30 Nisan 2011 Cumartesi

'Çakma' çetesi dünya yıldızını transfer etmiş!


Kapalıçarşı'da çökertilen taklit çetesinin sattığı ürünleri, Louis Vuitton'un çanta ustası Yorgo Anastiadis'e yaptırdığı iddia edildi.

Kapalıçarşı daki aramalarda bir dükkanın içerisinden gizli bir kapıyla alt kattaki gizli bir bölmeye inildiği tespit edildi. Bölmede yapılan aramalarda sosyeteye 5 ile 50 bin dolar arasında satılan binlerce taklit saat ele geçirildi.

Kapalıçarşı’da lüks markalara ait çanta, saat ve aksesuarların taklidini üretip piyasaya süren çeteye ilişkin yürütülen teknik takibe ‘ilginç’ bir isim takıldı.

Çete elemanlarının telefonlarını 8 ay boyunca dinleyen İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, Louis Vuitton’un baş çanta ustası Yorgo Anastiadis’in taklit ürün satın alan sosyetenin ünlü isimleri ile telefon görüşmelerini tespit etti.

İddiaya göre taklit ürünleri üretmek için Anastiadis’i transfer eden çetenin Anastiadis sayesinde 10 bin dolarlık Fransız marka çantaların taklidini üretip, İstanbul sosyetesine tanesi bin 500 dolardan sattığı belirlendi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Anastiadis, ifadesi alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Erşan Yılmaz’ın talimatı ile 8 aydır teknik takibe alınan taklit ürün çetesi, geçen günlerde 137 noktaya yapılan baskınlarla çökertildi. Operasyon kapsamında 74 kişi gözaltına alınırken, çete liderlerinin evlerinde yapılan aramalarda 3 milyon TL para ile 2 milyon TL değerinde senet ele geçirildi. Yapılan takipler sırasında şebeke elemanlarının, organize bir şekilde örgütlendikleri belirlendi.

Interpol de devreye girdi

Şebekenin çökertilmesi için yapılan takipler sırasında, bir müşterinin Louis Vuitton’un baş çanta ustası Yorgo Anastiadis’i aradığı tespit edildi. Çete elemanlarının telefonlarını dinleyen emniyet güçleri, Türkiye jet sosyetesinin en ünlü isimlerinden birinin Anastiadis’in yaptığı taklit çantayı çok beğendiğini dile getiren bir şahsın, “Chanel marka çantayı A. hanım çok beğendi. İç astarı bile çok güzel olmuş. Teşekkür ederiz” dediğini belirledi.

Liderliğini, Muhammet A. ve Günaydın D.’nin yaptığı iddia edilen şebekenin marka taklidinden kazandıkları paraları tefeci olarak işlettikleri belirlendi. Çete soruşturması kapsamında İstanbul’da görevli bir cumhuriyet savcısı, 3 adliye memuru ile 10 polis memuru hakkında da yasal işlem başlatıldı.

Şebekenin sadece taklit ürün ve tefecilik yapmadıkları, yurtdışından kaçak elektronik eşya da getirdikleri tespit edildi. Örgüt adına İsviçre’de faaliyet gösteren Z.H.’nin İsviçre’den aldığı Apple ve Nokia marka elektronik cihazları İstanbul’a kaçak yollardan soktuğu belirlenirken, Z.H.’nin yakalanması için Interpol aracılığıyla arama kararı çıkartıldı.
http://www.patronlardunyasi.com/haber
Salih Aydın/Radikal

E-tüccara 'elma' darbesi


iPad 2 öğlene kadar bitti. Apple'ın düşük fiyat politikası, internetten satış yapan e-ticaret sitelerini vurdu. Aradaki fark 500 TL'yi buluyor.

Türkiye’de dün satışa çıkan iPad 2, altı saatte tükendi. Yoğun ilginin en önemli nedeni, ilk nesil cihaza kıyasla beklentilerin hayli altında satış fiyatı açıklanması.

Apple’ın fiyattaki bu ‘ince’ taktiği, iPad 2’yi almak için sabredenleri bir hayli memnun ederken, en büyük darbeyi iki ay önceden yeni nesil cihazı satışa çıkaran e-ticaret sitelerine indirdi. Türkiye’nin teknoloji ürünlerini ucuza satmasıyla meşhur büyük e-ticaret siteleri, iPad 2’yi minimum 2 bin 100 liradan satıyordu. Apple’ın fiyatıyla aradaki fark 500 lirayı buluyor.

Apple’ın Türkiye distiribütörü Bilkom’un internet sitesi dün yoğunluk nedeniyle kilitlendi. Bayiler ise yoğun talep karşısında telefon hatlarını meşgule almak zorunda kaldı. Mağazalar henüz açılmadan kuyruklar oluşturan iPad 2’de en çok çabuk tükenen model ise 3G bağlantısına sahip 64 GB olanlardı.

Türkiye’de ilk iPad 2’ye sahip olanlardan Emre Ersoy, arkadaşları aracılığıyla ABD’de ürünü aradığını, ancak bulamadığını ifade etti. Ersoy, “Türkiye’ye hızlı geldi. Bence en önemlisi fiyatın uygun olmasıydı. Amerika’daki arkadaşlarıma ilk çıktığı tarihten itibaren almalarını söyledim. Ancak sıra olduğu için alamamıştım. Türkiye’ye geldiği ilk günde 1 saat bekleyip, cihaza sahip oldum” diye konuştu.

ABD’de yok, Türkiye’de var

Amerika’da saatlerce bekleyip alamadığını anlatan Sibel Emre ise “Şimdi iki adet iPad alıyorum. Hatta bir tanesini Amerika’daki arkadaşıma yollayacağım. Türkiye’ye hızlı gelmesi ve fiyatların uygun olması gerçekten iyi oldu” dedi. iPad 2’yi Dubai’den almak için çok çabaladığını belirten Atakan Bozkır da yurtdışının Türkiye’ye göre daha pahalı olduğunu, fiyatların Dubai’de 2600 TL’ye kadar çıktığını söyledi.

Türkiye’de 6 saatte bitti

Apple’ın Türkiye distiribütörü Bilkom Pazarlama İletişimin Yöneticisi Ayça Ulutaş, gelen iPad 2’lerin 6 saat içerisinde tükendiğini söyledi. Kendilerinin bu fiyatlardan dolayı yoğun ilgiyi beklediklerini ancak bu kadarını tahmin etmediklerini belirten Ulutaş, “iPad 2’ler akşamı görmeyecek diye düşünüyorduk. Öğlenden sonrasını görmedi. Saat 10’da açılan satış noktaları 6 saat içerisinde bütün iPad 2’leri sattı” dedi.

Kılıfa büyük ilgi

iPad 2 için hasta yatağından kalkan Steve Jobs’un özellikle üzerinde durduğu konulardan biri olan özel kılıf ise hedefine ulaşmış görünüyor. Nitekim mağazalarda iPad 2 alanlar 108 ile 160 lira arasında değişen fiyatlardan satılan renkli kılıflara da yoğun ilgi gösterdi. Çoğu kişi tek kılıf almak yerine beğendiği renklerden koleksiyon yaptı.
http://www.patronlardunyasi.com/haber

TÜSİAD'dan Merkez Bnakası Başkanı'na uyarı


TÜSİAD Ümit Boyner, ''Her ne kadar, Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı'nın açıklamalarına dikkat çekti

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''Her ne kadar, Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı, aşırı ısınma konusunda güçlü işaretler olmadığını, TÜSİAD CEO Anketi'ne katılan CEO'larımız aşırı ısınma olmadığını veya soğutmaya gerek olmadığını ifade etseler de cari açığın güncel önemi, ısınma konusu üzerinde hepimizin düşünmesi gerektiğini gösteriyor'' dedi.

Boyner, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen 2011 yılı ''CEO Forumu'nun ilk toplantısında yaptığı konuşmada, başta ABD olmak üzere, gelişmiş ekonomilerden dünyaya yayılan küresel finansal krizin yansımalarının halen devam ettiğini söyledi.

Türkiye dahil, maliye politikası için yeterli alana sahip gelişen ülkelerde, mali teşviklerin yardımıyla krizden çıkışın hızlı gerçekleştiğini anlatan Boyner, ''Gelişmiş ekonomiler ise, halen klasik olmayan genişlemeci para politikalarıyla toparlanma sürecini yürütmeye çalışıyorlar. Maliye politikaları yoluyla krizi yönetmeyi başaran birçok, Türkiye gibi, gelişen piyasa ekonomisinde, toparlanma oldukça güçlü ve kalıcı gibi görünüyor'' dedi.

Geçen hafta, kriz kahini olarak ünlenen Roubini'nin İstanbul'da söylediği gibi, büyüme konusunda müzik top 5, top 10 gibi listeler yapıldığını, ancak esasen bu konuyu biraz fazla neşelenmeyle almayıp risk algısı açısından bazı sorunların beraberinde geldiğini de görmek gerektiğini ifade eden Ümit Boyner, ''Kamu maliyesi alanında görece olarak rahat olup, hızlı büyüyen gelişen piyasa ekonomilerinde, istihdam açısından ulaşılan düzey yetersiz. Bu da, kimi ekonomilerde kredi patlaması, aşırı ısınma ve enflasyon gibi sorunları beraberinde getiriyor. Kimilerinde ise enflasyonun yerine veya yanına cari açığın eklenmesi gibi sıkıntılı bir durum da yaratıyor'' diye konuştu.

''TÜRKİYE KRİZİ YÖNETMEDE POZİTİF BİR AYRIŞMA GÖSTERDİ''

Bugünkü verilerin, Türkiye'nin krizi yönetmede pozitif bir ayrışma gösterdiğini ortaya koyduğunu söyleyen Ümit Boyner, şunları kaydetti:

''Ancak, aynı zamanda, bizim de bu süreçte olumlu yönde farklılaşan ekonomilerin, tıpkı Türkiye gibi işsizlik sorununun yanı sıra, enflasyon ve cari açık tehditleriyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Her ne kadar, Merkez Bankası Başkanımız Sayın Erdem Başçı, aşırı ısınma konusunda güçlü işaretler olmadığını, TÜSİAD CEO Anketi'ne katılan CEO'larımız ise aşırı ısınma olmadığını veya soğutmaya gerek olmadığını ifade etseler de, cari açığın güncel önemi, ısınma konusu üzerinde hepimizin düşünmesi gerektiğini de gösteriyor.''

Burada, maliye politikalarının, kamu maliyesinde kalıcı bir bozulma yaratmaması koşulunun çok aşikar olduğuna işaret eden Ümit Boyner, ''Türkiye'nin bu noktada, özellikle 2002 kamu disiplinine gösterdiği özen, bizlerin bir Yunanistan, İspanya, Portekiz, hatta bir ABD ve Japonya tecrübesi yaşamamamızı sağladı. O açıdan maliye politikalarının sürdürülmesi çok önemli bir başarıdır'' diye konuştu.
Toplantıya, Tayfun Bayazıt, Cansen Başaran, Mehmet Ali Aydınlar, Ziya Akkurt, Levent Çakıroğlu, Agah Uğur, Aslı Karadeniz, Dilek Yardım, Kaan Terzioğlu, Ertürk Değer, Ahmet Eren, Erkut Yücaoğlu, Ömer Aras'ın da aralarında bulunduğu 40'a yakın CEO katıldı
http://www.patronlardunyasi.com/haber

TÜSİAD CEO'ları Bakan Şimşek'ten ne talep etti?


Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Şimşek, ''CEO'lar sizden ne talep etti?'' şeklindeki soruya, ..

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı Kanal İstanbul projesinin ''çılgın proje'' maliyenin vergi gelirlerini artıracak bir proje olduğunu söyledi.
Şimşek, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen 2011 yılı ''CEO Forumu''nun basına kapalı olarak gerçekleştirilen soru-cevap kısmının ardından yaptığı açıklamada, toplantının kendi açısından da verimli geçtiğini, hem Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri hem de yapmayı düşündükleri temel birtakım reform alanlarını beraber değerlendirme imkanı olduğunu söyledi.
Soru cevap kısmında mikro reformların ön plana çıktığını ifade eden Şimşek, bunu reform programının genişletilmesi kapsamında çok önemli bir alan olarak gördüğünü vurguladı.
Şimşek, ''Biz iş alemi ile zaten yakın ve güzel bir diyalog içindeyiz. İş alemi Türkiye'de sahada dünya ile rekabet etmek zorunda kalan gerçek aktör. Biz de politika yapıcıları olarak mümkün olduğunca onların önünü açmak için yoğun bir çaba içindeyiz'' dedi.

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Şimşek, ''CEO'lar sizden ne talep etti?'' şeklindeki soruya, ''Sektörel bazda mikro düzeyde bazı adımlar atılırsa Türkiye'nin rekabet gücünün ne kadar artacağı konusunda güzel müzakere ortamı oluştu. Sektörün bir an önce daha çok liberalleşmesi, daha çok rekabete açılması hususu gündeme geldi. İkinci husus Maliye Bakanlığı ayağında mevzuatın basitleştirilmesi, Maliye Bakanlığı uygulamalarının sadeleştirilmesi... Bu konuda zaten çok önemli adımlar attığımızı ama önerilere de açık olduğumuz ifade ettim'' dedi.

Bakan Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı ''çılgın proje'' ye ilişkin olarak da şunları kaydetti:

''Çılgın Proje hakikaten İstanbul ekonomisi, Türkiye ekonomisine büyük katkılarda bulunacak bir proje. Bu proje henüz fikir aşamasında, önümüzdeki dönemde bunun özel sektör dinamizmi ile gerçekleştirilmesi gündemde. Dolayısıyla Maliye Bakanlığı olarak bu projeye manevi desteği bu aşamada güçlü bir şeklide veriyoruz. Türkiye ekonomisi açısından, İstanbul açısından çok önemli bir proje. Maliyenin vergi gelirlerini artıracak bir proje. Türkiye'nin ulaştırma altyapısı açısından, turizm açısından, inşaat sektörü açısından en önemlisi Türkiye'nin kalbi, ticaretin kalbi olan İstanbul açısından çok önemli proje. O anlamda biz de heyecanlıyız. Ama şu aşamada zaten Maliye Bakanlığı'ndan bir kaynak gündemde değil.''

VERGİ BARIŞI

Mehmet Şimşek, vergi indirimlerine ilişkin ise bir çok alanda vergi indirdiklerini belirterek, ''Manevra alanı arttıkça, özellikle istihdam üzerindeki yükler, bazı sektörlerin gelişmesini sınırlayan vergiler konusunda yoğunlaşacağız. Ama bunun bir sıralaması var. Önce mali imkanları artıracağız, ondan sonra bu imkanı bu alanlar için kullanacağız. Bizim şu anda muhalefetten farkımız bu. Muhalefet 'çok hızlı şekilde her alanda vergileri indireceğim, harcamaları artıracağım' diyor. Bu da Türkiye'nin borçlarını, açığını artırır, faizleri yükseltir'' dedi.
KOBİ'lerin makine tehçizat alımında, yatırımlarında leasingden yararlanmasının önünü açmak üzere bir çalışma yaptıklarını söylediğini anımsatan Bakan Şimşek, vergi güvenliğini sağlayabilirlerse bu konuda adım atacaklarını belirtti.

''TÜRKİYE'NİN SÜREKLİ CARİ AÇIK ÜRETEN ÜLKE OLMASI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL''

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner de, toplantının basına kapalı bölümünde ağırlıklı olarak makro politikalar üzerinde durduklarını, Türkiye'nin rekabet gücünü artırması açısından mikro düzeyde yapılması gereken reformların da toplantıda önemli yer tuttuğunu belirtti.
Özel sektör olarak Türkiye'nin önümüzdeki dönemde özellikle büyüme aşamasında, sürekli cari açık üreten ülke olmasının sorun olduğunu, bunun sürdürülebilir olmadığını düşündüklerini ifade eden Boyner, ''Onun için yurtiçinde üretilen katma değer artışı çok önemli. Katma değerin daha fazla yurtiçinde üretilebilmesi için neler yapılabileceği konusunda bilgi alışverişi yapılabildi'' dedi.
Ümit Boyner, çılgın proje ile ilgili olarak da ''Özel sektör olarak bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi değiliz. Düşünce aşamasında olan bir proje. İlerideki günlerde gerekirse değerlendirme yaparız'' diye konuştu.
Türkiye'de seçimlerin her zaman bir yenilenme getireceğini belirten Boyner, ''Biz seçimlerin çok sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Ama bu dönemde bir seçim ekonomisi izlenmemesi önemli. Seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye'de istikrarın bozulması için bir neden yok diye düşünüyorum'' şeklinde konuştu.

http://www.patronlardunyasi.com/haber

Erdoğan'dan 'Kardaş'a vize göndermesi


Erdoğan, Türkiye ile Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında uygulanan vizeler konusuna değindi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında uygulanan vizeler konusuna değinerek, "Vizelerde nasıl ki biz vize uygulamıyorsak onlar da vizeyi evelallah kaldıracaklar. Bunu da halletmemiz lazım..." dedi.
Başbakan Erdoğan, Iğdır'da hizmete giren 39 tesisin toplu açılışı için Haydar Aliyev Fen Lisesi'nde düzenlenen törene katıldı.

Erdoğan, törende, "İnanıyorum ki şimdi buradan oraya elinizi kolunuzu sallaya sallaya gideceksiniz. O işi de halledeceğiz. Vizeler de nasıl ki biz vize uygulamıyorsak onlar da vizeyi evelallah kaldıracaklar. Bunu da halletmemiz lazım. Ondan sonra o Tuzdağı'ndaki şifa odalarında gerçekten sizler de tedavi imkanlarını, ihtiyacı olan kardeşlerim bulacaklar" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, "Şimdi Nahçıvan ile Iğdır arasındaki yolu bitirdik. Şimdi artık gayet güzel bölünmüş yolla Nahçıvan-Iğdır ç alışacak. Bundan sonra bu var" dedi. Nahçıvan'daki meşhur Tuzdağı mağarasına Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile gittiklerini belirten Erdoğan, bu tuz mağarasının birçok derde şifa olduğunu söyledi.

Bu açılış töreninin kendisi için çok anlamlı olduğunu belirten Erdoğan, Iğdır'da, dost, kardeş Azerbaycan'ın mefahiri ve "iki devlet-tek millet" anlayışının önemli savunucularından merhum Haydar Aliyev adına böyle bir Fen lisesini yapmış olmaktan dolayı mutlu olduklarını dile getirdi.
Erdoğan, "Emeği geçen tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum ama bunlar bizim için son değil. İnşallah bunların arkası devam edecek. Artık Iğd ır'da üniversiteniz de var, bunu da gerçekleştirdik; çünkü mümkün olduğunca her ilin gencini kendi ilinde, üniversitesinde okuyabilir hale getirelim. Fakülteleriyle, meslek yüksekokullarıyla, yüksekokullarıyla artık istiyoruz ki her ilde bunlar olsun" diye konuştu.

IĞDIR'A YAPILAN HİZMETLER

Iğdırlıların mitingde kendisini bağrına bastığını, kucakladığını belirten Erdoğan, aralarındaki gönül köprüsünü daha da güçlendirdiklerini s öyledi.

Erdoğan, eğitimden ulaştırmaya, spordan sulamaya kadar pek çok alanda 39 ayrı tesisin açılışını yaptıklarını ve toplamda 356 trilyonluk bir yatırım olduğunu belirtti.

Eğitimin kendileri için öncelikli mesele olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, Iğdır'da Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 15'e yakın okulun a çılışını yaptıklarını, bunlarla birlikte Iğdır'ın ayrı bir güzelliği yaşadığını ifade etti.

Iğdır Üniversitesini, 2008 yılında kurduklarını, bugün üç fakülte, üç enstitü ve iki meslek yüksekokuluyla hizmet verdiğini ve üniversitenin rektörlük binasının da açılışını yaptıklarını belirten Erdoğan, "2023 Türkiye'sine giden süreçte Iğdır Üniversitesinin bölgede en seçkin eğitim kurumlarından biri haline geldiğini hep birlikte göreceğiz. Açılış töreni vesilesiyle bir araya geldiğimiz Haydar Aliyev Fen Lisesi'nin, bu lisenin spor salonunu, 300 kişilik yurdunu da yine bugün resmen hizmete açıyoruz" dedi.

Sağlığın da kendileri açısından önemli konulardan biri olduğunu dile getiren Erdoğan, bu açılış vesilesiyle Iğdır'a Kanser Erken Teşhis ve Tarama Merkezi ve modern bir MR cihazını kazandırdıklarını, artık Iğdırl ıların şifa aramak için başka şehirlere gitmek zorunda kalmayacağını söyledi.
Kentte ayrıca MOBESE sistemi ve Emniyet Müdürlüğünün kullanacağı iki ayrı hizmet binasının açılışını yaptıklarını belirten Erdoğan, ayr ıca Iğdır'ı çevre il ve ilçelere bağlayan bölünmüş yolların resmi açılışının bu törenle yapıldığını bildirdi.

Kentte birçok kurum ve kuruluşun açılışını yaptıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Üzüldüğüm bir şey var; şurada bu güzel tesis, yurduyla, okuluyla ama bakıyorsunuz ki yol berbat... Şimdi ben bir başbakan olarak sorma hakkına sahip değil miyim? Sizler de soruyorsunuz tabii. Buranın belediyesi yok mu? Nerede bu belediye? Herkes görevini bilsin. Ben sayın Valime özellikle bunu söylüyorum. Belediyeden böyle bir şey beklemeyeceksiniz. Bunu bizzat Valilik olarak siz yapacaksınız. Hiç beklemeyin, gerek yok ama ondan sonra da bunu tabii halkımıza duyuracaksınız; bu belediyenin görevi olduğu halde yapmamıştır. Biz de öğrencilerimizin çamurda gidip gelmesine asla fırsat veremeyiz. Onun için de yolu en güzel şekilde yapacağız ki çocuklarımız rahatlıkla gidip gelsinler."
Başbakan Erdoğan, açılışını yaptığı tesislerin tüm Iğdırlılara hayırlı olmasını diledi ve emeği geçenlere teşekkür etti.

Erdoğan, açılış kurdelasını Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Ulaştırma Bakanı Habib Soluk, Iğdır Valisi Amir Çiçek ve öğrencilerle birlikte kesti. Başbakan Erdoğan daha sonra okulda incelemelerde bulunarak, yetkililerden bilgi aldı.


http://www.patronlardunyasi.com/haber

Erdoğan'ın çılgın projesi, Yunanlı'yı korkuttu


Atina'da yayımlanan yüksek tirajlı Ethnos gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Karadeniz ile Marmara Denizi arasında kanal açılmasıyla ilgili projesinin, "Türkiye'yi, Montrö Antlaşması'nın yükümlülüklerinden kurtararak, Orta Asya petrollerinin Akdeniz'e taşınmasında kontrolü tamamen kendine ait alternatif yeni bir yol açacağını" yazdı.

Ethnos, "Üç Denizin Kanalı-Erdoğan'ın Firavunca Planı Korkutuyor" başlıklı haber yorumunda, "tankerlerin kanaldan geçişlerinin uluslararası denizcilik alanındaki dengeleri değiştireceğini ve Ege'yi büyük miktarda petrolün geçtiği sıkışık bir yol konumuna getireceğini" belirterek, "Bu durumun, Yunanistan'ın ekonomik ve çevresel açıdan doğrudan felaketine yol açacağını" öne sürdü.
Haberde şu ifadelere yer verildi:

"Türk yöneticiler, bu kadar uzun vadeli ve stratejik bir planda, özellikle Montrö Anlaşması'nın, gemilerin Boğaz'dan geçişleriyle ilgili Türkiye'ye getirdiği belirli yükümlülükler de göz önüne alındığında, tankerlerin ve diğer büyük ticari gemilerin geçişlerinden kaynaklanan trafik sıkışıklığının Boğaz'da güvenlikle ilgili tehlikeleri göz ardı edemezdi. Türkiye Başbakanı, yeni kanal ile artık Karadeniz'in, Rusya'nın ve Orta Asya petrollerinin Ege'ye taşınmasında kontrolü tamamen Türkiye'ye ait olacak alternatif bir yol bulunması nedeniyle ülkesini Montrö Anlaşması'nın yükümlülüklerinden kurtarıyor. Bu kanal aynı zamanda, Burgaz-Dedeağaç gibi bölgesel boru hatlarının inşası konusunda da itilafla, üçüncü ü lkelerin topraklarını kullanmadan (Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya'nın olduğu gibi) Orta Asya'dan enerji ürünlerinin taşınmasındaki stratejik önemi yükseltiyor. Yunanistan, jeostratejik değişikliklerin yanı sıra ülkemize çevre konusunda da kalıcı bir tehdit oluşturacak bu plan karşısında tabii ki kayıtsız kalamaz."
http://www.patronlardunyasi.com/haber

29 Nisan 2011 Cuma

'Türkiye'dekiler oraya gitsin. Çünkü para var'


Templeton Asset Management Yönetim Kurulu Başkanı Mark Mobius, şiddetle ne tavsiye etti?
Templeton Asset Management Yönetim Kurulu Başkanı Mark Mobius, ''Şiddetle tavsiye ediyorum; Batı'ya dönüp bakmayın, Doğu'ya bakın. Oradakiler ABD Doları'ndan başka bir şeyler arıyorlar. Türkiye'dekiler gidip de orada daha çok vakit geçirsinler. Çünkü orada para var'' dedi.

Mobius, ''İstanbul Finans Merkezi Konferansı'' kapsamında yaptığı konuşmada, gelişmekte olan piyasaların performansının gelişmiş ülkelerin çok üzerinde olduğunu vurgulayarak, gelişen pazarlarda özellikle 2005 yılından bu yana rezerv miktarının ''adeta fırladığını'' söyledi.

Sadece Çin'de 2,4 trilyon dolardan bahsedildiğine dikkati çeken Mobius, ''O yüzden şiddetle tavsiye ediyorum; Batı'ya dönüp bakmayın, Doğu'ya bakın. Oradakiler ABD Doları'ndan başka bir şeyler arıyorlar. Türkiye'dekiler gidip de orada daha çok vakit geçirsinler. Çünkü orada para var'' diye konuştu.

Son dönemlerde artık insanların ''ayıldığını'', gelişmekte olan piyasalara baktıklarını ifade eden Mobius, ''Bütün yatırımcılar artık uyanıyor. Acaba 'Bütün yumurtaları tek bir sepete koymasak mı, Batı'dan uzaklaşsak mı' diye düşünüyorlar. İki kriz oldu, Ortadoğu ve Japon krizi... Dolar endeksi aşağıda. Bu ne demek? İnsanlar artık dolar, ABD Hazinesi tahvili almıyor. Bu, çok önemli bir tavır değişikliği'' şeklinde konuştu.
Konuşmasında, emtia fiyatlarındaki yükselişe işaret eden Mobius, bakırın dünyada yükseldiğini, dünyanın her yerinde bakır madenlerine yatırım yaptıklarını, başta altın olmak üzere fiyatlarda dalgalanmalar olsa da trendin kesinlikle yukarı doğru olduğunu söyledi.
Türev piyasalarına da değinen Mobius, ''Aslında 600 trilyon dolarlık bir türev değerinden bahsediyoruz. Çok önemli bir riskle karşı karşıyayız. Biz tek tek şirketlere baktığımızda, ilk sorduğumuz soru şu, 'Ne tür türevleriniz var?' Sonuçta finans kurumları bundan dolayı çok zor zamanlar geçirdiler, kriz oldu'' dedi.
http://www.patronlardunyasi.com/haber

SPK'dan Kanal İstanbul için finansman önerisi


SPK Başkanı Akgiray, Başbakan tarafından açıklanan ''Kanal İstanbul'' projesinin finansmanı konusunda öneride bulundu

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün açıklanan ''Kanal İstanbul'' projesinin finansmanı konusunda, gerekirse tahvil satışının olabileceğini söyledi.

Akgiray, İstanbul Finans Merkezi Konferansı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, opsiyonlarla ilgili altyapının hazır olduğunu, haziran ayında başlayabileceğini belirterek, Borsa'da gün içi oynayanlar bulunduğunu, uzun vadeli yatırım yapanlara ''akıllı'' gözüyle baktıklarını, kısa vadeli işlem yapmanın da kötü olmadığını, bunun da gerektiğini söyledi.

Bir gazetecinin ''Süveyş kanalı tahvilleri satıldığını biliyoruz. Kanal İstanbul projesinde de böyle bir şey olabilir mi?'' sorusu üzerine Akgiray, ''Olabilir. Şahsi görüşümü söyleyebilirim; olur tabii, ileride öyle finansman gerekirse...'' şeklinde konuştu.

Kanala dayalı tahvil çıkarmanın altyapısı ile ilgili bir soruya da Akgiray, ''Herkes alabiliyor. Devlet yapar, özel kurumlar yapar'' yanıtını verdi.

Akgiray, Forex işlemlerle ilgili düzenlemeye ilişkin de, taslağın ortaya çıktığını, 6 ay süreleri bulunduğunu, 2,5 ayının bittiğini hatırlatarak, ''Kimin bu işte aracılık yapabileceğini tanımlayacağız. Hangi koşullarda, hangi sermaye, hangi risk yönetim modeli ile olması gerektiğini aracı kurumun... Onu tanımlayacak. Ona uymayanlar yapamayacak. Yaparsa kanun dışı olacak'' diye konuştu.
http://www.patronlardunyasi.com/haber

e-ticaretle başlayıp nasıl zincir oldular?


‘Click to brick’ adı verilen bu yeni iş modeliyle büyüyen girişimciler milyon dolarlık cirolar elde ediyor

Tuğçe Altınsoy'un haberi/Para Dergisi

Online alışveriş patlayınca cirolarını artıran firmalar, fiziki mağaza yatırımlarına yöneldi. ‘Click to brick’ adı verilen bu yeni iş modeliyle büyüyen girişimciler milyon dolarlık cirolar elde ediyor...

35 milyon internet kullanıcısıyla Avrupa’nın beşinci büyük ülkesi olan Türkiye’de e-ticaret hacmi hızlı büyüyor. 2010’da 15.2 milyar liraya ulaşan ve 2011’de yüzde 40 ila 50 arasında büyümesi beklenen e-ticaret hacmiyle Türkiye büyük bir pazar potansiyeli taşıyor.

Aslında dünyada da durum farklı değil. E-ticaret tam olarak altın çağını yaşıyor. Dünyanın saygın analist şirketlerinden Gartner’a göre, 2015’e kadar şirket gelirlerinin yüzde 50’sinin online satışlar, sosyal medya ve mobil uygulamalardan gelecek.

Elbette e-ticaret hacminin büyümesi bu alana yatırım yapan firmaların cirolarında önemli bir sıçrama yaratıyor. Karlılıklarını artıran internet girişimcileri bu sayede web’den fiziki mağazacılığa geçiş yapıyor. Dünyada ‘click to brick’ (tık’tan tuğlaya) adı verilen bu sistemin Türkiye’de de başarılı örnekleri var.

ZENGİN EDEN İŞ MODELİ
‘Click to brick’ iş modelinde firmalar operasyon ve stok maliyetleri çok daha az olduğu için işe sanal mağazalarla başlıyor. Bu yolla işe başlama maliyetlerinden kurtulan firmalar, ürünlerini çok daha uygun fiyatlara sunarak yüksek satış rakamlarına kısa sürede ulaşıyor ve çok hızlı büyüme sağlıyor. İşin büyüklüğü belli bir noktaya ulaşınca da e-mağazaların dışında tuğladan (brick) yapılmış gerçek mağazalar açarak büyüme hızını artırıyor. Fiziki mağazalarla müşterilerin ürünleri birebir görüp deneyerek almaları sağlanıyor. Yine internetten alışveriş yapmak istemeyen müşterilere de alternatif sunmak amacıyla şubeler açılıyor. Böylece büyüme oranı daha da yükseltiliyor. Bu iş modeli sayesinde firmalar milyon dolarlık cirolara ulaşıyor.

Bu konseptin özellikle Amerika’da başarılı örnekleri bulunuyor. Ancak dünyada e-ticaretin hızla büyümesiyle günümüzde farklı sektörden birçok girişimci bu modeli tercih etmeye başlamış durumda. Özellikle başlangıç sermayesi bulmakta sıkıntı çeken ya da işin başında belli bölgeler yerine tüm ülke çapını hedefleyen girişimciler için bu model adeta biçilmiş kaftan...

BULDUMBULDUM.COM
Mağaza sayısını 12’ye çıkaracak
İşe e-ticaretle başlayıp belli bir büyüklüğe ulaşınca mağazalar açan firmalardan biri BuldumBuldum.com. Yurtdışında popüler olan ancak Türkiye’de bulunmayan ilginç ürünleri satan firma, yaklaşık üç yıl önce kuruldu. Bir buçuk yıl önce de gerçek mağazalar açmaya başladı. Şu anda İstanbul’da Capitol, Kanyon, Cevahir ve Capacity alışveriş merkezlerinde dört şubesi bulunuyor. 2011 sonuna kadar şube sayısını 12’ye çıkarmayı hedefliyor.

Firmanın satışlarında internet sitesi her zaman en büyük payı alıyor. Ancak mağaza sayısı arttıkça webin oranı göreceli olarak azalıyor. Yine de yüzde 40 web, yüzde 60 mağazalar gibi bir oran var. Aylık ortalama 6 bin sipariş alan firma, bunun yaklaşık 2 bin 500 tanesini web’ten, kalan kısmını mağazalardan alıyor. Yılbaşı, sevgililer günü, anneler günü gibi özel günlerde bu sayı 3-4 kat artıyor. Buldumbuldum.com her ay bir önceki aya oranla yüzde 10 civarında büyüyor.

Web’te ürün satmak ile mağazada ürün satmanın birbirinden çok farklı olduğunu belirten Buldumbuldum.com Kurucusu Güçlü Gökozan’ın bu konudaki değerlendirmesi şöyle: “Web’te ürünün açıklamaları, resimleri ve videosunun güzel olması ürünün satışını artırıyor. Ayrıca müşteri diğer kullanıcıların yorumlarını okuyarak karar verebiliyor. Mağazada ise ürünleri iyi teşhir edip müşteriye kullandırmak gibi farklı stratejiler uygulamak zorundasınız. Bunun dışında satış görevlilerinin ürünleri iyi anlatması ve çapraz satış denilen benzer ürünleri de önerebilmesi çok önemli. Web’te sistem bunu otomatik olarak yaptığı için satış yapmak mağazadakinden daha kolay diyebiliriz.”

Web müşterisinin e-ticareti yoğun şekilde kullandığını, video ve resimlerle ürünü almaya karar verdiğini anlatan Gökozan, mağaza müşterisinin ise internetten alışveriş yapmak ya da kredi kartı bilgilerini vermek istemeyen, yine ürünleri deneyerek almak isteyen kişilerden oluştuğunu söylüyor.
Web ile fiziki mağazanın birbirine büyük katkı sağladığına da değinen Güçlü Gökozan, bu durumun yarattığı avantajları şöyle ifade ediyor: “Web’ten alışveriş yapmak isteyen bir kişi şubelerimizde ürünlerin ne kadar kaliteli ve ilginç olduğunu görerek sonraki alışverişlerinde web’i de kullanmaya başlayabiliyor. Ya da tam tersi, web’ten ürünleri beğenip şubelerimizden alıyor. Böylelikle e-mağaza ve gerçek mağazaların oluşturduğu sinerjiyle birçok yeni müşteri kazanıp çok yüksek satış rakamlarına ulaşıyoruz.”

E-BEBEK.COM
19 mağazası var
E-bebek’in kuruluş hikayesi 2000’li yılların başlarına dayanıyor. Türkiye’de bebeklerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak bir internet sitesi olmamasından yola çıkan kurucular, ailelere rehberlik edebilmek amacıyla bir içerik sitesi olan Bebek.com’u kuruyorlar. Daha sonra anne-babaların bebeklerin her türlü ihtiyacını bir arada bulabilecekleri e-ticaret sitesini hizmete sokuyorlar. Anne ve bebek ürünleri alışveriş platformu olarak hizmet veren sitenin başarısının ardından da 2005’te ‘click to brick’ iş modelini benimseyerek e-ticaretin yanında fiziki mağazacılığa geçiş yapıyorlar. Ebebek’in şu anda İstanbul, Balıkesir, Gaziantep, Antalya, Ankara, Bursa, İzmit, İzmir, Adana, Gaziantep ve Gebze olmak üzere toplam 19 mağazası bulunuyor.

Firma, 24 kategoride 15 binden fazla ürüne ve 150 markayı içeren zengin ürün çeşitliliğine sahip. Ebebek bünyesinde, mağazaların yanı sıra anne-bebek içeriğine sahip Bebek.com, Ocak 2010’da yayın hayatına başlayan Bebek Dergisi ve Çamlıca ebebek’te yer alan Magic Park Bebek Yaşam Merkezi bulunuyor. Ebebek ile Türkiye’nin dışında yaklaşık 90 ülkeden bebekli aileler ürünlere ulaşabiliyor.
Mağazalar ürünlere erişim kolaylığı sağlasa da E-bebek.com Genel Müdürü Halil Erdoğmuş, “Hala en önemli yanımız internet üzerinden ziyaretçilerimizle kurduğumuz iletişim” diyor. Mağazalardaki indirimler ve kampanyaların Bebek.com ve e-bebek.com siteleri aracılığıyla takip edildiğini söyleyen Erdoğmuş, bu açıdan mağazalar ile sitelerin birbirlerini tamamlayan unsurlar olduğuna değiniyor ve “Mağaza sayımız her geçen gün arttığı halde internet satışlarımızda bir düşüş yaşanmadı. Hatta artış olduğunu söyleyebilirim. Yani internet, mağazaları; mağazalar da interneti destekliyor” diyor.

Ebebek markası bugüne kadar mağaza ve internet sitesi aracılığıyla yaklaşık 2 milyona yakın ürün satmış durumda. En çok satılan ürünse anne sütünü artıran malt içeceği. 2010 yılını 34 milyon liralık ciroyla kapatan firmanın, bu cirosunda e-ticaretin payı yüzde 12 civarında. 2011’de ise ciro hedefi 60 milyon lira. Bu yıl e-ticaretin yaklaşık yüzde 70 büyüyeceğini öngören Halil Erdoğmuş, “Fiziki mağazaların sayısı ve ciroya katkıları artacağından e-ticaretin toplam ciro içindeki payı yüzde 10 civarında olacak” diyor.
Ebebek, ilk etapta mağaza sayısını 30’a çıkarmayı hedefliyor ve yurtdışında da bu markayla yer almak istiyor. Ayrıca İstanbul’da ünlü bir bebek, çocuk ve oyuncak mağazasıyla birlikte sürpriz bir yatırım projesini hayata geçirmek için çalışmalar yapıyor.

VIMJO.COM
Hedef, 20 şubeye ulaşmak
Nisan 2010’da hizmete giren Vimjo.com, hem online da hem offline büyümesini sürdüren firmalardan biri... Kişisel bakım alanında hizmet vermek üzere oluşturulan Vimjo, ilk mağazasını İstanbul-Ümraniye’de açtı. İkinci mağazasını ise Maltepe’de açmaya hazırlan firmanın 2011 yatırım planlarına 20 şubeye ulaşma hedefi koyduğunu da belirtelim...
Mağazalar açarak internette sunduğu özel fiyatlı ürünlere tüketicinin sokakta da ulaşabilmesine çalışan firma, önümüzdeki aylarda ‘Vimjo TV’ ile hayat bulacak tematik içerik yayınla, tüketicinin kişisel bakımda bilinçlenmesini hedefliyor. Bu TV projesinin aynı zamanda Türkiye’de ilk kişisel bakım kanalı olmaya da aday.
Ürünlere kolay erişim için coğrafi şartları iyileştirip fiziksel mağazalar açmaya önem verdiklerini vurgulayan Vimjo.com Genel Müdürü A. Hakan Özgür, “İnternet üzerinden bu ürünleri almak isteyenler için de içerik yayını, kullanıcı yorumları, uzman görüşlerine yer veriyor, böylece bilinçli bir tüketim yapmalarını sağlıyoruz” diyor.
Kişisel bakım konusunda uzmanlaşmayı hedeflediklerini belirten Özgür, kişisel bakım sektörüne hizmet edebilecek yeni beyinleri Vimjo kız meslek lisesi açarak yetiştirmeye çalıştıklarını da anlatıyor. Wimjo, uzun vadede tüm Türkiye’de 50 bin ve üzeri yerleşimin olduğu lokasyonlarda mağaza açacak. Özgür, özellikle komşu ülkelerden de ciddi teklifler geldiğini vurguluyor.

Halil ERDOĞMUŞ / E-bebek.com Genel Müdürü
“Mağaza açarak sinerji yarattık”
Daha çok kişiye ulaşmak ve marka bilinirliğini artırmak için ‘click to brick’ modelini benimseyerek fiziki mağazacılığa adım attık. Bizden alışveriş yapan ailelerin isterlerse internetten sipariş verdikleri ürünü mağazalardan teslim almaları ya da mağazalara iade edebilmeleri gibi hizmetlerin e-ticaret ve fiziki mağazalar arasında bir sinerji oluşturduğunu gördük. Tabii interneti sadece bir vitrin olarak kullanıp ürünleri karşılaştıran fakat alışverişini sadece mağazalara gelerek yapmak isteyen aileleri de göz ardı etmek istemedik. Sektörde organize bebek mağazacılığı yeterli düzeyde değil. Bu boşluğu bir an önce doldurmayı hedefliyoruz. E-ticaret sitemizin yanı sıra farklı illerde açacağımız mağazalarla tüm Türkiye’de ürünlerimize erişim kolaylığı sağlayacağız.

Güçlü GÖKOZAN / Buldumbuldum.com Kurucusu
“En büyük risk AVM maliyetleri”
Türkiye’de işe e-ticaretle başlayan firmaların daha sonra gerçek mağazalar açması tüketiciye ciddi güven veriyor ve güçlü bir marka algısı yaratıyor. Online’dan sonra mağaza açmanın en büyük riski, bunun maliyetinin fazla olması. E-ticaretle işe başlarken düşük kar marjları, düşük fiyatlar ve yüksek satışlar satış stratejinizin temelini oluşturuyor. Özellikle yüksek kiralar sebebiyle zaten düşük olan kar marjlarınız yüksek AVM giderleriyle iyice azalıyor, hatta eksiye düşebiliyor. Bu sebeple açılacak şubelerin lokasyonları ve büyüklüklerinin doğru seçilmesi işin altın kuralı.
Online’dan sonra mağaza açmanın avantajı ise sadece online ya da sadece mağazalarla ulaşamayacağınız kitleye bu ikisiyle birlikte hızla ulaşabilmeniz. Üstelik bu ikisinin oluşturduğu sinerjiyle satışlar çok yüksek oluyor.

Ebebek, bayinin riskine ortak oluyor

Şehirlerde yapılanmasını tamamladıktan sonra franchise vermeyi planlayan ebebek, bunun için iki adet başvuru formunun doldurulmasını istiyor. Şimdiye kadar tek başvuruya olumlu cevap veren ebebek’e geçen yıl 334 başvuru yapılmış. Anne ve babaların bebekleri olduktan sonra bebek mağazası açmaya çok istekli olduklarını anlatan Halil Erdoğmuş, “Bu eğilimi değerlendirseydik şu anda Türkiye’de 100’e yakın tabelamız olurdu” diyor. Ebebek’ten franchise almanın bir sonraki aşaması ise başvuru sahibinin ticari iş tecrübesi. Ortak olacak kişinin ticareti iyi bilmesi gerektiğine değinen Erdoğmuş, “Sadece bayilik vermiyor, açılacak mağazanın yüzde 25’ine de ortak oluyoruz. Yani bayiyle birlikte taşın altına elimizi koyuyor, risk alıyoruz” diyor.

Buldumbuldum.com franchise veriyor

Yeni franchise şubeleri açmayı hedefleyen BuldumBuldum.com, birçok girişimciden yoğun talep alıyor. Sisteme girenler bu markayla stand ya da mağaza açabiliyor. Firma bunun için ekstra bir franchise giriş ya da isim hakkı bedeli istemiyor. Öncelikli şartlar şöyle:
*Açılacak stand ya da mağazanın yeterli büyüklükte ve hedef müşteri trafiğinin yoğun olduğu alışveriş merkezleri ya da mağazaların yoğun olduğu kalabalık caddeler üzerinde olması gerekiyor. Stand için minimum 6-12, mağaza içinse 15-60 metrekare arası bir yere ihtiyaç var.
*İlk ürün alım miktarı olarak stand için 20 bin, mağaza içinse metrekare başına bin 500 liralık ürün alımı yapılması gerekiyor.
*Stand ya da mağaza tasarımı ve kullanılan malzeme için onay alınması şart. Bunların kurumsal kimliğe uygun olması gerekiyor.

E-ticarete yatırımın tam zamanı

TÜİK’in Ağustos 2010’da açıkladığı “2010 Bilişim Teknolojisi Kullanım Araştırması”na göre internete erişim imkanı olan hane oranı yüzde 41.6’ya yükseldi. Üstelik internet kullanıcılarının yüzde 15’i online alışveriş yapıyor. İnternet kullanımıyla doğru orantılı olarak e-ticaret kullanımı da artıyor. Türkiye’de e-ticaret pazarındaki artışın önemli nedenlerinden biri de kredi kartıyla ödemenin daha güvenli hale gelmiş olması. Ocak 2011 itibariyle Türkiye’de 3D Secure kullanımı yasayla zorunlu hale geldi. Yani satış yapan internet siteleri tüketiciye bu seçeneği sunmak ve tüketici tercih ettiği andan itibaren işlemi 3D Secure ile gerçekleştirmek zorunda. Halen tüketicilerin yüzde 77’sinin tercih ettiği 3D Secure’un da devreye girmesiyle Türkiye’de internet üzerinden alışveriş yapanların memnuniyet oranı yüzde 96’ya yükseldi.
YKMden.com, Fırsat35.com, Bulucak.com ve Firmanya.com gibi internet girişimlerini hayata geçiren Inveon Software Solutions’ın yönetici ortağı Yomi Kastro, tüm bunların e-ticarete yatırım yapmak için en uygun koşulları hazırladığını söylüyor. Kastro, “Bu nedenle 2011’de büyük perakende mağazaları online satış ve e-ticarete yönelecek. E-ticaret, geleneksel yöntemler ve mevcut pazarlarda doyuma ulaşmış büyük şirketlerin karlılığını ve büyümeleri artırmalarını sağlayacak yegane alan olma özelliğine sahip” diyor.
http://www.patronlardunyasi.com/haber

Fransızlar, tekstilde siparişleri Türkiye’ye kaydırıyor


Kuzey Afrika’daki siyasi olaylar, bu bölgede üretim yaptıran Fransız tekstil ve hazır giyimcileri ürküttü. Lacoste, Pierre Cardin gibi dünya devleri, denimden iç giyime, ev tekstilinden basic ürünlere üretimde ağırlığı Türkiye’ye vermeye başladı...

Özbey Men'in haberi

TUNUS’TA başlayıp Cezayir, Mısır, Libya ve Bahreyn’e sıçrayan halk ayaklanmaları ilk günlerdeki etkisini yitirse de bölgenin tansiyonu bir türlü düşmüyor. Zaman zaman gerginliğin tırmandığı Kuzey Afrika ülkelerinde nasıl bir siyasi yapının oluşacağı merak konusu

Petrol zengini bu ülkeler, emek yoğun sektörlerde de üretici konumunda. Başta Mısır olmak üzere Tunus ve Cezayir denim (blucin kumaşı) ve dokuma hazır giyimde, özellikle de basic ürünlerde daha çok Fransız firmaların tedarikçisi. Çünkü eski Fransız sömürgesi olduklarından halen Fransızca konuşuyor, ticaretlerini Fransa’yla yapıyorlar.

Bu ülkeler, kaliteli ve katma değeri yüksek hazır giyim üretimiyle tanınan Türkiye’ye rakip olamasa da ucuz ürün üreticisi bazı firmaların Çin’den sonra en büyük rakibi konumunda bulunuyor. Ancak bu tablo, bölgede yaşanan siyasi olaylardan sonra hızla değişiyor. Çünkü Fransız firmalar daha önce bu ülkelerde ürettirdikleri ürünleri de Türkiye’ye kaydırmaya başladı. Bunun da etkisiyle olsa gerek Türkiye Fransa dış ticareti 2011’in ilk 2 ayında Türkiye lehine fazla vermiş durumda. 2010’un ocak-şubat döneminde 846 milyon euro olan Türkiye’nin Fransa’ya ihracatı, bu yılın ilk 2 ayında 1 milyar 529 bin euro’ya ulaştı.

DENİMDE YÜZDE 30 ARTIŞ VAR

Türkiye’ye akmaya başlayan bu siparişlerin başında denim ürünleri geliyor. Türkiye Denim Sanayici ve İşadamları Derneği (Denimder) ve Redstar Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Özbek, blucin üretiminde bölgede söz sahibi olan Tunus’un yaşanan siyasi olaylardan sonra sipariş kaybetmeye başladığını ve bu siparişlerin Türkiye’ye geldiğini söylüyor. Özbek, Fransa’yla birlikte diğer Avrupa ülkeleri firmalarının da tedirginlik içinde olduğunu, bu ürünlerde bölgenin önde gelen bir başka üreticisi Fas’a da sipariş vermekten kaçındıklarını vurguluyor.

Özbek, bölgede siyasi olayların başlamasından bu yana daha önce Kuzey Afrika ülkelerine giden siparişlerin en az yüzde 30’unu Türk firmaların aldığını açıklıyor:
“Kuzey Afrika ülkeleri denim kumaş ve blucinde önemli üreticiler. Gerçi kalite bakımından aynı kulvarda değiliz. Çünkü yıkama tesislerinin teknolojisi eski. Fakat basic dediğimiz üretimi kolay ve ucuz ürünlerde bu ülkelerle rekabet edemiyorduk. Şimdi bu siparişler de bize gelmeye başladı. Üstelik sadece bu bölgeye giden siparişler değil, Çin’e gidenler de bize geliyor. Çünkü Çin’de fiyatlar arttı. Firmalarımızın kapasiteleri doldu. Önemli olan gelen bu siparişlerin kalıcı olup olmayacağı. İki konuda sıkıntımız var. Birincisi yeterince fason atölye yok. Kapanan bu atölyelerin süratle açılmasını sağlamalıyız. Bunu sektör olarak biz yaparız. Diğer sorunumuz ise kurların düşük olması. Fiyat tutturamıyoruz. Bunu da devletin çözmesi gerekiyor.”

DÜŞÜK KUR ZORLUYOR

Kuzey Afrika’daki olaylar başta H&M ve C&A olmak üzere birçok yabancı markaya üretim yapan Örma Tekstil’e de yaramış. İç ve dış giysi üreten firma, daha önce Tunus’ta üretim yaptıran bazı Fransız markalardan sipariş almış.

Örma Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Murat Delibalta, Tunus’un daha çok maliyet avantajı sayesinde sipariş çektiğini, bu nedenle gelen siparişlerin kalıcı olup olmayacağı konusunda endişeli olduklarını söylüyor. Delibalta da kurların düşüklüğünün bu konuda sıkıntı yarattığını düşünüyor.
Bu arada, Mısır’da üretim yaptıran bazı Amerikalı şirketler de siparişlerini Türkiye’ye kaydırmayı planlamış. Hatta Örma Tekstil gibi firmalardan fiyat teklifi alanlar bile olmuş. Ancak Mısır’da siyasi olayların durulması bu siparişlerin Türkiye’ye gelmesini önlemiş. Amerika ile Mısır arasında serbest ticaret anlaşması olduğunu, dolayısıyla Mısır’da üretilen ürünlerin ABD’ye gümrük vergisi ödenmeden girdiğini hatırlatalım.

GELİNLİKÇİLERE BİLE YARADI

Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Nedim Örün de Fransız firmaların siparişlerinde gözle görülür artış olduğuna işaret ediyor. Örün’ün verdiği bilgilere göre bu firmaların başını Lacoste, Pierre Cardin gibi ürün yelpazesi geniş olanlar çekiyor.

Aynı zamanda Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı da olan Örün, sipariş alan firmalar arasında çoğu İzmir’de bulunan gelinlik üreticilerinin de bulunduğunu belirtiyor:

“Fransız firmalar birçok ürün grubunda siparişlerini Türkiye’ye veriyor. Bu ürünler arasında gelinlik bile var. Gelinlik üretiminde İzmir önemli bir il. Firmalarımız kalite ve fiyat konusunda rekabet edebilirlerse Avrupa’nın gelinlik tedarikçisi olabiliriz. Denizli’deki firmalarımıza da nevresim, çarşaf, masa örtüsü gibi ev tekstili siparişleri geliyor. Ekonomik krizde üretimi gerileyen firmalarımızın hızla toparlandıklarını görüyoruz.”

“Sahraaltı ülkelere yöneldik”

Tekstil ve hazır giyim firmaları Kuzey Afrika’da oluşan üretim boşluğunu doldururken, diğer yandan Türkiye’nin bu bölgeye ihracatında kan kaybı yaşanıyor. Söz konusu bölgeye 2010’un şubat ayında 547 milyon dolar olan ihracat, bu yılın aynı ayında yaklaşık yüzde 20 gerileyerek 440 milyon dolara düştü. 2011’in ocak-şubat döneminde yapılan ihracat ise 987 milyon dolar. Bu dönemdeki gerileme, 2010’a göre yüzde 10.4 düzeyinde. Buna karşılık ithalatta artış var. 2011’in ilk 2 ayında Kuzey Afrika’dan yapılan ithalat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.5 artışla 724 milyon dolara yükseldi.

Türk Afrika İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Tamer Taşkın, Kuzey Afrika’nın Türk müteahhitlik ve inşaat firmaları için önemli bir pazar olduğunu, ancak bu ülkelerdeki olaylardan sonra faaliyetlerin gerilediğini belirtiyor. Taşkın, bu bölgeye Türkiye’nin ayrıca demir-çelik, çimento ve inşaat malzemeleri ihraç edildiğini hatırlatıyor.

Kuzeye yönelik ihracatın gerilemesi üzerine Türk firmaları, ‘Sahraaltı’ adı verilen “Kara Afrika” ülkelerine yönelmiş. Tamer Taşkın, geçen ay Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığındaki bir heyetin Gana ve Gabon’a gittiğini hatırlatarak, bu ziyaretle Türk firmaların bu ülkelerle ilk kez ticari bağlantıya geçtiklerini vurguluyor.

Ancak Tamer Taşkın, Kuzey Afrika pazarının hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Taşkın, 2011’in ikinci yarısından sonra bu ülkelerde siyasi istikrarın yakalanacağına ve ticari ilişkilerin yeniden artmaya başlayacağına inanıyor.
http://www.patronlardunyasi.com/haber/
Türkiye’nin Kuzey Afrika’ya ihracatı (Milyon dolar)

Ülke Şubat Ocak-şubat
2010 2011 2010 2011
Cezayir 128 122 245 216
Fas 56 58 122 112
Libya 138 118 273 264
Mısır 170 99 342 324
Tunus 54 43 119 70

Para Dergisi

Amerikan ketçap kralı fabrika arıyor


Dünya ketçap lideri Heinz, 11 yıldır distribütörleri aracılığıyla yer aldığı Türkiye pazarına doğrudan girme kararı aldı.

İdriz Çokal'ın haberi

Dünya ketçap lideri Heinz, 11 yıldır distribütörleri aracılığıyla yer aldığı Türkiye pazarına doğrudan girme kararı aldı. Geçen hafta kendi şirketini kuran Heinz, satın almak üzere fabrika arıyor...

TÜRKİYE ketçapla 1958 yılında Tamek sayesinde tanışmıştı. Bugünse 80 milyon TL’lik bir pazar söz konusu. Aslında ABD ve Avrupa’daki tüketimle kıyaslandığında bu öyle büyük bir rakam değil. Başka bir açıdan bakıldığında, büyüme potansiyeli büyük bir pazardan söz edebiliriz.

Türkiye ketçap piyasasında halen Tat, Tamek, Ülker Bizim Mutfak, Pınar, Tukaş, Calve, Knoor gibi markalar rekabet ediyor. Bu markaların arasına 11 yıl önce dünya ketçap lideri ABD merkezli Heinz de katılmıştı. Demko Demirci Konserve distribütörlüğüyle Türkiye’ye giriş yapan Heinz, 5 yıl sonra Ekol Food ile yola devam kararı almıştı...

Anlaşılan distribütör aracılığıyla daha fazla büyüyemeyeceğini anlayan Heinz, potansiyeli yüksek olan Türkiye pazarına kendisi girmeye karar vermiş. Hem de ciddi hedeflerle: Ya yeni fabrika kuracak ya da satın alma yapacak...

İLK YILDA 3 KAT PAZAR PAYI HEDEFİ

Evet, H.J. Heinz Company, geçen hafta sermayesinin yüzde 100’ü kendine ait olmak üzere “Heinz Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.” unvanlı bir şirket kurdu. 2 milyon 364 bin TL sermayeyle kurulan şirketin merkezi olarak İstanbul Nişantaşı belirlendi.

Heinz Gıda, merkez ofisi ve pazarlama departmanlarında çalıştırmak üzere eleman alımlarına da başladı. Şirketin yönetim kurulu Amerikalılardan oluşuyor. Ancak satış ve pazarlamanın başında Kemal Yılmaz ve Osman Emre Ertem var.

Heinz Gıda Türkiye Satış Koordinatörü Kemal Yılmaz, şirketin öncelikli hedefinin pazar payını yükseltmek olduğunu vurguluyor. Önümüzdeki bir iki yıl içinde yüzde 10 pazar payı hedeflediklerini söyleyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Heinz, Türkiye’de 11 yıldır var. Distribütörlük ilişkisi Demko ile başlamış. Şu anda Ekol Food ile devam ediyor. Ekol Food, yine dağıtım ayağında iş ortağımız olarak devam edecek. Heinz, başlangıçta daha çok ev dışı tüketim sektöründe yer almıştı. Şimdilerde ise lüks restoranlar ve ulusal hipermarket zincirlerinde Heinz markalı ketçapları ve sosları görebilirsiniz. Halen piyasada 55 çeşit ürünümüz satılıyor. Bir yıl içinde bunu 150 çeşide çıkacağız. Türkiye için çok ciddi planlarımız var. Pazar payımız şu anda yüzde 3’lerde. Bunu bir yıl içinde yüzde 10’un üzerine taşıyacağız. Türkiye’de ya fabrika kuracağız, ya da satın alacağız. Şu anda bunun hazırlıkları yapılıyor. Satın alarak daha hızlı büyüyeceğimizi düşünüyoruz. Kısacası satılık fabrika arıyoruz. Bir yıl içinde sonuçlandırırız.

Yerli hammadde kullanımına da ağırlık vereceğiz. Aslında Heinz, 6 yıl öncesine kadar Türkiye’den domates alıyordu. Vergilerle ilgili bir sıkıntı nedeniyle ara verilmiş. Şimdi tekrar bu yönde bir operasyon yapacağız. Türkiye’den Heinz’in başka ülkelerdeki fabrikalarına da domates tedarik edeceğiz.”

10 milyar dolarlık dev

H.J. Heinz Company, 1869 yılında ABD’nin Pittsburg eyaletinde kuruldu. Global cirosu 10 milyar doları bulan grubun dünya genelindeki 140 fabrikasında 32 bin 500 kişi çalışıyor. Hisseleri halka açık olan Heinz’in 2010 yılı karı ise 3.8 milyar dolar. Marka, ABD’de yüzde 60, Avrupa’da yüzde 40 pazar payına sahip. Türkiye’de ise bu oran sadece yüzde 3 civarında...

Heinz, ketçap ve yemek soslarında iddialı. Mısır, kırmızı fasulye ve bezelye konserve de satıyor. Toplamda binin üzerinde ürün çeşidine sahip. Türkiye’de bunların 55’i satılıyor.

Heinz’in internet sitesinde de başta Türkiye olmak üzere Brezilya, Flipinler ve Vietnam’da şirket satın alınabileceği belirtiliyor. Grubun gelişmekte olan ülkelerde de ciddi cirolar ve pazar payları hedeflediği vurgulanıyor.
http://www.patronlardunyasi.com/haber
Para Dergisi

İşte 'Çılgın Proje'nin tam güzergahı


Başbakan, merak edilen 'çılgın projeyi' açıkladı. İşte Karadeniz'le Marmara'yı birleştirecek yaklaşık 50 kilometrelik kanalın güzergahı ve haritası.

Başbakan, merak edilen 'çılgın projeyi' açıkladı. Karadeniz'le Marmara'yı birleştirecek, yaklaşık 50 kilometrelik bir kanal açılacak. Avrupa yakası ada olacak. Kanal, Boğaz trafiğini rahatlatacak. Kanalın yıllık olarak en az 5 milyar dolar gelir getireceği belirtiliyor

Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde dün düzenlenen "Türkiye Hazır Hedef 2023, İstanbul Hazır Hedef 2023" toplantısında, merakla beklenen ve 'Kanalistanbul' adını verdikleri projeyi kamuoyuyla paylaştı. Spekülasyonlara neden olmaması için kanalın yapılacağı yeri ve maliyetini gizli tutan Erdoğan, konuşmasının başında İstanbul'da geçmişte yaşanan sorunları hatırlattı.

ASIRLARDIR DÜŞLENİYORDU

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde "Gecesi sümbül kokan, Türkçesi bülbül kokan bir İstanbul" için 4.5 yıl gece gündüz çalıştıklarını belirten Erdoğan, 39 kişinin hayatını kaybettiği Ümraniye Çöplüğü'nü parka dönüştürdüklerini, Haliç'in çamurunu Alibeyköy'e taşıdıklarını belirterek, Alparslan, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan ve Mustafa Kemal Atatürk gibi isimlerin peşinden gittikleri hayalleri gerçeğe dönüştürdüklerini ifade eden Erdoğan, "Bütün büyük adımlar bir hayalle başlamıştır" dedi. "Bu muhteşem proje, benim olduğu kadar, arkadaşlarımın olduğu kadar, yüzlerce yıl öncesinde İstanbul'un idarecilerinin de bir hayalidir" diyen Başbakan Erdoğan, "Büyük Usta" tezahüratları eşliğinde konuştu ve Yahya Kemal'in "Deniz" ve Necip Fazıl'ın "Canım İstanbul" şiirlerini okudu. Programdan önce ekranda "Dünyada onlarca şehir var içinden nehir geçen / Ortasından deniz geçen yegane şehir var. İstanbul..." yazısı yer aldı.

ETÜT SEÇİM SONRASINDA

İstanbul Boğazı'ndaki tanker ile gemi trafiğinin bu kanala kaydırılacağını söyleyen ve "İçinden nehir geçen çok şehir var. Ama İstanbul, içinden iki deniz geçen tek şehir olacak" diyen Başbakan, projeyi şöyle anlattı:

"Proje; enerji, ulaştırma, bayındırlık, tarım, eğitim, istihdam, şehircilik, aile, konut, kültür, turizm projesi. En önemlisi bir çevre projesi. İstanbul'u ve İstanbul'un çevresini, tabiatı, denizi, su kaynaklarını, yeşili, hayvan ve bitki yaşamını koruma projesidir. Her türlü olumsuzluğu, haksızlığı önlemek adına, projenin tam olarak yeri ve maliyeti konusunu gizli tutmaya devam edeceğiz. Projenin yeri ve maliyeti, üç aşağı beş yukarı belirlenmiş durumdadır.

Projenin etüt çalışmaları 12 Haziran seçimlerinden sonra başlayacak ve 2 yıl sürecek. Bu çalışma sırasında yer ve maliyet açısından bazı değişiklikler olabilir.

Şu andan itibaren başlattığımız projemizle, İstanbul, artık içinden iki deniz geçen bir şehre dönüşüyor.
Panama kanalıyla, Süveyş ile Yunanistan'da Corinth Kanalı ile kıyas dahi kabul etmeyecek, yüzyılın en büyük projelerinden biri için bugün kolları sıvıyoruz. Kanaldan, bugün dünyadaki en büyük gemiler, 250-260 bin dwt'lik gemiler geçiyor, ama bizimkinden 300 bin dwt'lik gemiler geçebilecek.
Kanal üzerine inşa edilecek köprülerle kara ve demiryolu ulaşımının kesintisiz sağlanacak. Bu köprüler de kanala ayrı bir güzellik ve ayrı bir cazibe katacak. Üçüncü köprünün bağlantı yolları da buradan geçecek.

Proje, Boğaz trafiğini azaltmak ve Boğaz'daki tehlikeyi minimize etme amacını taşıyor. Şu anda İstanbul Boğazı'ndan, yılda yaklaşık 358 milyon 590 bin ton yük taşınıyor. Yılda yaklaşık 4 milyon ton LPG, 3 milyon ton kimyasal madde ve 139 milyon ton petrol taşınıyor.

3'ÜNCÜ KÖPRÜYE ENTEGRE

Bir medeniyet şehri olan İstanbul'da kültürel ve tarihi eserler tehdit altında. Boğaz ve çevresinde yaşayan, çalışan 2 milyona yakın insan tehdit altında. Boğaz'da ve Marmara'da, gemi trafiği nedeniyle doğal yaşam aynı şekilde tehdit altında. Zaman zaman meydana gelen kazalar, Boğaz'ı adeta bir cehenneme çevirdi. Türkiye milli gelirinin yüzde 40'ını sağlayan İstanbul'u, böyle büyük bir tehditten kurtarıyor. Kanal İstanbul ile Boğaz Boğaz yük trafiğini tamamen sona erdiriyor.
İstanbul Boğazı, tarihin ve geleceğin iç içe yaşanacağı, su sporlarının yapılacağı, kent içi ulaşımın kolaylaşacağı bir tabiat harikası olarak eski günlerine geri dönecek. Marmara'da demirleyen gemilerden artık büyük oranda kurtuluyoruz. Boğaz'ın hemen ağzında oluşturdukları kirliliğin önüne geçiyoruz. Bioçeşitliliği de muhafaza altına alıyoruz. Kanal İstanbul'dan günde 130 ila 160 arasında geminin geçmesini hedefliyoruz. Boğaz'dan günde 149 gemi geçtiği düşünülürse, kanal, gemi trafiğini yavaşlatmayacak, tersine hızlandıracak.

İstanbul'un en büyük havalimanını bu bölgede gerçekleştireceğiz. Kanal ve çevresi tüm dünyadan turistleri cezbederken, İstanbul Boğazı da eskisinden çok daha fazla bir çekim alanına dönüşecek.
Kanal suyu durgun olmayacak. Akıntı nedeniyle, bir kirlilik oluşmayacak.

"2 HAFTA BEKLEYİN"

Programın sonunda "dar çerçeve" olarak nitelediği ekibindeki Ulaştırma Bakanı Habip Soluk, eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu ile poz veren Başbakan Erdoğan, salondan çıkarken de vatandaşlara "Bu proje Çatalca'ya hediye ona göre" diye seslendi. Erdoğan Esenler'deki toplu açılış törenleri ve Kastamonulular Gecesi'nde de bilgi verdi:

"İstanbul için bu çılgın projeyi de 2023'e kadar bitireceğiz. Şu andaki hesabımız 10 yıl, bunu daha aşağı çekebiliriz. Proje çalışmalarından sonra süresini inşallah netleştireceğiz. İstanbul'un batısında Kanalistanbul'un Marmara'ya açıldığı yerde kurulacak şehri de önümüzdeki 2 hafta içerisinde açıklayacağım." Erdoğan yeni projeyle depreme karşı da bir adım atacaklarını söyledi: Biz vatandaşlarımıza diyeceğiz ki 'Kardeşim bak burası herhangi bir depremde gidebilir. Evleriniz hazır, size gelin şuralardan bir ev verelim.' Eğer arazi kendininse bedeli karşılığında kendilerine yer vereceğiz. "Yok ben burada oturmak istiyorum" diyenlere "Biz buraları yıkmaya mecburuz. O zaman burada yapacağımız yeni konutlardan size konut verelim. Bu süre içinde de git otur kiranı vereceğiz." "Yok ben bunu da istemiyorum" derse o zaman kamulaştıracağız.

Sızmasın diye, internetsiz

Proje için büyük gizlilik içinde çalışıldı. Detaylar iki ay önce netleşti. İnşaat maliyetini ve tahliye edilecek toprak miktarını azaltmak için kanalın dağlardan değil vadilerden geçmesi tasarlandı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün açıkladığı çılgın projenin bilinmeyen detaylarını ilk kez SABAH açıklıyor. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün iki aydır araştırdığı çok gizli proje, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi'nin (İMP) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Baz'ın koordinatörlüğünde bir özel ekip tarafından yürütülüyor. Ekipte çevre, orman, inşaat, harita ve jeoloji mühendisleriyle mimarlar bulunuyor. Büyük bir gizlilik içinde çalışan ekip, iki ay önce çalışmalarını tamamladı. Ardından projeyi başından beri takip eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile İMP Başkanı İbrahim Baz, Dolmabahçe'ye gelerek Başbakan Erdoğan'a proje ile ilgili brifing sundu. Kanalın güzergâhı Erdoğan'a 2 metre enindeki, 5 metre uzunluğundaki harita üzerinde üç boyutlu gösterildi.

BİR YILDIR YÜRÜTÜLÜYOR

Buna göre kanal, Evcik Plajı'ndan başlayarak Karacaköy, Ormanlı, Belgrat, Dağyenice, Çanakça, Kızılcaali, Gökçeli ve İnceğiz üzerinden Ortaköy Mahallesi'ne ulaşacak. Oradan Silivri Selimpaşa Merkez Mahallesi üzerinden Kıyıkent, Yalıkent, Denizkent ve Aykent Tatil sitelerinin içinden geçerek Marmara Denizi'ne ulaşacak. Projeyle ilgili talimat, bir yıl önce Başbakan Erdoğan tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a verildi. Topbaş da İbrahim Baz'a talimat verdi. Baz, bir yıldan fazla bir süredir çalışmayı büyük bir gizlilik içinde yürütüyor. Öyle ki, çok gizli proje ile ilgili bilgi sızıntısı olmasın diye İMP'deki uzmanlar, 1/100.000 ölçekli haritaları internet bağlantısız bilgisayarlarda hazırladı. Baz ve ekibinin yaptığı 10 metrekarelik devasa harita sabaha karşı İMP'nin Tepebaşı'ndaki merkezinde tüm ekip tarafından detaylı bir şekilde incelenip tartışıldı, ilerleyen günlerde de Dolmabahçe'ye götürüldü. Harita hazırlanmadan önce bölgede jeoloji mühendisleri tarafından kapsamlı incelemeler yapıldı. Bölgenin yer yapısına uygun olarak kanalın, hem inşaat maliyetini hem de tahliye edilecek toprak miktarını azaltmak için dağlardan değil, vadilerden geçirilmesi tasarlandı.

BOĞAZ'DAN DAHA KIVRIMLI

Bazı yerlerde ormanların etrafını da dolaşacağı için kanalın, İstanbul Boğazı'ndan bile daha kıvrımlı olması bekleniyor. Terkos/Durusu ve Büyükçekmece göllerinin zarar görmemesi için kanalın göllere uygun uzaklıktaki bölgelerden açılması planlandı. Bu kapsamda İstanbul'un Avrupa Yakası'ndaki en büyük su kaynağı olan Terkos Gölü'nün "Kanalistanbul"a karışıp kurumaması için güzergâh, gölün 40 kilometre ötesinden başlayacak. Kanalın güzergâhı, bölgenin jeolojik yapısı, coğrafi ve çevresel koşullara göre belirlendi. Bölgenin çehresini de değiştirecek kanalın yapımı sırasında kanalın iki ucuna da büyük limanlar inşa edilecek. Ayrıca kanalın ortasına da gemilerin yük alıp boşaltması için küçük bir liman yapılacak.

Uzmanların çoğu, olumlu buldu

Harika bir proje

Sinan Genim (Mimar): "Harika bir proje. 2023 yılında devreye girdiğinde İstanbul'u dünya sahnesinde görürüz. 16'ncı yüzyılda Sokullu Mehmet Paşa, İzmit Körfezi'ni Sapanca Gölü ile Sakarya Nehri'nden Karadeniz'e bağlamak için çalıştı. Ayrıca Karadeniz'i Hazar Denizi'ne bağlama çalışmaları da vardı. İnşaat çalışmaları başlamış ama savaşlar nedeniyle sekteye uğramış. Eleştirenler olacaktır. Patent tarşılışacaksa da tartışılsın. Düşünen ve proje geliştiren insanlara şiddetle ihtiyaç var. Kanalistanbul, birçok problemi çözecek. Eski şehrin üzerindeki baskıyı azaltacak. Türkiye'nin ekonomik gücü böyle bir projeyi gerçekleştirecek düzeydedir. Ülkemizin böyle projelere ihtiyacı vardı. Bir dönem GAP'ta böyle büyük projeydi. Ama bugün Türkiye için sıradan bir proje oldu. O da döneminde çok eleştirilmişti."

Mevcut sorunları çözmez

Erhan Demir (Eski İstanbul Şehir Plancıları Başkanı): Projeler, sorun çözmek için yapılır. İki yıl önce belediye seçimlerinde bu yönde çok sayıda kamuoyu araştırması var. Trafik ve deprem sorunu en üst sırada çıkıyor. Bu ikisinden birini çözmesi lazım ki başarı olsun. İstanbul doğu-batı yönünde uzayan bir şehir. Yolculuk talepleri de öyle E-5 ve TEM üzerinde yoğunlaşıyor. Kuzey- güney yönünde yapılan herhangi bir müdahale trafik yoğunluğunu alamaz. Çılgın bir proje ama mevcut sorunlarını çözmeye aday değil. Yeni bir şehir kurma projesi bu.

Tarihi doku korunacak

Haldun Hürel (Yazarİstanbul tarihçisi): İstanbul'un tarihi dokusunun zedelenmesinin önüne geçecek bir proje olarak görüyorum. Boğaziçi'nin yüksek bir tarihi değeri var. Tankerlerin oradan geçmesinin tehlikeden öte, günde 100'den fazla tankerin geçtiği bu bölgede görüntü kirliliği var. Projenin ileride İstanbul'un nüfusunu daha da artıracağına inanıyorum. Bu proje içinde yer almayan çekirdek İstanbul yapısı, kentin batıya doğru genişlemesi ile korunmuş olacak.

Çılgın değil uçuk...

Nurettin Sözen (Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı): İstanbul'un önceliği ulaşım mı deprem mi? Bu konularda bir şey yapmıyorsunuz, uçuk bir projeyi gündeme getiriyorsunuz. İstanbul'da 50 yıldır İstanbul'u Karadeniz'e bağlama projesi var. İki büyük kaynak Terkos ve Büyükçekmece'yi tehlikeye atıyorsunuz. Önemli su kaynaklarını tehlikeye atıyorsunuz. Bu projeyle hükümet kuzeye kaymaya çalışıyor. Bunlar büyük paralar, hem iç hem dış sermayanenin ağzını sulandırıyor. Doğubatı yönünde gelişen İstanbul'u kuzey-güneye doğru kaydırmış oluyor. Boğaz'ın statüsü de antlaşmalarla düzenlenmiş. Bunu da yok sayıyorsunuz. Rusya veya diğer ülkeler onay verir mi acaba?

Evet çılgın bir proje

Tayfun Kahraman (İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı): Bu bir çılgın proje mi, evet çılgın proje ve dünyayı ilgilendiriyor. Lozan'ı yeniden yazmak gerekiyor. Proje alanı olarak Avrupa Yakası'nda yeni bir alan olacak ve yeni bir yerleşim alanı yaratılacak. Ayrıca bu proje bir havalimanı ile ilişkilendiriliyor. Bu durumda projenin Silivri civarında olacağı söylenebilir. Güzergâh olarak Terkos ve Büyükçekmece aksı birleştirilebilir. Topografik olarak Hadımköy ve üstü böyle bir kanal geçişine imkân verir. Oradaki vadi bu anlamda bu proje için uygun gözüküyor.

4 soruda proje

KANALİSTANBUL NE ZAMAN BİTİRİLECEK?
Etüt çalışması 2 yıl sürecek. Bazı kaynaklara göre 7 yılda bitirilmeye çalışılacak. Ancak bu biraz zor görünüyor. 2023'e mutlaka yetiştirilmesi planlanıyor.

YENİ HARİTA NASIL OLACAK?
İstanbul'dan iki deniz geçecek, artık İstanbul'da iki yarım ada, bir ada olacak. 3'üncü Köprü'nün bağlantı yolları da kanalın üzerinden geçecek.

KANALDAN NE KADAR HAFRİYAT ÇIKAR?
Başbakan Erdoğan, projede milyonlarca metreküp harfiyat çıkarılacağını söyledi. Uzmanlara göre harfiyat yaklaşık 2 milyar metrekübü bulabilir. Çıkartılan harfiyat, büyük bir havalimanı ve liman yapımında kullanılacak. Kullanılmayan madenlere gönderilecek. Ağırlıklı olarak hazine arazileri kullanılacak ancak istimlak da olacak.

İSTANBUL'DA NE DEĞİŞİKLİKLER YAŞANACAK?
İstanbul, yeni kanalla birlikte eski taşocakları bölgesi olarak bilinen Gümüşdere, Kısırköy, Uskumruköy ile Karaburun'dan itibaren Karadeniz kıyısında uzanan bir şehir olarak planlandı. Yeni şehrin uluslararası cazibe merkezi olması amacıyla dev ileri teknoloji üssü, dünyanın en büyük golf sahası, ticaret, konut, üniversite projelerinin yanı sıra, kruvaziyer limanı kurulacak.
http://www.patronlardunyasi.com/haber/
Hasan Mesut/Sabah

28 Nisan 2011 Perşembe

ABD ‘gevşek para’ sinyali verdi, dolar dünyada ‘dip’ yaptı


ABD Merkez Bankası’nın (FED) enflasyon vurgusu yapıp faizleri artırmaması ve gevşek para politikasına devam edeceği sinyali vermesi, uluslararası piyasalarda dolar 3 yılın en düşük düzeyine geriledi.
Doların hızla değer kaybı petrol fiyatlarını da 125 doların üzerine taşıdı. Dışarda yaşanan bu gelişme içerde doların 1.51 liraya gerilemesini sağladı. Euro ise 2.25 liradan işlem gördü.
Dolar 1.51 TL’ye geriledi
Yurtdışında yaşanan Euro ve dolar hareketi, içerde de etkili oldu. Paritenin etkisi ve FED açıklamasıyla dolar bankalararası piyasada açılışın ardından hızla 1.5110 liraya kadar geriledi. Ardından gelen tepki alımlarıyla yeniden 1.52 liraya ulaşan dolar serbest piyasada 1.5200 liradan kapanış gerçekleştirdi. Euro ise değer kazanarak 2.25 liradan işlem gördü. Euro’nun serbest piyasada kapanışı ise 2.2520 liradan oldu.
Petrol 125 doları aştı
FED’in açıklamalarının ardından, ekonomiye olan desteğin süreceği mesajının gelmesi ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki gerginliklerin sürmesi petrol fiyatlarındaki yükselişi de tetikledi. ABD tipi ham petrolü varil başına 114 dolara tırmandı. Brent tipi ham petrolün fiyatı ise varil başına 125 doları aştı.

Altın 1534 dolara çıktı Cumhuriyet 508 lira oldu

ENFLASYON kaygısı ve dolardaki hızlı düşüşle birlikte ‘güvenli liman’ olarak nitelendirilen altın rekor üzerine rekor kırmaya devam etti. Geçen haftalarda 1.500 dolar psikolojik sınırını aşan dolar dün de 1.534 dolarla tüm zamanların en yüksek düzeyine imza attı. Cumhuriyet Altını’nın fiyatı da 508 liradan işlem gördü. Böylece 1 çeyrek altında 125 liradan alıcı buldu. Altının bundan önceki rekoru 1.518 dolardı.
www.hurriyet.com.tr/ekonomi

Manchester United ve Barcelona 350 milyon Euro’luk finale THY ile uçacak


İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenecek olan Şampiyonlar Ligi finalinde oynamasına kesin gözüyle bakılan Barcelona ve Manchester United’ı bu önemli karşılaşmaya Türk Hava Yolları (THY) taşıyacak.
Barcelona ve Manchester United’ın uçuş sponsoru olan THY, takımları bu finale ilk defa uçuracak. THY, 2 takımın final oynaması halinde bazı özel etkinlikler de planlıyor. Ekonomik açıdan 350 milyon Euro’luk değere sahip final maçını kazanacak olan takım ise kasasına 120 milyon Euro’ya yakın para koyacak.
İki takıma 16 milyon Eruo
İki takıma sponsor olan THY, yaklaşık 16.7 milyon Euro’luk anlaşmaya imza attı. Barcelona ile sponsorluk anlaşması imzalayan THY, bir uçağını Barcelona görselleri ile kaplayarak, oyuncular ile reklam filmi çekti. THY, bu reklamı Barcelona’nın önemli maçlarında yayınlıyor. Barcelona ve THY arasındaki sponsorluk anlaşması 7.7 milyon Euro’yu buluyor. İngilizlerin dünyaca ünlü takımı Manchester United için de bir uçağını bu takımın görselleriyle kaplayan THY, oyuncularla da reklam filmi çekti. 3.5 senelik anlaşma boyunca takımı yurtdışına taşıyan THY, kulübe sponsorluk bedeli olarak 9 milyon Euro ödüyor.
120 milyon Euro alacak
Yapılan araştırmalara göre, Şampiyonlar Ligi final maçı için Londra’da karşı karşıya gelecek olan 2 takım, sadece şampiyonluk için değil, 120 milyon Euro’nun üzerindeki gelir için de mücadele edecek. Final maçının Avrupa ekonomisi için değeri ise 350 milyon Euro. Final maçında kaybeden taraf bile evine 70 milyon Euro’luk bir gelirle dönüyor.

THY’nin spor sponsorlukları

Manchester United: İngiliz kulübüyle 3.5 yıllık sponsorluk anlaşması imzalandı.
Barcelona: Sponsorluk çerçevesinde 2.5 yıl boyunca takımı yurtdışı maçlarına THY taşıyor.
Shakhtar Donetsk: Resmi sponsoru unvanı ile takım formasında sırt reklamı olarak logosunu kullanıyor.
Ajax Amsterdam: Yarım sezonluk dijital reklam anlaşması yaptı.
Maroussi: Yunanistan 1. lig basketbol takımı ile 1.5 yıllık reklam anlaşması yapıldı.
Avrupa Basketbol Ligi: Bu lige Turkish Airlines Euroleague adı verildi.
Kobe Bryant: 2 senelik sponsorluk anlaşması imzalandı. Bryant ile reklam filmi çekildi.
Caroline Wozniacki: THY’nin business class yüzü olan ünlü tenisçi 3 yıl reklam filmlerinde olan ünlü tenisçi 3 yıl reklam filmlerinde oynayacak.
www.hurriyet.com.tr/ekonomi

Lufthansa: THY Çin’i elimizden aldı


Lufthansa Havayolları Türkiye Genel Müdürü Gregor Wende, 22 yıllık ortağı THY'nin önemli hatlarda ciddi bir rakip haline geldiğini söyledi

Türk Hava Yolları'nın son yıllarda sergilediği agresif büyüme yabancı ortaklarının da dikkatini çekiyor. Uzun süredir Türkiye'de görev yapan Lufthansa Havayolları Türkiye Genel Müdürü Gregor Wende, SunExpress'te 22 yıldır ortak oldukları THY'nin ilgi çekici büyümesiyle iyi bir ortak olmanın yanı sıra ciddi bir rakip haline de geldiğini vurguladı. Atatürk Havalimanı'nda bir basın toplantısı düzenleyen Wende, ''THY, havacılığı muhteşem ve çok iyi yapıyor. Bu bize de yarıyor. Türk Hava Yolları iki yıl önce Star Alliance'a girdikten sonra gücüne güç kattı. Avrupalı yolcular THY'yi çok beğeniyor'' dedi.

TURİST YAĞACAK
Türkiye'nin Arap ülkelerindeki toplumsal ayaklanmalar nedeniyle bölgenin turizm merkezi haline gelebileceğine de değinen Wenge, hava koridorlarının Türkiye'nin lehine değiştiğini anlattı. "Türkiye bu sayede turist sayısında patlama yapabilir. Çünkü Mısır, Tunus, Fas ve Libya'da yaşanan iç karışıklıklar tatil talebini Türkiye'ye kaydırıyor. Bu sene mart ayında bütün oteller dolu. Bu yıl Almanya'dan Türkiye'ye gelen turist sayısında büyük artış bekliyoruz. Bunun yanı sıra Türkiye, özellikle de İstanbul ve Antalya kongre turizminin cazibe merkezi haline geldi' diyen Lufthansa Türkiye Genel Müdürü, tüm bunlar nedeniyle Almanya'nın Türk vatandaşlarına vize kolaylığı getirmesi gerektiğinin de altını çizdi. Wenge, "En azından festival ve fuarların yoğunlaştığı dönemlerde ikili antlaşmalarla vize muafiyeti getirilebilir'' dedi.

2010'da 1 milyon yolcu taşıdı
Lufthansa Havayolları Türkiye Genel Müdürü Gregor Wende, Avrupa'dan Türkiye'ye en çok sefer yapan ve en çok yolcu taşıyan şirket olduklarını belirterek, ''Geçen yıl Türkiye ile Almanya arasında karşılıklı 1 milyon yolcu taşıdık. 2011'in ilk dört ayında yolcu sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6'lık bir artış sağladık. Yıllık bazda bu oranın yüzde 11'lere çıkacağını tahmin ediyoruz'' dedi. Lufthansa Türkiye'ye yaptığı uçuş sayısını bu yıl haftada 74'e çıkardı. Geçen yıl Bursa uçuşlarına başlayan şirket, bu ay Münih-Antalya seferlerini başlattı. Wende, "Türkiye'ye günde 11 sefer gerçekleştiriyoruz. Uçaklarımız yüzde 100 dolu sefer yapıyor ancak bu talebi karşılayabilmemiz için slot (uçuş izni) yeterli değil. İstanbul için yeni slot istedik, alamadık" dedi.

'GÜÇLÜ ORTAK, CİDDİ RAKİP'
THY'nin muhteşem bir büyüme kaydettiğini ve Avrupa'da üçüncü sırayı zorladığını ifade eden Gregor Wende, İstanbul'un Avrupa'da merkez haline gelmesinin en çok THY'ye yaradığına dikkati çekti. ''THY çok hızlı büyüyor. Bizim için çok güçlü bir ortak ama aynı zamanda ciddi bir rakip. Çünkü THY her yıl uçuş ağını yüzde 25 genişletiyor. Bu rekabetin Türkiye ayağından bir endişemiz yok ama THY, Avrupa ve dünyada bizim için çok ciddi bir rakip" şeklinde konuştu. Özellikle Çin, Hindistan ve Almanya'da THY ile rekabet ettiklerini, örneğin Çin'e Almanya'dan sefer yapan şirketler arasında THY'nin birinci sırada olduğunu belirten Wenge, THY'deki ikramların kalitesine de övgüler yağdırdı. Wenge, "Türkish Do&Co'nun yemekleri hem çok çeşitli hem de lezzetli. Asyalılar, hele hele Almanlar Türk yemeklerini çok seviyor" şeklinde konuştu.
www.sabah.com.tr/Ekonomi

Torunlar GYO'dan 'ustalık eseri'


Torunlar GYO, Mall of İstanbul'da satışlara başladı. AVM, ofis, otel ve rezidanslardan oluşan projede satışa çıkan dairelerin fiyatı 150-700 bin lira arasında

Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) Avrupa'nın en büyük karma projeleri arasında yer alacak rezidans, AVM, ofis ve otelden oluşan "Mall of İstanbul" projesinde rezidansların satışına başladı. Mall of İstanbul projesinde toplam bin 200 rezidans bulunurken, satışa sunulan 515 dairenin 215'i satıldı. Projede yer alan rezidansların metrekare satış fiyatı 2 bin 600 TL ila 3 bin 200 TL arasında değişiyor. Proje 2013 sonunda tamamlanacak. Dün Mall of İstanbul satış ofisinde düzenlenen toplantıda konuşan Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Aziz Torun, "Torunlar GYO olarak 2014'ün ilk çeyreğine kadar ön gördüğümüz 700 milyon dolarlık yatırım planımızın ilk adımını 'Mall of İstanbul' projesi ile atıyoruz. 323 milyon dolar yatırım ile hayata geçireceğimiz Mall of İstanbul, Torunlar GYO'nun da şu ana kadar gerçekleştirdiği en büyük yatırım olma özelliğini taşıyor. Bu proje bizim ustalık projemiz" diye konuştu.

YENİ BİR KENT KURULUYOR
Torunlar GYO Genel Müdür Yardımcısı Yezdan Kanaat projede 4 blok olarak tasarlanan rezidansların yanı sıra içinde temalı eğlence parkı, Astronomi ve İstanbul Müzesi, snowpark, botanik park, alışveriş caddesi, nostaljik tamvay, lüks cafe ve restoranlar ile 350 mağazanın yer alacağı bir AVM'nin de bulunacağını belirtti.

Fiyatlar 150 bin TL'den başlıyor
Torunlar GYO Genel Müdür Yardımcısı Emre Torun da projede lansman döneminde geçerli olacak kampanya ile yüzde 5 peşinat ödeyen müşterilerin ara ödemelerde vade farksız ödeme imkânından yararlanacağını söyledi. İş Bankası, Akbank, Garanti ve Vakıfbank ile anlaşma imzaladıklarını ve tüketicilerin daire fiyatının yüzde 75'i kadar konut kredisi kullanabileceklerini kaydeden Emre Torun, "Satışa sunulan ilk blokta stüdyo, 1+1, 2+1, 3+1 ve 4+1 rezidans daireler yer alıyor. 53 metrekarelik stüdyo dairelerin fiyatı 150 bin-165 bin TL, 78-89 metrekarelik 1+1 dairelerin fiyatı 214 bin-309 bin TL, 107-129 metrekarelik 2+1 dairelerin fiyatı 290 bin-441 bin TL, 169-182 metrekarelik 3+1 dairelerin fiyatı 429 bin-598 bin TL, 216 metrekarelik 4+1 dairelerin fiyatı ise 662 bin TL ile 700 bin TL arasında değişiyor" dedi.

Gedikli: Benzin fiyatı mutlaka incelenmeli
Ak Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, sürekli artan akaryakıt fiyatlarına tepki gösterdi. Bu konuda ilgili üst kurullar EPDK ve Rekabet Kurumu'nu göreve çağıran Gedikli, "Etkin piyasa gözetimine ihtiyaç var. Pahalılık bizimle ilgili değil. Bunu birilerinin incelemesi gerekmez mi?" diye sordu. Gedikli, akaryakıt fiyatlarındaki artışı iktidara bağlamanın yanlış olacağını ifade etti. Gedikli, "Akaryakıt sektöründe hem rafineri çıkışında hem de dağıtımda problem var" dedi. TRT Haber'de yayımlanan 'Ekonomi Kulübü' programına konuk olan Gedikli, "Türkiye'de tek rafineri bulunuyor ve burası İtalya'daki merkez fiyatı baz almıyor, kendince fiyat belirliyor. Öte yandan 5 firma dağıtımı ele geçirmiş durumda. Bunlar arasında fiyat anlaşması var mı yok mu bakılmalı. Çünkü piyasaya bakıyorsunuz fiyatlar aşağı yukarı aynı. Yani durum şüpheli" şeklinde konuştu.

6 BİN 500 KİŞİYE İŞ YARATACAK
Aziz Torun, Mall of İstanbul'un Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çılgın projesi ile oluşacak Avrupa Adası'nın tam ortasında bulunduğuna işaret ederek, projenin bölgedeki değişim ve dönüşümde öncü rol oynayacağına işaret etti. Projenin 4 yılda geliştirildiği bilgisini veren Aziz Torun, projenin AVM, ofis ve otel işletmesi olmak üzere yaklaşık 6 bin 500 kişiye istihdam yaratacağını, AVM'nin ise ortalama günlük 60 bin ziyaretçisi olacağını kaydetti.

'Finansman kalitesine dikkat etmek gerek'
Gedikli konuşmasında Merkez Bankası'nın uyguladığı politikalarla ilgili düşüncelerinin ekonomi dünyasının genelinden farklı olduğunu ifade etti. Para politikası kararlarının kısa vadede kısmen etkili, uzun vadede ise etkisiz olduğunu ileri süren Gedikli, Merkez Bankası'nın kararlarının cari açığa çözüm üretmeyeceğini savundu. "Önemli olan mali politikalar" diyen Gedikli şunları söyledi: "Cari açıktan ziyade finansman kalitesine dikkat etmek gerekli. Dün sıcak para gelsin diye yalvarırken bugün gelmesin diye tedbirler alıyoruz. Enerjiyi çıkarırsak cari açık da ortadan kalkacak aslında."
www.sabah.com.tr/Ekonomi
Etiketler : Aziz Torun

Çılgın projede 15.000 kişi çalışacak


10 yılda tamamlanacak ve İstanbul'a İkinci boğazı açacak olan "çılgın projede" tam 15 bin kişi çalışacak. Yapılacak olan inşaatlarda da 10 binler iş bulacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çılgın proje olarak adlandırdığı Kanalistanbul'un yapımında 15 bin kişi çalışacak. 150 metre genişliği ve 25 metre derinliği olacak kanalın yapımında ayrıca dolaylı olarak da binlerce kişiye istihdam sağlanacağı belirtiliyor. Kanalın yapımı dışında yeni kurulacak olan şehirlerdeki inşaatlarda da istihdamın zirve yapması bekleniyor. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Başkanı Cemal Gökçe projenin gerçekleşmesi halinde kanalın çevresinde oluşacak iki yeni şehrin orta vadede inşaat sektöründe çalışma anlamında istihdam yaratacağını belirtti. Gökçe, projenin yeni İstanbul'a olacak ilgiyi artıracağını, bunun 3-4 milyon yeni konut anlamına geleceğini de söyleyerek "İstihdam ve yapılaşmada ciddi bir yoğunluk ortaya çıkaracak" diye konuştu
www.sabah.com.tr/Ekonomi

27 Nisan 2011 Çarşamba

83 ülkeye Türk makarnası yediriyor


Mersin'de kurulu bulunan Arbel AŞ, 3.5 yıl önce “Arbella” markasıyla girdiği makarna sektöründe, dünyanın 83 ülkesine ihracat yapma başarısını elde etti.Arbella Makarna Genel Müdür Yardımcısı Levent Kavak, buğday üretim merkezlerine yakınlıklarını dikkate alarak, 4 yıl önce kaliteli makarna üretme fikrinin gündeme geldiğini söyledi.

Kısa bir sürede bu fikri gerçeğe dönüştürebilmek adına gerekli tesisin kurulduğunu ve 3.5 yıl önce “arbella” markasıyla üretime geçtiklerini anlatan Kavak, ihracata dönük bir firma olmaları nedeniyle hemen üretimlerini ihracatta değerlendirmeye başladıklarını vurguladı.

İhracat konusundaki deneyimlerini makarna için de kullanmaları nedeniyle kısa zamanda önemli mesafeler kat ettiklerini ifade eden Kavak, şöyle konuştu:

“Şu an yıllık 160 bin tonluk üretimle Türkiye'nin tek çatı altında en büyük makarna üreticisi olmayı başardık. Üretimimizin yüzde 60'ını ihracatta değerlendiriyoruz ve geçen yılki 120 milyon TL'lik ihracat rakamımızla sektördeki en büyük ihracatçı konumundayız. Yani makarnacıların ihracat şampiyonu olduk. Pazarlarımız ise 5 kıtada toplam 83 ülkeye ulaştı. Bizim kısa zamanda bu kadar büyük aşama kaydetmemizi sağlayan unsurlardan birisi ise sürekli ürünlerimizin taktir toplaması. Ama başarımızın arkasında Anadolu'nun kaliteli durum buğdayı yatıyor.”

Kavak, bu yıl yeni bir üretim hattı kurduklarına dikkati çekerek, bu sayede ihracatın yüzde 20 artırılmasının hedeflendiğini kaydetti.

İhracat gerçekleştirdikleri ülkeler arasında İtalya ve ABD gibi makarna sektöründeki “devlerin” de bulunduğunu ifade eden Kavak, “Bundan sonraki süreçte mevcut pazarlarımızdaki memnuniyeti sürdürürken, yeni pazar arayışlarına da devam edeceğiz. Şu an için Türkiye'nin önemli bir markası olduk. Ancak bu bize yetmiyor. Hedefimiz dünya markası haline gelmek. Hatta bazı ülkelerin de vazgeçilmez markaları arasında yer almaya başladık bile” diye konuştu.

TÜRKİYE'DEKİ TÜKETİM

Kavak, uzun yıllardır makarna tüketen Türk halkının halen makarnayı ara öğün olarak değerlendirdiğini söyledi.

Ancak birçok dünya ülkesinde makarnanın değişik soslarla besleyici ve vitamin değerleri yüksek bir gıda olarak ana öğünlerde tüketildiğini anlatan Kavak, Türkiye'de makarna tüketiminin her geçen gün artmasına rağmen, halen dünya ortalamasının altında olduğunu vurgulayarak, “Birçok Avrupa ülkesiyle ABD'de yıllık kişi başına tüketim 10 kilogram üzerindeyken, Türkiye'de tüketim 6 kilogram civarında. Bunun en büyük nedeni ise 'makarna kilo yapar' kanısı. Ama bu inanış doğru olsaydı, İtalyanlar en şişman ve obez toplum olurdu. Oysa ki, gerçekte durum çok farklı. O nedenle herkesin gönül rahatlığıyla makarna tüketebileceğine inanıyorum” diye konuştu.
www.hurriyet.com.tr

Milli otomobilin çalışmaları bitti


Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Kudret Önen, milli otomobil konusunda teknik çalışmaları tamamladıklarını bildirdi
Önen, Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) tarafından düzenlenen “Otomotiv Sektörünün Geleceği” konulu konferansta yaptığı konuşmada, milli otomobil projesinin umutlanmak için büyük bir şans olduğunu söyledi.

OSD olarak bu konuda teknik çalışmaları tamamladıklarını bildiren Önen, bu otomobilin nasıl pazarlanması gerektiği konusu üzerinde çalışmalar yaptıklarını, 1,5 ay içinde bunu rapor olarak sunacaklarını söyledi.

Önen, “Milli otomobil desteklendiği takdirde olacaktır” dedi.

Ülkenin durumunun otomotiv sanayinin durumuna bakılarak anlaşılabileceğini söyleyen Önen, “Bu çerçevede 2023'te otomotiv sanayinde 75 milyar dolarlık beklenti çok heyecanlı bir hedef. Bu hedefler olmazsa ileride ne yapacağımız belli olmaz, ülke de yerinde kalır” diye konuştu.

Bu hedefi mantıklı bir şekilde kurgulamak gerektiğinin altını çizen Önen, strateji belgesinin işin en önemli kısmını oluşturduğunu söyledi.
Burada işin matematiğini de yapmanın önemli olduğunu ifade eden Önen, “Bugünkü rakamları çarpıp bölüp, 2023'e getirdiğimizde farklı bir şeyler yapmak gerektiği ortaya çıkıyor. Yeni fabrikalar için bazı stratejik kararların alınması lazım” dedi.

Dünyada şu an otomotiv sanayi üretiminde fazlalık olduğunu hatırlatan Önen, “Bu fazlalıktan bu kadar adet daha pay almak istiyorsunuz. Çok güzel, heyecanlı bir hedef. Ancak bunun altını doldurmamız lazım. Önümüzdeki aylar, yıllar bizim için çok önemli. Bu kararlar alınırsa neden olmasın?” diye konuştu.

“İŞİN ÇIKIŞ NOKTASI İÇ PAZAR”

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Başkanı Mustafa Bayraktar ise Merkez Bankası'nın aldığı kararların piyasayı yavaşlatacağını söyledi.
Türkiye'nin cari açığının sorumlusunun otomotiv sektörüymüş gibi bir yanlış algının olduğunu dile getiren Bayraktar, şunları söyledi:

“Evet otomotiv sektörünün ihracat fazlası giderek azalıyor ama bunun sebebi acaba Avrupa piyasasının yavaşlaması mıdır, değil midir, iyi bakmak lazım. Türkiye'de pazar, aşağı yukarı 800 bin. Üretim kapasitesi olarak 1,5 milyon. Örnek aldığımız Güney Kore'de pazar 1,5 milyon, üretim ise aşağı yukarı 2,4 milyon. Yani sektörün tamamen gücünü gösterebilmesi için işin bir çıkış noktası var, o da iç pazar. İç pazarın ileri gidememesinin nedeni de yüksek vergilerden dolayı talebin bastırılmış olması. Enerji politikası ne zaman çözülürse, ben otomotiv sektörünün 1-1,5 milyonlara ancak o zaman gidebileceğini düşünüyorum”

“OTOMOTİV ANA SANAYİNE YEDİVEREN GÜL GİBİ HİZMET ÜRETİYORUZ”

Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Celal Kaya ise Türkiye'nin otomotivde BMC, Temsa gibi markaları olduğunu, otomobilde de marka yaratılabileceğini söyledi.

Yan sanayiciler olarak milli otomobilde altyapının yüzde 85'ini garanti ettiklerini söyleyen Kaya, üretilecek bu otomobili komşu Müslüman ülkelere de satabileceklerini kaydetti.

Sektörde bir orkestra şefi gerektiğini ifade eden Kaya, “Yan sanayi olarak tüm parmaklarımızı masaya koyuyoruz” dedi.

Yan sanayiciler olarak ARGE konusunda da önemli çalışmalar yaptıklarını anlatan Kaya, TAYSAD üyelerinin global işbirlikleri de yaptıklarını söyledi.
TAYSAD'ın son iki yılda üyelerini önemli ölçüde yurt dışına taşıdığını anlatan Kaya, “Brezilya'ya gidip gelmekten çok yorulduk. 4 milyon araç üretiliyor ve Türkiye'deki segmentin aynısı. Neden olmayalım? Yan sanayi 50-60 yıllık Alman firmalarını satın almaya başladık. Yan sanayi yatay ve dikey büyüyor” dedi.
Türkiye'de ana sanayiyi çok fazla tatmin edemediklerini ve dışarıya açıldıklarını söyleyen Kaya, şöyle devam etti:

“Geçen ay Automekanica Fuarı vardı. Katılanlar, mutlaka dikkat etmişlerdir. Bin 90 tane yan sanayici bu fuarda yer aldı. Bunların standı gezilmiş olsaydı yüzde 85'in nasıl yapıldığını o fuarda görürdünüz. Biz dünyaya satıyoruz. İnşallah Türkiye'de yapılacak diğer işlerde de görev alır ve yüzde 85'ini karşılayabiliriz. Eksikliklerimiz var. Yan sanayiyi en iyi şekilde hazırlamaya çalışıyoruz. Otomotiv ana sanayine yediveren gül gibi hizmet üretiyoruz. Oldukça modern bir yapımız var.”

“OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN PARLAK GELECEĞİNE YÜREKTEN İNANIYORUZ”

OYDER Başkanı Şükrü Ilısal ise yaşanan global ekonomik krizin ardından otomotiv sektörünün dünyada yeniden yapılandığını, çevreci ürünlerin giderek daha önem kazandığını söyledi.

Otomotivde global marka yaratabilen sınırlı ülke olduğuna işaret eden Ilısal, bu ülkelerin en önemli güçlerinin tartışılmaz şekilde gelişmiş iç pazarları olduğunun altını çizdi.

Türkiye'nin küresel oyuncu olabilmesi için önemli fırsatlar bulunduğunu, nüfusunun genç ve dinamik olduğunu, bundan faydalanmak gerektiğini dile getiren Ilısal, “Türkiye'yi otomotiv üssü yapacak çalışmaları hep birlikte geliştirmeliyiz” dedi.

Otomotiv Strateji Belgesinin sektör için önemine değinen Ilısal, detaylı eylem planlarının sektörü mutlu ettiğini, beklentilerinin belgenin bir an önce uygulamaya geçirilmesi olduğunu söyledi.

“Bu büyük potansiyel pazarda yerli markalar da oluşturulur, global üretim üssü de kurulur” diyen Ilısal, otomotiv sektörünün büyük potansiyeline, aydınlık geleceğine yürekten inandıklarını dile getirdi.

Yetkili satıcıların 100 bin kişiye doğrudan istihdam sağladığını, yatırımlarının önemli büyüklüklere ulaştığını bildiren Ilısal, sektörün karsızlık sorununa değindi.
Otomotiv sektöründe herkesin aynı gemi içinde olduğunu ifade eden Ilısal, gemideki tüm paydaşların sağlıklı, sağlam olması gerektiğine işaret etti.

Bugünden 2023'e bakarken, vergilerin makul seviyelere düştüğünü, yollarda 15 yaş üzerinde dolaşan aracın kalmadığını, iç pazarda satılan otomobillerin yüzbinlerle değil milyonlarla ifade edildiğini, risklerin ve karların adil paylaşıldığını gördüğünü dile getiren Ilısal, iç pazarın gelişmesi için gerekli çalışmaların başlatılmasının önemini anlattı.

Distribütörlerin yetkili satıcılarla et-tırnak olduğunu unutmaması gerektiğini söyleyen Ilısal, yetkili satıcılardan da güçlerinin farkına varmalarını, kurumsallaşmalarını hızla tamamlamalarını beklediklerini ifade etti.
www.hurriyet.com.tr

3 Milyon vergi mükellefinden 20 Milyar TL


Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması kapsamında yaklaşık 3 milyon 38 bin mükellefin başvuru yaptığını ve 20 milyar lira düzeyinde kamu ve vergi alacağının taksitlendirilmiş olacağını bildirdi.


Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması kapsamında yaklaşık 3 milyon 38 bin mükellefin başvuru yaptığını ve 20 milyar lira düzeyinde kamu ve vergi alacağının taksitlendirilmiş olacağını bildirdi www.patronlardunyasi.com

Torba Affı'ndan yararlanmak isteyenlere elektronik danışman


İstanbul Vergi Dairesi, ''Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6111 Sayılı Kanun''dan yararlanmak isteyen mükellefleri, adım adım yönlendirerek kendi durumlarını öğrenme imkanı sağlıyor.

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı (İVDB), ''Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6111 Sayılı Kanun''dan yararlanmak isteyen mükellefleri, adım adım yönlendirerek kendi durumlarını öğrenme imkanı sağlıyor.

İVDB Başkanı Mehmet Koç, yaptığı açıklamada, 6111 sayılı kanunla ilgili uygulamanın son müracaat tarihinin 2 Mayıs 2011 olduğunu hatırlatarak, yoğunluk nedeniyle mükelleflerin başvuru için son günü beklememesi gerektiğini, mükelleflerin bir an önce başvuruda bulunmaları halinde son günlerde meydana gelecek yığılmaların yol açabileceği sıkıntıların yaşanmayacağını ifade etti.

İVDB'nin, ''6111 Sayılı Kanun Avantaj Hesaplama Modülü'' ile de mükellefin, yeniden yapılandırma kapsamında kendi durumu ile ilgili her türlü bilgiye internet ortamından ulaşabileceğini belirten Koç, ''Mükelleflerimiz için elektronik danışmanlık programı geliştirilmiştir. Mükelleflerimiz vergi dairesine gitmeden, kullanıcı dostu (user friendly) bu modülü kullanarak ve kendilerine yöneltilen sorulara adım adım cevap vererek 6111 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacaklarını ve yararlanmaları halinde sağlayacakları avantajı öğrenebilirler'' diye konuştu.

İSTANBUL'DAKİ VERGİ DAİRELERİNDE HAFTA SONU MESAİSİ

Mehmet Koç, yeniden yapılandırma dolayısıyla vergi dairelerinde yoğunluk yaşandığını, hayata geçirilen ''6111 Sayılı Kanun Avantaj Hesaplama Modülü'' ve ''İnternet Vergi Dairesi''nin bu yoğunluğu azaltacağını düşündüklerini dile getirerek, ''Vergi dairelerinde çalışan arkadaşlarımız bir süredir hafta sonu mesai yapıyorlar. Hafta içi mükelleflerle ilgilenip başvurularını alırken, hafta sonları da bu başvurularla ilgili çalışmaları gerçekleştiriyorlar'' şeklinde konuştu.

GELİR İDARESİ'NDEN VATANDAŞLARA KOLAYLIK

İVDB Başkanı Koç, mükelleflerin yeniden yapılandırma sürecinde başvurularını kolaylaştırmak için Gelir İdaresi Başkanlığı'nın internet vergi dairesinde yeni bir uygulamaya gittiğini, artık kesinleşmiş borcu bulunan mükelleflerin vergi dairesine gitmek zorunda olmayacaklarını, internet vergi dairesinden de borçlarını yeniden yapılandırmak için başvuruda bulunabileceklerini belirtti
www.patronlardunyasi.com