27 Aralık 2012 Perşembe

Önceki Sonraki 5 farklı hedef için 24 eylem planı

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesinde, 5 farklı hedef için 24 eylem belirlediklerini söyledi

Bakan Ergün, Çırağan Sarayı'nda ''Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı''nı açıkladı.

Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ile sektörün yol haritasını ortaya koyduklarını ve bu yolda ilerlemeyi sağlayacak araçları da belirlediklerini dile getiren Ergün, belgenin hazırlanma sürecinin, kamunun, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının bir arada çalışmasının güzel bir örneği olduğunu anlattı.

Bakan Ergün, ''Strateji belgesinin uzun dönemli vizyonunun, sektörde yüksek katma değerli ürünlerin üretim üssü olmaktır'' dedi.

Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesinde, 5 farklı hedef için 24 eylem belirlediklerini bildiren Ergün, şunları söyledi:

''Birinci hedefimiz eğer sektör birtakım hukuki ve idari düzenlemeye ihtiyaç duyuyorsa, bunları gerçekleştirmek. Sanayide kullanılan elektrik enerjisi girdi maliyetlerini azaltmaya yönelik çalışmalar yürütülecek. Mesela TRT payında daha önce bir azaltmaya gitmiştik. Bununla ilgili belki, kanunla oluyor çünkü bunlar, eğer bir kanun çalışması gerekiyorsa tabii o da olacak. Ama tabii ki TRT'ye son zamanlarda çok uluslararası yükler de bindirildi. Türkiye'nin dünyadaki imajını güçlendirme konusunda TRT'nin önemli görevleri var. Bunların finansmanı da elbette söz konusu. Ama yine de eğer enerji maliyetleri üzerinde yük azaltması üzerine gidilecekse, bu da hukuki bir düzenlemeyi gerektiriyorsa, o hukuki düzenlemeleri birlikte çalışacağız.''

Nihat Ergün, ithaline izin verilen kontrole tabi yakıt ve atıklar ile hurdalardan alınan çevre katkı payını azaltma yönünde çalışmalar yapılacağını dile getirerek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda OSB ve Serbest Bölge gibi alanlarda çevre ortak birimleri kurulması için yasal düzenlemeler hazırlanacağını kaydetti.

Ruhsatların, yatırımı gerçekleştirebilecek bilgi birikimine, mali güce, teknik altyapıya ve sektörel deneyime sahip şirketlere verilmesini mümkün kılacak şekilde Maden Kanunu'nda düzenleme yapılacağına işaret eden Ergün, Türkiye ile Avrupa Kömür Çelik Topluluğu arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın devlet yardımlarını kısıtlayan hükümlerini esnekleştirmek için girişimlerin artırılarak sürdürüleceğini bildirdi.

Ergün, bu eylemin, sektörde yapılacak yüksek katma değerli yatırımları teşvik kapsamına alabilmek için de büyük önem taşıdığını söyledi.
   
''Yerli girdi kullanımı teşvik edilecek''
   
Bakan Ergün, strateji belgesinde ikinci hedefleri olan olan ''Üretim Altyapısını Geliştirmek'' başlığı kapsamında; Kamu yatırımlarında en yüksek katma değeri sağlayacak şekilde yerli girdi kullanımının teşvik edileceğini belirtti.

Rüzgâr Enerjisi yatırım sözleşmelerinde, rüzgar türbinleri yatırımında başta sfero döküm ve yassı çelik olmak üzere yerli girdi kullanımı teşvik edileceğine işaret eden Ergün, ''Çevreye yönelik olarak atık yok etmeye yönelik makine ve ekipman yatırımlarına teşvikler uygulanacak. Bölgesel enerji boru hatlarında yerli sac kullanılarak üretilen çelik boruların ve diğer yerli malzemelerin kullanımına öncelik verilecek. Bu projelerle ilgili yatırımlara vergi indirim teşviki de sağlanabilir, bunun üzerinde çalışacağız. Demir ve demir dışı cevher aramalarına önem verilecek ve maden aramaları desteklenecek. Demir-çelik sektöründe, enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik proje ve çalışmalara destek verilecek'' diye konuştu.

Strateji Belgesinde ''Dış Ticarette Aksayan Yönleri Gidermek'' başlıklı üçüncü hedefleri kapsamında ise, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri gibi riskli ülkelere yönelik ihracatta, ihracat kredi sigortası uygulamaları yaygınlaştırılacağını dile getiren Ergün, düşük fiyatlı ithal ürünlerin yerli üreticilerin üzerinde yarattığı fiyat esaslı baskının bertaraf edilmesi yönündeki çalışmaların sürdürüleceğini söyledi.

Bakan Ergün, özellikle inşaatlarda kullanılan demir, boru ve diğer ürünler başta olmak üzere güvenli veya teknik mevzuata uygun olmayan ithal ve yerli ürünler için daha etkin denetimlerin yapılacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Son 4 yıl içinde yassı çelik üretim kapasitesinin tüketim seviyesinin üzerine çıkması da dikkate alınarak, sektörün ithalatta karşılaştığı haksız rekabet unsurlarının önlenmesine yönelik tedbirlerin uygulanmasına devam edilecek. Dördüncü hedefimiz olan 'İnsan Kaynaklarını Geliştirmek' başlığı altında 2 eylem belirlenmiştir. Öncelikle orta kademe nitelikli eleman eksikliğini gidermek için eğitim programları düzenlenecektir. Özellikle meslek liselerinde döküm ve modelcilik gibi bölümlere özel bir önem verilecek.

50 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerleri yüzde 3 özürlü çalıştırmakla yükümlüdürler. Buradaki 'yeraltı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalıştırılamaz' istisnasına, ağır sanayi olarak kabul edilen demir-çelik ve demir dışı metaller sektörü de ilave edilecek. Beşinci ve son hedefimiz 'Ar-Ge Kapasitelerini Geliştirmek' başlığı altında ise, atıkların analizini yapacak laboratuvarların sayısı ve niteliği artırılacak. Çevre analizleri için akredite laboratuvar eksikliği giderilecek.''
   
''Dışardan temin edilen yüksek teknolojili ürünlerin üretilmesi için büyük adım atmış olacağız''
   
Ar-Ge desteklerinin, sanayinin ihtiyacı olan diğer araştırma ve iyileştirme faaliyetlerini de kapsayacağına işaret eden Ergün, demir-çelik sektöründe çevre kirliliğinin azaltılmasına ve atıkların değerlendirilmesine yönelik projelerin destekleneceğini söyledi.

Bakan Ergün, Avrupa Parlamentosu'nun, çelik sektörünü korumak için 13 Aralık'ta AB Komisyonu'na bir önerge sunduğunu anımsatarak, bu önergede sektörün öneminin, sektör için yapılması gerekenlerin, sektöre yönelik teşvik mekanizmalarının devreye girmesi gerektiği gibi önemli bilgilerin olduğunu anlattı.

Strateji Belgesindeki eylemlerin, demir çelik ve demir dışı metaller sektörünün üretim zincirinin her halkasına hitap ettiğine işaret eden Ergün, ''Bu eylemler, üretimde yerli girdi kullanım oranını artıracak, katma değeri yüksek ürünlerin ağırlıklı olarak yerli üretimden karşılanmasını sağlayacak ve dış ticaret dengemizi olumlu yönde geliştirecek eylemlerdir. Bu eylemlerin hayata geçmesiyle, yurt dışından temin ettiğimiz yüksek teknolojili ürünlerin ülkemizde üretilmesi için büyük bir adım atmış olacağız. Strateji Belgesinde yer alan eylemler, dünya standartlarında rekabetçi bir sektör oluşturma kararlılığımızı açıkça göstermektedir'' diye konuştu.
Son 10 yılda, Türkiye hayatın her alanında büyük bir değişim iradesi gösterdiğini ve çok önemli reformlar gerçekleştirdiğini dile getiren Ergün, bugün dünyadaki birçok olumsuz gelişmeye rağmen, yoluna güven ve istikrar içinde devam eden bir Türkiye'nin bulunduğunu kaydetti.

Ergün, ekonomide ve siyasette yakalanan bu istikrar ortamının birçok önemli sonucunu hep birlikte müşahede ettiklerini ifade ederek, ancak bu olumlu çıktılar içinde en önemlisinin, artık Türkiye'nin bütün birimleriyle, kamu ve reel sektörüyle, orta ve uzun vadeli plan ve programlar hazırlayabilmesi ve bunları uygulayabilmesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin zaten faal olduğu demir-çelik, otomotiv, makine gibi sektörlerde katma değeri artırması, diğer yandan ilaç, havacılık, elektrik-elektronik, bilgi teknolojileri gibi ileri teknolojili sektörlerde bir ivme yakalaması gerektiğine işaret eden Ergün, hükümet olarak bundan sonraki temel amaçlarının, makro dengeleri büyük bir hassasiyetle korurken, mikro reformları da daha kapsamlı bir şekilde hayata geçirmek olacağını dile getirdi.

Nihat Ergün, hazırladıkları strateji belgeleri ve eylem planlarıyla hem kamunun hem de özel sektörün önüne yol haritaları koyduklarını belirterek, ''Strateji ve eylem planları ile kendimizi bağlıyoruz, ne zaman ne yapacağımızı kamuoyuna açıklıyoruz. Mahcup olmak da var, bazılarını yapamayabiliriz, ama mahcup olmayı da göz önüne alıyoruz'' dedi.

2011 yılının başında, 72 eylemden oluşan Türkiye'nin ''Sanayi Strateji Belgesi''ni kamuoyu ile paylaştıklarını anımsatan Ergün, yine otomotiv ve makine sektörlerine yönelik strateji belgelerini geçen yıl, Kimya ve Elektrik-Elektronik sektör stratejilerimizi ise geçen günlerde uygulamaya başladıklarını söyledi.

Ergün, tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri ile ilaç sektörlerine yönelik strateji belgelerinin hazırlıklarının da devam ettiğini belirtti.

Bakan Ergün, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, sanayinin lokomotif ve ana sektörlerinden birisi olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin, iç ve dış pazar imkanlarını, üretim maliyetlerini ve kaliteyi birlikte değerlendirildiğinde, dünyadaki en rekabetçi ekonomilerden biri olma potansiyelini taşıdığını söyledi.

2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatın, 2012 yılında 150 milyar dolar seviyesine ulaşmasının, bu rekabetçiliğin ve dinamizmin açık bir göstergesi olduğuna değinen Ergün, Türkiye'nin büyük potansiyelinin açığa çıkmasında, demir-çelik sektörü önemli bir rol oynayacağını kaydetti.

Bakan Ergün, 2011 yılındaki 135 milyar dolarlık ihracatın 22 milyar dolarlık kısmının demir-çelik ve demir dışı metaller sektörüne ait olduğunu anımsatarak, yine bu sektörün 2011 yılında 55-60 milyar dolar gibi önemli bir dış ticaret hacmine ulaştığını belirtti.
   
Atıklarla ilgili strateji planı...
   
Türk Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, hâlihazırda yaşanan küreselleşme sürecinde üretim, pazarlama, ihracat, ticaret alanlarında dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamış bir sektör olduğuna değinen Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sektör bu alanlardaki yeterliliğini gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların tamamına yakınına yaptığı ihracat ile kanıtlamıştır. Kamunun yaptığı özelleştirmelerin de etkisiyle, özel sektörümüz dünya çelik sektörü ile rekabet edebilen bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye 2012 yılında demir çelik üretiminde dünyada 8. sırada, Avrupa Birliği ülkelerinde ise Almanya'dan sonra 2. sırada yer alacaktır. Çelik boru ve döküm ürünleri üretiminde ise halihazırda ülkemiz Avrupa'nın en büyük ilk 5 üreticisinden birisidir.

Ancak bütün bu başarılara rağmen, birçok sektöre girdi sağlayan Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, çok daha iyi bir noktaya geleceğine inancımız tamdır. Sektörde karşılaştığımız en önemli sorunların başında kullanılan girdiler itibariyle dışa bağımlılık gelmektedir. Sektör, geçtiğimiz yıl kullandığı 31 milyon ton hurda demirin yüzde 70'e yakın bir kısmını ithal etmiştir. Sektörün ithalatı olan hurda demir, ithalatımız içinde enerjiden sonraki en büyük kalemi oluşturmaktadır. Hurdanın yurt içinden temin oranının her geçen gün artması elbette sevindirici ama bu konuda daha iyi rakamlara ulaşmalıyız.''

Türkiye'nin atıklarından dünyada en az istifade eden ülke olduğuna işaret eden Ergün, Türkiye'de 6 bin tane cam atıklarını toplama noktası bulunduğunu, bu sayının Hollanda da 25 bin, Almanya'da 300 bin adet olduğunu kaydetti.

Ergün, ''Şimdi biz demir çelikte kendi hurdalarımızı toplayıp, değerlendirsek, bu yüzde 70'lik ithal oranı hemen yüzde 50'ye iner. Diğer atıkları da hesap ettiğimizde bugün harcadığımız paranın büyük bir bölümü Türkiye'de kalır. Bu anlamda Bakanlığımız atıklarla da ilgili bir strateji belgesi ve eylem planı hazırlıyor. Türkiye'nin atık yönetimine ihtiyacı var. Bunu servete dönüştürmemiz lazım. O da bizim Bakanlığımıza verilmiş bir görev olduğu için atıklarla, atık toplanması ile ilgili bir strateji belgesini de oluşturuyoruz'' diye konuştu.
   
''Basiretsiz tüccar olmamalıyız''
   
Sektörle ilgili diğer önemli hususun ise uzun yıllardır devam eden uzun ürün-yassı ürün dengesizliği olduğuna işaret eden Ergün,sektör uzun ürünlerde ihracatçı iken yassı ürünlerde ise ithalatçı durumda olduğunu hatırlattı.

Ergün, 2011 yılında, 7.3 milyar dolar olarak gerçekleşen uzun ürün ihracatı ile Türkiye'nin dünyanın en büyük uzun ürün ihracatçısı ülke konumunda bulunduğuna değinerek, 2011 yılında yassı ürünlerde 2 milyar dolara yakın ihracat gerçekleşmesine karşın, aynı ürünlerde ithalatın 6.5 milyar dolara yaklaştığını anlattı.

Son yıllarda yassı çelik yatırımlarının devreye girmesine paralel olarak, bu konuda da bir iyileşme sürecinden geçildiğine işaret eden Ergün, şunları kaydetti:

''Bu nedenle, yassı ürün üretimine yönelik yatırımları da dikkatle takip ediyoruz. Bunu yaparken de kapasite fazlası da oluşturup, oluşturmadığımıza bakmalıyız. Acaba bir kapasite fazlası oluşturduk mu diye de hesap etmemiz lazım. Eğer kapasite fazlasını hesapsızlık yüzünden oluşturduksa, hemen kısa, orta ve uzun vadede bulamayacağımız bir pazar dikkate alınmadan bir kapasite fazlası oluşturursak, rasyonel davranmamış oluruz.

Hani basiretli tüccar diyorlar ya, bu işleri yaparken de basiretli tüccar gibi davranmak mecburiyetindeyiz. Kapasite fazlası oluşturup yatırımlarda, ondan sonra da kendi ayağımıza kurşun sıkmış biri olarak kendi oluşturduğumuz kapasite fazlasından müşteki de olmamalıyız. Yassı üründe de buna dikkat etmeyiz. Kapasite fazlasının başımıza dert olmayacak şekilde planlanmış olması gerekir.''

Bakan Ergün, aynı şekilde, otomobil, beyaz eşya, ev aletleri, mutfak gereçleri, inşaat ve sağlık gibi sektörlerde temel girdilerden biri olan paslanmaz çelik üretimi konusunda da ciddi adımlar atılması gerektiğini belirtti.
Soruları yanıtladı
Ergün, Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nın kamuoyuyla paylaşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Strateji belgelerinin geri dönüşümü nasıl olacak?'' sorusuna Ergün, ''Bütün sektör strateji belgelerinin önemli unsurlarından biri izleme, değerlendirme kurullarının bulunmasıdır. Bütün uygulamalar, 3 ayda bir, 6 ayda bir periyodik olarak bir kurul tarafından izleniyor. Hangi kamu kurumu ya da özel sektör kuruluşu yapması gerekenleri yaptı mı, yapmadı mı- Bütün bunların izlendiği takip var. Sanayi strateji belgesinde 4 yıl içerisinde varılması gereken hedeflerin yüzde 60-70'ine vardığınızı 1,5 yıl içerisinde görebiliyorsunuz'' diye konuştu.

2013 beklentisine ilişkin soruya Ergün, ''Belgelerde ana hedefler ve alt hedefler var. Bunlarla ilgili yapılması gereken alt eylemler var. Hangi eylem, hangi zamana kadar kim tarafından yapılacak önemli olan bu. Sektörün üretim artışını piyasadaki gelişmeler sağlar. Biz sektördeki Ar-Ge faaliyetlerinin artması gerektiğini öngörüyorsak, bu hedefe varıp varmadığımıza bakıyoruz'' şeklinde konuştu.

MÜSİAD Başkanı'nın yerli otomobile ilişkin yaptığı yorumları hatırlatan bir soru üzerine Ergün, şunları söyledi:

''Otomobilde marka oluşturmak önemli bir konu. Fosil yakıtlı araçlarda marka oluşturma konusunda tabii biraz geç kaldık. Türkiye otomotivde önemli bir üretim merkezidir. Yeni teknolojilerde, özellikle elektrikli araçlarda markalaşma konusu önemli. Bu konuda da özel sektörde de çalışmalar var. O kritik teknolojilerinin geliştirilmesi çok önemli. Şu anda daha evvel hazırladığımız bir yönetmelikle, Türkiye'deki mevcut araçların bir kısmının elektrikli araçlara dönüştürülmesi imkanı tanınmıştır. Bu imkanlar çerçevesinde bazı arkadaşlar bu çalışmaları yaptılar. Belli araçları kendi teknolojileriyle elektrikliye dönüştürdüler. Ama bu elektrikli araçlarda markalaşma açısından önemli bir aşamadır. Bunu başarıyla yapanlar teknolojiyi geliştirme ve piyasaya aktarma konusunda büyük bir fırsat elde etti. MÜSİAD Başkanımızın söylemiş olduğu çalışma budur. Bir elektrikli araç dönüşüm projesini hayata geçirmesidir ve çok başarılı olmuştur. O arkadaşlarımız bunu üretime, markalaşmaya, dönüşme konusunu değerlendirecektir. Şu anda fizibilite yapıyor, seri üretime dönüştürme ile ilgili ön çalışma yapıyorlar. Bunu da gerçekleştirebilirlerse, Türkiye'de elektrikli araçlar konusunda özel sektör markalaşma doğrultusunda ciddi bir adım atmış durumda olacak.''
   
''Elektriği Avrupa en ucuza kullanan ülkelerden biriyiz''

   
Girdi maliyetlerine ilişkin soruya da Ergün, şunları söyledi:

''Enerjideki fiyatların artışı, doğalgaz ve petrol fiyatlarıyla da alakalıdır. Şunu kabul etmek gerekir ki Avrupa ölçeğinde düşündüğümüzde elektrikte Avrupa ülkeleri arasında elektriği en ucuza kullanan ülkelerden biriyiz. Enerjinin kaynağı olan bir ülke değiliz, enerji açığı olan bir ülkeyiz ve bu konuda dışa bağımlılığı azaltmaya çalışan bir ülkeyiz. Buna rağmen enerji maliyetlerimizi Avrupa ortalamasının altında tutabiliyorsak bazı çalışmalar yürüterek gerçekleştiriyoruz. 2013 yılında da aynı istikamette olacaktır. 2013 yılında Avrupa'da enerji maliyetlerinin altında kalan bir maliyetle yolumuza devam edeceğiz.''
   
TRT payının azaltılması hakkında
   
Enerji maliyetlerinin azaltılmasına yönelik TRT payının azaltılmasına gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soruya da Ergün, ''TRT payında bir azaltma zaten yaptık. Bir kanun değişikliği gerçekleştirmiştik. TRT payı yüzde 3'tü bu yüzde 3'ü yüzde 2'ye indirdik. Bugün itibariyle enerjide TRT payı yüzde 2 olarak kullanılıyor. Sektörün de bizden talebi tamamen sıfırlanmasıdır. TRT'ye de son yıllarda çok kanal açıldı ve Türkiye'nin imajını güçlendirecek ciddi bir rol üstlendiğini görüyoruz. Bunun da bir maliyeti var. Strateji belgesindeki mevzuat, kanun çalışmaları elektrik maliyetlerini azaltacak bölümü de barındırıyor. Eğer bu da gündeme gelirse tabii ki konuşacağız'' şeklinde konuştu.

Ergün, not arttırımına ilişkin soruya da ''Bize zaten cimri davranılarak notumuz arttırılıyor. Yunanistan'a bakıyorsunuz, konjonktürel olarak destek verelim diye 5-6 puan birden arttırıyorlar. Türkiye'nin notunu arttırırken de kırk dereden su getiriyorlar'' dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder