Perihan Çakıroğlu pcakiroglu@bugun.com.tr 14 Şubat 2011 Pazartesi
TÜSİAD'ın açılımı, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'dir. Tamam, TÜSİAD adı, bir markayı sembolize ediyor.
Ümit Boyner, başkanlık koltuğuna yeni oturduğunda, TÜSİAD'ın logosunun yenilenmesi gerektiğini söylemişti.
Hatta, iki kadın başkan seçen derneğin adının, iş kadınlarını da logosunda simgeleyecek biçimde değiştirilmesini söyleyenler de çoğunluktaydı. Bir başka görüş, TÜSİAD'ın, "Türk İş Dünyası" biçiminde olması yanına da TÜSİİD logosunun eklenmesini savunuyordu. TÜSİİD'in açılımı, Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği'ni ifade ediyordu.
Anladığım kadarıyla, Yetkin Başarır'ın yaptığı yeni logoya bu tartışmalar yansımamış. Soğuk savaş dönemini hatırlatan fabrika simgesi tümüyle çıkarılmış, yeni bir karakterle dümdüz "TÜSİAD" kalmış.
Başarır'a bir sözüm olamaz. O işini yapmış ve logosu beğenilmiş. Ancak, bu logo, Patronlar Kulübü tanımından hoşlanmayan üyeleri boşa çıkarıyor. Çünkü, yeni logo, TÜSİAD'ın bir kulüp markası olduğunu adeta onaylar gibi duruyor.
Bence bunca uğraşa değmedi. "Türk iş dünyasının en büyüğüyüm" diyen TÜSİAD, büyük olmanın karizmasını logosuna yansıtamadı.
Belki bir süre sonra yeni bir logo arayışına daha girilebilir. Soğuk savaş atmosferinden çıkmak öyle pek kolay olmuyor değil mi!
Yerli otomobil fabrikasını kim kuracak?
CEO Ali Pandır, Bursa'daki TOFAŞ fabrikasının 40'ıncı kuruluş yıldönümü kutlamaları için bizleri ağırladığında, yüzde 100 yerli otomobil üretimi konusunun kendisine sorulacağını önceden anlamıştı ki, eski itirazları bir kenara bırakmıştı. Konuşmasında, adında tek Türk kelimesi olan fabrikanın da "Türkiye Otomobil Fabrikaları AŞ", olduğunu söyledi. Bunu vurgulaması, Vehbi Koç'un hayatı elverseydi "Acaba Anadol'dan sonra yepyeni bir Türk markası üretir miydi? " sorusunu aklıma getirdi.
Pandır, direkt bir şey söylemedi bu konuda ama şakayla karışık, eğer bir Türk marka otomobil üretilecekse, "Ya Ferrari gibi pahalı, ya da Fiat gibi hesaplı bir araba" olabileceğini dile getirdi. Bir Türk Ferrarisi mi yapmanın ise, beklentilere ne ölçüde cevap vereceği belli değil. Zengin Türkler alır böyle bir arabayı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın istediği araba, orta sınıf bir Türk markası gibi anlaşılıyor. Bu işe de itirazlardan anlaşılıyor ki, Türk otomotiv sektörü pek arzulu görünmüyor. Haklı nedenleri olabilir. Pazar meselesi var. Arabanın kime satılacağı konusu ortada. İç pazarda 50 bin bile satılsa bu fizibıl değil.
Dış pazarda kim alıcı çıkar?
Yer varsa oynayın!
Pandır, Türkiye'de biri yerli, iki fabrikaya yer olduğunu da söyledi. Tam puanlık asıl soru şu: Yerli araba fabrikasını, kim kuracak?
Uzun zamandır bu konuları araştırıyorum. İki grup kurabilir. Oyak - Renault ve yine Koç Topluluğu en yakın görünüyor. Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, Fransız ortakla Bursa'daki fabrikada üretecekleri elektrikli Fluence'yi bir kenara bırakıp, "Tarihi fırsat önümüzde. Elektrikli otomobil çağı başlıyor. Aman bu fırsatı kaçırmayalım. 10 yıl sonra vah vah!" demeyelim demişti görüşmemizde.
Aybar, dünya konjonktürünü çok iyi izler. Çinlilerin gelecek 20 yıllık otomotiv stratejilerini araştırmış. Karşısına hep "elektrikli araba" çıkmış. Bazı Alman otomotiv devlerinin yaklaşımlarını incelemiş. Yine karşısına elektrikli devrim çıkmış. ABD Başkanı Obama, aynı sevdada. Japonlar, 1990'lardan bu yana elektrikli araba için uğraşıyor.
Öyleyse sonuca gelelim. Top, Koç Topluluğu ile Oyak Grubu'na doğru gidiyor.
Otomobil Sanayicileri Derneği (OSD)'nin raporunda ne çıkacak doğrusu çok merak ediyorum.
http://www.patronlardunyasi.com/yazar
Bugün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder