı.

Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu'ndaki toplantıda aidatlarını yatıran 6.988 kulüp üyesi, Galatasaray Spor Kulübü'nün 34. Başkanını seçmek için sandığa gitti.

Seçimlerde adaylardan, sicil numarası sırasına göre, Mehmet Helvacı Kırmızı, Turgay Kıran Gri, Ünal Aysal ise sarı oy pusulası kullandı. Geçen seçimde olduğu gibi, bu seçimde de üyeler 24 adede çıkarılan sandıklarda oy kullandı.

Genel Kurulda, Başkanlık Divanı'nın oluşturulmasının ardından seçimlere geçildi. Seçimlerde, Kulüp Başkanı, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu ve Sicil Kurulu'nun asil ve yedek üyelerinin seçimi için oy kullanıldı.

Olağanüstü Seçim Genel Kurulu'nda oy verme işlemleri saat 15.00'te sona erdi.

Başkan adayları ve yönetim kurulu listeleri şöyle:

HELVACI'NIN YÖNETİMİ

Asil Üyeler: Münir Hamamcıoğlu (İşadamı), Dursun Buğra (Doktor), Şerif Kaynar (İşadamı), Ahmet Suat Ertem (Sanayici), M.Nedim Ölçer (İşadamı), Doğan Yalçınkaya (İşadamı), Vedat Eşkinat (İşadamı), Atilla Kınay (Turizmci), Mecit Mert Çetinkaya (Armatör), Ahmet Işık Aykut (Turizmci).

Yedek Üyeler: Giray Güngör (Yayıncı), H.Selim Sanver (İşadamı), İbrahim M. Okumuş (Yatırımcı), Serdar Ciner (İşadamı), M.Murat Yücaoğlu (İşadamı).

KIRAN'IN YÖNETİMİ

Asil Üyeler: Ahmet Özdoğan (Doktor), Emel Çabukoğlu (Ekonomist), Ozan Korkut (Reklamcı), Tuncer Hunca (Sanayici), Orhan Sürek (Ekonomist), Metin Öztürk (İş adamı), Pelin Atılgan Çobanoğlu (Reklamcı), Cenap Yener (Diş Doktoru), Ömer Tümay (İşletmeci), Serol Acarkan (Sanayici).

Yedek Üyeler: Gözde Büyükeroğlu (Avukat), Zeynep Banu Dalaman (Sosyolog), Murat Bekdik (Ekonomist), Mehmet Emir Oflaz (İşadamı), Cemal Murat Akar (İşadamı- Bilişimci)

AYSAL'IN YÖNETİMİ

Asil Üyeler: Semih Haznedaroğlu (Sanayici), Ali Dürüst (Sanayici), Sedat Doğan (Danışman), Celal Gürcan (İş adamı), Mete Başol (Bankacı), Refik Arkan (Yeminli Mali Müşavir), Adnan Öztürk (CEO), Ali Gürsoy (İşadamı), Aka Gündüz Özdemir (İşadamı), Adnan Nas (İşadamı).

Yedek Üyeler: Ahmet Ocaklı (İşadamı), Abdurrahim Albayrak (İşadamı), Emir Sarıgül (Serbest Meslek), Mehmet Cibara (İşadamı), Necati Demirkol (İşletmeci).

ADNAN POLAT, SESİ KISILDIĞI GEREKÇESİYLE GENEL KURULA KATILMADI

Galatasaray Kulübü'nün 96. dönem seçimlerinin yapılacağı Olağanüstü Seçim Genel Kurulu başladı.

Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu'nda gerçekleştirilen genel kurula Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat katılmazken, genel kurulun açılış konuşmasını kulüp başkan yardımcısı Taner Aşkın yaptı.

Adnan Polat'ın hastalığının nüksetmesi nedeniyle gelemediğini duyuran Aşkın, ''Ses kısılması nedeniyle sizlerle birlikte olamadı'' dedi.

Öte yandan, Genel Kurul Divan Başkanlığı'na, 3 başkan adayının ortak önergesiyle İrfan Aktar getirildi.

BAŞKAN ADAYLARI SON KEZ KÜRSÜYE ÇIKTI

Galatasaray Başkan adayları Mehmet Helvacı, Turgay Kıran ve Ünal Aysal sicil numarası sıralarına göre genel kurulda bir konuşma yaptı.

Adayların konuşmaları şöyle:

MEHMET HELVACI: GALATASARAY HAK EDİLDİĞİ GİBİ YÖNETİLMELİDİR

"G.Saray'ın menfaatleri gereği yönetimde kaldım. 27 Mart'ta genel kurul oldu. Ben ve benimle birlikte hareket eden arkadaşlarım genel kuruldan çıkan sonuç sonrası istifa ettik. Bu süreçte G.Saray'ı geleceğe taşıyacak bir planla göreve talip olduk. G.Saray'ın en önemli sorununun sportif değil, yönetimsel bir sorun olduğu için aday oldum. Ben ve bana inanan arkadaşlarım bir araya geldik ve bugün elinizde bulunan programı oluşturduk. Bu program sadece benim ve arkadaşlarımın değil tüm G.Saraylıların ortak aklıdır. Orada neleri yapabileceğimiz kadar neleri yapmayacağımızı da bulacaksınız. En başından beri sloganımızı "Biz bir aileyiz" olarak dillendirdik. G.Saray büyük bir ailedir ve hak ettiği gibi yönetilmelidir. G.Saray'ın bir tarafı Ali Sami Yen diğer tarafı ise Tevfik Fikret'tir."

TURGAY KIRAN: "ÖZGÜR İRADENİN HAKİM OLACAĞI BİR GENEL KURUL OLMASINI UMUYORUM"

"Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim demiş Mustafa Kemal Atatürk. Biz de bu seçimde bir beyaz sayfa açmak için sizlerin huzurundayız. Yeni bir sabahın yeni bir güneşin doğuşundayız. Umuyorum ki özgür iradenin hakim olacağı bir genel kurul yaşarız. Hepinize saygı ve selamlarımı iletiyorum."

ÜNAL AYSAL: "YENİ BİR G.SARAY KURMAK NİYETİNDE DEĞİLİZ"

"Geçtiğimiz 30 gün içinde elimizden geldiğince düşüncelerimizi dile getirdik. Arkadaşlarım ve ben G.Saray'ın en iyi olması için planladıklarımızı sizlerin bilgisine sunduk. G.saray'a sahip olan üyelere özellikle teşekkür etmek için buradayım. Yeni bir G.Saray'ı kurmak niyetinde değiliz. G.Saray her türlü etik değere ve teçhizata sahiptir. G.Saray'ı bu yetenekleri ve özgüveniyle tekrar bir araya getirmek istiyoruz. Sizlere bu konuda elimizden geleni yapacağımız vaadinde bulunuyorum."

İşte başkan adaylarının proje ve hedefleri:

ÜNAL AYSAL'IN PROJE VE HEDEFLERİ

* Sportif başarıyı sürekli kılacak bir G.Saray modeli ortaya koymak.

* Eski günlerdeki gibi G.Saray'ı yenilmez bir armada haline getirmek.

* Florya'da disiplini sağlamak, altyapıyı yeniden canlandırmak.

* Amatör şubeler ile altyapılarda başarıyı sürekli hale getirecek bir yapı oluşturmak.

* 1 yıl içinde borçların azaltılması, masrafların kısılması.

* 3 yıl içinde kulüp ile şirket bütçelerinin açık vermeyecek duruma getirilmesi, borç ile faiz yükünün azaltılması. Stat gelirlerinin tatmin edici seviyeye çekilmesi ve yeni kaynaklar yaratılması.

* Türk Telekom Arena'nın üstünün kapatılması.

* Galatasaray TV'nin şifresiz yayın yapacak duruma getirilmesi.

MEHMET HELVACI'NIN PROJE VE HEDEFLERİ

* G.Saray'ı sportif anlamda zirveye çıkarmak.

* Giderler ile gelirler dengesini en sağlıklı şekilde oluşturmak.

* UEFA 2012 kriterlerine uyum.

* 4 yabancı, 6 yerli transferle kadroyu güçlendirmek.

* 6 yılda 4 kez şampiyon olmak, 1 Avrupa Kupası kaldırmak.

* Altyapının katkısını artırıp scouting sistemini geliştirmek.

* Ahmed Robenson (Çanakkale şehidi) adına bir basketbol salonu yapmak.

* Binicilik şubesinde yeni bir tesis oluşturmak

TURGAY KIRAN'IN PROJE VE HEDEFLERİ

* Galatasaray Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı kurulması.

* Finansal Enstrümanlar projesi (Uzan vadeli fonlar).

* Taraftar ilişkileri yönetimi projesi.

* Galatasaray International Projesi (Gönül veren tüm üyelere ulaşım ve irtibat halinde bulunmak)

* Sportif başarıyı en üst seviyeye çıkarmak.

* G.Saray'ın kendi kaynaklarını sağlıklı kullanmak.

* Altyapı ve tesisleşmeye önem verip amatör branşları yeniden ayağa kaldırmak.

Galatasaray Kulübü'nün 34. başkanının belli olacağı Olağanüstü Seçim Genel Kurulu'nda başkanlığa aday olan Mehmet Helvacı, Turgay Kıran ve Ünal Aysal'ın özgeçmişleri şöyle:

BAŞKAN ADAYLARININ ÖZGEÇMİŞLERİ

MEHMET HELVACI

1960 Samsun doğumlu Prof. Dr. Mehmet Helvacı, 1978 yılında Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1982 yılında mezun olup, aynı yıl içerisinde Ticaret Hukuku Anabilim Dalı'nda araştırma görevlisi olarak akademik hayatına başladı. Doktora çalışmalarını İsviçre'de sürdüren Helvacı, Lausanne Üniversitesi İsviçre Karşılaştırmalı Hukuk Enstitüsü'nde araştırma görevlisi olarak çalıştı.

Prof. Dr. Mehmet Helvacı, 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı'nda savunduğu ''Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu'' tezi ile hukuk doktoru unvanına sahip oldu. 1995 yılında yardımcı doçent unvanını almasını takiben, 1999 yılında ''Para Borçlarında Faiz Kavramı'' tezini savunarak doçent unvanını aldı. 2005 yılında ''Anonim Ortaklıkların Bölünmesi'' tezi ile profesör unvanını elde ederek, 2006 yılında Helvacı Hukuk Bürosu'nu kurarak müvekkillerine hukuki danışmanlık hizmeti sağlamaya başladı.

2004 yılında Özhan Canaydın başkanlığındaki yönetim kurulunda görev yapmaya başlayan Mehmet Helvacı, 5 yılı ikinci başkan olmak üzere son 7 yıl Galatasaray yönetim kurullarında görev yaptı.

TURGAY KIRAN

Turgay Kıran, 9 Aralık 1948 tarihinde Aydın'da doğdu.

Kıran, ortaöğretimini Galatasaray Lisesi'nde tamamladı. Lisans eğitimini ise İstanbul Üniversitesi Fransız ve Roman Dilleri Edebiyatı Bölümü'nde tamamlayan Kıran, 1975 yılında atıldığı profesyonel iş hayatında, üst düzey yöneticilik görevlerinde bulundu. Turgay Kıran, Hotel Etap İstanbul ve Hotel Etap Marmara'nın ardından uluslararası otellerin ve tatil köylerinin işletmeciliğini üstlendi. Turgay Kıran, 1990 yılından itibaren Aceristan Batum, Antalya, Bodrum, Kuşadası, Mersin, Pamukkale ve İstanbul'da yaklaşık 20 beş yıldızlı otelin ve tatil köyünün projesini, işletmesini ve işletme danışmanlığını yaptı. Turgay Kıran, bünyesinde Hotel La Maison, La Maison Restaurant&Bar, Contact Cafe, Restaurant L'Appart ve Brasserie Restaurant'ı toplamış olan Inter Group International Entertainment şirketinin de yönetim kurulu başkanlığını yürütüyor.

Galatasaray Liseliler Derneği üyesi olan Turgay Kıran, 2004-2006 yılları arasında Özhan Canaydın başkanlığındaki yönetim kurulunda, başkan yardımcılığı görevini üstlenmişti.

ÜNAL AYSAL

İstanbul 1941 doğumlu olan Ünal Aysal, liseyi 1960 yılında mezun olduğu Galatasaray Lisesi'nde, yüksek öğrenimini de İsviçre–Neuchatel Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı.

Galatasaray Lisesi'nden mezun olduğu 1960 yılından itibaren, çalışma hayatına başlamış olan Ünal Aysal, 1970-72 yıllarında Koç Holding bünyesindeki Ram Dış Ticaret şirketinde ihracat koordinatörü olarak görev yaptı. 1974 yılında da Unit International'ı kurdu. 1984 yılında petrolün yanı sıra, elektrik üretimi ve anahtar teslim santral inşa ve finansmanı projelerinde ihtisaslaştı. Turizm sektörüne de giren Aysal, 1000 kişinin çalıştığı Unit Group'un çatısını oluşturan 23 şirketin yönetim kurulu başkanı olarak yürüttüğü girişimlerden başka, bazı yatırımcı Avrupa şirketlerinin yönetim kurullarında da faal üye olarak çalışmaktadır.

Ünal Aysal 1999 yılında, Türkiye'yi yurt dışında en iyi temsil eden iş adamlarından biri olarak, Bakanlar Kurulu kararı ile Cumhurbaşkanı tarafından verilen Yüksek Liyakat Madalyası ile onurlandırılmıştır. İktisadi Araştırmalar Vakfı, Tez Değerlendirme Yarışmasının sponsorluğunu üstlenen Ünal Aysal'ı, her yıl yapmış olduğu katkılardan dolayı şeref üyeliğine seçmiştir.

ÜÇ BAŞKAN ADAYI OYLARINI KULLANDI

Galatasaray Kulübü Olağanüstü Seçim Genel Kurulu'nda başkan adayları oylarını kullandı.

Galatasaray Lisesi'nde gerçekleştirilen seçimlerde sandık başına giden ilk başkan adayı, 3 numaralı sandıkta oy kullanan Mehmet Helvacı oldu.

Helvacı'nın ardından 14 numaralı sandıkta Ünal Aysal, daha sonra da 4 numaralı sandıkta Turgay Kıran oylarını attılar.

Oyunu kullandıktan sonra yaptığı açıklamada Ünal Aysal, ''İnşallah bu seçim Galatasaray için yepyeni bir başlangıç olur. Tekrar Galatasaray törelerine, geleneklerine, değerlerine dönüş için bir milat olur'' dedi.

KIRAN: "SEÇİLİRSEK BİR SÜRPRİZİMİZ VAR"

Oy kullanacağı salona geldiğinde arkadaşları tarafından kendisi için hazırlanmış oy zarfını alan Turgay Kıran, ''Komplo yok değil mi? İçinden sarı oy pusulası çıkmasın'' diye espri yaptı. Ayrıca yaptığı açıklamada Kıran, ''Bizim tüm plan ve projelerimiz hazır. Seçilirsek bu akşam hepinize bir sürprizimiz var. İnşallah görme şansınız olur'' ifadelerini kullandı.

Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç ile eski bakanlardan Fikri Sağlar da genel kurula gelerek oylarını verdiler.
http://www.patronlardunyasi.com

8 Mayıs 2011 Pazar

..İşte '2023 hedefleri için' hızlı büyümenin formülü


Türkiye, 2023’e kilitlenmiş durumda. Bir büyüme mucizesini gerçekleştirmek pekala mümkün. Peki nasıl?

Faruk Türkoğlu/Para Dergisi

Türkiye, 2023’e kilitlenmiş durumda. Bir büyüme mucizesini gerçekleştirmek pekala mümkün. Ancak somut projelerin ortaya konması, yeni yatırımlara hız verilmesi, teşviklerle girişimcilerin hareketlendirilmesi şart...

GAZETELERE ve dergilere demeç veren iş insanları son yıllar kadar üç ay sonrasını göremediklerinden şikayet ederdi. Alınan önlemler kısa vadeli olur, yöneticiler gelecek için iddialı hedefler belirlemekten çekinirdi. Günümüzde ise dernek yetkilileri ve küçüklü-büyüklü şirket yöneticileri 2023 için büyük hedefler koymakta yarışıyor.

Bu heyecan rüzgarı 12 Haziran genel seçiminden sonra göreve gelecek hükümetin işini zorlaştıracak gibi görünüyor. Çünkü seçim sonrası ekonomi gündemi aşağıda görüldüğü gibi hayli yüklü:
Yeni hükümetin her büyüme yılında tırmanan cari açık sorununu bir şekilde çözmesi gerekiyor. Aksi takdirde yüksek büyüme hızlarıyla 2023 hedeflerine ulaşmak hayal olacak.
İş dünyasını büyümeden korkar hale getiren cari açık sorununu çözmek için 24 Ocak 1980 kararlarına benzeyen kapsamlı bir atılım paketi lazım.

Üretimin ve ihracatın teknolojik düzeyini yükseltmek için hükümet, girişimciler ve teknokratlar eskisinden farklı düşünmek zorunda. Çünkü eski fabrikaları tevsi etmek, modernleştirmek artık yetmiyor.
Girişimciler yeni alanlarda ve sektörlerde sıfırdan yeni yatırımlara başlamadıkça ekonomiyi zincire vuran cari açık sorununun çözülmesi neredeyse imkansız gibi...

ZAMANIMIZ YOK

Reform ve atılım programları için de fazla zaman yok. Bu paketlerin bir an önce uygulamaya sokulması şart. Bir-iki yıllık gecikme yılların emeğinin değerini düşürebiliyor. Bilgisayar alanında bir dünya devi olan Hewlett-Packard’ın i-Pod ve benzeri cihazlar konusunda gecikmesi, bu alanda rakiplerinin geride kalmasına yol açtı. Yeni üretim ve pazar trendlerine ayak uydurmakta geciken TV üreticileri de 2004 ve 2005 yıllarındaki üretim ve ihracat rekorlarını bir daha yakalayamadı.

Zaman, üretim süreci açısından da önemli... Örneğin otomotivde, ithalat gereksinimini azaltacak yerli bir üretim, otomobilin konsept aşamasından pazara sunulmasına kadar beş yıllık bir süre gerektiriyor. Yani bu yıl başlayacak bir çalışmayla ancak 2016’da pazara sunulacak bir otomobil ortaya çıkabilir. Bu modelin pazarda tutunması ve dengeleri değiştirmesi ise 2020’yi bulabilir. Bu nedenle ekonominin, yeni sektörler, yeni yatırımlar, yeni konseptler ve ürünler için gecikmeye tahammülü yok.

YENİ HÜKÜMETİN GÜNDEMİ

Ekonomide hedeflerin büyütülmesi, yeni hükümetin sorumluluklarını ve görevlerini artırıyor. Sorumluluğun artışında son 30 yıl içinde geçerli olan ve serbest piyasa ekonomisinin temeli olarak kabul edilen Washington Konsensüsü’nün eski gücünü kaybetmesi de önemli rol oynadı. Hükümetlerin ekonomide daha etkili bir rol oynaması görüşünün yaygınlaşması seçim sonrası kurulacak hükümetlere şu görevleri yükledi:
* Ekonomide yapısal değişimin gerçekleştirilmesi ve reformların tekrar gündeme getirilmesi en önemli görev olarak kabul ediliyor.
* Yeni hükümetten cari açık sorununu çözecek kapsamlı önlemler alması bekleniyor.
* Büyüme hızının Cumhuriyet döneminin ortalama büyüme oranı olan yüzde 5’in üstüne çıkarılması gerekiyor.
* İşsizliğin artışını önlemek için yeni stratejiler geliştirilmesi acil bir görev olarak görülüyor.

PPP MODELİ

Yeni hükümetin bazı konularda radikal kararlar alması da gerekebilecek. Bunlardan biri de özel sektörün tek başına giremediği yatırım alanlarına yeni tür bir KİT örgütlenmesiyle yatırım yapma ihtiyacı olacak. Uluslararası ekonomik kuruluşların önermeye başladığı kamu-özel ortaklığı (public private partnership: PPP) modeli yüksek tutarda sermaye gerektiren yatırımlarda ve büyük bölgesel kalkınma projelerinde kullanılabilir. Türkiye’de ileri elektronik ve biyoteknoloji alanlarındaki Ar-Ge ve yatırım faaliyetinde bu tür bir örgütlenme iyi sonuç verebilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bölgesel kalkınma çalışmalarında da kamu-özel ortaklığı işsizliği azaltacak çözümler üretebilir. Ancak bu modelin ‘görev zararı’ üretmeyecek bir statüye kavuşturulması ve verimliliğin ön planda tutulması gerekiyor.

EKONOMİ HIZLI BÜYÜMELİ

Son haftalarda politikacılar, 2023 yılında Türkiye’nin ekonomik güç açısından ülkeler arasında hangi sıraya yükseleceği konusunu yoğun bir şekilde tartışıyor. Bu tartışmalara açıklık getirmek için IMF’nin verilerinden yararlanarak bir hesap yaptım. Bunun için önce gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) kriterine göre ülkeler sıralamasında altıncı ile 18’inci sıralar arasındaki ülkelerin 2003-2010 arasındaki büyüme hızı gerçekleşmelerini, 2011 ve 2012 için IMF tahminlerini dikkate aldım. Daha sonra 2013-2012 dönemi için bulduğum yıllık ortalama büyüme oranlarının 2010 sonrasında da aynen devam edeceğini varsayarak 2023’teki olası GSYH düzeylerini hesapladım.

Son aşamada ise Türkiye’nin farklı büyüme hızlarına göre 2023 yılında hangi düzeyde GSYH’ya ulaşacağını hesapladım. Bu hesaplamalar aşağıdaki sonuçları ortaya çıkardı:

* Yüzde 5 büyüme yetmiyor: Gelecek 13 yıl içinde ekonomi ortalama olarak yılda yüzde 5 oranında büyüdüğü takdirde GSYH düzeyi 1 trilyon 399 milyar dolara yükseliyor. Ancak bu milli gelir düzeyi Türkiye’yi 17’nci sırada kalmaktan kurtulamıyor. Bu süreçte Hollanda 18’inci sıraya gerilerken Endonezya Türkiye’nin önüne geçiyor.

* 14’üncü sıra için yüzde 6 gerekli: Ekonominin yılda ortalama yüzde 6 büyümesi, Türkiye’yi 2023’te 1 trilyon 583 milyar dolarlık milli gelirle 14’üncü sıraya çıkaracak. Bu oran Türkiye’nin geçen yüzyılın son 10 yılında hızlı büyüyen ama daha sonra büyüme hızları düşen Güney Kore ve Meksika’nın önüne geçiriyor. Güney Kore ekonomisi 1993-2002’de yılda yüzde 6.1 oranında büyüyerek sınıf atlamıştı.

* Yüzde 7’de 13’üncü sıraya çıkacağız: Türkiye 13 yıl boyunca yılda yüzde 7 büyüdüğünde 2023’teki gelir düzeyi 1 trilyon 788 milyar dolar olacak. Böylece İspanya’yı da geride bırakacak. Bu orana Türkiye geçmişte en çok beş-altı yıllık süreler için ulaştı. Ama büyüme dönemlerinin ardından gelen kriz ve durgunluk yılları ortalamayı düşürdü.

* Yüzde 8’in ödülü 12’nci sıra: Ekonominin yüzde 8 büyümesi ve 2 trilyon dolar barajını aşması ancak üretim ve ihracatta bir yapısal değişimin gerçekleşmesiyle mümkün olabilecek. Hindistan’ın geçmiş yıllarda ulaştığı bu performans için yeni alan ve sektörlerde yeni yatırımlara bir an önce başlanması gerekiyor.

* 10’uncu sıra için yüzde 9 şart: Bu hedefe ulaşmak için üretimde ve ihracattaki teknoloji yoğunluğunun hızla yükseltilmesi gerekiyor. Çin son 15 yılda gerçekleştirdiği teknoloji atılımıyla ekonomisini yılda ortalama yüzde 10’a yaklaşan oranlarda büyütmeyi başardı. Türkiye’nin bu mucizeyi tekrarlaması bugün için çok zor görünüyor. Yüzde 9’luk büyüme Türkiye’nin 2023 milli gelirini 2 trilyon 225 milyar dolara çıkarabilecek.

GERİLEYEN EKONOMİLER

Türkiye’nin kabuğunu kırıp yüksek büyüme hızlarına ulaşması için, ihracat, turizm, yatırımlar ve yurt dışındaki işçiler gibi konularda yoğun ekonomik ilişkiler içinde bulunduğu Avrupa ülkelerinin de tatmin edici bir büyüme ivmesi kazanması lazım. Ancak çizelgede görüldüğü gibi, dış ekonomik ilişkilerimizde yüzde 50’yi aşan bir paya sahip AB üyesi ülkelerin neredeyse tümünde ülkelerde son dönemdeki büyüme hızları, 1993-2002 döneminin epey altında kaldı. Bu ortamda Türkiye ancak alternatif pazarlar bulmaya hız verirse yüksek büyüme hızlarına ulaşabilir.

Avrupa, gelecek 13 yıl içinde yaşlanan nüfusuna rağmen bir atılım yapıp yeni büyüme ivmesi kazanırsa Türkiye ekonomisi beklenenden daha yüksek büyüme hızı yakalayabilir. Ama bu durumda da AB üyesi ülkeleri sıralamada geride bırakmak zorlaşır.

YENİ BÜYÜME STRATEJİSİ ŞART

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün inisiyatifiyle hazırlanan ‘Yeni Sanayi Strateji Belgesi’ sektörlerdeki girişimcilere yeni bir üretim ve yatırım heyecanı aşıladı. Sektör derneklerinin yetkilileri belgenin geçen sonbaharda açıklanmasından sonra daha ayrıntılı yatırım programları ve yol haritaları hazırlamaya başladı.

Benzer bir hazırlığın ekonominin tümü için yapılarak yeni bir büyüme ve kalkınma projesinin hazırlanması tüm sektörlerde 2023 heyecanının somut projelere dönüşmesini sağlayabilir.
Büyüme stratejisinin mümkün olduğu kadar somutlaştırılması ve bir uygulama takvimine bağlanmasıysa sürdürülebilir bir büyüme ivmesinin kazanılmasına önemli katkılarda bulunabilir. Bu tür bir büyüme stratejisinin özel sektörle işbirliği yapılarak hazırlanması uygulanabilirlik düzeyini yükseltebilir.

YENİ SEKTÖRLER EKLENMELİ

Uygulanmasına başlanan sanayi stratejisinde otomotiv ve makine-teçhizat gibi zaten gelişme yolunda olan sektörlere ağırlık verildiği görülüyor. Belirlenen önlemler demeti ise mevcut sektörlerde dünya standartlarında üretim yapılmasını ve teknolojik düzeyin yükseltilmesini öngörüyor.
Benzer bir yaklaşımın teknolojik yoğunluğu yüksek sektörler grubuna da uygulanması, bu sektörler için yeni stratejiler hazırlanması ve politikalar üretilmesi ekonomideki yapısal değişikliğin, cari açığın artık baş ağrıtmayacağı bir dönemin ilk adımı olabilir.
Seçim sonrasındaki hükümetin yeni yatırım alanlarına girmeyi planlayan cesur girişimcilere ek teşvikler sağlaması, yatırımların geleneksel alanlardan yeni alanlara kaymasını hızlandırabilir.

MAZERETLERİ AŞMAK İÇİN

Ekonominin yeni dönemi için gerekli atılım ruhu önündeki en büyük engeli mevcut zihniyet ve düşünceler oluşturuyor. Bu düşüncelerin bir bölümü haklı gibi görünüyor: Yeni bir konseptle üretilecek yerli otomobilin dünya pazarlarında tutunması gerçekten kolay değil.
Yarıiletken ve diğer ileri elektronik dallarındaki üretim için engin bir bilgi birikimi ve milyarlarca dolarlık yatırım gerekiyor. Girişimcilerimiz bu tür bir yeni atılıma zihnen hazır değil ve gerekli sermayeyi bulmak da çok zor. CNC diye adlandırılan yeni nesil bilgisayar kontrollü takım tezgahlarının üretimi konusunda daha işin başındayız.

Bu haklı görünen mazeretleri dile getirirken 1995 yılını hatırlamakta yarar var. Gümrük Birliği’nin arifesinde otomotiv şirketlerinin sahip ve yöneticileri, yerli yan ve ana sanayinin bir tsunami gibi saldıracak ithalat karşısında yok olup gideceğini düşünüyorlardı. Ancak önce yan sanayi, ardından otomotiv sanayi ithalat dalgasını göğüslediği gibi ihracatta da sektörler arasında ilk sıraya yükselmeyi başardı. O yıllarda makine-teçhizat sanayisinin de 10 milyar dolarlık bir ihracat değerine ulaşabileceğine kimse inanmıyordu.

Ekonominin yeni sektörlerdeki atılımı zor hatta imkansız görünse de ekonominin içinde bulunduğu büyüme ivmesi ve girişimcilerimizin dinamizmi sayesinde iddialı hedeflere ulaşmak mümkün olabilir.

Mustafa AKGÜL / İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı
“Teknoloji ve araştırmada rotayı değiştirmeliyiz”

Türkiye’nin bu alanda ciddi bir sıçrama yapması lazım. Türkiye bugüne kadar ucuz emek etrafında hayatını kurtardı. Yani bir nevi ucuz emek kaynağı ülkeydi. Ancak bunu artık kaybediyoruz. Türkiye’de artık yabancı işçiler çalışıyor. Tekstilde belli bir uzmanlığı yakaladığımız için burada yabancı işçi istihdam edebiliyoruz.

Ancak bilim ve araştırma alanında politika üretimine ve yatırıma yönelmemiz gerekiyor. Yarıiletken (çip) üretiminde dünyada belli merkezlerin hakimiyeti var. ABD, Japonya ve Hindistan pazara hakim durumdalar. Bu pastadan pay almamız çok zor.

Türkiye esas olarak bilgi toplumuna yönelmeli. Ar-Ge süreci bir bütündür. Türkiye’nin her alanda elini taşın altına sokması gerekiyor. Bunun için küçük yatırımlardan başlanabilir. Türkiye’nin araştırma, bilim ve teknoloji yatırımlarında rotasını değiştirmesi lazım. Artık sıradan insanların bile bu konuları kendi aralarında konuşması gerek. Başka bir deyişle günlük hayatımıza bu konular girmeli.

ZİHNİYET DEĞİŞİMİ ŞART

Ekonomideki yapı ve rota değişikliği hem ekonomi yönetiminde hem de girişimcilerdeki mevcut zihniyetin değişmesiyle mümkün olabilecek. Bu değişimin niteliğini TÜSİAD’ın eski başkanlarından Erkut Yücaoğlu bir zamanlar şöyle anlatmıştı: “Türkiye her yıl teknoloji satın almak için 2 milyar dolar ödüyor. Bu tutardaki para, bilgi ve teknoloji üretimi için araştırma yapacak 30 bin mühendisin iki yıllık maaş toplamına eşittir. Esas sorun bu araştırma potansiyelini örgütleyerek hayata geçirmekte yatıyor.”
Yücaoğlu’nun bu vurgulaması günümüz için de ipuçları veriyor: Yeni problemleri çözmek için sorunlara muhakkak yeni bir bakış açısı, zihniyet ve alet kutusuyla işe başlamamız gerekiyor. Eski alışkanlıklarımızın ve görüşlerimizin bir bölümünü tamamen unutamazsak ve yeni gerçeklikleri kavrayamazsak ekonomide yeni bir dönemin başlatılması çok zor olacak.

Hedef, teknoloji yoğunluğunu yükseltmek

Bir zamanlar demir çelik tesisleri ile takım tezgahları üreten fabrikalar, teknoloji yoğunluğu en yüksek sanayi kuruluşlarıydı. Günümüzde takım tezgahları sanayisi ancak ortanın üstünde teknolojiye sahip. Ana metal sanayisi artık ortanın altındaki grupta yer alıyor. Yüksek teknoloji yoğunluklu grupta ise ağır sanayi değil, yükte hafif pahada ağır sektörler bulunuyor.

Gelecek yıllarda sürdürülebilir büyüme ivmesi ve ekonomi liginde daha üst sıralara tırmanmak için en başta yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracattaki ağırlığının artırılması gerekiyor.
Ortanın üstü sektörlerde1995’te başlayan atılımın devam etmesi de yine teknolojik düzeyin yükseltilmesiyle mümkün olacak. Örneğin makine-teçhizat sektöründeki canlanma, nümerik olarak ve bilgisayarla kontrol edilen CNC türü tezgahların yerli üretimi artırılmadığı takdirde uzun ömürlü olamayacak.

Genetik, nanoteknoloji ve robotik alanlarındaki son gelişmelerden yararlanılmadığında, zamanla geleneksel sektörlerde bile ihracatın artırılması zorlaşacak.
Sanayinin teknolojik düzeyi yükseltilirken düşük teknoloji yoğunluğuna sahip sektörlerin de yeniden yapılandırılması şart. Örneğin, tekstil yatırımlarında teknik tekstile öncelik verilmesi hem istihdamı hem de ihracatı artırabilecek.

REEL EKONOMİYE ÖNCELİK

Geçen yüzyılın 80’li yıllarından sonra önem kazanan finans sektörü, dünyanın tüm ülkelerinde reel ekonomi sektörlerini gölgede bıraktı. Her karar, finans sektörünü rahatlatmak ve önünü açmak için alındı. Ancak son kriz tarlalar ve fabrikalarda üretim yapılmadığı ve artmadığı takdirde finans sektörü enstrümanlarının bir kağıt parçasından fazla bir şey olmadığını gösterdi. Yeni dönem için politikalar üretilirken finansın öneminin kabul edilmesi ancak reel ekonominin modernleşmesini sağlayacak önlemlerin de ön plana çıkarılması gerekiyor.

Reel ekonomi odaklı bir büyüme stratejisi, ekonominin önemli sorunlarından biri olan işsizliğin azaltılmasını da sağlayacak. Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ), yeniliklere prim verecek bir şekilde desteklenmesiyse ekonominin içsel dinamizmine tam yol verebilecek.

Adnan DALGAKIRAN / Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı
“Entelektüel sermayemizi artırmalıyız”

Türkiye’nin yüksek büyümeyi devam ettirmesi için üretim teknolojilerini dışarıdan almaması gerekiyor. Bu cari açığı kapatmak için de çok önemli bir konu. Ülke olarak ileri teknoloji yatırımlarını çekemiyoruz. Bir ülkenin yabancı yatırımı çekmesi için iki şeyden biri gerekiyor. Ya emek ucuz olacak ya da nitelikli işgücü olacak. Türkiye ise bugüne kadar ucuz emek olduğu için yatırımları çekti. Ama artık bu tip yatırımlarda sektörler kar edemiyor. Burada kısa vadeli çözüm söz konusu değil. Entelektüel sermayemizi artırmamız gerekiyor. Üretim araçlarının imalatında Türkiye halen gerilerde bulunuyor. Büyük oranda ithal ediyoruz. Örneğin yılda 25 milyar dolar makine ve ekipman ithalatımıza karşın 10 milyar dolar ihracatımız var. Bu makinelerin üretimi için devletin ciddi desteği lazım.
Çin’in 1992 yılında makine ihracatı sadece 3 milyar dolardı. Bugün 270 milyar dolarlık makine ve ekipman ihracatı yapıyor. Türkiye en fazla sac işleme makinesi, kompresör ve inşaat makinelerinde ileriye gitmiş durumda. Bu alanlarda dünya liderliğine oynuyoruz. Yakında Sanayi Bakanı Nihat Ergün’le birlikte ‘Makine Üretim Strateji Belgesi’ni açıklayacağız. Burada yol haritası ortaya konulacak.

TÜM SEKTÖRLERE EŞİT AĞIRLIK

Geçmiş yıllarda bazı politikacılar ve girişimciler, tekstil ve konfeksiyon sanayilerinin artık miadının dolduğunu ve gözümüzü yeni sanayi alanlarına dikmemiz gerektiğini söylemişlerdi. Ancak son gelişmeler geleneksel sanayi dallarının önemini koruduğunu ve istihdam açısından önemli bir işlevi yerine getirdiklerini ortaya koydu.
Genel seçimden sonra görevi devralacak hükümetin bu tür görüşleri bir tarafa bırakarak teknolojik yoğunluğu hangi düzeyde olursa olsun tüm sektörlere eşit ağırlık vermesi reel ekonomiyi güçlendirecek. Tekstil sektörünün devam eden modernleşmesi için yeni önlemler alınırken teknik tekstil ve benzeri yeni açılımların da desteklenmesi katma değeri yükseltecek. Gıda sanayisinin dünya standartlarına uygun bir düzeye getirilmesi, tarımsal üretime yeni bir ivme kazandıracak.

İbrahim YETKİN / Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı
“Tarımda bölgesel liderlik üretim planlamasına bağlı”

Tarımda verimlilik için tarım işletmelerinin verimli olması lazım. Verimlilik artışı için işletmelerin büyüklüğü yeterli olmalı ve teknoloji kullanımı artmalı. Arazilerin bölünmüşlüğü verimlilik artışı önündeki en büyük engeli oluşturuyor. Toprak üzerinde üretim planlaması yapmamız gerekiyor.
Tohum ve ilaç kullanımında yol alınmış olsa da Türkiye henüz tüm tarımsal ürünlerde verimlilik artışına hazır değil. Türkiye’nin verimlilikte zayıf yönleri tespit edilerek gerekli çalışmalar yapılmalı, Ar-Ge’ye önem verilmeli.

Meyve-sebzede ilerleme sağlandı ve verimlilik arttı. Dünyanın en iyi seraları artık bizde. Pancar ekim alanlarında sağlanan iyileşme sayesinde verimlilik yükseldi.
Hububatta sertifikalı tohum kullanma oranı yüzde 50 seviyelerinde kaldı. Buğdayda iç tüketim ile üretim arasında makas daraldı. Örneğin 19 milyon ton tüketime karşılık 21 milyon ton üretimimiz var. Fakat buğdayda kalite sorunu aşılamadı. Doğu’da dekar başına verim, Trakya’dakinin yarısını aşamıyor. Sütte verimlilik artmış olsa da hayvancılıkta sorunlar devam ediyor. Sorunları aşmak için ıslah çalışmaları yapılmalı, damızlık sayısı artmalı.
Dünyada şu anda bir alt üst oluş yaşanıyor. Bu büyük oranda gıda üretimiyle ilgili bir durum... Dünyada ekim alanları daralıyor. Ülke olarak avantajımızı değerlendirebilirsek bölgemizde lider olabiliriz. Bu güce sahibiz.

GIDANIN ÖNEMİ

Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin son 10 yılda gösterdiği hızlı gelişme, temel ihtiyaç maddelerindeki arz ve talep dengesinde radikal değişiklikler ortaya çıkardı. Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Türkiye ve Endonezya gibi nüfusu kalabalık ülkelerde hayat standardının yükselmesi, gıda talebini istikrarlı bir şekilde artırdı. Aynı dönemde zengin ülkelerdeki gıda savurganlığı devam ettiği için bu maddelere yönelik arzın artan talebi karşılaması zorlaştı. Bu dengesizlik önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Gıda fiyatları arada bir gerilese de orta ve uzun vadede yükselişini sürdürecek.
Yeni hükümetin tarım sektöründe ve gıda sanayisinde hem verimliliğin hem de üretimin artışı için alacağı önlemler, ihracata bir artış ivmesi kazandırarak cari açığı azaltıcı bir etki yapacak. Bu sektörlerdeki atılım hem gelir dağılımını düzeltecek hem de köyden kente göçün hızını kesecek.

ENERJİ PLANLAMASI

Yeni ekonominin yaygınlaşması yeni teknikler, icatlar, uygulamalar ile dünyanın çehresini değiştirirken gıda, ham madde ve enerjide durum geçen yüzyılın ilk yarısına benzemeyi başladı. İki dünya savaşının da yapıldığı bu 50 yıllık dönemde olduğu gibi bugün de gıda ve doğal kaynaklar için giderek keskinleşen bir mücadele var. Bu mücadelede başrolü yine enerji oynuyor ve oynayacak. Bu nedenle 21’inci yüzyılın ikinci 10 yılında görev alacak hükümetler enerji planlamasına büyük önem vermek zorunda. Enerjide 2020 ve 2030 planlamasını sanki gelecek yıl için hazırlık yapıyormuş gibi bugünden hazırlamak ve yatırımlara başlamak şart. Gelecek yıllarda fosil yakıtlar ile yenilenebilir enerji kaynakları arasındaki dengenin çok iyi kurulması, sürdürülebilir büyümenin en stratejik faktörü olacak.


Hasan KÖKTAŞ / Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı
“20 yılda en az 350 milyar liralık enerji yatırımı yapılmalı”

Türkiye sahip olduğu kurulu güç ve talep itibarıyla Avrupa'da, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya'dan sonra 6’ıncı ülke. Yapılan hesaplamalar 2030 yılına gelindiğinde Türkiye'nin Avrupa'nın 3’üncü büyük elektrik pazarı haline geleceğini gösteriyor. Türkiye elektrik piyasası, Avrupa'nın en hızlı gelişen pazarı...
Türkiye ekonomisi kesintisiz olarak, 20 yıl boyunca her yıl yüzde 5 büyürse 886 milyar kilovat saat enerjiye ihtiyaç doğar. Yıllık ortalama büyüme yüzde 4.2 olursa 735 milyar kilovat saat enerji ihtiyacı olur. Aynı dönemde ekonomide yüzde 5 büyüme esas alındığında kişi başına yıllık 10 bin kilovat saat, yüzde 4.2’lik büyüme esas alındığında ise kişi başına yaklaşık 8 bin 400 kilovat saat civarında bir tüketim olur. Bu elektrik talebi ise farklı üretim kompozisyonlarıyla karşılanabilir. Bunlardan biri fosil yakıt ağırlıklı, diğeri ise yenilenebilir enerji yakıt ağırlıklı... 2030'da fosil yakıt ağırlıklı bir kompozisyon olması halinde, düşük büyüme ve düşük talep senaryosuna göre, 160 bin megavatlık, yenilenebilir enerji ağırlıklı bir kompozisyon olması halinde ise 185 bin megavatlık bir kurulu güce ihtiyaç var.
Yatırımların fosil yakıtlı olması durumunda 20 yıllık dönemde yaklaşık 350 milyar liralık yeni üretim tesisi yapılması gerekiyor. Yenilenebilir ağırlıklı bir üretim kompozisyonu oluşturulması halinde yatırım ihtiyacı 440 milyar lira düzeyine çıkacak.

NEDEN OLMASIN?

Cumhuriyetin 100’üncü yılı için belirlenen hedeflerin gerçekleşmesi ilk bakışta zor görünse de hızlı bir büyüme ivmesinin tam ortasında bulunan Türkiye, tüm zorlukları aşabilecek bir potansiyele sahip görünüyor. İktidarı, muhalefeti ve tüm kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla hedefe kilitlenen Türkiye, bir büyüme mucizesini pekala gerçekleştirebilir. Güney Kore’nin 80’li ve 90’lı yıllarda, Çin’in son 30 yılda, Hindistan’ın son 10 yılda ortaya koyduğu hızlı büyüme performansını biz de yakalayabiliriz. Osmanlı’nın ve Türkiye’nin 300 yıldır peşinde olduğu çağdaş uygarlığa ve refaha yetişme hedefine ulaşmak artık eskisi kadar uzaklarda değil.
Ekonominin yapısal bir değişimle hızlı büyümesi ve refah düzeyinin yükselmesi Türkiye’nin tüm sorunları tabii ki çözmeyecek. Ancak ekonominin sürdürülebilir bir şekilde büyümesi demokrasinin derinleştirilmesi, doğal varlıkların korunması ülkede barış ve huzurun sağlanması gibi temel hedeflere ulaşılmasını bir ölçüde kolaylaştırabilecek.


Prof. Dr. Durmuş DÜNDAR / Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı
“İçsel dinamikler büyümeyi hızlandırabilir”

Türkiye, 1946 ile 2006 yılları arasında Dünya Bankası, IMF ve OECD gibi kurumların etkisi ve dış dinamiklerin baskısıyla reformlarını yaptı, ekonomisini yapılandırdı. Günümüzde ise içsel dinamikler ve yerel girişimci dinamizmi devreye girmeye başladı. Bu içsel dinamizmi geliştirmenin çeşitli yolları mevcut. Türkiye son 10 yılda sağladığı büyümeyi içsel ve dışsal ekonomik faktörlerin olumluya dönmesiyle gerçekleştirdi. 2000 yılında 30 milyar dolar olan ihracat 2008 yılında 136 milyar dolarla zirve yaptı. Ekonominin içsel dinamizmini sürdürebilmesi, iç talebin yanı sıra ihracat için de ara malı ve ham madde üretiminin artırılmasını gerekli kılıyor. Bunun yöntemi ise yeni yatırımlarla üretimin artırılmasıdır. Sanayide kapasite kullanımında kriz öncesinin ivmesine dönülmesi bunun işareti olarak algılanmalı ve başta hayvancılık olmak üzere birçok sektör desteklenmeli. Bu bağlamda, 2011 yılı için 127 milyar dolarlık ihracat hedefi gerçekçi olduğu kadar gerekli de. İhracatçıların teknoloji ve verimlilikte batılı meslektaşlarını örnek almaları, yeni pazarlar ve inovasyon çalışmaları bu konudaki olumlu gelişmeler arasında sayılabilir.

Türkiye artan nüfusu ve ilerleyen yaşam kalitesiyle içsel dinamiklerde durağan bir yöne bakamaz. Her gün açılan, sayıları 320’yi aşan alışveriş merkezleriyle perakende sektörü 80 milyar dolarlık bir ciroya ulaşmış durumda.

Türkiye ekonomisinin içsel dinamizmini yaratan en önemli unsur 30 yaş altı insan kaynağıdır. Akıllıca eğitilen ve dünya teknolojilerini öğrenen genç nüfusun önü açıldığı takdirde büyüme başta olmak üzere ekonominin temel göstergelerindeki olumlu hava sürecek
http://www.patronlardunyasi.com

..Amerikan rüyası gümrüksüz bir 'tık'la kapınızda


Victoria's Secret, Marc Jacobs, Abercrombie gibi Amerikan markalarını ya da eBay ve Amazon ürünlerini kapınıza kadar teslim eden bir sistem var..

Tuğçe Altınsoy'un haberi/Para Dergisi

Victoria’s Secret, Marc Jacobs, Abercrombie gibi Amerikan markalarını ya da eBay ve Amazon ürünlerini kapınıza kadar teslim eden bir sistem var artık. Amerika’dan ucuza alışveriş imkanı sunan bu sistemin takipçileri hızla çoğalıyor...

ONLINE alışverişin sınırları Amerika’ya kadar uzandı. Artık Türkiye’de bulunmayan, farklı ve orijinal Amerikan markalarını tek ‘tık’la kapınıza kadar getirtmeniz mümkün. Cep telefonundan arabaya, giyim eşyasından aksesuara kadar geniş ürün seçenekleri sunan alışveriş siteleri, Amerikan fiyatlarıyla daha ucuz alışveriş ve ekonomik gönderim seçenekleri sunuyor.

Bu sistemi online alışveriş meraklılarına sunan firmaların oluşturduğu pazarın büyüklüğüyle ilgili henüz kesin rakamlar yok. Ancak Türkiye’de yaklaşık 35 milyon internet kullanıcısı olduğundan yola çıkılırsa pazarın büyük bir potansiyel taşıdığı bir gerçek.

Yine de sektör yetkilileri söz konusu hizmetten yararlanma oranının henüz düşük düzeyde olduğunu belirtmeden edemiyor. Bunun en önemli sebebiyse profesyonel yeterliliğe sahip firma sayısının az olması. Şimdilik Amerika’dan online alışveriş fırsatından yararlanan tüketici sayısının 80 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak hem bu sayı hem de pazar payı önümüzdeki dönemde hızla artacak gibi görünüyor. Dolayısıyla internet girişimcilerinin bu alana yatırım yapma üzerine kafa yormalarında fayda olabilir...

MYUSABAG.COM
Kurabiye bile gönderiyor

2008 yılında 300 bin doları aşan bir yatırımla kurulan MyUSABag, müşteri hizmetleri, pazarlama, kargo ve teknik bölümleri olmak üzere toplam 15 kişilik ekibe sahip. Vietnam, Nijerya gibi birkaç ülke dışında tüm dünyaya hizmet veren MyUSABag, kardeş şirketi NYBox ile birlikte pazarın yüzde 65’ine sahip. İki kardeş firmanın 17 binin üzerinde üyesi var. Bunların yaklaşık 11 bini ‘premium’ üye.

MyUSABag Kurucusu ve Genel Müdürü Fidan Özyurt, bu işin sermayeden ziyade düzenli ve aksaksız işleyen bir organizasyon gerektirdiğinin altını çiziyor. Özyurt, “Kendi alanında en iyi kargo firmalarıyla çalışmak, 7/24 tüm sorulara cevap vermek, siparişleri müşterilerin beğenilerine göre alıp adreslere ulaştırmak sadece parayla halledilebilecek bir uygulama değil” diyor.

MyUSABag’in en büyük avantajı, verdiği hizmet kalitesi. Bir de müşteride yarattığı güven... Ürünü teslim edene kadar müşteriye süreçle ilgili sürekli bilgi verdiklerini belirten Fidan Özyurt, işin başarısında üyelerin güvende hissetmelerinin önemine işaret ediyor.

Hava taşımacılığının güvenilir firmalarından Nex Worldwide Express ile ortak çalışan MyUSABag, üyelere paketleriyle ilgili takip numaralarını veriyor ve teslimat konusundaki endişeleri ortadan kaldırıyor. Yine paketlerin tek bir kutuda birleştirilerek maliyetleri düşürme opsiyonu ve iki ila altı iş gününde kapıya teslim fırsatları da sunuyor.

MyUSABag, bugünlerde yeni bir kampanya üzerinde çalışıyor. Buna göre yakın zaman içinde kargo fiyatlarında oldukça düşük oranlara ulaşılması hedefleniyor.

MyUSABag, en çok giyim, elektronik, kozmetik ve ilaç kategorilerinde kullanılıyor. Ancak firmanın sadece Amerika’da üretilen bir kurabiyeyi her ay sipariş eden bir üyesi de bulunuyor. Yine firma aracılığıyla ürün alıp satan üyeler de var. En çok rağbet gören markalar arasında ise Apple ürünlerinden iPad ve iPhone ile Abercrombie & Fitch, GAP, Victoria’s Secret yer alıyor.

Herhangi bir sorun oluşması durumunda 7/24 canlı ‘chat’ imkanı sunuyor. Bunun yanı sıra hem Amerika hem de Türkiye ofis numaralarından yetkililere ulaşma imkanı var. Hatta açık artırmayla ürün almak isteyen bazı üyelerin cep telefonlarından yetkililere ulaşarak talimat verdikleri de oluyor. MyUSABag müşterilerin ihtiyaçlarını çözmek için Viber ve Skype gibi teknolojik iletişim araçlarını da kullanıyor.

USSHOPEX.COM
En çok Apple siparişi veriliyor

Yaklaşık 150 bin dolarlık bir yatırım ve geliştirme bütçesiyle kurulan USshopex.com, Amerika’dan ucuza ve güvenilir alışveriş imkanı sunan firmalardan biri. 2011 yılının şubat ayında Amerika’da yaşayan Türk girişimci Mehmet Akyol tarafından kurulan alışveriş sitesi, beş kişilik bir kadroyla hizmet veriyor. Ancak firma, NYCITEX bünyesinde olduğu için ana firma çalışanlarından da destek alıyor.
USshopex’in temelinde ‘taşımacılık tecrübesi’ yatıyor. Bu sayede ekonomik taşıma ücretleri sunan firma, ürünlerin alınmasından istenilen adrese teslim edilmesine kadar geçen süreçte kesintisiz bir takip ve destek sağlıyor.

Firma ilk etapta en az yüzde 35 gibi bir pazar payı hedefliyor. Türkiye haricinde İtalya’dan Yunanistan’a, İsveç’ten Finlandiya’ya pek çok ülkeye hizmet veren USshopex’in üye sayısı 15 bin civarında. Bunların yüzde 25’i elit üyeliğe sahip.

USshopex aracılığıyla en çok Apple, Sony, Abercrombie, Victoria’s Secret, Guess, Ralph Lauren ve Marc Jacobs gibi markalar satın alınıyor. Üyeler ayrıca eBay ve Amazon’dan da alışveriş yapıyor.
2011 yılında Türkiye’deki üyelerin ‘Benim için al’ servisiyle toplamda birkaç 100 bin doların üzerinde alışveriş gerçekleştirdiğini söyleyen USshopex.com Kurucusu Mehmet Akyol, “Elbette tüm paket trafiği içerisinde bu rakam çok daha büyük” diyor.

Akyol, online alışverişte kullanıcıların en çok endişelendiren kredi kartı ve kişisel bilgilerin güvenliği konusuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Kullanıcılarımızın veri güvenliğini ön planda tutuyoruz. USshopex.com kullanıcıların dolaştığı her sayfada SSL sertifikasıyla kimlik doğrulaması ve sunucu ile bilgisayar arasında şifreli bir bağlantı sağlayarak yapılan işlemlerin başkaları tarafından izlenme ihtimalini ortadan kaldırıyor. Bununla birlikte kullanıcılara ait bilgiler sitenin veritabanında şifreli olarak saklanıyor.”

New York’tan adres veriyorlar

Amerika’dan yapılmak istenen alışverişlerde üyelerin bulunduğu ülkeye gönderim yapılmaması veya bu ülkeler için daha yüksek bir ücretlendirme belirlenmesi durumunda kullanıcılara gönderim adresi temin ediyor. Bunun için New York eyaletinde üyelere özel kapı numarası olan bir adres veriliyor.

Ücretlendirme sisteminde paketin ağırlığı önem taşıyor. New York adresine paket geldiğinde üyeye bilgilendirme amaçlı bir e-posta gönderiliyor. Üye, hesabına giriş yaparak gelen paketin detaylarını ve resmini görebiliyor. Posta kutusunu listelerken Türkiye adresine gönderilmesini istediği paketleri seçebiliyor. Ayrıca paketler tek bir kutuda birleştirilip maliyet düşürülebiliyor.

Bazı online alışveriş siteleri kullanıcının kredi kartında görünen adres ile verdiği posta adresinin aynı olmasını şart koşabiliyor. Bu durumda da ‘Benim için al’ servisi sunan firmalar, böylece ürünü belli bir hizmet komisyonu karşılığı üyenin yerine satın alıyor.

Üyelik sistemi nasıl çalışıyor?

Firmalar iki türlü üyelik seçeneği sunuyor. Bunlardan biri standart; diğeri ise ‘elit’ ya da ‘premium’ adı verilen, aylık belli bir miktar ödeme alınan bir üst üyelik modeli. Standart üyelerden üyelik ücreti alınmıyor. Ancak ‘kullandıkça öde’ olarak tanımlanabilecek bu model daha çok Amerika’dan yalnızca bir defa alışveriş yapacak ya da adına nadiren paket gelen kişiler için ideal.

Premium ya da elit üyeliği ise Amerika’dan daha sık alışveriş yapan, paketlerini daha hesaplı ücretlere teslim almak isteyenler tercih ediyor. Yine bu kişiler, Amerikan mağazasının kullanıcılara sunduğu indirim ve fırsatları an be an takip edebiliyor. Yanı sıra satın aldıkları ürünleri Amerika’da daha uzun süre depolama gibi avantajlardan yararlanıyor.

Premium ya da elit üyelik ücretleri firmalara göre farklılık gösteriyor. MyUSABag, premium üyelerinden her ay 15 dolar alıyor. Bunun karşılığında kargo fiyatlarını standart üyelere göre daha uygun sunuyor. Usshopex’te ise aylık 8 dolar ya da yıllık 78 dolar karşılığında ise elit üye olmak mümkün. Bu arada standart üyelikle premium üyelik arasında sonradan geçiş yapılabildiğini de belirtelim.
http://www.patronlardunyasi.com

.Robot askerler göreve hazır ...


''NÖBETÇİ'' silahlı kuvvetlerde göreve hazır...

Karakol’daki nöbetçilerin daha emniyetli bir noktadan çevreyi gözetlemesine ve ateşli saldırıya karşılık vermesine olanak sağlayan uzaktan komutalı gözetleme ve atış platformu "NÖBETÇİ" silahlı kuvvetlerde göreve hazır.

Yüksel Savunma Sistemleri A.Ş. (YSS) tarafından geliştirilen, nöbetçilere emniyetli bir yerde bulunmasına ve uzaktan komuta ederek hedefleri ateş altına almasına imkan tanıyan "Uzaktan Komutalı Gözetleme ve Atış Platformu - NÖBETÇİ" nöbeti devralmak için komut bekliyor.

Yüksel Savunma Sistemleri A.Ş Yönetim Kurulu Murahhas üyesi Hayri Esen, NÖBETÇİ konusunda A.A muhabirine ayrıntılı bilgi verdi.

Hayri Esen, 10-13 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da yapılan IDEF 2011 Savunma Sanayii Fuarında sergilenecek olan NÖBETÇİ’nin, hareketleri tespit eden, tespit edilmiş hedeflerin hepsini peş peşe ateş altına alabilecek bir yeteneğe sahip olduğunu, kablolu veya kablosuz olarak uzaktan yönetilebilen, öğretilmiş güzergahlarda kendi kendine gözetleme yapabilen, sis ve kar etkilerini belirli bir oranda filtrelediği görüntüleri işleyerek bir monitör üzerinde operatörün kullanımına sunan, TSK tarafından da denenen sistem gerçek bir NÖBETÇİ olduğunu vurguladı.

Esen, karakollarda Mehmetçik’in nöbet tutarken terörist baskınlarına hedef olduğu dikkate alındığında, NÖBETÇİ’nin karakol, kışla ve sınır güvenliği için öneminin tahmin edilebileceğini ifade etti.

ROBOT ASKER "NÖBETÇİ"NİN ÖZELLİKLERİ

Robot asker "NÖBETÇİ"nin özellikleri şöyle sıralanıyor: "Bir adet 7.62 mm PKMS makineli tüfek ile bir adet 7,62 mm AK-47 piyade tüfeği aynı anda monte edilebilen, kendi etrafında 350 derece dönebilen, termal kamera ve gündüz kamerası ile gözetleme yapabilen, hedefin mesafesini tespit eden, komutları ve verileri kablolu veya kablosuz (opsiyonel) olarak birbirine ileten gözetleme/atış birimi ile operatör kontrol biriminden oluşan, komuta çubuğu (grip) ile yönlendirilen ve ateş edilebilen, hareketli nesneleri belirleyerek alarm veren, seçilen hedefi namluları ile takip eden, tamamı milli olan mekatronik ve yazılım tabanlı aktif bir savunma ve gözetleme sistemi, Nöbetçileri daha güvenli bir bölgede konuşlandırarak nöbet tutmasını sağlamak ve baskın tipi terörist ateşinden korumak maksadıyla tasarlanmış, uzaktan bir "operatör kontrol birimi - OKB" vasıtasıyla komuta edilen, verilerin ve komutların kablolu veya kablosuz sistem platformuna aktarıldığı "uzaktan komutalı bir gözetleme ve atış sistemi.

Gözetleme ve atış birimi 350 derece yatay ve 75 derece dikey yöne hareket edebilen bir platform üzerine monte edilmiş biri makineli iki adet piyade tüfeği, biri termal ve diğeri elektro-optik olmak üzere iki adet kamera bulunan bir platform.

Şebeke elektriği ile beslenmekle birlikte esnek yapıda bir güç ünitesi ile destekleniyor. Birlik deposunda bulunan herhangi iki silah (PKMS ve AK-47 ikilisi veya MG-3 ve G-3 ikilisi gibi) aynı anda monte edilebiliyor.

Operasyon sırasında makineli tüfekte bir sorun meydana geldiği takdirde ikinci silaha bir seçici buton ile geçerek operasyona devam ediyor. Elektronik Kontrol Ünitesi ayrı bir çanta içinde bulunduğundan arıza durumunda yedek Elektronik Kontrol Ünitesi ünite ile değiştirilerek, böylece zor bölgelerde teknisyen onarımı ihtiyacı göstermeden fonksiyonlarını sürdürüyor.

Bir komuta çubuğu (grip) kullanarak komuta edilen sistem araziyi öğretilmiş rotalarda gözetliyor; örneğin önemli arazi arızalarında istenilen bölgeleri yakın planda büyüterek izliyor. Görüntü işleme yazılımı sayesinde arazideki her türlü hareketi algılıyor. Hareketi hedef olarak tanımlandığında otomatik konumda ise takip durumuna geçiyor. Rüzgar, vb. nedenlerle oluşan hareketlenmeleri süzerek yanlış alarma neden olmuyor. Tüm bu tespitlerde anında alarm vererek birliğini uyarıyor.

Hedefin menzilini ölçüyor. Gerektiğinde operatör tarafından komuta çubuğundaki tetik kullanılarak ateş açılıyor. Atış esnasında harcadığı mermileri sayarak mühimmat kutusunda kalan miktarı anında operatöre bildiriyor. Otomatik nişangah düzeltmesi ve meteorolojik ölçüm istasyonu gibi opsiyonel özellikleri de var."

DÜNYADAKİ BENZERLERİNE GÖRE DAHA AVANTAJLI

Dünyadaki benzer örneklerinin tamamı araç üstü silah platformu olarak sergilenen NÖBETÇİ, yer istasyonu olarak şimdiye kadar yapılmış en ciddi platform olarak tanımlanıyor.

Tamamen Türkiye’ye özgü ve özellikle terörize edilmiş bölgelerde kullanılmak üzere tasarlanmış. Çok basit ve neredeyse eğitim gerektirmeden,sadece kullanım kılavuzu ile operatif hale getirilebilen bir sistem.

İkinci silah, makineli tüfek atışı anında silaha veya mühimmata bağlı herhangi bir nedenden ötürü bir problem yaşandığında, bir buton ile ikinci silaha geçmek ve başarıdan faydalanma ilkesini bir süre daha kesintisiz devam ettirmek için düşünülmüş. Kullanılacak silah cinsine göre değişen mekanik adaptörü sayesinde, sadece birkaç vidanın gevşetilmesi ve sıkılmasıyla silahların cinsinin değiştirilebildiği bir silah beşiği var. Silahların kolay değiştirilebilir olmasının yanı sıra herhangi bir silah cinsine angaje olmaması, envanterde bulunan 7,62 mm çapında herhangi iki silahı monte edebilme imkânı onu diğerlerinden farklı kılıyor.

Kabalaştırılmış mekanik yapısı ve son derece kolay arayüzü sayesinde daha geniş bir eğitim seviyesi seçenek yelpazesinden operatör temin etmek mümkün.

Sabit komuta çubuğu, üzerindeki butonlarla sistemi yatay ve dikey yönde hareket ettiren hassas yönlendirme, görüntü yakınlaştırma ve uzaklaştırma, atış tetiklemesi gibi fonksiyonlar barındırıyor.

Elektronik Kontrol Ünitesi, içinde tüm verilerin işlendiği, sisteme sadece bir kablo ile bağlı bağımsız bir çanta. Elektronik Kontrol Ünitesi aslında sistemin kalbi. NÖBETÇİ’nin ana gövdesine gömülü olmadığından, öngörülmemesine rağmen bir arıza durumunda sistemin fonksiyon dışı kalması mümkün değil.

Karakolların genellikle ulaşımın kolay olmadığı bölgelerde konuşlu olduğu düşünüldüğünde, arıza olasılığı için karakolda o derece eğitimli bir teknisyen bulundurulması çok zor. Bu durumda NÖBETÇİ’nin modüler yapısı işi kolaylaştırıyor. Depoda yedek Elektronik Kontrol Ünitesi bulundurulduğu takdirde değişimin hemen tamamlanıp, arızalı modülün onarım kademesine gönderilmesi ile sorun çözülüyor. Elektrik beslemesinde bir sorun olduğunda, ihtiyaca göre kapasitesi belirlenebilen güç ünitesi devreye giriyor.

NÖBETÇİ’nin görev yapması istenen açıların dışına çıkmasının istenmediği durumlarda operatör tarafından sisteme yönelme bilgileri verilerek platformun o sınıra geldiğinde durması sağlanıyor. Bu hem yazılımsal, hem de mekanik kilitleme ile sağlanabiliyor. Ayrıca üzerine açılan ateşe karşı korunması gerekli olan kamera kutusu, mühimmat kutusu, motor kabini gibi kısımların mermi mukavemeti de istenen özelliklerde tasarlanmış.

Tamamen otomatik çalışabilen NÖBETÇİ, elle komuta edilirken de hareket tespit özelliklerine sahip bulunuyor.

Harekat alanında önceden belirlenmiş rotalarda otomatik olarak gözetleme yapabilen, kablolu komuta edilebileceği gibi kablosuz olarak da karşılıklı görüntü ve komut verileri taşıyabilen, alınan görüntüleri işleyerek bir monitörden operatöre sunan Nöbetçi, sis, kar gibi tüm olumsuz hava koşullarını filtreleyen yazılımı ile gerçek bir nöbetçi görevi görecek.

Karakollarda nöbet tutan askerlerin terörist baskınlarında her zaman ilk atışa hedef olduğu göz önünde bulundurulduğunda Nöbetçi, karakol ve kışla savunmasında hayati bir rol oynayacak.

"YAK" VE "D-YAK" DA GÖREVE HAZIR

Know-how’ı tamamen milli olan NÖBETÇİ’den başka 12,7 mm.lik makineli tüfek monteli, stabilizasyon yeteneği ilave edilmiş olan ve muharebe araçlarının üzerine monte edilebilen "YAK" ile hücumbot gibi deniz platformlarına monte edilen "D-YAK" sistemleri yine Yüksel Savunma Sistemleri A.Ş. tarafından üretildi.

Türkiye’nin, "Uzaktan Komutalı Gözetleme ve Silah Platformu Üreticisi" olan Yüksel Savunma Sistemleri A.Ş. geliştirdiği YAK ve D-YAK ile dünyanın sayılı silah kulesi üreticilerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor. Söz konusu sistemler yeni üretilen kara ve deniz platformlarına monte edilebildiği gibi, modernizasyon projeleri kapsamında envanterde bulunan platformlara da tatbik edilebiliyor.

YSS, "YAT" İLE GÖZETLEMEDE DEVRİM YARATMAYA HAZIRLANIYOR

YSS, diğer yandan IDEF;11 fuarında ilk defa tanıtacağı, Yüksel Algılama ve Takip Sistemi (YAT) adını verdiği yeni projesiyle savunma sanayinde gözetleme sistemleri alanında da devrim yapacak. Kışla/sınır güvenliği konusunda yepyeni bir soluk olarak tanımlanabilen YAT, askerlere gözetleme teknolojileri alanında esaslı bir yenilik sunuyor.
http://www.patronlardunyasi.com/habe

..BANKALARDAN YENİ TUZAK...


Faiz gelirleri azalan bankalar, müşterilerine verdikleri her hizmeti ayrı ücretlendirmeye başladı

Artık para bozduran ve gişeden dekont isteyen müşteriden bile para alınıyor. Bankaların havale, EFT ve komisyon başta olmak üzere vatandaşa sundukları hizmetlerin karşılığında talep ettikleri birbirinden ilginç ücretler "Deli Dumrul" vergilerine dönüştü.

Bankalar şubeye girenmüşteriye de girmeyen müşteriye de çeşitli isimler altında ilginç faturalar çıkarıyor. Şubeden yapılan işlemlerde dekont istemek bile ayrı para. Ücret ve komisyonların bir kısmı bankadaki hesaptan kesildiği için çoğu vatandaş ödediği paradan dahi haberdar olamıyor. Bankalar ücret ve komisyonlar sayesinde geçen yıl 10,7milyar lira gelir elde etti.

BDDK 'TEST'İ YAYINLADI

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Türkiye'deki tümbankalardan bankacılık ürün ve hizmet ücretlerini toplayıp yayınlamaya başladı. Halen test amaçlı yayınlanan veriler 30 Haziran'a kadar BDDK'nın internet sitesinde test amaçlı yer alacak. BDDK bankalardan gelen verileri benzer bir formata oturtarak vatandaşı bilgilendirmeye çalışıyor. Ancak, siteyi inceleyerek en ucuz hizmeti sunan bankayı bulmak son derece zor. Çünkü bankaların hizmet tanımlaması bile birbirinden farklı isimlerle ifade ediliyor. Bankaların vatandaştan aldığı ücret ve komisyonlardan bazıları şöyle:

PARA TÜMLETME 10 TL

* TL para bozdurma ya da tümletme 10 TL,mektup yazdırma 15 TL,

* Gişeden fatura ödeme 1 ila 8 TL, kredi kartı ücreti 0 ila 150 TL, gecikme bildirimi 2 TL.

* Otomatik kredi kartı ödeme 30 kuruş ila 1 TL, hesap işletim ücreti 4 ila 15 TL

* Kredide vade değişikliği işletimücreti 500 TL, ihtiyaç kredisi esnek ödeme sistemine geçme 25 TL, Hesap bakımı 1.5 TL

* Ödemesiz dönemopsiyon koruyucu 50 TL, istihbarat ücreti 10 TL,

* Vadesiz hesap açma 5,5 TL, hesap bakımücreti 1.5 TL, sıfır bakiyeli hesap açma 10 TL, şube ekranından ekstre yazdırma 1.5 TL.

MASRAFLARI AÇIKLAMAK ZORUNLU

BDDK, 6 Ocak 2011 tarihinde yayınladığı genelgeyle bankaların gelen ücret ve komisyon tarifelerini sitesinden yayınlama kararı aldı. BDDK'nın yayınladığı liste içerisinde; para aktarma, bireysel krediler, kredi kartları ve banka kartları, mevduat hesapları, ATM kullanımı, kiralık kasa ücretleri, menkul kıymet işlemleri, çekler ve senetler ile diğer işlemler karşılığı tahsil ettikleri masraf, ücret, komisyon gibi her türlü faiz dışı unsur ve yasal kesintinin yanı sıra bazı bankacılık ürünleri için uygulanan özel faiz oranları bilgileri yer alıyor.
http://www.patronlardunyasi.com/haber

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Üretimde dünya devi oluyoruz


Ortadoğu'daki isyanlar Türkiye'yi altının başkenti yaptı. Suriye'de para birimlerinin ve ülkedeki diğer yatırım araçlarının değer kaybedeceğine inanan halk, Gaziantep ve Hatay'dan rekor altın satın aldı, birçoğu altınları Türk kuyumcuların kasasına emanet etti

Suriye'deki isyan Gaziantep ve Hatay'ı altına boğdu. Siyasal karışıklık nedeniyle ulusal para birimlerinin ve diğer yatırım araçlarının değer kaybedeceğinden endişe eden Suriyeliler, birikimlerini Türkiye'ye yönlendirmeye başladı. Bu süreçte en fazla tercih ettikleri yatırım aracı ise altın oldu. Gaziantep ve Hatay Kuyumcular Odası verilerine göre Suriyeliler son iki ayda 300 kilonun üzerinde altın satın aldılar. Suriye'deki güvenlik endişesi nedeniyle bu altınların büyük bir kısmı Türk kuyumcularının kasalarında muhafaza ediliyor. Bu konudaki kayıt dışı veriler ise iddialara göre çok daha yüksek boyutlarda. Altın ve para piyasaları uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk'e göre son aylarda Türkiye'nin altın ithalatının katlanarak artmasının sebepleri arsasında da Ortadoğu'daki isyanların büyük etkisi var. Ekonomik ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle birikimlerini altına çeviren Ortadoğu halkı tasarımı ve kalitesi nedeniyle Türkiye'de üretilen altını tercih ediyor.

İTHALAT YASAĞI 2010'DA KALKTI
Suriye değerli maden ve mücevherat ithalatına yönelik uyguladığı yasağı 2010'da kaldırarak önemli bir ticaret zemini hazırladı. Suriye'de yaşanan son olaylarla bu ticaret zirve yaptı. Gaziantepli kuyumcular siyasal karışıklık nedeniyle halkın birikimlerini altına çevirdiğini belirtiyor. İsyan artınca bu birikimler Türkiye'de bulunan akrabalara veya güvenilir kuyumculara transfer edildi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Değerli Metaller ve Mücevher Ticareti Sektör Temsilcisi Murat Karteper'e göre altının son aylardaki hızlı yükselişinin arkasında da Ortadoğu ülkelerinde yaşanan siyasi istikrarsızlık yatıyor. BU yüzden de ons fiyatı her geçen gün artıyor.

Üretimde dünya devi oluyoruz
ALTIN Madencileri Derneği verilerine göre Türkiye'de yastık altında yaklaşık 5 bin ton altın bulunuyor. 2010'da toplam 17 ton altın çıkarıldı. Türkiye'de altın madenciliğinin başladığı 2001'den bugüne kadar üretilen altın miktarı ise 82.1 tona ulaştı.

İran ambargoyu altın ile deliyor
TÜRKİYE'DE altın trafiğini sadece isyanlar değil İran'a uygulanan ambargo da artırıyor. Bankalar aracılığıyla gerçekleşemeyen ticaret, kuyumcu ve döviz büroları ile gerçekleşiyor. İranlı işadamları Eminönü'nde anlaşmalı bir döviz bürosu buluyor, nüfus cüzdanı ile bu bürolara gidip ödemesini peşin alıyor.

Altın fiyatları rekor kırıyor
ALTIN fiyatları yılbaşından bu yana rekor üstüne rekor kırıyor. Yeni bir rekor 2 Mayıs Salı günü kırıldı. Uluslararası Altın Piyasası'nda altının ons fiyatı, 1.576 Amerikan dolarına çıkarak, yeni bir rekor kırdı. Öte yandan Türkiye'de çeyrek altının fiyatı da 125 TL'yi aştı.

http://www.sabah.com.tr/Ekonomi

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Otomobil ithalatı ilk üç ayda yüzde 97 arttı


Ocak-Mart döneminde binek otomobil ithalatı geçen yıla göre yüzde 96.9 oranında artarak 1 milyar 889 milyon doları aştı.

2011 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’nin petrol ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 48.5 artışla 5 milyar 964 milyon dolar oldu. Türkiye’nin doğalgaz ithalatı ise bu dönemde yüzde 34.8 artışla 4 milyar 871 milyon dolara yükseldi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ihracatın yüzde 21 artışla 21 milyar 468 milyon doları aştığı, ithalatın ise yüzde 45.6 artarak 56 milyar 63 milyon dolara çıktığı 2011 yılının ilk çeyreğinde yatırım malları ithalatı yüzde 51.2 oranında artışla 8 milyar 204 milyon dolara, hammadde ithalatı yüzde 44.6 artışla 40 milyar 259 milyon dolara yükseldi.

Tüketim malları ithalatı ise bu dönemde yüzde 43 artışla 7 milyar 259 milyon doların üzerine çıktı. Yılın ilk üç ayında Türkiye’nin petrol ve petrol ürünleri faturası geçen yılın aynı dönemine göre 48.5 artarak 4 milyar 16 milyon dolardan 5 milyar 964 milyon dolara yükseldi. Anılan dönemde Türkiye’nin doğalgaz ve mamul gaz ithalatına ödediği fatura geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34.8 artışla 3 milyar 14 milyon dolardan 4 milyar 871 milyon dolar seviyesine ulaştı.

METAL CEVHERİ VE HURDA İTHALATINA 2.5 MİLYAR DOLAR HARCANDI

Metal cevheri, döküntüler ve hurdalar ithalatı bu yılın Ocak-Mart döneminde yüzde 73.1 artarak 2 milyar 467 milyon dolar oldu. Geçen yıl anılan dönemde metal cevheri, döküntüler ve hurdaların ithalatına Türkiye 1 milyar 425 milyon dolar harcamıştı. Yılın ilk çeyreğinde demir ve çelik ithalatı yüzde 26.2 artarak, 2 milyar 883 milyon dolara yükseldi. Bu dönemde demir ihtiva etmeyen madenler ithalatı yüzde 52.2 artışla 2 milyar 71 milyon dolar, elektrik makinaları aksam parçaları yüzde 20.4 artışla 2 milyar 300 milyon dolara, büro makineleri ithalatı yüzde 22.9 artışla 833 milyon dolara ulaştı.

Dayanıklı tüketim malları ithalatı bu dönemde yüzde 35.2 arttı. Geçen yıl Ocak-Mart döneminde 760 milyon dolarlık dayanıklı tüketim malı ithal eden Türkiye, bu yıl anılan dönemde 1 milyar 27 milyon dolar düzeyinde ithalat gerçekleştirdi. Bu dönemde yarı dayanıklı tüketim malı ithalatı yüzde 38.6 artışla 1 milyar 645 milyon doları aştı.

BİNEK OTOMOBİL İTHALATI YÜZDE 97 ARTTI

Ocak-Mart döneminde binek otomobil ithalatı geçen yıla göre yüzde 96.9 oranında artarak 1 milyar 889 milyon doları aştı. Motorlu kara taşıtları ithalatının yüzde 71.9 artarak 3 milyar 874 milyon dolara yükseldiği dönemde, elektrik makineleri aksam ve parçaları ithalatı yüzde 20.4 artışla 2 milyar 300 milyon dolar, diğer genel endüstri makine aksamları yüzde 35.2 artarak 2 milyar 2 milyon dolar oldu. Yılın ilk üç ayında güç üreten makineler ve araçlar ithalatı ise yüzde 6 artışla 1 milyar 607 milyon dolara yükseldi.

ET VE ET ÜRÜNLERİ İTHALATI 232.5 MİLYON DOLARA ULAŞTI

Yılın ilk üç ayında canlı hayvan, et ve et ürünleri ithalatı katlanarak arttı. Geçen yıl ilk çeyrekte 17.5 milyon dolarlık canlı hayvan ithalatı gerçekleştiren Türkiye, bu yılın ilk çeyreğinde 232.5 milyon dolarlık ithalat yaptı. Et ve et ürünleri ithalatı ise geçen yılki 645 bin dolarlık seviyesinden 218 milyon dolara yükseldi. İşlenmemiş kösele, deri ve kürk ithalatının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 207.7 artışla 113 milyon dolara ulaştığı dönemde, hayvansal sıvı ve katı yağların ithalatı yüzde 80 artışla 41 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.
http://www.patronlardunyasi.com/haber