15 Şubat 2011 Salı

ASO Başkanı Nurettin Özdebir'in Ekonomik Değerlendirmesi

İhracat ve sanayi üretimindeki gelişmeler TL’deki değerlenmenin sanayimiz üzerindeki baskısının giderek arttığını göstermektedir.


Ankara Sanayi Odası’nın üyeleri arasında yaptığı eylül ayı eğilim anketi sonuçları, Ankara sanayinde toparlanmanın yılın üçüncü çeyreğinde de güçlü bir biçimde devam ettiğini göstermektedir. Haziran anketine göre Eylül anketinde artış belirtenlerin oranı; üretimde yüzde 34,5’ten 45’e, yeni siparişlerde yüzde 34’ten 44’e, kredi kullanımında yüzde 35’ten 40’a yükselirken stoklarda yüzde 28’den 22’ye gerilemiş, dış satışlarda artış belirtenlerin oranında ise bir değişiklik olmamıştır.

Haziran anketine göre Eylül anketinde artış belirtenlerle azalış belirtenler arasındaki fark; üretimde 11’den 24’e, yeni siparişlerde 5’den 19’a, kredi kullanımında 20’den 29’a yükselirken, dış satışlarda bu fark ise -10’dan -15’e gerilemiştir. Kredi kullanımındaki artış belirtenlerin oranındaki yükseliş, finansal darboğaz içinde olan üyelerimizin oranında geçen yılın Eylül ayına göre yaklaşık 7 puanlık bir düşüşe yol açmıştır. Bu memnuniyet verici bir gelişmedir. Yılın geri kalan bölümüne baktığımızda Haziran anketine göre artış bekleyenlerin oranı; üretimde yüzde 57’den 46’ya, dış satışlarda yüzde 50’den 22’ye, kredi kullanımında yüzde 45’ten 41’e, stoklarda yüzde 25’den 16’ya gerilemiştir. Oranlardaki bu düşüşü normal karşılamak gerekir. Ne de olsa yılsonuna yaklaşıyoruz ve beklentilerin önemli bir bölümü de gerçekleşmiş durumda. Ancak, dış satışlardaki beklentilerin olumsuza dönmesini hafife almamak gerekir. Üyelerimizin ihracat performanslarında bir bozulma vardır.

İhracatın toplam ciro içindeki payı Haziran sonuna göre 2,5 puan, geçen yılın Eylül sonuna göre ise 5 puan düşmüştür. Üyelerimizin çoğu artan maliyetlerin kâr marjlarını sıfıra yaklaştırdığını, hatta zararına ihracat yapmak zorunda kaldıklarını ifade etmektedirler. Bu durumun sürdürülemez olduğu açıktır.

Ankara sanayinde kapasite kullanım oranında Haziran ayına göre 4 puanlık, geçen yılın Eylül ayına göre ise 6 puanlık bir artış olmuş ve ortalama kapasite kullanımı oranı yüzde 58’e yükselmiştir. Özet olarak Eylül ayı sonu itibariyle Ankara sanayinde görünüm dış satışlar dışında olumludur.

Genel olarak değerlendirdiğimizde ihracat ve sanayi üretimindeki gelişmeler TL’deki değerlenmenin sanayimiz üzerindeki baskısının giderek arttığını göstermektedir. Geçen ay yaptığımız toplantıda bir sanayicimiz önceleri cirosunun yüzde 80’ini kendi üretimi oluştururken şimdi ise yüzde 70’ini Çin’den ithal ettiği ürünlerin oluşturduğunu ifade etmişti. İşte ben buna “sanayisizleşme” diyorum. Dünyada herkes parasının değer kazanmasını engellemek için tedbirler alırken bizim TL’deki değerlenmeyi kayıtsızlıkla izlememiz doğru değildir. Bu süreç devam ederse sanayimizdeki kan kaybı devam edecek, nasıl Osmanlı İmparatorluğu döneminde ucuz İngiliz malları sanayimizi ve ekonomimizi çökertmişse şimdi de ucuz Çin malları sanayimizi çökertecektir. Bu konuda hükümet mutlaka tedbirler almalıdır.

Birleşmiş Milletler’in tahminine göre 2009 yılında dünyadaki işsiz sayısı 212 milyondu. Bu sayı, küresel işgücünün yüzde 6,6’sına karşılık geliyor. 2009’da bizdeki işsiz sayısı 3,4 milyon, işsizlik oranı ise yüzde 14’tü. Ekonomik toparlanma ile birlikte işsiz sayısında ve işsizlik oranında bir düşüş yaşanmıştır. Ağustos döneminde işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 2 puan düşerek yüzde 11,4, işsiz sayısı ise 458 bin kişi azalarak 2 milyon 971 bin kişiye düşmüştür. Ancak, işsizlik oranındaki bu düşüş bizleri yanıltmamalıdır. Mevsim etkilerinden arındırılmış verilere baktığımızda istihdamdaki gelişmelerin pek olumlu olduğunu söyleyemeyiz. İşsizlikle mücadelede yeni tedbirler alınmazsa işsizlik oranındaki düşüşün hız kesmesi, hatta işsizliğin artması mümkündür. İşsizlik en önemli ekonomik ve sosyal sorun olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması ve işgücü piyasasına esneklik kazandıracak, işe alma ve işten çıkarma, özellikle kıdem tazminatı maliyetlerini düşürecek tedbirler mutlaka alınmalıdır. Her ne kadar işsizlik yüksekse de işyerleri nitelikli eleman sıkıntısı çekmektedir. Bu nedenle, işsizlikle mücadelede işgücünün niteliğini yükseltmek büyük önem taşımaktadır.

Biz mikro reformları geciktirdikçe başka ülkeler bizi geçiyor. Doing Business 2011 raporuna göre Türkiye iş yapma kolaylığında 2010 yılına göre 5 sıra gerileyerek 65’inci sıraya düşmüştür. Yani 5 ülke daha rekabette bizi geride bırakmıştır. 2011 raporunda iş yapma kolaylığındaki karnemizdeki bozulmanın nedenlerini tabloda görebiliyoruz. 2010 yılına göre işe başlamada 7 sıra, inşaat izinlerinde 4 sıra, tapu işlemlerinde 3 sıra, kredi alma kolaylığında 3 sıra, yatırımcıların korunmasında 2 sıra, vergilerin ödenmesinde 2 sıra, uluslararası ticaret kolaylığında 4 sıra, sözleşmelerin uygulanmasında 1 sıra gerilerken iş yeri kapatma kolaylığında 4 sıra yükselmişiz. Ama genel olarak iş yapma kolaylığında 5 sıra gerilemişiz. Bu gerilemenin temelinde, yapısal reformlardaki gecikme yatmaktadır. Biz yerimizde sayarken başka ülkeler bizi geçtiği için geride kalıyoruz. Bu nedenle yapısal reformları geciktirmeden gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

Kamuya olan borçların yeniden yapılandırmasına ilişkin uzunca bir süredir dile getirdiğimiz talebimize hükümetten olumlu cevap gelmiş ve “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” açıklanmıştır. Tasarıyı olumlu buluyor ve hükümete teşekkür ediyoruz. Ancak, yeniden yapılandırma süresinin 36 aydan daha uzun tutulması yerinde olacaktır. Ayrıca Karşılıklar Kararnamesinin süresi Mart ayında dolmaktadır. Bu kararname sayesinde bankalar ödemelerinde sorun yaşayan kredileri yüzdürebilmekteydiler. Karşılıklar Kararnamesinin süresi uzatılmazsa bankalar bu kredileri yüzdüremeyecekler ve sorunlu kredilerin sayısında bir patlama yaşanacaktır. Bu nedenle zaman geçirilmeden Karşılıklar Kararnamesinin süresi uzatılmalıdır. Aksi takdirde borçları yeniden yapılandırmanın etkisi çok sınırlı kalacaktır. Gelişmiş ülkelerde ayakta sağlam banka kalmamışken bizim bankalarımız güçlü mali yapıları ve elde ettikleri kârlarla göz kamaştırmaktadırlar. Bankalara olan borçların da yeniden yapılandırılması için gerekli çalışmalara zaman geçirilmeden başlanmasını ve bankalarımızın da bu konuda çaba göstermelerini diliyoruz.
Haber Merkezi : bilgi@ekonometri.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder