Dinçer, 1. Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) Eğitim Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, mesleki ve teknik eğitimin Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesinde en temel unsur olduğunu belirterek, bilgi ve teknoloji ile mesleklerdeki hızlı değişimin, eğitim yaklaşımı ve beklentilerini sürekli gözden geçirilmesini gerektirdiğini kaydetti.
Değişimin, devlet ve özel sektör arasında daha etkin bir işbirliğini gerekli kıldığını ifade eden Dinçer, şunları kaydetti:
''Bu zirve, işbirliğimizi güçlendirecek olması bakımından önemli bir adımdır. Değerli katılımcılarla nüfusumuzu, girişimci, yenilikçi, yaratıcı işgücüne dönüştürmenin yollarını tartışacağız. Nitelikli mesleki ve teknik eğitim için kurumlara ne tür sorumluluklar düşüyor, sektörün bizden beklentileri kadar Bakanlık olarak bizim de sektörden beklentilerimiz nelerdir- Süreçte ne tür sıkıntılar yaşıyoruz- Bu sıkıntıların aşılması konusunda ne tür iş birliklerine gidebiliriz- gibi bir çok sorun için ortaya konulacak çözüm önerileri hepimize yol gösterecektir. Dünyadaki değişmenin baş döndürücü hızı daha esnek yapılanmaları ve kendini yenileme becerisini gerekli kılmaktadır. Dünyada eğitim ve öğretimle ilgili yeni eğilimlere bakıldığında 1990'lı yıllardan itibaren eğitim ve öğretimin hedefinin arz odaklılıktan talep odaklılığa kaydığını görmekteyiz. Çağımızda bilgi, teknoloji, ekonominin ve toplumun daha karmaşık hale gelmesi nedeniyle eğitim öğretimin süresi, paradigması ve müfredatında değişim yapmak, kaçınılmaz olmuştur. Ekonomi ve sosyal yapıdaki hızlı değişmenin meydana getirdiği fırsatları faydaya dönüştürmek, riskleri yönetmek amacıyla eğitimde şeffaflık, esneklik, çeşitlilik ve katılımcılık daha da önemli hale gelmiştir. Yönetimde sosyal tarafların yer alması ise eğitim ve öğretim sisteminin verimliliğini ve demokratiklik düzeyini artıran bir faktör olarak ortaya çıkmıştır.''
"Zihniyetleri, yasaları değiştirdiğimiz hızda değiştiremiyoruz''
Paylaşma, kültürler arası diyalog ve daha barışçıl bir insanlık için ulusal ve uluslararası öğrenci hareketliliğinin ön plana çıktığını anlatan Dinçer, şunları söyledi:
''Diğer husus da fiziksel erişimden çok, kalite ile ilgili kaygıların ön plana çıkmasıdır. Ülkemizde hem eğitime erişim hem de kaliteye ilişkin kaygıların son 10 yıllık süreçte damgasını vurduğunu, bu husustaki çaba ve tedbirlerin hem yasal hem de uygulamaya dönük boyutuyla kararlılıkla sürdürüldüğünü belirtmek gerekir. Eğitimde daha esnek ve demokratik yapılanmayı sağlamak üzere eğitim sistemimizi yeniden kurguladık, ancak yasaları değiştirebildiğimiz hızda zihniyet değişimi gerçekleştirebilmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Zihinlerin değişim ve dönüşümü çok daha uzun yıllara yayılarak gerçekleştiriliyor. Bildiklerimizin davranış ve tutumlara dönüşmesi için hepimizin daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Mesleki ve teknik eğitime ilişkin belki de en önemli sorunumuz, zihniyet ve bakış açısı sorunudur. Bakış açısını değiştirmediğimiz takdirde bu alana ne kadar yatırım yaparsak yapalım, çaba gösterirsek gösterelim, arzu ettiğimiz sonuca ulaşmamız mümkün olmayacaktır.''
''9,6 milyar avroluk yatırım''
Dinçer, mesleki eğitimin, ikinci sınıf bir eğitim olarak algılanmasında yanlış karar ve uygulamaların çok büyük rolü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Kabuğundaki bu yerleşik algıyı yıkmak, ancak mesleki ve teknik eğitimi yeniden bir cazibe merkezi haline getirerek, doğru politikalar ve uygulamalarda tanıtım yaparak, çaba göstererek mümkün olacak. Mesleki eğitme ilişkin her kesimin ortak görüşü, verilen eğitimin daha çok teorik ağırlıklı olması ve beceri olarak da piyasanın ihtiyaçlarına uygun olmadığı doğrultusundadır. Bu sorunun çözümü noktasında yol haritası vermiyor. Son 10 yılda mesleki ve teknik eğitim hükümetimizin ve bakanlığımızın en öncelikli maddelerinden biri olmuş ve mesleki eğitim sektörün ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. 2003 yılından bugüne mesleki ve teknik eğitime hükümetimizin yapmış olduğu yatırım miktarı 9,6 milyar avrodur. Mesleki eğitimin kalitesinde özel sektörün de yüzde 36'lık bir payı olacak. Yaptığımız tüm çalışmalar kamu, özel sektör, STK'lar ve üniversitelerin iş birliğiyle yürütülüyor.''
Bakanlığın mesleki ve teknik eğitim için yaptığı faaliyetleri anlatan Dinçer, ''Mesleki eğitimde bir sıçramaya yapacaksak, özel sektörün bu sürecin kıyısında değil tam içinde yer alması gerekmektedir'' diye konuştu.
Dinçer, insan kaynaklarının uluslararası rekabet gücünü artırmak isteniyorsa, özel sektörün de elini taşın altına koyması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Bir başka sorunun da finansman kaynaklarının yetersizliğidir. Sektörün ve diğer paydaşların mesleki eğitimde karar alma süreçlerinde ve finansmanında ortak olmasını istiyoruz. Piyasa aktörlerinin hem yönetim hem uygulama olarak bu alanın dışında kalması, özel sektörün bu alana hiç girmemesi, bu alanda da bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır. Eğitim hedeflerinin kamu tercihlerinden piyasa tercihlerine doğru kaydığı bu süreçte eğitim yöntemleri de öğreten merkezlilikten öğrenen merkezliliğe dönmektedir. Mesleki ve teknik eğitimde yapılan vurgu, hem öğrencilerin hem de iş piyasanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek karma bir eğitim sisteminin oluşturulması ve mesleki eğitim veren kurumlar ile sanayi kuruluşları arasında ortaklıkların desteklenmesi yönündedir.''
OSB'lerdeki özel okullara teşvik
OSB'lerde kurulması istenilen okullarda dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak, yeni ve özgün bir sistem oluşturmayı amaçladıklarını ifade eden Dinçer, ''Oyunun kuralları eskisinden farklı olmalı ve aktif katılımcı olarak yer alınmalıdır. Dünyadaki gelişmeler mesleki eğitimi gözeden geçirmemiz gerektiriyor. Özel sektörün bu alana yatırım yapmasını teşvik etmek amacıyla yasal düzenleme yapıldı. OSB'lerde özel okul statüsünde açılacak mesleki ve teknik okullarda eğitim görecek her öğrenci için, resmi okullarda öğrenim gören bir öğrenci için okul türüne göre devlete maliyetinin 1,5 katına kadar destek verilmesine imkan sağlandı. Alt mevzuat çalışmaları tamamlanmak üzere bugün yarın yayınlanacak. Sanayicilerimiz, bir an önce OSB okul açmaları yönünde çalışmalara başlamalarıdır. Eğer bunlardan bir sonuç alırsak sanayi bölgeleri dışında açılan mesleki ve teknik okullara da destek vermeyi düşünüyoruz'' şeklinde konuştu.
Değişimin, devlet ve özel sektör arasında daha etkin bir işbirliğini gerekli kıldığını ifade eden Dinçer, şunları kaydetti:
''Bu zirve, işbirliğimizi güçlendirecek olması bakımından önemli bir adımdır. Değerli katılımcılarla nüfusumuzu, girişimci, yenilikçi, yaratıcı işgücüne dönüştürmenin yollarını tartışacağız. Nitelikli mesleki ve teknik eğitim için kurumlara ne tür sorumluluklar düşüyor, sektörün bizden beklentileri kadar Bakanlık olarak bizim de sektörden beklentilerimiz nelerdir- Süreçte ne tür sıkıntılar yaşıyoruz- Bu sıkıntıların aşılması konusunda ne tür iş birliklerine gidebiliriz- gibi bir çok sorun için ortaya konulacak çözüm önerileri hepimize yol gösterecektir. Dünyadaki değişmenin baş döndürücü hızı daha esnek yapılanmaları ve kendini yenileme becerisini gerekli kılmaktadır. Dünyada eğitim ve öğretimle ilgili yeni eğilimlere bakıldığında 1990'lı yıllardan itibaren eğitim ve öğretimin hedefinin arz odaklılıktan talep odaklılığa kaydığını görmekteyiz. Çağımızda bilgi, teknoloji, ekonominin ve toplumun daha karmaşık hale gelmesi nedeniyle eğitim öğretimin süresi, paradigması ve müfredatında değişim yapmak, kaçınılmaz olmuştur. Ekonomi ve sosyal yapıdaki hızlı değişmenin meydana getirdiği fırsatları faydaya dönüştürmek, riskleri yönetmek amacıyla eğitimde şeffaflık, esneklik, çeşitlilik ve katılımcılık daha da önemli hale gelmiştir. Yönetimde sosyal tarafların yer alması ise eğitim ve öğretim sisteminin verimliliğini ve demokratiklik düzeyini artıran bir faktör olarak ortaya çıkmıştır.''
"Zihniyetleri, yasaları değiştirdiğimiz hızda değiştiremiyoruz''
Paylaşma, kültürler arası diyalog ve daha barışçıl bir insanlık için ulusal ve uluslararası öğrenci hareketliliğinin ön plana çıktığını anlatan Dinçer, şunları söyledi:
''Diğer husus da fiziksel erişimden çok, kalite ile ilgili kaygıların ön plana çıkmasıdır. Ülkemizde hem eğitime erişim hem de kaliteye ilişkin kaygıların son 10 yıllık süreçte damgasını vurduğunu, bu husustaki çaba ve tedbirlerin hem yasal hem de uygulamaya dönük boyutuyla kararlılıkla sürdürüldüğünü belirtmek gerekir. Eğitimde daha esnek ve demokratik yapılanmayı sağlamak üzere eğitim sistemimizi yeniden kurguladık, ancak yasaları değiştirebildiğimiz hızda zihniyet değişimi gerçekleştirebilmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Zihinlerin değişim ve dönüşümü çok daha uzun yıllara yayılarak gerçekleştiriliyor. Bildiklerimizin davranış ve tutumlara dönüşmesi için hepimizin daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Mesleki ve teknik eğitime ilişkin belki de en önemli sorunumuz, zihniyet ve bakış açısı sorunudur. Bakış açısını değiştirmediğimiz takdirde bu alana ne kadar yatırım yaparsak yapalım, çaba gösterirsek gösterelim, arzu ettiğimiz sonuca ulaşmamız mümkün olmayacaktır.''
''9,6 milyar avroluk yatırım''
Dinçer, mesleki eğitimin, ikinci sınıf bir eğitim olarak algılanmasında yanlış karar ve uygulamaların çok büyük rolü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Kabuğundaki bu yerleşik algıyı yıkmak, ancak mesleki ve teknik eğitimi yeniden bir cazibe merkezi haline getirerek, doğru politikalar ve uygulamalarda tanıtım yaparak, çaba göstererek mümkün olacak. Mesleki eğitme ilişkin her kesimin ortak görüşü, verilen eğitimin daha çok teorik ağırlıklı olması ve beceri olarak da piyasanın ihtiyaçlarına uygun olmadığı doğrultusundadır. Bu sorunun çözümü noktasında yol haritası vermiyor. Son 10 yılda mesleki ve teknik eğitim hükümetimizin ve bakanlığımızın en öncelikli maddelerinden biri olmuş ve mesleki eğitim sektörün ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. 2003 yılından bugüne mesleki ve teknik eğitime hükümetimizin yapmış olduğu yatırım miktarı 9,6 milyar avrodur. Mesleki eğitimin kalitesinde özel sektörün de yüzde 36'lık bir payı olacak. Yaptığımız tüm çalışmalar kamu, özel sektör, STK'lar ve üniversitelerin iş birliğiyle yürütülüyor.''
Bakanlığın mesleki ve teknik eğitim için yaptığı faaliyetleri anlatan Dinçer, ''Mesleki eğitimde bir sıçramaya yapacaksak, özel sektörün bu sürecin kıyısında değil tam içinde yer alması gerekmektedir'' diye konuştu.
Dinçer, insan kaynaklarının uluslararası rekabet gücünü artırmak isteniyorsa, özel sektörün de elini taşın altına koyması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Bir başka sorunun da finansman kaynaklarının yetersizliğidir. Sektörün ve diğer paydaşların mesleki eğitimde karar alma süreçlerinde ve finansmanında ortak olmasını istiyoruz. Piyasa aktörlerinin hem yönetim hem uygulama olarak bu alanın dışında kalması, özel sektörün bu alana hiç girmemesi, bu alanda da bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır. Eğitim hedeflerinin kamu tercihlerinden piyasa tercihlerine doğru kaydığı bu süreçte eğitim yöntemleri de öğreten merkezlilikten öğrenen merkezliliğe dönmektedir. Mesleki ve teknik eğitimde yapılan vurgu, hem öğrencilerin hem de iş piyasanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek karma bir eğitim sisteminin oluşturulması ve mesleki eğitim veren kurumlar ile sanayi kuruluşları arasında ortaklıkların desteklenmesi yönündedir.''
OSB'lerdeki özel okullara teşvik
OSB'lerde kurulması istenilen okullarda dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak, yeni ve özgün bir sistem oluşturmayı amaçladıklarını ifade eden Dinçer, ''Oyunun kuralları eskisinden farklı olmalı ve aktif katılımcı olarak yer alınmalıdır. Dünyadaki gelişmeler mesleki eğitimi gözeden geçirmemiz gerektiriyor. Özel sektörün bu alana yatırım yapmasını teşvik etmek amacıyla yasal düzenleme yapıldı. OSB'lerde özel okul statüsünde açılacak mesleki ve teknik okullarda eğitim görecek her öğrenci için, resmi okullarda öğrenim gören bir öğrenci için okul türüne göre devlete maliyetinin 1,5 katına kadar destek verilmesine imkan sağlandı. Alt mevzuat çalışmaları tamamlanmak üzere bugün yarın yayınlanacak. Sanayicilerimiz, bir an önce OSB okul açmaları yönünde çalışmalara başlamalarıdır. Eğer bunlardan bir sonuç alırsak sanayi bölgeleri dışında açılan mesleki ve teknik okullara da destek vermeyi düşünüyoruz'' şeklinde konuştu.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de 1. Organize Sanayi Bölgeleri Eğitim Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, mesleki eğitim ile sanayi işbirliğine önem verdiklerini söyledi.
Sanayi ile mesleki eğitim arasında doğrudan ilişki kurulmasının, sanayicinin elini taşın altına koymasının ve işin içine girmesinin okul yapmaktan ibaret bir işbirliği olmadığının altını çizen Ergün, şunları kaydetti:
''Şöyle işbirlikleri oluyor; Sanayici sen bize okul yap, biz de öğretmenini koyalım, senin adını verelim gerekirse bu okula, böyle hem bizim okul ihtiyacımız giderilsin hem de senin adın yaşasın. Bunlar da güzel bir işbirliği alanı ama çok yüzeysel. Daha derinlemesine bir işbirliğine ihtiyaç var. Bu üniversite ile sanayi işbirliğinde de öyle. Orada da rektörler sanayiciye geliyor, 'Sen bize bir fakülte yap, o binaya senin adını verelim, sana da bir plaket veririz, daha da iyisini yaparız fahri doktora da veririz', al sana üniversite sanayi işbirliği... Üniversite sanayi işbirliği bu değil. Bu da işbirliği de çok yüzeysel bir işbirliği.
Şimdi bu işbirlikleri çok farklı boyutlara taşındı. Gerçek işbirliği haline gelmiş oldu. OSB'ler 50 yıllık tecrübemiz olan bir konu. Bizim etrafımızda, hinterlandımızda olan birçok ülkenin de örnek aldığı bir uygulama. Bu uygulamanın içerisinde OSB'lerde şimdi meslek liselerinin ve mesleki eğitimin çok özel bir yeri olmaya başladı. Meslek liselerinin kurulması, işletilmesi, sanayinin ihtiyaçlarına uygun programların oluşturulması, ihtiyaç ortadan kalktığında programın gerekirse kaldırılması, yeni bir ihtiyaç olduğunda yeni bir programın müfredata eklenmesi mümkün olabilecek. Okulunu kendisi yapıp, kendisi yönetecek. Tabii ki her konuda olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığımızın gözetim ve denetimi altında bu işler yürüyecek. Yani genel eğitim sistemi çerçevesinde olacak. Ama çok büyük bir esneklik kazanmış oluyor.''
Uygulama yönetmeliği çıktığında meslek liselerinin, kamunun kendi okullarında öğrenci başına yapmış olduğu harcamanın 1,5 misli kadar nakit bir destek alma imkanına da sahip olacağını dile getiren Ergün, ''Bunları OSB'ler dışında özel sektör de yapma imkanına sahip olacak. Zaten Türkiye'nin neresinde yapılırsa yapılsın, eğitim alanındaki yatırımlar, şu anda 5. bölge teşviklerinden yararlanıyor. Bu, OSB içinde olursa 6. bölge teşvikinden yararlanıyor. Bu aynı zamanda bir meslek lisesi olursa üstüne bir de öğrenci başına devletin yaptığı harcamanın 1,5 katı kadar nakit bir destek... Bu artık bizim eğitim yatırımcısını, OSB'leri, sanayiciyi mesleki eğitim konusunda motive etmeli ve motive ettiğini memnuniyetle görüyoruz'' diye konuştu.
''Meslek sahibi olmak insanı aynı zamanda girişimci yapıyor''
Meslek sahibi olmanın ve elinden bir iş gelmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Ergün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ama bu, iş arayanların önemli bir bölümünün söylediği 'Ne iş olsa yaparım' demek değil. 'Ne iş olsa yaparım' demek, 'Ben bir iş yapamam, elimden bir iş gelmez, benim bir mesleğim yok' demektir. Bunu söylemek zor olduğu için 'Ne iş olsa yaparım' deniliyor. 'Musluk tamircisiyim ben, en iyi ben musluk tamir ederim, hatta uluslararası düzeyde bir musluk tamircisiyim, Japonya'daki musluğu tamir etmekten de anlarım Amerika'dakini de...'' Yani bir meslek sahibi olmak bu boyutlarda olmayı gerektiriyor.
Meslek sahibi olmak, elinden bir iş gelmek insana güven duygusu veren bir şey. Endüstri meslek lisesi, teknik lise, mühendislik fakültesi ya da başka bir yer...Mesleğin varsa kendine öyle bir güveniyorsun ki, bir şirkette iş bulamasan ya da kamuda istihdam oluşmasa da 'Ben kendi işimi kurayım, benim bir mesleğim var, ben kendime güveniyorum, ben kendimi piyasaya anlatabilirim' diyorsun. Ama elinde bir mesleği olmayan, elinden bir iş gelmeyen adamın kendisine güvenmesi mümkün değil, çok ürkek olur, 'Piyasaya giremem, bir adım atamam, bir girişimde bulunamam' der. Meslek sahibi olmak, insanı aynı zamanda girişimci yapıyor. Biz de bunu istiyoruz. Girişimci olsun insanlar istiyoruz. Bir müddet sonra çalışanlar girişimci olsunlar. Girişimci sayısı ne kadar çok olursa bir ülke için gelişim de o kadar hızlı olacaktır.''
OSB'ler mesleki eğitimin en güçlü partneri olacak''
Türkiye'de sanayici sayısının artmasını ve bunların dünyaya açılmasını istediklerini ifade eden Ergün, ''OSB'lerin bugüne kadar Türkiye'nin sanayileşmesine çok büyük katkısı olduğu gibi, inşallah bugünden sonra da mesleki eğitime çok büyük katkıları olacak. OSB'ler mesleki eğitimde en güçlü işbirliği alanı, mesleki eğitimin en güçlü partneri olacak'' dedi.
Bakan Ergün, kendisinin de bir mesleki lise mezunu olduğunu hatırlatarak, ''Meslek liseleri gerçekten çok seçkin okullardı. Sınavla girilen, çok tercih edilen okullardı. Sonradan malum nedenlerden dolayı, çok geri düştü. Öğretmen kalitesi zayıfladı, iyi öğretmenlerin çoğu ayrılıp başka yerlere gittiler, iyi öğrenciler gelmez oldu, çok zayıf öğrencilere kaldı meslek liseleri maalesef. Şimdi yeniden bir toparlanma yaşanıyor. İşte Ankara'da geçen açılışını yaptığımız teknik lise, hakikaten çok yüksek puanlarla öğrenci kaydetti ve inşallah bundan sonraki süreçte ülkenin en parlak çocukları bu meslek liselerine gidecek'' değerlendirmesinde bulundu.
Meslek liselerinin sadece ara eleman ihtiyacını karşılayan kurumlar olarak düşünülmemesi gerektiğine işaret eden Ergün, şöyle konuştu:
''Herkesin yolu açık olsun. Mühendis olmak isteyen mühendis, işletmeci olmak isteyen işletmeci olsun. Yani meslek liselerinden 'Ben yukarıya doğru gitmek istiyorum, bundan sonra üniversitede hoca olacağım, mühendislik fakültesinde ders vereceğim' diyen onu da olsun. Onun yolu da açık olsun ki motive olsun oraya gelenler. Yolu kapalı olursa motive olamaz insanlar. Merhum Cem Karaca'nın ''İşçisin sen işçi kal' şarkısında olduğu gibi olmasın okullar. Tabii ki büyük bir bölümü işçi olarak çalışacak, teknisyen olarak çalışacak fabrikalarda ama bir kısmının da yolu açık olması lazım.''
Her mesleğin önemli ve saygıdeğer olduğuna dikkati çeken Ergün, bunun meslek okullarında öğrencilere ve genelde bütün topluma öğretilmesi gerektiğini belirtti.
Kendisinin belediye başkanlığı döneminde her sabah temizlik elemanlarına uğrayıp hatırlarını sorduğunu ve onlara yaptıkları işin ne kadar güzel ve önemli olduğunu anlattığını hatırlatan Ergün, ''Hangi iş olursa olsun yapılan işlerin saygıdeğer olduğunu işi yapan kişiye hissettirilmesi gerekiyor. Bunu okulda ve toplumda hissettirmemiz lazım ki iş yapanlar yaptıkları işi severek yapsınlar'' diye konuştu.
OSB'lerin Milli Eğitim Bakanlığı'yla yapacağı işbirliğine Bakanlık olarak konunun bir tarafı olmaları itibariyle yardımcı olmaya devam edeceklerini söyleyen Ergün, ''Nerede tıkanıklık olursa, nerede bir aksayan taraf olursa bizim de yapacağımız çok önemli katkılar olacaktır. Bugünkü çalıştaydan önemli sonuçlar çıkacağına ümit ediyorum'' dedi.
Sanayi ile mesleki eğitim arasında doğrudan ilişki kurulmasının, sanayicinin elini taşın altına koymasının ve işin içine girmesinin okul yapmaktan ibaret bir işbirliği olmadığının altını çizen Ergün, şunları kaydetti:
''Şöyle işbirlikleri oluyor; Sanayici sen bize okul yap, biz de öğretmenini koyalım, senin adını verelim gerekirse bu okula, böyle hem bizim okul ihtiyacımız giderilsin hem de senin adın yaşasın. Bunlar da güzel bir işbirliği alanı ama çok yüzeysel. Daha derinlemesine bir işbirliğine ihtiyaç var. Bu üniversite ile sanayi işbirliğinde de öyle. Orada da rektörler sanayiciye geliyor, 'Sen bize bir fakülte yap, o binaya senin adını verelim, sana da bir plaket veririz, daha da iyisini yaparız fahri doktora da veririz', al sana üniversite sanayi işbirliği... Üniversite sanayi işbirliği bu değil. Bu da işbirliği de çok yüzeysel bir işbirliği.
Şimdi bu işbirlikleri çok farklı boyutlara taşındı. Gerçek işbirliği haline gelmiş oldu. OSB'ler 50 yıllık tecrübemiz olan bir konu. Bizim etrafımızda, hinterlandımızda olan birçok ülkenin de örnek aldığı bir uygulama. Bu uygulamanın içerisinde OSB'lerde şimdi meslek liselerinin ve mesleki eğitimin çok özel bir yeri olmaya başladı. Meslek liselerinin kurulması, işletilmesi, sanayinin ihtiyaçlarına uygun programların oluşturulması, ihtiyaç ortadan kalktığında programın gerekirse kaldırılması, yeni bir ihtiyaç olduğunda yeni bir programın müfredata eklenmesi mümkün olabilecek. Okulunu kendisi yapıp, kendisi yönetecek. Tabii ki her konuda olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığımızın gözetim ve denetimi altında bu işler yürüyecek. Yani genel eğitim sistemi çerçevesinde olacak. Ama çok büyük bir esneklik kazanmış oluyor.''
Uygulama yönetmeliği çıktığında meslek liselerinin, kamunun kendi okullarında öğrenci başına yapmış olduğu harcamanın 1,5 misli kadar nakit bir destek alma imkanına da sahip olacağını dile getiren Ergün, ''Bunları OSB'ler dışında özel sektör de yapma imkanına sahip olacak. Zaten Türkiye'nin neresinde yapılırsa yapılsın, eğitim alanındaki yatırımlar, şu anda 5. bölge teşviklerinden yararlanıyor. Bu, OSB içinde olursa 6. bölge teşvikinden yararlanıyor. Bu aynı zamanda bir meslek lisesi olursa üstüne bir de öğrenci başına devletin yaptığı harcamanın 1,5 katı kadar nakit bir destek... Bu artık bizim eğitim yatırımcısını, OSB'leri, sanayiciyi mesleki eğitim konusunda motive etmeli ve motive ettiğini memnuniyetle görüyoruz'' diye konuştu.
''Meslek sahibi olmak insanı aynı zamanda girişimci yapıyor''
Meslek sahibi olmanın ve elinden bir iş gelmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Ergün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ama bu, iş arayanların önemli bir bölümünün söylediği 'Ne iş olsa yaparım' demek değil. 'Ne iş olsa yaparım' demek, 'Ben bir iş yapamam, elimden bir iş gelmez, benim bir mesleğim yok' demektir. Bunu söylemek zor olduğu için 'Ne iş olsa yaparım' deniliyor. 'Musluk tamircisiyim ben, en iyi ben musluk tamir ederim, hatta uluslararası düzeyde bir musluk tamircisiyim, Japonya'daki musluğu tamir etmekten de anlarım Amerika'dakini de...'' Yani bir meslek sahibi olmak bu boyutlarda olmayı gerektiriyor.
Meslek sahibi olmak, elinden bir iş gelmek insana güven duygusu veren bir şey. Endüstri meslek lisesi, teknik lise, mühendislik fakültesi ya da başka bir yer...Mesleğin varsa kendine öyle bir güveniyorsun ki, bir şirkette iş bulamasan ya da kamuda istihdam oluşmasa da 'Ben kendi işimi kurayım, benim bir mesleğim var, ben kendime güveniyorum, ben kendimi piyasaya anlatabilirim' diyorsun. Ama elinde bir mesleği olmayan, elinden bir iş gelmeyen adamın kendisine güvenmesi mümkün değil, çok ürkek olur, 'Piyasaya giremem, bir adım atamam, bir girişimde bulunamam' der. Meslek sahibi olmak, insanı aynı zamanda girişimci yapıyor. Biz de bunu istiyoruz. Girişimci olsun insanlar istiyoruz. Bir müddet sonra çalışanlar girişimci olsunlar. Girişimci sayısı ne kadar çok olursa bir ülke için gelişim de o kadar hızlı olacaktır.''
OSB'ler mesleki eğitimin en güçlü partneri olacak''
Türkiye'de sanayici sayısının artmasını ve bunların dünyaya açılmasını istediklerini ifade eden Ergün, ''OSB'lerin bugüne kadar Türkiye'nin sanayileşmesine çok büyük katkısı olduğu gibi, inşallah bugünden sonra da mesleki eğitime çok büyük katkıları olacak. OSB'ler mesleki eğitimde en güçlü işbirliği alanı, mesleki eğitimin en güçlü partneri olacak'' dedi.
Bakan Ergün, kendisinin de bir mesleki lise mezunu olduğunu hatırlatarak, ''Meslek liseleri gerçekten çok seçkin okullardı. Sınavla girilen, çok tercih edilen okullardı. Sonradan malum nedenlerden dolayı, çok geri düştü. Öğretmen kalitesi zayıfladı, iyi öğretmenlerin çoğu ayrılıp başka yerlere gittiler, iyi öğrenciler gelmez oldu, çok zayıf öğrencilere kaldı meslek liseleri maalesef. Şimdi yeniden bir toparlanma yaşanıyor. İşte Ankara'da geçen açılışını yaptığımız teknik lise, hakikaten çok yüksek puanlarla öğrenci kaydetti ve inşallah bundan sonraki süreçte ülkenin en parlak çocukları bu meslek liselerine gidecek'' değerlendirmesinde bulundu.
Meslek liselerinin sadece ara eleman ihtiyacını karşılayan kurumlar olarak düşünülmemesi gerektiğine işaret eden Ergün, şöyle konuştu:
''Herkesin yolu açık olsun. Mühendis olmak isteyen mühendis, işletmeci olmak isteyen işletmeci olsun. Yani meslek liselerinden 'Ben yukarıya doğru gitmek istiyorum, bundan sonra üniversitede hoca olacağım, mühendislik fakültesinde ders vereceğim' diyen onu da olsun. Onun yolu da açık olsun ki motive olsun oraya gelenler. Yolu kapalı olursa motive olamaz insanlar. Merhum Cem Karaca'nın ''İşçisin sen işçi kal' şarkısında olduğu gibi olmasın okullar. Tabii ki büyük bir bölümü işçi olarak çalışacak, teknisyen olarak çalışacak fabrikalarda ama bir kısmının da yolu açık olması lazım.''
Her mesleğin önemli ve saygıdeğer olduğuna dikkati çeken Ergün, bunun meslek okullarında öğrencilere ve genelde bütün topluma öğretilmesi gerektiğini belirtti.
Kendisinin belediye başkanlığı döneminde her sabah temizlik elemanlarına uğrayıp hatırlarını sorduğunu ve onlara yaptıkları işin ne kadar güzel ve önemli olduğunu anlattığını hatırlatan Ergün, ''Hangi iş olursa olsun yapılan işlerin saygıdeğer olduğunu işi yapan kişiye hissettirilmesi gerekiyor. Bunu okulda ve toplumda hissettirmemiz lazım ki iş yapanlar yaptıkları işi severek yapsınlar'' diye konuştu.
OSB'lerin Milli Eğitim Bakanlığı'yla yapacağı işbirliğine Bakanlık olarak konunun bir tarafı olmaları itibariyle yardımcı olmaya devam edeceklerini söyleyen Ergün, ''Nerede tıkanıklık olursa, nerede bir aksayan taraf olursa bizim de yapacağımız çok önemli katkılar olacaktır. Bugünkü çalıştaydan önemli sonuçlar çıkacağına ümit ediyorum'' dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder