Gökçeada’da tamamen organik tarım yapılıyor. Ben inanıyorum ki diğer yerlerde de bu sektör gelişecek ve daha iyi yerlere gelecek.
Çanakkale Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı S. Kaya Üzen ile sadece tarihin değil, doğanın tüm güzelliklerinin itinayla korunduğu Çanakkale’nin ekonomisi ve organik tarımdaki rolü ile ilgili söyleşi yaptık.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?1970 Biga doğumluyum. Üniversite’yi İngiltere’de İşletme Bölümü’nde okudum. Pazarlama konusunda da branş yaptım. Almanya’daki şirketimizde ihracat-ithalat departmanında görev aldım. Çanakkale’ye döndüğümde ticaret borsasının çeşitli departmanlarında bulundum. 24 yaşından beri de Çanakkale Ticaret Borsası’nın 4 dönemdir yönetim başkanlığını yapmaktayım. Bundan sonraki dönemde bayrağı yeni arkadaşlarımıza teslim edeceğiz ve bizleri daha iyi yerlere getirmesi için destek olacağız. Biz her zaman Çanakkale ekonomisine büyük katkılar yapmak için çalışmalar yaptık. Üyelere nasıl daha iyi hizmet getirebiliriz, onları sektörde nasıl başarılı kılabiliriz diye çabaladık.
Çanakkale’nin ekonomisi nasıl?Çanakkale tarım yönünden çok şanslı bir il. Çok güzel bir coğrafyada yaşıyoruz. Ticaret ve üretim yapıyoruz. Coğrafi koşulların uygun olması, sulanabilir arazi oranımızın yüksek oluşu nedeniyle Çanakkale, ürün çeşitliliği fazla olan yerlerden bir tanesi. Çanakkale’de hem tarımı çeşitlendirdiği gibi hem de katma değeri yüksek olan ürünlerin üretilmesine destek oluyor. Bunlardan bazıları, bağcılık, şarapçılık, Gökçeada’da organik tarım, Ezine ve Bayramiç bölgesinde süt ve süt ürünleri, Küçükkuyu - Ayvacık bölgesinde zeytin ve zeytinyağı… Ayrıca ekilebilir alanların fazla olması, sebze ve meyveciliğin Türkiye’de en büyük tedarik illerinden birisi haline gelmesine neden oluyor. Tarımda oldukça iyi olduğumuza inanıyorum. Yavaş yavaş uluslararası piyasalara giren büyük firmalarımız da var. Çanakkale’nin sıkıntısı müteşebbis sayısının az oluşu. Bunu hızlandırmamız lazım.
Peki, Çanakkale’de müteşebbis sayısının az olmasının nedenleri nedir?Müteşebbis sayısının az olmasının nedeni, insanları biraz daha yatırım yapmaya teşvik edici platformların oluşturulmaması ve insanlara ortak bir yatırım yapmanın aşılanamaması. Bunlar aşılamayacak şeyler değil. Eğitim seviyemiz çok yüksek. Çanakkale’de kaynak da var, o konuda da sıkıntımız yok. Sadece liderlik yapabilecek insan sayısı az. Ortaklık kültürümüzü geliştirmemiz gerekiyor. Ben şuna inanıyorum, geçmişe bakmamak, geleceğe odaklanmak lazım. Turizm ve tarım sektörünün birlikte sinerjik bir şekilde çalışması sağlanabilir. En uzun sahil şeritlerinden biriyiz. O da bizim için çok büyük avantaj. Özellikle su ürünleri konusunda da ciddi avantajları olan bir il. Sadece Gelibolu’da avlanma olarak yapıyoruz. Bunun sanayi kuruluşları oldukça az. Sayısını artırmalı, mevcut olanların da niteliğini artırmalıyız.
Konserve ve balıkçılık konusunda neden Çanakkale istenilen noktaya gelemedi? Sektörel sıkıntılar neler?Su ürünleri sektörü genel anlamda olumsuz yönde etkilendi. Özellikle konserve konusunda Gelibolu’da KOBİ işletmeler vardı fakat onlar da ürünlerle ilgili yaşanan değişikliklere ayak uyduramadı. Çanakkale’de tarım sektöründe de bazı firmalarda olumsuzluklar oluyor, özellikle salça yapımında. Uluslararası rekabet konusunda sıkıntılar yaşandı. İç piyasaya her zaman yetecek kadar salça üretildi fakat dış pazarda ihracat konusunda olumsuzluklar, şanssızlıklar yaşandı. Ama dediğim gibi, çok güzel bir coğrafyada yaşıyoruz. Tarih, kültür, turizm var, aynı zamanda üniversite şehriyiz. İnsanlarımızın çoğu eğitimli. Bu durumun ekonomiye çok ciddi katkıları var. Tabiî ki bütün bunları bir şekilde sinerji yaratılarak daha çok istihdam yaratacak, ekonomisinde ihracatı sağlayacak ve bizleri her anlamda daha iyi yerlere götürecek yatırımlara dönüştürmek lazım.
Türkiye yıllardır tarım ülkesi olmasına rağmen neden halen tarımı canlandırma çalışmaları yürütülüyor?Çünkü mevcut toprak yapısıyla ilgili sıkıntılar var. Topraklarda bölünmeler yaşanıyor. Uzlaşma ortamı yaratılmıyor. Ben bu durumu toprak yapısındaki ölçü ekonomisinin uygulanmamasına bağlıyorum. İkinci olarak her sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de eğitim önemli. Hasat, pazarlama gibi konularda insanlarımızın eğitilmesi gerekiyor. İnanıyorum ki birleşik tarımın yapılması, teknolojinin kullanılması gidişi olumlu yönde etkileyecektir.
Organik tarım hakkında ne düşünüyorsunuz? Organik tarım adı altında üretilen ürünlerin hepsi organik mi?Almanya’daki firmamız aracılığıyla Türkiye’den Almanya’ya yıllık 2 milyon Euro’luk ithalat yapıyoruz. Bu nedenle çok sık yurtdışına gidip geliyorum. Gözlemlerime göre, tüketici bilinci ile organik tarımın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ciddi bir ivme kazanacağını düşünüyorum. Tabiî ki bu bir süreçtir. Bu konuda bilincin artması çok önemli. Ama şu an organik tarımın alt yapısı tamamlandığında organik ürünlere talebin artacağını ve dolayısıyla bu ürünlerin pazarının genişleyeceğine inanıyorum.
Organik tarım ürünlerinin maliyetlerinin yüksek olduğu söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?Gökçeada’da tamamen organik tarım yapılıyor. Ben inanıyorum ki diğer yerlerde de bu sektör gelişecek ve daha iyi yerlere gelecek. Tabiî ki maliyetleri doğal olarak çok yüksek oluyor. Çünkü organik yaptığınız zaman veriminiz düşebiliyor. Bazı ürünlerin olgunlaşma süreci uzayabiliyor. Bunlar da maliyetlerin artmasına neden oluyor.
Başarılı olmanızın sırları nelerdir?Ben çalışmaktan çok mutluluk duyuyorum. Kendi motivasyonumu kendim sağlamaya çalışıyorum. Kendimi sürekli bilgi yönünden yeniliyorum. Değişime sağlıklı bir şekilde adapte olmaya çalışan bir yöneticiyim. Ben hem para kazanmak hem de para kazandırmak zorundayım. Bu yüzden işimi en doğru şekilde yapıyorum.
Haber Merkezi : bilgi@ekonometri.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder