Park Tasarım, 1996 Temmuz’unda kuruldu. Emin adımlarla hiç durmadan büyüdü.
Bir kriz döneminde yatırım yapıldı ve gayet hızlı bir şekilde imalata geçildi. Bu imalatın da yaklaşık yüzde 35 ila 40’ı arası ihracat. Dolayısıyla Polatlı OSB’de ihracat yapabilen sayılı firmalar arasında Park Tasarım hemen önemli bir payı aldı.
Ayrıca firma, cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizliğinin görüldüğü bu talihsiz dönemde Polatlı fabrikasını açarak işçi sayısını en az yüzde 20 oranında artırdı.
(Şu anda elde ettiğimiz tesisi işi iyi olan bir firmaya kiraya versem, çalışan 50 kişiyi işten çıkarsam, bu işte maddi olarak en çok kazanan, bu şirketin yöneticisi olarak ben olurum. Bu açık bir öz eleştiridir; kira bedelinden daha az bir menfaatim var bu işte. Şu kriz döneminde pek çok ay da bu tesisi gelecek dönemlere hazırlamak için finanse ediyoruz.
Bunları sizin yazmanız da milli bir görevdir. Büyük puntoyla yazın bu söylediklerimi: Bu ülkedeki sanayici trilyonlar kazanmıyor, gidip akşamları içine gül yaprakları koyduğu süt banyosunu yapmıyor, gündüz de gelip işçisinin hakkını yemiyor. Ne zamanki devlet-millet-müteşebbis birlikteliği olursa o zaman bir yerlere geliriz. Zira tabiri yerindeyse bizim bu yoğunluk içinde; kazandığımız parayı yiyecek vaktimiz bile yok. Biz vatan sevdalısı insanlarız. Atalarımız demiş ya “kurbağanın gözünü patlatmadan halledelim” diye, ülkede her gün bir kurbağanın gözü patlıyor. Yarının vergi şampiyonları tek tek daldan kopup düşüyor.)
Bu ekonomik krizden her bölge gibi Polatlı OSB de etkilendi. Hem mevcut yatırımlar yavaşladı hem arsasını alanlar yatırımlarını ötelediler hem de mevcut yatırımı bitmiş hatta imalata geçmiş bazı firmalar imalatlarını yavaşlatma ya da tamamıyla bitirme noktasına geldiler. Böyle bir alan içerisinde Park Tasarım çok hızlı bir şekilde üretimini yapabileceği binanın inşaatını tamamladı, imalatına başladı.
“Benim şahsi olarak kurtuluşum da, firma olarak kurtuluşum da, Türkiye’nin kurtuluşu da ihracat” diyen Park Tasarım Kurucu Genel Müdürü Ufuk Bayraktar şu anda 27 ülkeye ihracat yapıyor. Ve bu çocuk oyun parkı yapan bir firma için gerçekten azımsanacak bir rakam olamaz.
Bayraktar ile hem bu yatırımı hakkında hem de Polatlı Organize Sanayi Bölgesi hakkında bir söyleşi gerçekleştirip görüş aldık:
Herkes yatırımdan kaçarken, siz nasıl bu kadar büyük bir yatırım yaptınız?
Yatırımcı yatırım yaparken iki şeyi göz önüne alır; Birincisi ülkesinin durumu, ikincisi firmasının durumu. Bizim aslında diğer firmalardan çok bir farklı pozisyonumuz yoktu. Ama bizim için ülkemizin ilerleyecek olması yatırım kararı vermemizde çok etkiliydi. Bizim şu anda da beklentilerimiz aslında çok iyimser değil. 2010 yılının haziran ayından itibaren artık piyasalarda bir kıpırdanmanın başlayacağı, 2010 yılının sonuna doğru bu kıpırdanmanın biraz daha gelişeceği ve artık 2011-2012 yıllarında gerçekten dünyada geçmişe benzer şartlarda bir gelişme olabileceğini düşünüyorum.
TÜRKİYE, AVRUPA’NIN ÇİNİ OLACAK
Bayraktar her fırsatta her platformda “Türkiye Avrupa’nın Çin’i olacaktır” diyor ve ekliyor “yöneticilerin mutlaka sanayinin, ticaretin içinden gelen insanlardan olması gerekir” diye. Bizim de ticaretin içinden gelmiş bir Başbakanımız var; Başbakanımızın ticaretin içinde geldiğini hissedip hissedemediğini soruyoruz Bayraktar’a; “Açıkcası beklediğim oranda hissedemedim. Ama dikkat ederseniz kriz öncesinde Türkiye’deki ihracat rakamları belli bir noktaya geldi. Her şeyden önce Türkiye’deki KOBİ’ler, malını ihraç edilebileceği noktasında psikolojik olarak kendini hazır hissetti. Dil bilmeyen arkadaşlarımız bile aldılar çantalarını yurtdışına gittiler.”
Sizce KOBİ’ler devlet desteklerinden yeterince faydalanıyor mu?
Türkiye’de, hangi idareden hangi destek alınır, ihracata yönelik devlet destekleri nelerdir, yurtiçindeki pazarlamaya yönelik devlet destekleri nelerdir gibi soruların cevaplarının kimse farkında değil ki... İdareler bir tane broşür çıkartıyor; nereye ve nasıl dağıtıldığı meçhul. Sonra Türkiye’de imalata yönelik devlet teşviklerinin yüzde 95’ini holdingler kullanıyor. Türkiye’deki imalatın yüzde 80’ini yapan KOBİ’nin bu desteklerden aldığı pay yüzde beş. Holdingler bunları takip edip alıyor, diğer tarafta o holdinglere ürün imal eden KOBİ’lerin bunlardan haberi yok. Kısacası, devletin sanayicisine, KOBİ’lerine sunduğu avantajlı yardımları daha iyi duyurmasını talep ediyoruz.
Üniversiteler sanayiciye yeterli eleman yetiştirebiliyor mu?
Teknik (ara) eleman konusunda ciddi bir sıkıntı var. Üniversite mezunu insan bu iş bölümünde çalışmak istemiyor, zaten işi bilmiyor da o yüzden çalıştıramıyorsunuz. Fabrikanın teknik ofislerinde çalıştırdığınız insanlara verdiğiniz para ile zaman zaman bir kaynak makinesinde çalışan insan arasında fark var; o kaynak makinasında çalışan insan mühendisten çok daha fazla maaş alıyor. İş o noktaya kadar gelmiş. Bu sanayinin gelişimi için çok kötü bir süreç. Mühendise ihtiyaç var; ama atölye içinde çalışan elemana daha çok ihtiyacımız var. İnsanları buna teşvik etmemiz lazım. Herkes masa başı çalışmak istiyor.
Polatlı OSB’yi tercih sebebiniz neydi?
Polatlı OSB, lokasyon olarak Eskişehir yolu üzerinde. Günde binlerce araç buranın önünden geçiyor. Dolayısıyla ilk avantaj insanların sizi görebileceği bir lokasyondasınız. İkincisi, gerek idarenin gerek yönetimin yatırımcıya karşı tavrı bizim için önemliydi. Onun için de tercih ettik. Üçüncüsü, bölgenin alt yapıyla ilgili doğal gaz dışında pek çok sorunu çözülmüştü. İnşaat aşamasını bitirir bitirmez imalata başlanabilecek bir alt yapıya sahip bir bölge. Bir dördüncüsü ise, arsa maliyetleri Ankara’daki diğer OSB’lerle karşılaştırıldığı zaman çok daha uygun.
Peki dezavantajları neler?
Polatlı’da işgücü bulmak gerçekten çok zormuş. 150 bin nüfuslu bir bölgede biz bu kadar eleman sıkıntısı çekeceğimizi düşünmemiştik. Buradan Polatlı’ya her gün eleman götürüp getirmek zorunda kaldık. Üstelik bölge Ankara’ya çok uzak olduğundan bu bize ciddi bir maliyet yükledi. Bizim hala merkezimiz, ana depomuz Ostim’de. Yönetim olarak Ostim’deyiz. İki bölge arasındaki organizasyonun çok iyi olması gerekiyor. Eğer bir zafiyet meydana gelirse de ister istemez hemen maliyetleri etkiliyor.
Diğer bir sorun da maalesef doğalgaz meselesi. Biz yatırım kararı verdiğimizde doğalgaz sorununu biliyorduk; ama sürecin bu kadar uzayacağını tahmin etmiyorduk. Biz yatırımı yaparken de gerek Bölge Başkanıyla gerek Bölge Müdürüyle bunun konuşmasını yaptık.
BEN KENDİ FABRİKAMA DOĞALGAZ GETİREBİLİR MİYİM ŞAHSİ OLARAK?
Bir firma bir noktaya kolay gelmiyor. Altında binlerce emek var, kaç gecelerce uykusuzluk var. Yazık bu firmalara yazık! Harcamayın. Ben şimdi 27 ülkeye ihracat yapıyorum ama iş hayatımın ilk 5 senesinde ben kamyon yükledim. Bunlar olması gereken şeylerdi ve hiç gocunmadım. Bugün saçma sapan mevzuatlardan ötürü, gelinen bu noktadan ötürü, benim dışımda alınan kararlardan ötürü neden firmamdan vazgeçeyim? Ben Polatlı OSB’ye doğalgazın gelmemesi ile alakalı bir sorunla neden karşı karşıya kalayım? Bu konunun benle ne alakası var? Ben oraya, devlete, organizeye güvenmiş ve gidip orda yatırım yapmış bir insanım. Ne suçum var benim? Ben kendi fabrikama doğalgaz getirebilir miyim şahsi olarak?
Polatlı OSB, Polatlı için aslında bir şanstır. Polatlılı idarecilerin bu şansı çok iyi değerlendirmeleri lazım. Gerek yerel yönetimin gerekse devletin oradaki ayağı olan kaymakamlığın bunu çok iyi değerlendirmesi lazım. Yani Polatlı OSB’nin gerek altyapı, gerek işgücü, gerek enerji konusundan kaynaklanan sorunların neler olduğu çok iyi tespit edilmeli. Bunlar merkezi yönetime bir şekilde yetkilileri tarafından ulaştırılmalı. Oranın lojistik olarak ciddi bir avantajı var; bu avantajdan faydalanılması lazım.
İNATLA YATIRIM YAPAN BİR SANAYİCİ VAR
Her şeye rağmen inatla üretim yapıyoruz. İnatla istihdam yaratmaya çalışıyoruz. Ama bu üretim için gerekli olan bürokratik hareketler yok. Devlet nedir? Biz niye vergi veriyoruz?
Devlet benim alt yapımı geliştirmeli. Kaldı ki bu alt yapıyla ilişkin sanayicilerin yapması gereken bir katılım varsa biz ona da razıyız. Ama biz bunlara bu derecede razıyken bürokratik nedenlerden dolayı mağdur olmak istemiyoruz. En doğal hakkımız bu.
Biz özel sektörüz. Bizim saniye kaybına tahammülümüz yok. Biz her an vergi, SSK, çek, senet, ihracat, verilen fiyatlar vs vs vs derken bir milyon dertle uğraşıyoruz zaten. Bir de bunun üzerine su, elektirik, doğalgaz vs ile de uğraşırsak olmaz! O zaman gelişmez, bir yere gitmez bu ülke.
Haber Merkezi : bilgi@ekonometri.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder