30 Eylül 2012 Pazar

Çalışmalarda sona gelindi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, gazetecilere yaptığı açıklamada, Toplu İş İlişkileri Yasası'na ilişkin çalışmalarda sona gelindiğini kaydetti.


Tasarının TBMM'de öncelikli olarak ele alınacağını belirten Çelik, ''Meclis açılır açılmaz ilk hafta yasayı ele alalım ve çıkaralım diye bir mutabakat var. Fakat henüz bütün partilerle görüşmüş değilim. Birkaç temasım daha olacak, o temastan sonra netleşecek'' dedi. 

Yasanın çıkmaması nedeniyle işçilerin toplu sözleşme yapamadıklarını ifade eden Çelik, yeni yasanın, örgütlenmenin önündeki bazı engelleri de kaldıracağına dikkati çekti. 

Çelik, şöyle devam etti: 

''Sanal rakamlardan bizi kurtarıyor, noter şartlarından yine bizleri kurtarıyor. Elektronik ortamda bunlar yapılabilecek. Barajlarla ilgili düzenlemeler yapıyoruz. Yüzde 1'e, yüzde 2'ye çekilen barajlar var. Yüzde 10 olan barajı aşağılara çekiyoruz. Yasada, itirazlarla ilgili mahkeme süreçlerini ortadan kaldıran düzenlemeler var. Bence Türkiye şartlarında, ekonominin dünyada, bölgede bulunduğu şartlar ve sıkıntılar dikkate alındığında olması gereken düzenleme değil ama süreç içinde rötuşlar, ilaveler yapılabilir, daha da rahatlatılabilir, istenilen noktaya çekilebilir. 

Ekim'in ilk 10 gününde bu yasanın yasalaşmasında büyük zaruret var. Toplu iş sözleşmesi bekleyen işçiler 8 aydır zamlı maaş alamıyorlar. Bu haksızlığın daha çok devam etmesi kabul edilemez.'' 
    

''Devlet personel rejimimizle ilgili sıkıntılarımız var'' 
     

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın geçen dönem 4 önemli yasayı Meclis'ten geçirdiğini vurgulayan Çelik, Toplu İş İlişkileri Yasası'nı da çıkardıktan sonra şu an için başka temel yasanın kalmayacağını anlattı. 

Yeni dönemde yapmayı planladıkları değişikliklere de değinen Bakan Çelik, şöyle konuştu: 

''Taşeron işçiler, yani alt işveren yanında çalışan işçilerin durumları gibi sosyal güvenlikte atılması gereken bazı adımlar var. Bunun yanında devlet personel rejimimizle ilgili sıkıntılarımız var. Hem çalışanları memnun etmiyor hem sistemin bütünlüğünü artık kaybetmiş. 657 sayılı yasa, 657 kere değişmiş. Oradaki sıkıntıları taraflarla konuşarak yeni, çağdaş bir personel rejimi yasası konusu var. Önümüzde sorun bitmez. Bakanlıklar olacak, insanların talepleri olacak. Gerek taşeron işçileri, gerek devlet personel rejimi, gerek sosyal güvenlik alanlarında, çalışma hayatıyla ilgili önümüze çıkan sorunları çözme, vatandaşın gündelik yaşantısını kolaylaştırma ve en yakın yerden hizmet sunma konusunda adımlarımız devam edecek.'' 
     

Gazetecilerin yıpranma payı 
    

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, son dönemlerde gazetecilerin yıpranma payı hakkında çok sık sorularla karşılaştığını ifade etti. 

''Gazetecilerin yıpranma payıyla ilgili konuyu teknik heyet önümüze bir rapor olarak getirecek'' diyen Çelik, şöyle devam etti: 

''Nerede ne sıkıntı var? Hangi alanlarda yasada olmayan bir yıpranma sorunu var? Heyetin getirdiği raporu inceledikten sonra ona göre bir açıklama yapacağız inşallah. Şu an teknik heyete bunları verdik. Onlar bir çalışma sürdürüyorlar. Kendilerinden bir rapor istedik. Bu dönem içinde rapor gelir. Yıpranma konusu yaygın hale getirilirse bence sisteme çok büyük yanlışlık yapılmış olur, ama gerçekten yıprananlar var. Yıpranma ne demek? 25 yıl çalışması gerekirken işin ağırlığından dolayı 25 yıl çalışamayacak veya normalde çalışanlar kadar çalışamayacak bir pozisyonda olan şartlar içinde çalışan insan demek. 100-120 derece bir ateşin karşısında çalışman mümkün mü, değil. Bir saat çalışıyor, 1.5 saat çalışıyor sonra sürekli değiştiriliyor. Böyle insanın ömründen ömür gidiyor. Bu şekilde kaybedenleri korumaya dönük veya onların hakkını vermeye dönük bir düzenleme yapmamız gerekiyor. Gazetecilerin zorluğu var. Savaş muhabirleri var biliyorsunuz. Hakikaten orada hayatını tehlikeye atanlar var. Bunun yanında kameraman günlerce, saatlerce o yükü taşıyor. Hangi alanı alırsanız alın o alanda yıpranmayla karşı karşıya olanı ayıklamak, gerçekten hak sahiplerini ortaya çıkarmak konusunda bir çalışma yapılması gerekiyor. Bu da teknik bir çalışmadır. Bizim siyasi olarak bununla ilgili bir şey söylememiz doğru olmaz.'' 


Bu kan dursun

Çelik, Türkiye'de terörün sonlandırılması için milletin ''Bu kan dursun. Nasıl duracaksa buna bir formül bulun' dediğini belirtti.

Milletin, hükümete ve milletvekili olarak kendilerine, bu en önemli konuyu çözmek için yetki verdiğini belirten Çelik, ''Burada birçok argüman neyse, unsurlar neyse bunlar masaya yatırılır. Devletin kurumlarınca bu sorunun çözümüyle ilgili adımlar atılıyor. Asıl olan, atılan bu adımların devletimiz için, milletimiz için, kanın durması için olduğunun her kesim tarafından kabul edilmesidir'' diye konuştu.
   
''Sorunları torunlara bırakmamamız gerekiyor''
   
Çelik, hükümetin en önemli, acil konularından birinin terör olduğunu, milletin de artık bunun bitmesini istediğini dile getirerek, şöyle devam etti:

''Bir hükümet durup dururken niye yanlış adımlar atsın. Bu konuda adımı atarken oturup eksiği varsa onu tamamlamak gerekiyor. Muhalefet olarak ilave edeceğin varsa bunu söylemen gerekiyor. Onu söylemeyip, tümden karalamaya gittiğin zaman terörün istediği ortama, zemine katkı sağlıyorsun demektir. Milletin iradesiyle, millete hizmet etsin diye parlamentoya giren siyasetçinin sorun çözmeye dönük bir adım atmaktan kaçınmaması gerekiyor. Sorunları torunlara bırakmamamız gerekiyor. Sorunları çözmemiz için bize bu görev verilmiş. Onun için bunlar ötelenecek sorunlar da değil. Artık milletimizin sabrı da yok. Dolayısıyla muhalefetiyle, iktidarıyla sorumluluk sahibi insanlar olarak atılması gereken adımları atıp, bu işi çözmemiz gerekiyor.''

Türkiye'de Türk-Kürt ayrımı bulunmadığını, Kürt vatandaşların da ayrılık istemediğini vurgulayan Çelik, hiç kimsenin ''ayrışalım'' diye bir talebinin söz konusu olmadığını ifade etti.

Çelik, bu meselenin çözümü için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini bildirerek, şunları kaydetti:

''Terör noktasında 'iktidarın bir cümlesini, kelimesini nasıl yakalarım da bunu nasıl istismar konusu yaparım, nasıl kendime oya çeviririm' diye bir yaklaşım, milletin beklediği bir yaklaşım değil. Onun için herkesin olup bitenlere karşı çözüme katkı sağlamaya dönük hareket etmesinin doğru olacağı inancı içindeyim.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder