8 Aralık 2011 Perşembe

İtalya'daki kriz, Türkiye'yi vurur mu ?


İtalya'daki krizin etkilerinin neler olacağı merak ediliyor..
Haber : Kıvanç Özvardar

Euro Bölgesi, borç ve durgunluk sarmalından çıkmaya çalışırken, sorunlar her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Dünyanın en güvenilir kurum ve devletlerinin sorgulanmaya başlandığı bu dönemde azami güven arayışı, dünya ekonomi ve ticaretini yeniden şekillendiriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bizi Avrupa Birliği’ne almayan ülkeler düşünsün” sözleriyle değerlendirdiği Euro Bölgesi’nde yaşanan ciddi ekonomik sıkıntılar, Türkiye’yi teğet geçecek mi? Farklı yönelimlerine rağmen hala en büyük ticaret ortağı olduğu Avrupa Birliği’ndeki bu süreçten Türkiye’nin nasıl etkileneceği sorusu gündemdeki yerini her geçen gün biraz daha güçlendirerek koruyor.
Bunun nedeni, hiç kuşkusuz Euro krizinin son aktörünün İtalya olması. TÜİK verilerine göre İtalya, bu yılın ilk dokuz ayında Almanya, Rusya ve Çin’den sonra Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı dördüncü ülke konumunda. Türkiye, İtalya'ya söz konusu dönemde dönemi toplamında 6,1 milyar dolar ihracat yaparken, aynı dönemde İtalya'dan 10, 2 milyar dolar tutarında ithalat yapıldı. İtalya, aynı zamanda Ocak- Temmuz 2011 döneminde ise Türkiye'nin yüzde 5,8 ile en fazla ithalat yaptığı beşinci ülke.

Borç oranı yüksek
Ticaretimizde böylesine önemli bir yeri olan İtalya, son dönemde Euro Bölgesi borç krizinin öne çıkan ülkelerinden. İtalya'nın milli gelirinin yüzde 119'una ulaşan borçlar (1.9 trilyon Euro) kriz alarmı verirken, piyasalardaki gerginlik Yunan Başbakan Yorgo Papandreu'dan sonra İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin de görevinden ayrılmasına neden oldu. Borsada sert düşüşlerin yaşandığı, İtalyan devlet tahvillerinin yüksek faizlere ulaştığı bugünler, "kriz bu ülkeye sıçradı" endişelerini güçlendiriyor.
Euro Bölgesi'nin üçüncü en büyük ekonomisi olan İtalya, Yunanistan'dan sonra borç oranı en yüksek ülke. Uzmanlar, küçük ülkeler Yunanistan veya Portekiz'in borç sorununun yeni yapılandırmalarla içinden çıkılabileceğini, ancak krizin İtalya ve İspanya gibi büyük ekonomilere sıçramasının ciddi sorunlar yaratacağını vurguluyor. Eurasia analisti Antonio Barrosso, reform yanlısı hükümetlerin iktidara gelmesine bile piyasaların kalıcı bir olumlu tepki vermemesi, krizin Euro bölgesi ülkelerinden de büyük olduğu anlamına geldiği uyarısında bulunuyor.

“Hastalık bize de bulaşır”
Ancak süreçten özellikle ülkemiz adına umutlu olanlar da var. "Avrupa hastalanırsa bize de bulaşır" diyen DEİK Türk-İtalyan Konseyi Yönetim Kurulu üyesi ve Fontana Pietro Kalıp Sanayi ve Ticaret şirketi CEO'su Selçuk Saraçoğlu, her yeni değişikliğin bir fırsat yarattığını hatırlatıyor. Avrupa'nın sorunlarını halledebileceğini ifade eden Saraçoğlu, "Hemen ‘Avrupa battı’ diyemeyiz. Bir çare bulacaklardır, fakat 10 yıla sığabilir" diyor. İhracat piyasalarımızı biraz küçüleceğini öngören Saraçoğlu, Türkiye'nin artık ürünlerini daha inovasyona, el emeğinden çok beyin gücüne dayalı üreteceğini ve pazarlarını çeşitlendireceğini ifade ederek, süreçten umutlu olduğunun altını çiziyor.

Cargonel SRL şirketi CEO’su Bülent Tezcan da bu süreçten olumlu sonuçlar çıkacağına katılıyor. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin İtalya'da ortaya çıkacak olası bir durgunluktan etkilenmeyeceğini, aksine Türkiye'de talebin bu şekilde yüksek devam ettiği takdirde iş hacminde resesyondan dolayı oluşacak fiyat gevşemelerinden dolayı artış bile olabileceğinin altını çiziyor. Tezcan’a göre ikili ilişkileri sıkıntıya sokacak şey, Türkiye'nin Haziran 2011'e kadar uyguladığı değerli TL politikasına dönmesi olabilir, bu durumda ihracatımızın gerileyebileceğini ifade ediyor: "Nitekim bu yıl ilk beş ayda İtalya'ya ihracatta önemli tıkanıklık vardı."

Türkiye cazip
Genel olarak İtalyan şirketleri için teknoloji transferi anlamında üretim ve hizmet anlamında atılımdaki Türkiye'nin hala yatırım yapılabilecek en iyi ülkelerden biri olduğu görüşü hakim. Roma'daki İtalya-Türkiye Dostluk Birliği Başkan Yardımcısı Ömer Engin As, İtalyan girişimciler için en iyi olanaklardan biri Türk şirketler aracılığıyla ürünlerini geleneksel olmayan, alternatif ülkelere satmaları olacağına dikkat çekiyor. Türkiye'nin bu kriz döneminde İtalyan girişimcisi için bir fırsat, bir nefes alma alanı olacağını söyleyen As, "Türkiye’ye kriz uğramadıkça İtalya ile Türkiye arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler zor bir döneme girmeyecek. İlişkilerin geleceği yalnızca İtalyan girişimcilerin Türkiye'ye güvenine değil, Türk girişimcilerin de bu zor süreçte İtalya'ya yatırım yapma cesareti ve ilgisine bağlı. Siyaset uzlaşma sanatıysa, ticaret de karşılıklı yarar sanatıdır" diyor.

İmalat ve hizmetteler
As’ın işaret ettiği gibi İtalya’daki Türk yatırımları az. İtalya’nın enerji alışverişi yapılan ülkeler hariç üçüncü büyük ticari partneri olan Türkiye’de kayıtlı şirketlerin Hazine Müsteşarlığı verilerine göre 40 ortaklık veya iştiraki bulunuyor. Söz konusu ortaklık ve iştiraklerin toplam sermaye stoku 120 milyon dolar seviyesinde. Türkiye’de faaliyette bulunan İtalyan firmaların sektörel dağılımına bakıldığında ise neredeyse tamamı hizmetler ve imalat sektöründe. İmalat sanayinde ağırlıklı olarak gıda, hazır giyim, kimyasal ürünler, elektrik-elektronik, makine, mobilya, demir-çelik sanayi, taşıt araçları imalat ve taşıt araçları yan sanayi öne çıkıyor. Hizmetler sektöründe ise ticaret, turizm, haberleşme, bankacılık ve yatırım finansmanı alt sektörlerinde yoğunlaştıkları dikkat çekiyor.
Krize ilişkin İtalya’daki girişimciler arasında ise genel olarak İtalya’da sorunun kısa vadede oluşmadığı, aslında sorunun başlangıcının İtalya’nın Euro Bölgesi’ne dahil olup İtalyan liretinden çıkması olduğu görüşü yaygın. Bu durumun İtalyan ekonomisinin en önemli avantajını yitirmesine yol açtığı, fiyatlar yükselirken teknoloji ve üretim yapısının aynı kaldığı belirtiliyor. İtalya’nın güçlü olduğu ürün gamında üretim, böylece Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkelere kaymıştı.


Sıradaki İspanya mı?
Finans piyasalarına baktığımızda ise İtalya’daki borç krizi, Türkiye’yi etkiledi bile. Arkasında siyasi bir güçlü irade bulunamayan Euro’ya yönelik artan endişeler, geçen hafta sorunlu ülkeler dışındaki ülkelerin de tahvil faizlerinde yükselişlere neden oldu. İspanya, Belçika ve Fransa’nın faizlerinde hızlı yükselişler yaşanırken, mevcut konjonktür, kısa vadeli rahatlamalar olsa da piyasaların diken üstünde kalmaya devam edeceğine işaret ediyor.
Fransa ve Almanya tahvilleri arasındaki getiri farkının 200 baz puana yaklaşmasının ardından geçen hafta Euro, 1.3437 dolara gerileyerek bir aydan uzun bir sürenin en düşük seviyesini gördü. Türk mali piyasaları da bu havadan olumsuz etkileniyor. Merkez Bankası'nın TL’yi savunmak üzere likiditeyi kısıtlı tutmaya devam etmesi olası görülüyor. Dolar/TL kurunda kısa vadede yön yukarı görünüyor. Risk ve yatırım iştahıyla ilgili gelişmeleri bekleyip göreceğiz.

Haber : Kıvanç Özvardar
http://www.ekonomist.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder