Cep telefonunuzdaki bilgi ve verileri korumak için bazı noktalara dikkat etmeniz gerekiyor. İşte cep telefonunuzla yapmanız ve yapmamanız gerekenler..
Eğer bir akıllı telefonunuz varsa güvenlik sizin için önemli bir konu olmalı. Bunun nedeni sadece bu telefonların çoğunun yüksek maddi değere sahip olmaları değil, aynı zamanda telefonların giderek daha fazla hassas bilgiyi barındırmaya başlamasından dolayı güvenlik önemli. İşte size akıllı telefonunuz ve veri güvenliği ile ilgili bazı önemli ipuçları...
- Telefonunuzun kaybolması durumunda cihazın IMEI numarasını bir kenara not etmiş olmanız, cihazın bulunmasını sağlamayı kolaylaştırabilir.
- Cep telefonunuzun hassas ayarlarını erişim için PIN numarasını zorunlu kılın ve kolay tahmin edilemeyecek bir PIN numarası seçin.
- Halka açık kablosuz internet ağlarını kullanırken dikkatli olun ve sadece güvendiğiniz ağlara bağlanın.
- Telefonunuza uzaktan erişim veya içeriğindeki bilgileri uzaktan silebilecek uygulamalar kullanın.
- Hangi uygulamaların çalışmak için hangi izinleri istediğine dikkat edin. Eğer bunu göz ardı ederseniz ne olduğunu anlamadan telefonunuzu art niyetli kişilere açabilirsiniz...
- Telefonunuzdaki verileri yedeklemeyi asla ihmal etmeyin.
http://www.hurriyet.com.tr
29 Eylül 2011 Perşembe
28 Eylül 2011 Çarşamba
hayalet gemi' Heybeliada
Heybeliada'nın içini gezen iki lider büyük ekranda, Kıbrıs çevresindeki gemileri izleyip, Rumların doğalgaz aradığı bölgeyi incelediler
GÜL ile Erdoğan dün Pendik'te, tamamen yerli üretim olan ilk savaş gemisi Heybeliada'nın donanmaya katılım törenindeydi. Radara yakalanmadığı için hayalet gemi' olarak adlandırılan Heybeliada'nın içini gezen iki lider büyük ekranda, Kıbrıs çevresindeki gemileri izleyip, Rumların doğalgaz aradığı bölgeyi incelediler.
Türk Deniz Kuvvetleri dün Pendik’teki İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erndoğan’ın da katıldığı törende üç gururu bir arada yaşadı. Preveze Deniz Zaferi’nin 473’üncü ve Deniz Kuvvetleri Günü kutlanırken, Milli Gemi Projesi (MİLGEM) kapsamında yapılan, tasarımı ve silah sistemleriyle tamamen milli üretim ilk savaş gemisi olan Heybeliada Fırkateyni’ni donanmaya katıldı. Aynı törende MİLGEM kapsamındaki Büyükada Gemisi de denize indirildi.
Törende konuşan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin ilk milli savaş gemisi Heybeliada’yı ülkeye kazandırmanın heyecanını ve gururunu paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek, Türkiye’nin “savaş gemisi tasarım ve inşasını gerçekleştirebilen 10 ülke arasına girmiş olduğunu” söyledi.
Heybeliada’nın 2004 yılında hayata geçirilen Milli Gemi (MİLGEM) Projesikapsamında inşa edildiğini anlatan Erdoğan şunları söyledi:
2023 vizyonunu anlattı
“Bugün MİLGEM Projesi ile ne kadar doğru bir adım attığımızı ispat etmiş olmanın da memnuniyetini yaşıyorum. Milli savunma, ancak milli bir sanayi ile milli bir anlayışla etkin ve mümkün olur. Emeği geçen herkese şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Burada şu müjdeyi de sizlerle özellikle özellikle paylaşmak istiyorum. Türkiye artık dünyada savaş gemisi tasarım ve inşasını gerçekleştirebilen 10 ülke arasına girmiş bulunuyor.
Hangi alanda olursa olsun ülkeler dışarıya bağımlı bir şekilde güçlerini idame ettiremezler. Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümü olan 2023 yılında kendi milli tüfeğini, topunu, tankını, helikopterini, uçağını, insansız hava araçlarını, uydularını tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiye vizyonunu hep birlikte başaracağız, bu hedefe birlikte ulaşacağız.”
Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranına dikkat çeken Erdoğan, “Yüzde 50’ye çıkardık. Bu sektörümüzdeki kararlı çalışmalarımız neticesinde ihracatımız 1 milyar dolara, ciromuz ise 2.3 milyar dolar seviyesine çıkmış durumdadır” diye konuştu.
Askeri teçhizatta başarı
Türkiye’nin 2004-2010 arasında dünyada en çok askeri teçhizat ithal eden ülkeler arasında 6’ncı sıradan 14’üncü sıraya indiğini ve dışarıya bağımlılığın önemli ölçüde azaldığını belirten Erdoğan, aynı süre içerisinde askeri teçhizat ihracatında 27’nci sıradan 21’inci sıraya yükseldiğini söyledi.
Askerlerin kullanacağı piyade tüfeğinin ülkede tasarlandığını da anımsatan Erdoğan, “Milli tank ‘Altay’ın üretimi için bütün altyapı hazır. 10 bin metre yükseklikte uçabilen ve 24 saat havada kalabilen “Anka” isimli insansız hava aracının deneme uçuşlarına başlandık. İlk savaş helikopterimiz ‘Atak’ın tüm yazılım ve tasarımlarını tamamladık” dedi.
‘Menfaatlerimizi koruyacağız’
Erdoğan gurur verici törenle aynı zamanda Preveze Deniz Zaferi’nin de 473’üncü yıl dönümünün “idrak edildiğini” belirterek koruşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu vesile ile Türk Deniz Kuvvetleri Günü olarak kutlanan bu anlamlı günde, Barbaros Hayreddin’den, Piri Reis’e, Turgut Reis’ten Kılıç Ali Reis’e bütün kahraman denizcilerimizi rahmetle şükranla anıyoruz.
Türkiye artık ‘Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız da düşmanlarla çevrili’ deyip kendi içine kapanan bir ülke değildir. Bizim denizlerdeki ülke çıkarımız çevre denizlerinden Süveyş Kanalı’na, oradan da Hint Okyanusu’na kadar uzanır. Türkiye’nin ekonomik menfaatlerini ve güvenliğini sonuna kadar koruyacağı bilinmelidir.
Nitekim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de tek taraflı olarak giriştiği petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine karşı da hemen gerekli tedbirlerimizi aldık. Bundan sonra da milli menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu tereddütsüz ekilde hayata geçirmeye devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer katılımcılar, törenin sonunda “Heybeliada” gemisini gezdi, özellikleri ile donanımı konusunda bilgi aldı.
Gül: Barışı tesis etmek için savaşa hazır olmak gerekir
İstanbul Tersanesi Komutanlığı’ndaki törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katıldı ve bir konuşma yaptı. Bir ülkenin güçlü olmasının, onun toplam milli gücünün güçlü olmasından geçtiğini belirten Gül özetle şunları söyledi:
“Bir ülkenin milli gücünün en önemli ayaklarından birisi ordusudur. Barış istiyorsanız, istikrar istiyorsanız, hak ve hukukunuzu korumaya hazırsanız savaşa da hazır olmanız gerekir. Savaş en son tercih edilen bir olaydır. Savaşı hiç kimse tercih etmez. Aslında en kötü senaryodur ama savaşmamak ve savaşı önlemek, barışı tesis etmek ve barışa herkesi mecbur kılmak için savaşa da hazır olmak gerekir. Müttefiklerimizin bile yeri geldiğinde, bütün geçmişteki ilişkilerimizi unutup silah ambargosuna maruz kaldığımız bir ülkeyiz. Dolayısıyla artık gururlanabiliriz. Türkiye, sadece standart sınıfta değil, ateş gücü yüksek olan, dışarı ile yarışabilen, üstün nitelikli silahlar da yapmaya başlamıştır. Kara ve hava kuvvetlerimizde olduğu gibi deniz kuvvetlerinde bunun başlamış olmasından büyük bir gurur duyuyorum.”
Heybeliada Fırkateyni, “stealth” yani radara yakalanmama özelliğine sahip. Geminin radara yakalanma olasılığını azaltmak için, iz yönetimi çalışması yapıldı. Bu kapsamda hidrodinamik, akustik, manyetik, kızılötesi ve radar izlerini en aza indirmek için çaba harcandı. Bu çalışmaların sonunda tanımlanmış düşük gizlilik (stealth) seviyesine ulaşıldı. Geminin su içinde hareket ederken yaydığı motorun hareket ve suyun yarılma sesi en az seviyeye indirildi. Böylece “hayalet gemi” teknolojisine ABD, Büyük Britanya, Norveç, Fransa,Almanya, İsveç, Hollanda, Çin, Finlandiya, Şili, Singapur ve Hindistan’ın ardından Türk donanması da katılmış oldu
http://www.patronlardunyasi.com
GÜL ile Erdoğan dün Pendik'te, tamamen yerli üretim olan ilk savaş gemisi Heybeliada'nın donanmaya katılım törenindeydi. Radara yakalanmadığı için hayalet gemi' olarak adlandırılan Heybeliada'nın içini gezen iki lider büyük ekranda, Kıbrıs çevresindeki gemileri izleyip, Rumların doğalgaz aradığı bölgeyi incelediler.
Türk Deniz Kuvvetleri dün Pendik’teki İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erndoğan’ın da katıldığı törende üç gururu bir arada yaşadı. Preveze Deniz Zaferi’nin 473’üncü ve Deniz Kuvvetleri Günü kutlanırken, Milli Gemi Projesi (MİLGEM) kapsamında yapılan, tasarımı ve silah sistemleriyle tamamen milli üretim ilk savaş gemisi olan Heybeliada Fırkateyni’ni donanmaya katıldı. Aynı törende MİLGEM kapsamındaki Büyükada Gemisi de denize indirildi.
Törende konuşan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin ilk milli savaş gemisi Heybeliada’yı ülkeye kazandırmanın heyecanını ve gururunu paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek, Türkiye’nin “savaş gemisi tasarım ve inşasını gerçekleştirebilen 10 ülke arasına girmiş olduğunu” söyledi.
Heybeliada’nın 2004 yılında hayata geçirilen Milli Gemi (MİLGEM) Projesikapsamında inşa edildiğini anlatan Erdoğan şunları söyledi:
2023 vizyonunu anlattı
“Bugün MİLGEM Projesi ile ne kadar doğru bir adım attığımızı ispat etmiş olmanın da memnuniyetini yaşıyorum. Milli savunma, ancak milli bir sanayi ile milli bir anlayışla etkin ve mümkün olur. Emeği geçen herkese şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Burada şu müjdeyi de sizlerle özellikle özellikle paylaşmak istiyorum. Türkiye artık dünyada savaş gemisi tasarım ve inşasını gerçekleştirebilen 10 ülke arasına girmiş bulunuyor.
Hangi alanda olursa olsun ülkeler dışarıya bağımlı bir şekilde güçlerini idame ettiremezler. Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümü olan 2023 yılında kendi milli tüfeğini, topunu, tankını, helikopterini, uçağını, insansız hava araçlarını, uydularını tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiye vizyonunu hep birlikte başaracağız, bu hedefe birlikte ulaşacağız.”
Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranına dikkat çeken Erdoğan, “Yüzde 50’ye çıkardık. Bu sektörümüzdeki kararlı çalışmalarımız neticesinde ihracatımız 1 milyar dolara, ciromuz ise 2.3 milyar dolar seviyesine çıkmış durumdadır” diye konuştu.
Askeri teçhizatta başarı
Türkiye’nin 2004-2010 arasında dünyada en çok askeri teçhizat ithal eden ülkeler arasında 6’ncı sıradan 14’üncü sıraya indiğini ve dışarıya bağımlılığın önemli ölçüde azaldığını belirten Erdoğan, aynı süre içerisinde askeri teçhizat ihracatında 27’nci sıradan 21’inci sıraya yükseldiğini söyledi.
Askerlerin kullanacağı piyade tüfeğinin ülkede tasarlandığını da anımsatan Erdoğan, “Milli tank ‘Altay’ın üretimi için bütün altyapı hazır. 10 bin metre yükseklikte uçabilen ve 24 saat havada kalabilen “Anka” isimli insansız hava aracının deneme uçuşlarına başlandık. İlk savaş helikopterimiz ‘Atak’ın tüm yazılım ve tasarımlarını tamamladık” dedi.
‘Menfaatlerimizi koruyacağız’
Erdoğan gurur verici törenle aynı zamanda Preveze Deniz Zaferi’nin de 473’üncü yıl dönümünün “idrak edildiğini” belirterek koruşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu vesile ile Türk Deniz Kuvvetleri Günü olarak kutlanan bu anlamlı günde, Barbaros Hayreddin’den, Piri Reis’e, Turgut Reis’ten Kılıç Ali Reis’e bütün kahraman denizcilerimizi rahmetle şükranla anıyoruz.
Türkiye artık ‘Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız da düşmanlarla çevrili’ deyip kendi içine kapanan bir ülke değildir. Bizim denizlerdeki ülke çıkarımız çevre denizlerinden Süveyş Kanalı’na, oradan da Hint Okyanusu’na kadar uzanır. Türkiye’nin ekonomik menfaatlerini ve güvenliğini sonuna kadar koruyacağı bilinmelidir.
Nitekim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de tek taraflı olarak giriştiği petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine karşı da hemen gerekli tedbirlerimizi aldık. Bundan sonra da milli menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu tereddütsüz ekilde hayata geçirmeye devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer katılımcılar, törenin sonunda “Heybeliada” gemisini gezdi, özellikleri ile donanımı konusunda bilgi aldı.
Gül: Barışı tesis etmek için savaşa hazır olmak gerekir
İstanbul Tersanesi Komutanlığı’ndaki törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katıldı ve bir konuşma yaptı. Bir ülkenin güçlü olmasının, onun toplam milli gücünün güçlü olmasından geçtiğini belirten Gül özetle şunları söyledi:
“Bir ülkenin milli gücünün en önemli ayaklarından birisi ordusudur. Barış istiyorsanız, istikrar istiyorsanız, hak ve hukukunuzu korumaya hazırsanız savaşa da hazır olmanız gerekir. Savaş en son tercih edilen bir olaydır. Savaşı hiç kimse tercih etmez. Aslında en kötü senaryodur ama savaşmamak ve savaşı önlemek, barışı tesis etmek ve barışa herkesi mecbur kılmak için savaşa da hazır olmak gerekir. Müttefiklerimizin bile yeri geldiğinde, bütün geçmişteki ilişkilerimizi unutup silah ambargosuna maruz kaldığımız bir ülkeyiz. Dolayısıyla artık gururlanabiliriz. Türkiye, sadece standart sınıfta değil, ateş gücü yüksek olan, dışarı ile yarışabilen, üstün nitelikli silahlar da yapmaya başlamıştır. Kara ve hava kuvvetlerimizde olduğu gibi deniz kuvvetlerinde bunun başlamış olmasından büyük bir gurur duyuyorum.”
Heybeliada Fırkateyni, “stealth” yani radara yakalanmama özelliğine sahip. Geminin radara yakalanma olasılığını azaltmak için, iz yönetimi çalışması yapıldı. Bu kapsamda hidrodinamik, akustik, manyetik, kızılötesi ve radar izlerini en aza indirmek için çaba harcandı. Bu çalışmaların sonunda tanımlanmış düşük gizlilik (stealth) seviyesine ulaşıldı. Geminin su içinde hareket ederken yaydığı motorun hareket ve suyun yarılma sesi en az seviyeye indirildi. Böylece “hayalet gemi” teknolojisine ABD, Büyük Britanya, Norveç, Fransa,Almanya, İsveç, Hollanda, Çin, Finlandiya, Şili, Singapur ve Hindistan’ın ardından Türk donanması da katılmış oldu
http://www.patronlardunyasi.com
- Buffett’ın dev hisse alım kararı
ABD’li ünlü işadamı Warren Buffett, son yatırımla yeni bir kriz beklemediğini ortaya koydu.
39 milyar dolar civarı servetiyle ABD’nin en zengin ikinci ismi olan Buffett, ‘Omaha Kâhini’ olarak tanınıyor ve her yatırımı dünya genelinde yakından takip ediliyor.
Warren Buffett, ilk kez kendi şirketi Berkshire Hathaway’in borsada işlem gören hisselerinin bir kısmını geri almak istediğini açıkladı.
Buffett’ın gerekçesi şirket hisselerinin borsada değerinin altında işlem görmesi. Buna göre, Buffett’ın üçte bir oy hakkına sahip olduğu Berkshire yönetim kurulu hisse alımı kararını onaylarsa, şirket “on milyarlarca” dolarlık hisse alacak.
Bu kararın ardından Berksihre hisselerindeki artış yüzde 8’i buldu. Buffett’ın sahibi olduğu Bershire hisselerinin değeri cuma günü 36.9 milyar dolardı. Açıklamanın ardından gelen artışla Buffett’ın şirket hisselerinin değeri 39.3 milyar dolara çıktı. Buffett kendi açıklamasıyla bir günde 2.4 milyar dolar zenginleşmiş oldu.
‘Psikolojik etkisi büyük’
Buffett’ın hisse alımı yönündeki inisiyatifi, piyasaları daha derinden etkileyecek bir kriz beklentisi içinde olmadığı şeklinde yorumlandı. Mayflower Advisors ortağı Larry Glazer, “Buffett’ın yaptıklarının ekonomik etkisinden çok, psikolojik etkisi önemlidir. Bu girişimin de çok önemli bir psikolojik etkisi olacak” yorumunda bulundu.
Ancak Berkshire şirketinin elinde nakit olarak 47.9 milyar dolar bulunmasının da kararda etkili olduğu konuşuluyor. Buffett, şubatta yatırımcılarına gönderdiği mektupta, “Fil tüfeğimiz dolu, tetikteki parmağım da kaşınıyor” ifadesini kullanmıştı. Şirket bu yıl yatırımları arasına sadece 9 milyar dolarlık kimya şirketi Lubrizol’u kattı.
http://www.patronlardunyasi.com
39 milyar dolar civarı servetiyle ABD’nin en zengin ikinci ismi olan Buffett, ‘Omaha Kâhini’ olarak tanınıyor ve her yatırımı dünya genelinde yakından takip ediliyor.
Warren Buffett, ilk kez kendi şirketi Berkshire Hathaway’in borsada işlem gören hisselerinin bir kısmını geri almak istediğini açıkladı.
Buffett’ın gerekçesi şirket hisselerinin borsada değerinin altında işlem görmesi. Buna göre, Buffett’ın üçte bir oy hakkına sahip olduğu Berkshire yönetim kurulu hisse alımı kararını onaylarsa, şirket “on milyarlarca” dolarlık hisse alacak.
Bu kararın ardından Berksihre hisselerindeki artış yüzde 8’i buldu. Buffett’ın sahibi olduğu Bershire hisselerinin değeri cuma günü 36.9 milyar dolardı. Açıklamanın ardından gelen artışla Buffett’ın şirket hisselerinin değeri 39.3 milyar dolara çıktı. Buffett kendi açıklamasıyla bir günde 2.4 milyar dolar zenginleşmiş oldu.
‘Psikolojik etkisi büyük’
Buffett’ın hisse alımı yönündeki inisiyatifi, piyasaları daha derinden etkileyecek bir kriz beklentisi içinde olmadığı şeklinde yorumlandı. Mayflower Advisors ortağı Larry Glazer, “Buffett’ın yaptıklarının ekonomik etkisinden çok, psikolojik etkisi önemlidir. Bu girişimin de çok önemli bir psikolojik etkisi olacak” yorumunda bulundu.
Ancak Berkshire şirketinin elinde nakit olarak 47.9 milyar dolar bulunmasının da kararda etkili olduğu konuşuluyor. Buffett, şubatta yatırımcılarına gönderdiği mektupta, “Fil tüfeğimiz dolu, tetikteki parmağım da kaşınıyor” ifadesini kullanmıştı. Şirket bu yıl yatırımları arasına sadece 9 milyar dolarlık kimya şirketi Lubrizol’u kattı.
http://www.patronlardunyasi.com
27 Eylül 2011 Salı
- Tatlıses'ten sürpriz nikah, İdo'dan sert tepki
Tatlıses tedavi gördüğü hastanede “Ben ölürsem ne olur başkası ile evlenme” dediği Ayşegül Yıldız’la nikah masasına oturdu
Tatlıses tedavi gördüğü hastanede “Ben ölürsem ne olur başkası ile evlenme” dediği Ayşegül Yıldız’la nikah masasına oturdu. Ünlü sanatçının şahitliğini Fatih Terim yaptı.
İBRAHİM Tatlıses, 13 Mart’ta uğradığı silahlı saldırının ardından tedavi gördüğü Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’ndeki odasında ikinci kez nikah masasına oturdu. Ünlü türkücü, 12 yıldır birlikte olduğu ve “Ben ölürsem ne olur başka birisiyle evlenme” dediği 30 yaşındaki sunucu Ayşegül Yıldız’la hayatını birleştirdi.
Nikahı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül kıydı. Çiftin nikah şahitliklerini Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim ile işadamı Yüksel Çağlar yaptı. Hazırlıkları büyük bir gizlilik içersinde tamamlanan nikaha çiftin ailesinden ve dostlarından birkaç kişi davet edildi. Nikah sırasında sanatçının duygulandığı ve Ayşegül Yıldız’a, “Ömrümün sonuna kadar seni seveceğim” dediği öğrenildi. Yıldız, silahlı saldırıda ağır yaralanan ünlü türkücüyü hastane ve tedavi sürecinde hiç yanlız bırakmadı.
Başbakanım ‘yuva kur’ dedi
Tatlıses nikah sonrası yaptığı açıklamada, “Sayın Başbakanımızın ziyaretinde yaptığımız sohbette, artık benim bir yuvam olması gerektiğini sözleriyle ima etti. Bu ima zaten düşündüğüm bir yuvayı gerçekleştirmeme sebep oldu. Bugün de bu evlilik akti için sayın Mustafa Sarıgül şeref verdiler, bu hayırlı olayı gerçekleştirdiler. Şahitlerimiz Fatih Terim ve Yüksel Çağlar dostlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Böyle bir mutlu günü tüm dostlarımla ve beni seven halkımla paylaşmak isterdim. Malesef ülkemizin şu andaki konjektörü buna müsait olmadığından mütevazi bir şekilde gerçekleştirmek durumunda kaldım” dedi.
Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses, tedavi gördüğü Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde Ayşegül Yıldız ile hayatını birleştirdi. Nikahı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül kıydı. Nikah şahitleri ise Fatih Terim ve Yüksel Çağlar oldu
Ayşegül istedi Damla kovuldu
Ayşegül Yıldız’ın Tatlıses’ten nikâh öncesi tek bir isteğinin olduğu öğrenildi. Yıldız, Tatlıses’ten 13 Mart’taki silahlı saldırıda omzundan vurulan asistanı Damla Buket Çakıcı’yı işten çıkarmasını istedi. Tatlıses’in Yıldız’ın bu isteğini kabul ettiği ve yıllardır yanında çalışan asistanının işine son verdiği öğrenildi. Damla Buket Çakıcı’nın evlilik haberini alınca fenalaştığı ifade edildi.
Savaş: Terbiyeli ve iyi bir kız
Tatlıses’in eski hayat arkadaşı ve kızı Melek Zübeyde’nin annesi Perihan Savaş, Derya Tuna’nın aksine evlilik kararına sevindiğini söyledi. Tatlıses’in evleneceğini kendisine söylediğini belirten Savaş, “İbrahim bir hafta önce bana ‘Ben evlenmek istiyorum, Ayşegül ile evlenmek istiyorum. Böyle bir karar verdim’ dedi. Ben de ‘Sen nasıl istersen, hayırlısı olsun. Allah mesut etsin. Kimse sana bir şey diyemez, kocaman adamsın’ dedim. Ayşegül çok terbiyeli, saygılı, iyi bir kız. Hastanede karşılaştığımızda da konuşuyoruz. İnşallah mutlu olurlar” diye konuştu.
İdo: Benim için bittin
Tatlıses’i ziyaret etmek için dün hastaneye giden 19 yaşındaki oğlu İdo Tatlıses, babasının Ayşegül Yıldız ile evleneceğini öğrenince şoke oldu ve babasının yüzüne “Sen benim için artık bittin” diyerek hastaneyi terk etti. Tatlıses’in tedavi gördüğü günlerde Ayşegül Yıldız ile tartışan ve Yıldız’ı hastaneden kovan 20 yıllık eski hayat arkadaşı Derya Tuna da evlilik haberini duyunca oğlu İdo gibi büyük şok yaşadı. Tuna’nın çok öfkelendiği Tatlıses için yakınlarına “Hâlâ akıllanamamış, gerçekleri göremiyor” dediği öne sürüldü.
Ahmet Tatlı: İstiyorduk
5 çocuk, 4 de torun sahibi olan Tatlıses’in resmi nikâhlı ilk eşi Adalet Durak’tan olan büyük oğlu Ahmet Tatlı, nikâh sonrası Mustafa Sarıgül’ü yolcu etti ve gazetecilerin soruları üzerine “Bu nikâhı ailecek çok istiyorduk. Babamın şu an keyfi gayet yerinde 1-2 aya hastaneden de çıkmış olacağız zaten. Babamın mutlu olması bizi de çok sevindiriyor” dedi. Taze çiftin nikâh sonrası geceyi kendileri için hazırlanan özel odada geçirecekleri öğrenildi. İbrahim Tatlıses’in menajeri Eyüp Kanat basın mensuplarına bir tepsi baklava ikram etmesi objektiflere yansıdı.
TATLISES’E TEHDİT İDDİASI
Ünlü sanatçıyı 2002’de tehdit ettiği iddiasıyla yargılanan Abdullah Uçmak’a, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istedi. İstanbul 7. Ağır Ceza’daki duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, Uçmak’ın, ‘’Seninle hesabımız var. Para vereceksin, ailen var, sen öldün’’ diyerek Tatlıses’i tehdit ettiği ve para almaya teşebbüs ettiğini kaydetti. Savcı, sanığa 5 ila 10 yıl arasında değişen hapis verilmesini talep etti.
http://www.patronlardunyasi.com
Tatlıses tedavi gördüğü hastanede “Ben ölürsem ne olur başkası ile evlenme” dediği Ayşegül Yıldız’la nikah masasına oturdu. Ünlü sanatçının şahitliğini Fatih Terim yaptı.
İBRAHİM Tatlıses, 13 Mart’ta uğradığı silahlı saldırının ardından tedavi gördüğü Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’ndeki odasında ikinci kez nikah masasına oturdu. Ünlü türkücü, 12 yıldır birlikte olduğu ve “Ben ölürsem ne olur başka birisiyle evlenme” dediği 30 yaşındaki sunucu Ayşegül Yıldız’la hayatını birleştirdi.
Nikahı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül kıydı. Çiftin nikah şahitliklerini Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim ile işadamı Yüksel Çağlar yaptı. Hazırlıkları büyük bir gizlilik içersinde tamamlanan nikaha çiftin ailesinden ve dostlarından birkaç kişi davet edildi. Nikah sırasında sanatçının duygulandığı ve Ayşegül Yıldız’a, “Ömrümün sonuna kadar seni seveceğim” dediği öğrenildi. Yıldız, silahlı saldırıda ağır yaralanan ünlü türkücüyü hastane ve tedavi sürecinde hiç yanlız bırakmadı.
Başbakanım ‘yuva kur’ dedi
Tatlıses nikah sonrası yaptığı açıklamada, “Sayın Başbakanımızın ziyaretinde yaptığımız sohbette, artık benim bir yuvam olması gerektiğini sözleriyle ima etti. Bu ima zaten düşündüğüm bir yuvayı gerçekleştirmeme sebep oldu. Bugün de bu evlilik akti için sayın Mustafa Sarıgül şeref verdiler, bu hayırlı olayı gerçekleştirdiler. Şahitlerimiz Fatih Terim ve Yüksel Çağlar dostlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Böyle bir mutlu günü tüm dostlarımla ve beni seven halkımla paylaşmak isterdim. Malesef ülkemizin şu andaki konjektörü buna müsait olmadığından mütevazi bir şekilde gerçekleştirmek durumunda kaldım” dedi.
Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses, tedavi gördüğü Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde Ayşegül Yıldız ile hayatını birleştirdi. Nikahı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül kıydı. Nikah şahitleri ise Fatih Terim ve Yüksel Çağlar oldu
Ayşegül istedi Damla kovuldu
Ayşegül Yıldız’ın Tatlıses’ten nikâh öncesi tek bir isteğinin olduğu öğrenildi. Yıldız, Tatlıses’ten 13 Mart’taki silahlı saldırıda omzundan vurulan asistanı Damla Buket Çakıcı’yı işten çıkarmasını istedi. Tatlıses’in Yıldız’ın bu isteğini kabul ettiği ve yıllardır yanında çalışan asistanının işine son verdiği öğrenildi. Damla Buket Çakıcı’nın evlilik haberini alınca fenalaştığı ifade edildi.
Savaş: Terbiyeli ve iyi bir kız
Tatlıses’in eski hayat arkadaşı ve kızı Melek Zübeyde’nin annesi Perihan Savaş, Derya Tuna’nın aksine evlilik kararına sevindiğini söyledi. Tatlıses’in evleneceğini kendisine söylediğini belirten Savaş, “İbrahim bir hafta önce bana ‘Ben evlenmek istiyorum, Ayşegül ile evlenmek istiyorum. Böyle bir karar verdim’ dedi. Ben de ‘Sen nasıl istersen, hayırlısı olsun. Allah mesut etsin. Kimse sana bir şey diyemez, kocaman adamsın’ dedim. Ayşegül çok terbiyeli, saygılı, iyi bir kız. Hastanede karşılaştığımızda da konuşuyoruz. İnşallah mutlu olurlar” diye konuştu.
İdo: Benim için bittin
Tatlıses’i ziyaret etmek için dün hastaneye giden 19 yaşındaki oğlu İdo Tatlıses, babasının Ayşegül Yıldız ile evleneceğini öğrenince şoke oldu ve babasının yüzüne “Sen benim için artık bittin” diyerek hastaneyi terk etti. Tatlıses’in tedavi gördüğü günlerde Ayşegül Yıldız ile tartışan ve Yıldız’ı hastaneden kovan 20 yıllık eski hayat arkadaşı Derya Tuna da evlilik haberini duyunca oğlu İdo gibi büyük şok yaşadı. Tuna’nın çok öfkelendiği Tatlıses için yakınlarına “Hâlâ akıllanamamış, gerçekleri göremiyor” dediği öne sürüldü.
Ahmet Tatlı: İstiyorduk
5 çocuk, 4 de torun sahibi olan Tatlıses’in resmi nikâhlı ilk eşi Adalet Durak’tan olan büyük oğlu Ahmet Tatlı, nikâh sonrası Mustafa Sarıgül’ü yolcu etti ve gazetecilerin soruları üzerine “Bu nikâhı ailecek çok istiyorduk. Babamın şu an keyfi gayet yerinde 1-2 aya hastaneden de çıkmış olacağız zaten. Babamın mutlu olması bizi de çok sevindiriyor” dedi. Taze çiftin nikâh sonrası geceyi kendileri için hazırlanan özel odada geçirecekleri öğrenildi. İbrahim Tatlıses’in menajeri Eyüp Kanat basın mensuplarına bir tepsi baklava ikram etmesi objektiflere yansıdı.
TATLISES’E TEHDİT İDDİASI
Ünlü sanatçıyı 2002’de tehdit ettiği iddiasıyla yargılanan Abdullah Uçmak’a, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istedi. İstanbul 7. Ağır Ceza’daki duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, Uçmak’ın, ‘’Seninle hesabımız var. Para vereceksin, ailen var, sen öldün’’ diyerek Tatlıses’i tehdit ettiği ve para almaya teşebbüs ettiğini kaydetti. Savcı, sanığa 5 ila 10 yıl arasında değişen hapis verilmesini talep etti.
http://www.patronlardunyasi.com
- Koreliler oto yatırımına geldi
Yerli oto üretiminin tartışıldığı otomotive Güney Koreli dev çelik üreticisi Posco'dan da teklif geldi.
Yerli oto üretiminin tartışıldığı otomotive Güney Koreli dev çelik üreticisi Posco'dan da teklif geldi. Posco Türkiye'de Hyundai üreten Kibar Holding'le otomotiv teknolojisi yatırımı için kolları sıvadı
Yerli otomobil tartışmaları gündeme gelirken sektöre ilginç bir talep Güney Koreli şirketlerden geldi. Türkiye'de yassı çelik üretimi yapan Güney Koreli dev Pohang Iron and Steel Company (Posco) otomobil yatırımı için kolları sıvadı. Posco'nun Türkiye'deki ortağı Ali Kibar firmanın demir çelikten sonra otomotiv alanında da yatırım yapacağını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Posco CEO'su Joon-Yahg Chung'u dün kabul ettiği toplantıda gündeme gelen konulardan birinin de otomotiv alanında Posco yatırımı olduğunu dile getiren Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kibar, "Görüşmede kurulacak olan fabrika gündeme geldi. Temel atma töreni ve yatırımın bundan sonraki devamı konusunda görüşüldü. Bunun dışında başka alanlarda da yatırım için Posco'nun isteği var" dedi.
YÜKSEK TEKNOLOJİ YATIRIMI
Türkiye'de 1997 Temmuz'unda seri üretime başlayan Hyundai Assan fabrikası ile uzun bir tecrübeye sahip Kibar Holding ile ortaklaşa çalışacak olan Posco'nun özellikle otomotiv teknolojisi alanında yatırım yapması planlanıyor. Posco'nun Türkiye'ye olan ilgisinin demir çelik alanında sınırlı kalmadığını dile getiren Ali Kibar, "Otomotiv alanında özellikle de ileri teknoloji alanında yatırım yapma istekleri var. Bunun dışında başka yüksek katma değeri olan ürünlerde de yatırım yapılması düşünülüyor" dedi.
Bugün 350 milyon dolar
Dünyanın üçüncü büyük çelik üreticisi konumundaki Güney Koreli Pohang Iron and Steel Company (Posco) ve Türk Ortağı Kibar Holding yatırımı olan fabrikanın temeli bugün atılacak. 350 milyon dolar lık yatırım yapacak olan Güney Koreli şirket, ilk etapta doğrudan ve dolaylı olarak bin kişiye istihdam olanağı sağlayacak. Dünyanın en büyük 3'üncü çelik üreticisi Güney Koreli Posco'nun Türkiye'de halihazırda Bursa'da 24 milyon dolar yatırımla kurduğu otomotiv endüstrisine yönelik yassı çelik işleme tesisini bulunuyor. Posco'nun aralarında Hindistan, Brezilya, ABD, Meksika, Kanada, Japonya, Avustralya ve Güney Afrika da bulunduğu 22 ülkede faaliyetleri var.
Yerli otomobil 4 modelle çıkacak
BİLİM, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de üretilecek yerli otomobilde en azından 3-4 modelin pazara çıkacağını belirterek, "Bu modeller değişik ekonomik seçenekleri içerecek. Ama bunlar orta gelir gruplarının kolayca ulaşabileceği daha geniş kitlelerin talep ettiği otomobil modelleri olacak" dedi.
Bakan Ergün, "İlk etapta işin ekonomik ve sürdürülebilir olması açısından geniş kitlelerin talebini dikkate alan bir üretim ve tasarım anlayışıyla hareket etmek daha doğru olacaktır. Çok yüksek gelir gruplarına hitap eden çok lüks araçların üretimini gerçekleştiren mekanizmalar da daha sonra devreye girebilir" diye konuştu. Türkiye'nin teknoloji ve üretim kapasitesinin yerli uçak ve otomobil üretmeye müsait olduğunu, bunların hepsinin kademe kademe gerçekleştirilebileceğini kaydeden Ergün, otomotiv firmalarını yatırıma çağırdı. Bakan Ergün, şöyle konuştu:
"Türkiye hem üretim için önemli bir alan hem de iç pazarı büyüyen bir pazar. Bu bize diğer markaları Türkiye'de üretim yapmaya davet fırsatı veriyor."
Barış Ergin/Sabah
http://www.patronlardunyasi.com
- Köprü ve otoyola girmenin teminatı 200 milyon dolar
Firmalar, 15 Aralık’ta son teklif verme süresi dolacak olan ihale için kredi peşine düştü.
Özelleştirme İdaresi, köprü ve otoyolların özelleştirme ihalesinde teminat tutarını 200 milyon dolar olarak belirledi. Firmalar, 15 Aralık’ta son teklif verme süresi dolacak olan ihale için kredi peşine düştü.
Özelleştirmenin bu yıl prestij ihaleleri arasında yer alan köprü ve otoyolların ihalesinde, rekor teminat istendi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), elektrik dağıtım ihalelerinde yaşanan kredi sıkıntısını köprü ve otoyolların ihalesinde de yaşamamak için, ihaleye katılırken yatırılması zorunlu olan teminat tutarını 200 milyon dolar olarak belirledi. Buna göre, ihalelere katılmak isteyenlerin 200 milyon dolar teminatı ihaleden önce ÖİB’ye sunması gerekiyor. İhaleyi kazanamayan firmaların teminatları ise çözülüyor. Eğer ihaleyi kazanan firma, kredi bulamazsa 200 milyon doları yanacak.
Banka banka dolaşıyorlar
Yıllardır köprü ve otoyollarının özelleştirmesine hazırlanan yerli ve yabancı firmalar ise rekor teminat şoku yaşıyor. Şirket yetkilileri, bugüne kadar özelleştirme ihalelerinde istenilen en yüksek teminatın köprü ve otoyollar için talep edildiğini belirterek, teminat tutarının Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün 400 milyon dolarlık bedelinin yarısına karşılık geldiğine dikkat çektiler. Köprü ve otoyol özelleştirilmesinde son teklif verme süresi 15 Aralık’ta doluyor.
200 milyon dolarlık teminatı riske atmak istemeyen firmalar teklif vermeden önce, kredi görüşmelerine başladılar. Bu kapsamda Türkiye’nin bütün bankaları ile teminat ve kredi konusunda görüşme yapıldı. Yapılan görüşmelerden bir sonuç elde edemeyen firmaların Körfez sermayesine yöneldiği bildirildi. Kamu bankaları yöneticileri ise, kredi ve teminat konusunda her hafta bir firmadan talep geldiğini kaydettiler.
15 grup fizibilite çalışması yapıyor
Köprü ve otoyol özelleştirmesi yerli ve yabancı bir çok firmanın iştahını kabartıyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, ihaleyle yerli ve yabancı yaklaşık 15 firma ilgileniyor. Bu arada özelleştirme kulislerinde, köprü otoyol özelleştirmeleri için, Türkiye’nin önde gelen tüm firmalarının fizibilite çalışması yaptırdığı konuşuluyor. Fizibilite çalışması yapan grupların başında ise Koç, Sabancı, Çukurova gruplarının dışında, Fiba, Nurol, Yıldızlar, Türkerler, Anadolu, Ciner Grubu geliyor.
Hüseyin Özay / Star
http://www.patronlardunyasi.com
Özelleştirme İdaresi, köprü ve otoyolların özelleştirme ihalesinde teminat tutarını 200 milyon dolar olarak belirledi. Firmalar, 15 Aralık’ta son teklif verme süresi dolacak olan ihale için kredi peşine düştü.
Özelleştirmenin bu yıl prestij ihaleleri arasında yer alan köprü ve otoyolların ihalesinde, rekor teminat istendi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), elektrik dağıtım ihalelerinde yaşanan kredi sıkıntısını köprü ve otoyolların ihalesinde de yaşamamak için, ihaleye katılırken yatırılması zorunlu olan teminat tutarını 200 milyon dolar olarak belirledi. Buna göre, ihalelere katılmak isteyenlerin 200 milyon dolar teminatı ihaleden önce ÖİB’ye sunması gerekiyor. İhaleyi kazanamayan firmaların teminatları ise çözülüyor. Eğer ihaleyi kazanan firma, kredi bulamazsa 200 milyon doları yanacak.
Banka banka dolaşıyorlar
Yıllardır köprü ve otoyollarının özelleştirmesine hazırlanan yerli ve yabancı firmalar ise rekor teminat şoku yaşıyor. Şirket yetkilileri, bugüne kadar özelleştirme ihalelerinde istenilen en yüksek teminatın köprü ve otoyollar için talep edildiğini belirterek, teminat tutarının Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün 400 milyon dolarlık bedelinin yarısına karşılık geldiğine dikkat çektiler. Köprü ve otoyol özelleştirilmesinde son teklif verme süresi 15 Aralık’ta doluyor.
200 milyon dolarlık teminatı riske atmak istemeyen firmalar teklif vermeden önce, kredi görüşmelerine başladılar. Bu kapsamda Türkiye’nin bütün bankaları ile teminat ve kredi konusunda görüşme yapıldı. Yapılan görüşmelerden bir sonuç elde edemeyen firmaların Körfez sermayesine yöneldiği bildirildi. Kamu bankaları yöneticileri ise, kredi ve teminat konusunda her hafta bir firmadan talep geldiğini kaydettiler.
15 grup fizibilite çalışması yapıyor
Köprü ve otoyol özelleştirmesi yerli ve yabancı bir çok firmanın iştahını kabartıyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, ihaleyle yerli ve yabancı yaklaşık 15 firma ilgileniyor. Bu arada özelleştirme kulislerinde, köprü otoyol özelleştirmeleri için, Türkiye’nin önde gelen tüm firmalarının fizibilite çalışması yaptırdığı konuşuluyor. Fizibilite çalışması yapan grupların başında ise Koç, Sabancı, Çukurova gruplarının dışında, Fiba, Nurol, Yıldızlar, Türkerler, Anadolu, Ciner Grubu geliyor.
Hüseyin Özay / Star
http://www.patronlardunyasi.com
26 Eylül 2011 Pazartesi
- MÜSİAD toplantısını Erzurum'da yapacak
MÜSİAD Erzurum Şubesi, gümrüklerle ilgili olarak Eylül ayı sonunda toplanacak olan Genel İdare Kurulu (GİK) zirvesi öncesinde tüm hazırlıklarını tamamladı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın katılımıyla gerçekleştirilecek olan GİK toplantısında, MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan başta olmak üzere, MÜSİAD Genel Merkez heyeti, Türkiye genelindeki 32 şubenin başkanı, teşkilat komisyon başkanları, sektör kurulları komisyon başkanları, yönetim kurulu üyeleri ve yine üyelerden oluşan 200 işadamı hazır bulunacak
Erzurum Güncel- MÜSİAD Erzurum Şubesi, 30 Eylül–1 Ekim tarihleri arasında gümrük zirvesine ev sahipliği yapacak. MÜSİAD Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısının gerçekleştireceği Erzurum’a, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yanı sıra, yurt içinde ve yurt dışında yatırımları bulunan MÜSİAD üyesi 200 işadamı gelecek. GİK zirvesi öncesinde tüm hazırlıkların tamamlandığı MÜSİAD Erzurum Şubesi’nce, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya gümrüklerle ilgili olarak geniş kapsamlı bir de rapor sunulacak.
MÜSİAD ARGE Birimi tarafından hazırlanan raporda, gümrüklerde yaşanan sıkıntılar ve çözüm önerilerine yer verilirken, hazırlanan rapor, GİK zirvesinden önce tüm yönleriyle kamuoyunun bilgisine sunulmuş olunacak.
MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı A. Mustafa Güvenli, 30 Eylül’de başlayıp, 1 Ekim’de sona erecek olan Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısında gümrükler konusunu ele alacaklarını söyledi. GİK toplantısında Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya sunulmak üzere bir rapor hazırladıklarını kaydeden Başkan Güvenli, raporun, MÜSİAD ARGE Birimi tarafından titiz yürütülen bir çalışmanın sonucu olduğunu ifade etti.
Raporda gümrük kapılarının fiziki durumlarından faaliyet şekillerine varıncaya kadar birçok konuya dikkat çektiklerini anlatan Güvenli, son halini verdikleri çalışmayı, GİK toplantısından önce kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
Raporda yer verdikleri hususları ana başlıklar halinde sıralayan MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı A. Mustafa Güvenli, “Hazırladığımız raporda, Edirne Kapıkule sınır kapısının fiziki yapısından, Doğu bölgesindeki gümrük kapılarının ortak sorunlarına; sınır kapılarındaki personel yetersizliğinden pasaport ve gümrük kontrollerine varıncaya kadar birçok konuyu ele aldık. Gümrük zirvesinde Erzurum Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ni de gündeme getireceğimizden, raporumuzda bu konuya da yer verdik” diye konuştu.
Cuma günü başlayacak olan MÜSİAD Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısının, Erzurum’un komşu ülkelere yönelik olarak hayalini kurduğu sınır ticareti noktasında büyük önem taşıdığını vurgulayan MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı A. Mustafa Güvenli, söz konusu zirveye yerli ve yabancı yatırımcıların katılacak oluşunu ise, Erzurum için bir fırsat olarak gördüklerinin altını çizdi.
Başkan Güvenli, Çarşamba günü bir basın toplantısı düzenleyeceklerini ve Bakan Hayati Yazıcı’ya sunacakları raporun tüm ayrıntılarını, bu toplantıda kamuoyuna açıklayacaklarını sözlerine ekledi.
http://www.gazeteguncel.com
Erzurum Güncel- MÜSİAD Erzurum Şubesi, 30 Eylül–1 Ekim tarihleri arasında gümrük zirvesine ev sahipliği yapacak. MÜSİAD Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısının gerçekleştireceği Erzurum’a, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yanı sıra, yurt içinde ve yurt dışında yatırımları bulunan MÜSİAD üyesi 200 işadamı gelecek. GİK zirvesi öncesinde tüm hazırlıkların tamamlandığı MÜSİAD Erzurum Şubesi’nce, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya gümrüklerle ilgili olarak geniş kapsamlı bir de rapor sunulacak.
MÜSİAD ARGE Birimi tarafından hazırlanan raporda, gümrüklerde yaşanan sıkıntılar ve çözüm önerilerine yer verilirken, hazırlanan rapor, GİK zirvesinden önce tüm yönleriyle kamuoyunun bilgisine sunulmuş olunacak.
MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı A. Mustafa Güvenli, 30 Eylül’de başlayıp, 1 Ekim’de sona erecek olan Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısında gümrükler konusunu ele alacaklarını söyledi. GİK toplantısında Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya sunulmak üzere bir rapor hazırladıklarını kaydeden Başkan Güvenli, raporun, MÜSİAD ARGE Birimi tarafından titiz yürütülen bir çalışmanın sonucu olduğunu ifade etti.
Raporda gümrük kapılarının fiziki durumlarından faaliyet şekillerine varıncaya kadar birçok konuya dikkat çektiklerini anlatan Güvenli, son halini verdikleri çalışmayı, GİK toplantısından önce kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
Raporda yer verdikleri hususları ana başlıklar halinde sıralayan MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı A. Mustafa Güvenli, “Hazırladığımız raporda, Edirne Kapıkule sınır kapısının fiziki yapısından, Doğu bölgesindeki gümrük kapılarının ortak sorunlarına; sınır kapılarındaki personel yetersizliğinden pasaport ve gümrük kontrollerine varıncaya kadar birçok konuyu ele aldık. Gümrük zirvesinde Erzurum Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ni de gündeme getireceğimizden, raporumuzda bu konuya da yer verdik” diye konuştu.
Cuma günü başlayacak olan MÜSİAD Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısının, Erzurum’un komşu ülkelere yönelik olarak hayalini kurduğu sınır ticareti noktasında büyük önem taşıdığını vurgulayan MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı A. Mustafa Güvenli, söz konusu zirveye yerli ve yabancı yatırımcıların katılacak oluşunu ise, Erzurum için bir fırsat olarak gördüklerinin altını çizdi.
Başkan Güvenli, Çarşamba günü bir basın toplantısı düzenleyeceklerini ve Bakan Hayati Yazıcı’ya sunacakları raporun tüm ayrıntılarını, bu toplantıda kamuoyuna açıklayacaklarını sözlerine ekledi.
http://www.gazeteguncel.com
20 Eylül 2011 Salı
- Dünyanın en zengin 2 şirketinden kıyasıya rekabet
Steve Jobs’un kısa süre önce CEO’luk görevini terk ettiği Apple'ın hisseleri dün 413.23 dolarla rekor kırarak, 383 milyar dolar piyasa değeriyle dünyanın en değerli markası sıralamasında Exxon Mobil'i yeniden geride bıraktı. Bugün itibariyle dünyanın en değerli şirketi olan Apple'dan sonra gelen ABD'li enerji devi Exxon Mobil'in piyasa değeri ise 358 milyar dolarda bulunuyor.
Apple’ın hisseleri, kurucusu ve CEO’su Steve Jobs’ın sağlık sorunları nedeniyle 24 Ağustos’ta görevini terk etmesine rağmen yükselişine devam etti.
Jobs’ın görevini terk ettiğini açıklamasından bir gün sonra, borsa kapanışında hisseleri 373.72 dolardan işlem görmüştü.
JP Morgan analisti Mark Moskowitz, Apple’in gelecek ay piyasaya sürülmesi planlanan iPhone 5 akıllı telefonu ile patlamaya hazır Çin piyasasını vurabileceğini belirtti.
Moskowitz, Apple’ın Çin’in cep telefonu operatörü China Mobile ile anlaşması halinde 100 milyondan fazla yeni müşteri kazanabileceğine dikkat çekti. Chine Mobile’ın yaklaşık 600 milyon müşterisi bulunuyor.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi
Apple’ın hisseleri, kurucusu ve CEO’su Steve Jobs’ın sağlık sorunları nedeniyle 24 Ağustos’ta görevini terk etmesine rağmen yükselişine devam etti.
Jobs’ın görevini terk ettiğini açıklamasından bir gün sonra, borsa kapanışında hisseleri 373.72 dolardan işlem görmüştü.
JP Morgan analisti Mark Moskowitz, Apple’in gelecek ay piyasaya sürülmesi planlanan iPhone 5 akıllı telefonu ile patlamaya hazır Çin piyasasını vurabileceğini belirtti.
Moskowitz, Apple’ın Çin’in cep telefonu operatörü China Mobile ile anlaşması halinde 100 milyondan fazla yeni müşteri kazanabileceğine dikkat çekti. Chine Mobile’ın yaklaşık 600 milyon müşterisi bulunuyor.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi
S&P, İtalya'nın kredi notunu düşürdü
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P), İtalya'nın 'A' olan uzun vadeli kredi notunu bir basamak düşürerek 'A'ya çekti, not görünümünü ise 'negatif' olarak belirledi. Karar sonrası euro, dolar karşısında Şubat'tan beri gördüğü en düşük seviyeye geriledi.Kuruluştan yapılan açıklamada, karara, zayıflayan ekonomik büyüme görünümünü ve hükümetin gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) yüzde 120'sine ulaşan kamu borcunu azaltamayacağına yönelik endişeleri gerekçe göstererek, ülkenin zayıf ekonomik büyüme görünümünün İtalya'nın mali konsolidasyon programının etkinliğini sınırlayabileceği uyarısında bulundu.
S&P, euro bölgesinin en yüksek ikinci kamu borcuna sahip ülkesi İtalya'nın bu borcunun önümüzdeki dönemde daha da yükseleceği ve beklentilerin üzerine çıkabileceği endişelerinin de kararda etkili olduğu vurgulandı.
Kuruluş, not görünümünün “negatif” olarak belirlenmesinin ise ülkede süregelen politik farklılıkların İtalya'nın borç krizine etkin şekilde yanıt verme kabiliyetini sınırlama olasılığını yansıttığına dikkat çekti.
PİYASADA SATIŞ, EURODA DÜŞÜŞ VAR
S&P'nin kararının yanı sıra Yunanistan'ın içinde bulunduğu nakit sıkıntısından çıkmaya çalışması ve Avrupa'nın borç krizinin küresel finansal sistemi bankacılık krizine çekeceği endişeleri piyasalarda satışları beraberinde getirdi.
Euro, dolar karşısında düne göre yaklaşık yüzde 0.5 düşerek 1.3610 seviyesine gelerek, Şubat'tan beri en düşük seviyesini gördü. İçeride de pariteye bağlı olarak kur tarafında hareketlilik yaşanıyor. Dolar, TL karşısında 1.8140 ile tarihi rekoru olan 1.8185 seviyesine yakın seyrediyor. Euro da çok hafif bir yükselişle 2.46'nın hemen üzerinde işlem görüyor.
,
Japonya'da Nikkei 225 Endeksi yüzde 1.61 azalırken, Avusturya borsası yüzde 1 geriledi. ABD borsaları da dün yüzde 1'e yakın değer kaybetti.
2013 - 2014'TE TOPARLANMA BEKLENİYOR
İtalya ekonomisinin 2012 yılında yüzde 0,6 oranında daralacağı öngörüsünde bulunan S&P, ülke ekonomisinin 2013 ve 2014'te ılımlı bir toparlanma kaydetmesinin beklendiğini de ifade etti.
S&P, euro bölgesinde borç krizine maruz kalan ülkeler arasında bulunan İtalya'nın kredi notunu düşüren ilk kredi derecelendirme kuruluşu oldu. İtalya'nın uzun vadeli kredi notu Ekim 2006'dan bu yana 'A' seviyesinde bulunuyordu.
Öte yandan bir diğer uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's de geçen hafta İtalya'nın kredi notuna ilişkin değerlendirmesini bu ay sonunda tamamlayacağını açıklamıştı.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi
S&P, euro bölgesinin en yüksek ikinci kamu borcuna sahip ülkesi İtalya'nın bu borcunun önümüzdeki dönemde daha da yükseleceği ve beklentilerin üzerine çıkabileceği endişelerinin de kararda etkili olduğu vurgulandı.
Kuruluş, not görünümünün “negatif” olarak belirlenmesinin ise ülkede süregelen politik farklılıkların İtalya'nın borç krizine etkin şekilde yanıt verme kabiliyetini sınırlama olasılığını yansıttığına dikkat çekti.
PİYASADA SATIŞ, EURODA DÜŞÜŞ VAR
S&P'nin kararının yanı sıra Yunanistan'ın içinde bulunduğu nakit sıkıntısından çıkmaya çalışması ve Avrupa'nın borç krizinin küresel finansal sistemi bankacılık krizine çekeceği endişeleri piyasalarda satışları beraberinde getirdi.
Euro, dolar karşısında düne göre yaklaşık yüzde 0.5 düşerek 1.3610 seviyesine gelerek, Şubat'tan beri en düşük seviyesini gördü. İçeride de pariteye bağlı olarak kur tarafında hareketlilik yaşanıyor. Dolar, TL karşısında 1.8140 ile tarihi rekoru olan 1.8185 seviyesine yakın seyrediyor. Euro da çok hafif bir yükselişle 2.46'nın hemen üzerinde işlem görüyor.
,
Japonya'da Nikkei 225 Endeksi yüzde 1.61 azalırken, Avusturya borsası yüzde 1 geriledi. ABD borsaları da dün yüzde 1'e yakın değer kaybetti.
2013 - 2014'TE TOPARLANMA BEKLENİYOR
İtalya ekonomisinin 2012 yılında yüzde 0,6 oranında daralacağı öngörüsünde bulunan S&P, ülke ekonomisinin 2013 ve 2014'te ılımlı bir toparlanma kaydetmesinin beklendiğini de ifade etti.
S&P, euro bölgesinde borç krizine maruz kalan ülkeler arasında bulunan İtalya'nın kredi notunu düşüren ilk kredi derecelendirme kuruluşu oldu. İtalya'nın uzun vadeli kredi notu Ekim 2006'dan bu yana 'A' seviyesinde bulunuyordu.
Öte yandan bir diğer uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's de geçen hafta İtalya'nın kredi notuna ilişkin değerlendirmesini bu ay sonunda tamamlayacağını açıklamıştı.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi
4 bin 500 kişiye iş yaratacak
İndirim marketi Şok'u Gözde Finansal ve Bizim Toptan'a satan Migros, süpermarket konseptini geliştirmeye karar verdi. Şok'un yerine Mjet mağazalarını büyütecek firma, haftada 2 market açıp yılda 4 bin 500 kişiye istihdam yaratacak
Tansaş'ları Ege ve Akdeniz'de büyütme kararı alan, yılın ikinci çeyreğinde de indirim marketi Şok'u Gözde Finansal ve Bizim Toptan'a 600 milyon lira bedelle satan Migros, süpermarket konseptiyle büyümeye odaklandı. Migros Genel Müdürü Özgür Tort, "Şok'un satışından elde edilen 600 milyon liralık kaynak Migros Grubu'nu büyütecek. Şok marketlerinin geçen yılki cirosu 1.2 milyar liraydı. 2012 sonunda farkı yerine koyup geçmeyi öngörüyoruz" dedi. 2012'de haftada 2 market açıp yaklaşık 4 bin 500 kişiye istihdam yaratacaklarını belirten Tort, bir indirim marketinde sepet büyüklüğü 7-10 lira iken, bir süpermarkette 20-30 lira arasında olduğunu bu yüzden de süpermarket formatını geliştirmek istediklerini dile getirdi. Tort, Migros'un yılın ilk yarısında ciroda yüzde 34 büyüdüğünü, Tansaş dönüşümünden sonra büyümenin önemli kısmının Anadolu'dan kaynaklandığını ifade etti.
PAZARDA HIZ KESİLMEZ
İkinci yarıda Türkiye'de büyümede beklenen yavaşlama beklemediklerine dikkat çeken Tort, "Yılın ikinci yarısında ciddi bir hız kesme olacağını düşünmüyorum. Cari açıkla mücadelede hükümetimiz önemli mesafeler kat etmek üzere ardı ardına kararlar alıyor. Eğer bu süreci kazasız atlatırsak, geleceği çok daha başarılı gözlemleyebiliriz" diye konuştu. Tort, yıl genelinde organize gıda perakendede yüzde 8-9 büyüme öngördüğünü dile getirdi.
MJET'E SÜPERMARKET SIĞDIRDI
150 metrekarelik M-Jet'e 3 bin 200 kalem ürün sığdırdıklarını belirten Tort, bu şekilde daha fazla mahalle ve sokağa gireceklerini söyledi. Tort, dünya standartlarına göre ortalama hiper marketlerde 25-30 bin, büyük süpermarketlerde 12-15 bin ürün, küçük süpermarketlerde 3-8 bin, küçük marketler ve indirim mağazalarında ise 600 ila bin kalem ürün bulunduğunu söyledi.
MİGROS ARABALARIYLA NOSTALJİ
Facebook'ta dünyanın 5., Türkiye'nin 1. 'en yüksek etkileşime sahip markası' olduklarına dikkat çeken Tort, jet kasalardan bugüne kadar toplam 10 milyon işlem gerçekleştiğini, "iyi tarım uygulamaları" ile 170 bin ton sağlıklı sebze meyvenin müşterinin sepetine girdiğini anlattı. Özgür Tort, 57. yıl şerefine sembolik "Migros satış kamyonları"nın şehrin belirli yerlerindeki mağazalarda tüketicilerle buluşacağını, ürünlerin 50 yıl önceki paketleriyle satışa sunulacağını kaydetti.
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi
Tansaş'ları Ege ve Akdeniz'de büyütme kararı alan, yılın ikinci çeyreğinde de indirim marketi Şok'u Gözde Finansal ve Bizim Toptan'a 600 milyon lira bedelle satan Migros, süpermarket konseptiyle büyümeye odaklandı. Migros Genel Müdürü Özgür Tort, "Şok'un satışından elde edilen 600 milyon liralık kaynak Migros Grubu'nu büyütecek. Şok marketlerinin geçen yılki cirosu 1.2 milyar liraydı. 2012 sonunda farkı yerine koyup geçmeyi öngörüyoruz" dedi. 2012'de haftada 2 market açıp yaklaşık 4 bin 500 kişiye istihdam yaratacaklarını belirten Tort, bir indirim marketinde sepet büyüklüğü 7-10 lira iken, bir süpermarkette 20-30 lira arasında olduğunu bu yüzden de süpermarket formatını geliştirmek istediklerini dile getirdi. Tort, Migros'un yılın ilk yarısında ciroda yüzde 34 büyüdüğünü, Tansaş dönüşümünden sonra büyümenin önemli kısmının Anadolu'dan kaynaklandığını ifade etti.
PAZARDA HIZ KESİLMEZ
İkinci yarıda Türkiye'de büyümede beklenen yavaşlama beklemediklerine dikkat çeken Tort, "Yılın ikinci yarısında ciddi bir hız kesme olacağını düşünmüyorum. Cari açıkla mücadelede hükümetimiz önemli mesafeler kat etmek üzere ardı ardına kararlar alıyor. Eğer bu süreci kazasız atlatırsak, geleceği çok daha başarılı gözlemleyebiliriz" diye konuştu. Tort, yıl genelinde organize gıda perakendede yüzde 8-9 büyüme öngördüğünü dile getirdi.
MJET'E SÜPERMARKET SIĞDIRDI
150 metrekarelik M-Jet'e 3 bin 200 kalem ürün sığdırdıklarını belirten Tort, bu şekilde daha fazla mahalle ve sokağa gireceklerini söyledi. Tort, dünya standartlarına göre ortalama hiper marketlerde 25-30 bin, büyük süpermarketlerde 12-15 bin ürün, küçük süpermarketlerde 3-8 bin, küçük marketler ve indirim mağazalarında ise 600 ila bin kalem ürün bulunduğunu söyledi.
MİGROS ARABALARIYLA NOSTALJİ
Facebook'ta dünyanın 5., Türkiye'nin 1. 'en yüksek etkileşime sahip markası' olduklarına dikkat çeken Tort, jet kasalardan bugüne kadar toplam 10 milyon işlem gerçekleştiğini, "iyi tarım uygulamaları" ile 170 bin ton sağlıklı sebze meyvenin müşterinin sepetine girdiğini anlattı. Özgür Tort, 57. yıl şerefine sembolik "Migros satış kamyonları"nın şehrin belirli yerlerindeki mağazalarda tüketicilerle buluşacağını, ürünlerin 50 yıl önceki paketleriyle satışa sunulacağını kaydetti.
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi
- Bugün seçim olsa
SDE’nin Siyasi Durum Araştırması, 12 Haziran seçimlerinden bu yana geçen 3 ayda AK Parti’nin oyunu artırdığını ortaya koydu.
AK Parti'nin oyu yüzde 54.7 SDE'nin Siyasi Durum Araştırması, 12 Haziran seçimlerinden bu yana geçen 3 ayda AK Parti'nin yüzde 49.9 olan oy oranını yüzde 54.7'ye yükselttiğini gösterdi. CHP, MHP ve BDP oylarında ise düşüş yaşanıyor.
AK PARTİ'NİN OYLARI YÜKSELİYOR
STRATEJİK Düşünce Enstitüsü'nün (SDE) Siyasi Durum Araştırması: Eylül 2011 araştırmasında 12 Haziran seçimlerinin üzerinden geçen üç ayda AK Parti'nin oyunu artırarak yüzde 54.7'ye yükseldiği, muhalefetteki CHP, MHP ve BDP'nin ise oylarının düştüğü ortaya çıktı. SDE'nin 6-10 Eylül arasında 12 ilde 2 bin 72 kişiyle gerçekleştirdiği araştırmada, her üç vatandaştan ikisinin Türkiye'nin dış politika performansını olumlu bulduğu belirlendi.
Araştırma MHP ve CHP'lilerin de hükümetin dış politikasını desteklediğini ortaya koydu. MHP'lilerin yüzde 60,8'i ve CHP'lilerin ise yüzde 48,2'si hükümetin dış politika performansını başarılı buluyor. Hükümetin İsrail politikasına verilen destek ise yüzde 66,3 oranında bulunuyor. CHP'lilerin yüzde 50,5 ve MHP'lilerin yüzde 55,5'i de hükümetin İsrail politikasının doğru olduğunu düşünüyor. Toplumun üçte ikisi de yani yüzde 62,9'u, Birleşmiş Milletlerin Mavi Marmara raporuna karşı Hükümetin tepkisinin doğru olduğunu düşünüyor. Bu konuda da her iki CHP ve MHP seçmeninden biri hükümeti destekliyor.
PKK İLE KÜRT SORUNU AYRIDIR
Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri halkın PKK ile Kürt sorununu farklı algıladığını göz önüne sermesi oldu. Araştırmaya göre toplumun büyük çoğunluğu yüzde 43,9 ile terör-PKK sorununu en büyük mesele görüyor. Toplumun yüzde 3,4'ü ise Kürt sorununu en önemli mesele olduğunu düşünüyor. Toplumun yüzde 28,1'i hükümetin terör karşısındaki tutumunu genel olarak "olumlu" bulurken, yüzde 26,5'i "kısmen olumlu", yüzde 41,4'ü de "olumsuz" buluyor.
PARTİLERİN TERÖR KARŞISINDAKİ TUTUMU
CHP'nin terör karşısındaki tutumunu "olumsuz" bulanların oranı yüzde 56,2 iken, MHP'nin terör karşısındaki tutumunu "olumsuz" bulanların oranı yüzde 54,8. CHP'li de MHP'li de mutlu Araştırmaya göre toplumun yüzde 90'a yakını hayatından memnun. Yüzde 46,1'i kendisini "mutlu", yüzde 40,1'i de "kısmen mutlu" hissederken, mutsuzların oranı 13,8. AK Partililerin yüzde 90,1'i, CHP'lilerin yüzde 82'si ve MHP'lilerin ise yüzde 83'ü kendisini mutlu hissediyor.
MUHALEFET OY KAYBEDİYOR
"Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz" sorusuna verilen cevaplar, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri'nde çıkan sonuçlarla kıyaslandığında, AK Parti'nin oylarında genel bir artışın yaşandığını, CHP, MHP ve BDP'nin oylarında ise düşüş olduğunu gösteriyor. AK Parti'nin, olası bir seçimde oyların yüzde 54,7'sini alacağı belirlenirken, CHP'de yüzde 1,1'lik, MHP'de yüzde 2,2'lik, BDP'de ise yüzde 1'lik bir düşüş gözlemlendi. Yeni bir anayasa şart Toplumun yaklaşık üçte ikisi yani yüzde 66,4'ü Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Yine toplumun yüzde 54'ü, Meclis'in yeni bir anayasayı yapmaya muktedir olduğu düşüncesini taşıyor. "Yeni anayasada vatandaşlık tanımı yeniden yapılmalı mıdır" sorusuna verilen cevap da dikkat çekici. Katılımcıların yüzde 46,8'i "evet", yüzde 33,1'i ise "hayır" cevabı veriyor.
http://www.sabah.com.tr
AK Parti'nin oyu yüzde 54.7 SDE'nin Siyasi Durum Araştırması, 12 Haziran seçimlerinden bu yana geçen 3 ayda AK Parti'nin yüzde 49.9 olan oy oranını yüzde 54.7'ye yükselttiğini gösterdi. CHP, MHP ve BDP oylarında ise düşüş yaşanıyor.
AK PARTİ'NİN OYLARI YÜKSELİYOR
STRATEJİK Düşünce Enstitüsü'nün (SDE) Siyasi Durum Araştırması: Eylül 2011 araştırmasında 12 Haziran seçimlerinin üzerinden geçen üç ayda AK Parti'nin oyunu artırarak yüzde 54.7'ye yükseldiği, muhalefetteki CHP, MHP ve BDP'nin ise oylarının düştüğü ortaya çıktı. SDE'nin 6-10 Eylül arasında 12 ilde 2 bin 72 kişiyle gerçekleştirdiği araştırmada, her üç vatandaştan ikisinin Türkiye'nin dış politika performansını olumlu bulduğu belirlendi.
Araştırma MHP ve CHP'lilerin de hükümetin dış politikasını desteklediğini ortaya koydu. MHP'lilerin yüzde 60,8'i ve CHP'lilerin ise yüzde 48,2'si hükümetin dış politika performansını başarılı buluyor. Hükümetin İsrail politikasına verilen destek ise yüzde 66,3 oranında bulunuyor. CHP'lilerin yüzde 50,5 ve MHP'lilerin yüzde 55,5'i de hükümetin İsrail politikasının doğru olduğunu düşünüyor. Toplumun üçte ikisi de yani yüzde 62,9'u, Birleşmiş Milletlerin Mavi Marmara raporuna karşı Hükümetin tepkisinin doğru olduğunu düşünüyor. Bu konuda da her iki CHP ve MHP seçmeninden biri hükümeti destekliyor.
PKK İLE KÜRT SORUNU AYRIDIR
Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri halkın PKK ile Kürt sorununu farklı algıladığını göz önüne sermesi oldu. Araştırmaya göre toplumun büyük çoğunluğu yüzde 43,9 ile terör-PKK sorununu en büyük mesele görüyor. Toplumun yüzde 3,4'ü ise Kürt sorununu en önemli mesele olduğunu düşünüyor. Toplumun yüzde 28,1'i hükümetin terör karşısındaki tutumunu genel olarak "olumlu" bulurken, yüzde 26,5'i "kısmen olumlu", yüzde 41,4'ü de "olumsuz" buluyor.
PARTİLERİN TERÖR KARŞISINDAKİ TUTUMU
CHP'nin terör karşısındaki tutumunu "olumsuz" bulanların oranı yüzde 56,2 iken, MHP'nin terör karşısındaki tutumunu "olumsuz" bulanların oranı yüzde 54,8. CHP'li de MHP'li de mutlu Araştırmaya göre toplumun yüzde 90'a yakını hayatından memnun. Yüzde 46,1'i kendisini "mutlu", yüzde 40,1'i de "kısmen mutlu" hissederken, mutsuzların oranı 13,8. AK Partililerin yüzde 90,1'i, CHP'lilerin yüzde 82'si ve MHP'lilerin ise yüzde 83'ü kendisini mutlu hissediyor.
MUHALEFET OY KAYBEDİYOR
"Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz" sorusuna verilen cevaplar, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri'nde çıkan sonuçlarla kıyaslandığında, AK Parti'nin oylarında genel bir artışın yaşandığını, CHP, MHP ve BDP'nin oylarında ise düşüş olduğunu gösteriyor. AK Parti'nin, olası bir seçimde oyların yüzde 54,7'sini alacağı belirlenirken, CHP'de yüzde 1,1'lik, MHP'de yüzde 2,2'lik, BDP'de ise yüzde 1'lik bir düşüş gözlemlendi. Yeni bir anayasa şart Toplumun yaklaşık üçte ikisi yani yüzde 66,4'ü Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Yine toplumun yüzde 54'ü, Meclis'in yeni bir anayasayı yapmaya muktedir olduğu düşüncesini taşıyor. "Yeni anayasada vatandaşlık tanımı yeniden yapılmalı mıdır" sorusuna verilen cevap da dikkat çekici. Katılımcıların yüzde 46,8'i "evet", yüzde 33,1'i ise "hayır" cevabı veriyor.
http://www.sabah.com.tr
15 Eylül 2011 Perşembe
Bu programı bilgisayarınıza indirdiyseniz DİKKAT
Eğer siz de bu iki programdan birini kullanıyorsanız, şu an PC'nizde virüs kaynıyor olabilir.Hacker'lar bu kez iki meşhur Bittorrent sitesine sessizce sızdılar. Bittorrent.com ve utorrent.com'a giren hacker'lar sitedeki "indirme" sistemiyle oynayıp torrent indirme yazılımlarının yanına Security Shield isimli sahte bir anti-virüs yazılımı ekledi.
Site yetkilileri, hacker'ların yaptığı oynamayı yaklaşık bir buçuk saatlik bir sürede fark etti. Bu süre zarfında yazılımı indiren kullanıcılar ise bilgisayarlarına virüs indirdiklerinin farkına bile varmadılar. Yetkililer yakın zaman içerisinde bu sitelerden torrent yazılımı indirenleri uyarıyor; "Sistemlerimizin ve kullanıcılarımızın güvenliğini çok ciddiye alırız. Olaydan etkilenen tüm kullanıcılardan özür dileriz."
Sitelerin şu anda güvenli olduğunu ve durumun yalnızca bir buçuk saatlik bir dilimi kapsadığını sizlere hatırlatalım.
MICROSOFT'UN EN İYİ VE ÜCRETSİZ 40 PROGRAMI
tp://www.hurriyet.com.tr/teknoloji
Site yetkilileri, hacker'ların yaptığı oynamayı yaklaşık bir buçuk saatlik bir sürede fark etti. Bu süre zarfında yazılımı indiren kullanıcılar ise bilgisayarlarına virüs indirdiklerinin farkına bile varmadılar. Yetkililer yakın zaman içerisinde bu sitelerden torrent yazılımı indirenleri uyarıyor; "Sistemlerimizin ve kullanıcılarımızın güvenliğini çok ciddiye alırız. Olaydan etkilenen tüm kullanıcılardan özür dileriz."
Sitelerin şu anda güvenli olduğunu ve durumun yalnızca bir buçuk saatlik bir dilimi kapsadığını sizlere hatırlatalım.
MICROSOFT'UN EN İYİ VE ÜCRETSİZ 40 PROGRAMI
tp://www.hurriyet.com.tr/teknoloji
2 milyar dolarlık tuşa basan parmağı buldular
İsviçreli UBS bankasının 2 milyar dolar kaybetmesine yol açan yetkisiz işlemle ilgisi bulunduğu iddia edilen bir kişi Londra'da gözaltına alındı.İngiliz polisi yaptığı açıklamada, sahtecilik şüphesiyle 31 yaşında Kweku Adoboli adlı kişiyi gözaltına aldığını bildirdi. İsviçre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung (NZZ) gazetesi, gözaltına alınan kişinin UBS'nin Londra'daki menkul kıymetler biriminde çalıştığını yazdı.
Adoboli'nin borsa yatırım fonu direktörü olduğu belirtildi.
UBS'den bir sözcü de “vakayla ilgili olarak Londra'da bir banka çalışanının gözaltına alındığını teyit edebileceğini” söyledi.
UBS'nin, çalışanlarına gönderdiği elektronik postada, “Haberler üzücü olmasına rağmen, şirket bundan etkilenmeyecek. Müşterilerinize yoğunlaşmaya devam etmenizi istiyoruz. Bu belirsiz zamanlarda sizin desteğinize güveniyorlar” denildi.
Banka, “gerçeği ortaya çıkarmak için bütün yolların deneneceğini” kaydetti.
İsviçre finansal piyasalar düzenleyici kuruluşu FINMA da UBS'nin kaybına yol açan vakayla ilgili bilgilendirildiğini ve UBS ile yakın temasta olduğunu açıkladı.
UBS'nin hisseleri yüzde 7,8 değer kaybetti.
UBS, “yatırım bankacılığında bir çalışanın yetkisiz bir işlem yaptığının belirlendiğini, bu işlem sonucu 2 milyar dolar kadar zarar ettiğini” açıklamıştı.
Piyasa uzmanları, bu vakanın UBS'ye olan güveni sarsacağını, risk yönetimiyle ilgili açık sorun olduğu yorumunu yaptılar.
İsviçre devletinin, yatırım bankacılığı bilançosundaki zehirli (toksik) varlıkların yol açtığı büyük zararlar nedeniyle 2008 yılında kurtardığı UBS, ABD'li yetkililerle vergi kaçakçılığı konusunda ihtilafa düşerek 300 müşterisinin ismini vermiş ve 780 milyon dolar para cezası ödemişti. UBS, daha sonra 4 bin 450 Amerikalı müşterisinin verilerini teslim etmeyi kabul etmişti.
Yatırım bankacılığı biriminde 18 bin olmak üzere küresel çapta 65 bin kadar kişiye istihdam sağlayan UBS, geçen ay 2,3 milyar dolar tasarruf etmek için 3 bin 500 çalışanının işine son vereceğini açıklamıştı.
Eski Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Axel Weber, gelecek yıl Mayıs ayında ABS yönetim kuruluna girmesi ve 2013 yılında başkan olması bekleniyor.
TARİHTEKİ ÖNEMLİ MALİ SUÇLAR
-EKİM 2010- UBS'deki olay 2008 yılında Fransa'da Societe Generale Bankası çalışanı Jerome Kerviel vakasını akla getiriyor. Kerviel'ın hatalı işlemi sonucu banka 4,9 milyar avro zarar etmişti. Mahkeme, Ekim 2010'da emniyeti suistimal, yetkisi olmamasına rağmen bilgisayar üzerinden işlemlerde bulunmak ve sahtekarlıktan suçlu bulduğu Kerviel'a 2 yılı tecilli toplam 5 yıl hapis cezasına çarptırmış ve 4,9 milyar avroyu ödemesine hükmetmişti.
-NİSAN 2010 - MF Global adlı Amerikan şirketine çalışan Evan Dooley, buğdayda vadeli işlemler sözleşmesinde spekülatif işlemler yaparak şirketi 141 milyon dolara zarara uğrattı. Dooley, yolsuzluk ve diğer suçlardan mahkemeye çıkarıldı.
-ŞUBAT 2009- Londra'da Merrill Lynch çalışanı Alexis Stenfors'a, kayıplarını gizlemek için işlem pozisyonunu kasten fazla değerli gösterdiği için 5 yıl işlem yasağı geldi. Stenfors'un hatalı işlemi ABD'li bankaya 456 milyon dolar zarara mal oldu.
-TEMMUZ 2006 - Avustralya'da National Australia Bank (NAB) çalışanı döviz opsiyonları işlemcisi David Bullen ve Vince Ficarra, bankayı 2004 yılında 187 milyon dolar zarara uğratmaktan hapse mahkum edildi. Bullen ve Ficcara, primleri korumak ve kayıpları gizlemek için yanlış işlemler yapmaktan suçlu bulunmuştu.
-MART-NİSAN 2006 - Hedge fon Amaranth Advisors, New York Ticaret Borsasında (NYMEX) doğalgaz sözleşmelerinde 6,4 milyar dolar zarar etti. ABD Vadeli Emtia Ticaret Komisyonu Amaranth ve eski baş işlemcisi Brian Hunter'ı vadeli doğalgaz fiyatlarını yönlendirmeye çalışmakla suçladı.
-ŞUBAT 2002 - Allied Irish Bank, döviz işlemcisi John Rusnak'ın ABD'li bağlı şirket Allfirst'ü 691 milyon dolar zara etmesine yol açtığını açıkladı. Rusnak, 1997 ve 2001 yılları arasında 850 bin dolar kazanmasına yol açan bir plan uyguladığını kabul ettikten sonra 7,5 yıl hapse mahkum edildi.
-MART 1998 - ABD'de General Electric'e (GE) bağlı Kidder Peabody şirketi çalışanı Joseph Jett, uygun kayıtlar tutmayarak ve kayıpları gizlemek için bankayı 350 milyon dolar tutarında kar etmiş gibi gösterdi. Ancak gerçekte olmayan bu kar sonunda GE'nin şirketi satmasına yol açtı. Jett, Eylül 2007'de 8,2 milyon dolar kaybı ödemeye ve 200 bin dolar para cezasına çarptırıldı.
-HAZİRAN 1996 - Japonya'da Sumitomo şirketi, baş işlemci Yasuo Hamanaka'nın metal borsasında yetkisiz bakır işlemleri nedeniyle 10 yılda 2,6 milyar dolar zarar etti. Sumitomo, dünya bakır ticaretinin yüzde 5'in kontrol ettiğine inanılan grubun başında olduğu için “yüzde 5” lakaplı Hamanaka'nın işine son verdi. Hamanaka 8 yıl hapse mahkum edildi.
-EYLÜL 1995 - Japon Daiwa Bank, ABD'li yöneticilerinden biri olan Toshihide Iguchi'nin yetkisi olmadan yaptığı tahvil işlemleri nedeniyle 1,1 milyar dolar zarar etti. Iguchi, 1996 yılında hapse mahkum edildi.
-ŞUBAT 1995- İngiltere'nin en eski yatırım bankalarından biri olan Barings Bank, Singapur'da İngiliz bankacı Nick Leeson'ın türev piyasalarda 1,4 milyar dolar zarar etmesiyle battı.
Japonya'da Kobe depreminden sonra Asya borsalarının çökmesiyle limitlerinin üzerinde açtığı pozisyonlarında bankayı büyük zarar uğratan Leeson, Singapur'da hapse mahkum edildi. İngiltere Kraliçesinin hesabı bulunduğu için “Kraliçenin bankası” olarak bilinen ve 1762 yılında kurulmuş Barings Bank, daha sonra 1 sterline Hollandalı ING bankasına satılmıştı.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonom
Piyasalar coştu, altın sert düştü
15 Eylül 2011Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) dolar likiditesi sağlamak üzere önde gelen merkez bankalarıyla koordineli hareket edeceğini açıklaması, piyasalara sert alım dalgası geldi. Euro yükselişe geçerken, güvenli liman altının onsu da 1,800 doların altına geldi.ECB, piyasalara dolar likiditesi sağlamak için ABD, İsviçre, İngiltere ve Japonya merkez bankalarıyla işbirliğine giderek dolar takası (swap) imkanı sağladı.
Euro, açıklama sonrası piyasalarda yaşanan olumlu havayla yükselişe geçti. Euro, dolar karşısında kısa sürede 1.38'den, 1.39'un üzerine çıktı.
İçeride dolar 1.7770 TL, euro ise 2.46 liradan işlem görüyor.
Açıklamayla birlikte hisse senetleri piyasalarında da önemli yükselişler yaşandı. Avrupa'da kazançlar yüzde 3.5'i geçerken, ABD borsaları da güne yüzde 1'e varan yükselişle başaldı. İMKB 100 Bileşik Endeksi de yüzde 2'ye yakın primli seyrediyor.
Piyasalardaki yükselişle güvenli liman altının onsu Eylül başından beri ilk defa 1,800 doların altına düştü. Altın fiyatları bu gelişmeyle Kapalıçarşı'da gerilerken, Cumhuriyet Altını 700 TL, çeyrek altın 172 TL, gram altın ise 104 liradan satılıyor.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi
Euro, açıklama sonrası piyasalarda yaşanan olumlu havayla yükselişe geçti. Euro, dolar karşısında kısa sürede 1.38'den, 1.39'un üzerine çıktı.
İçeride dolar 1.7770 TL, euro ise 2.46 liradan işlem görüyor.
Açıklamayla birlikte hisse senetleri piyasalarında da önemli yükselişler yaşandı. Avrupa'da kazançlar yüzde 3.5'i geçerken, ABD borsaları da güne yüzde 1'e varan yükselişle başaldı. İMKB 100 Bileşik Endeksi de yüzde 2'ye yakın primli seyrediyor.
Piyasalardaki yükselişle güvenli liman altının onsu Eylül başından beri ilk defa 1,800 doların altına düştü. Altın fiyatları bu gelişmeyle Kapalıçarşı'da gerilerken, Cumhuriyet Altını 700 TL, çeyrek altın 172 TL, gram altın ise 104 liradan satılıyor.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi
12 Eylül 2011 Pazartesi
Koç’ satıp 3 milyar dolar kazanacak
Koç Holding’in amiral gemilerinden Tofaş, ABD'ye 3 Milyar Dolarlık Koç satacak
Ford’un Gölcüklü Transit Connect’inden sonra Tofaş’ın ürettiği Doblo da otomotivin anavatanı ABD’ye ihraç edilecek. Tofaş, Chrysler’in ticari araç markası Ram (Koç) için 2013 yılı başından itibaren Doblo modelini üretecek
Koç Holding’in amiral gemilerinden Tofaş, İtalyan Fiat ile ABD’li Chrysler ortaklığının meyvelerini toplamaya başladı. Yaklaşık 1.5 yıldır otomotivin anavatanı ABD pazarına lokomotif modeli Doblo’yla girmek isteyen şirket, nihayet muradına erdi. Tofaş, tüm fikri mülkiyet hakları kendine ait olan ve “2011 Yılının Ticari Aracı” seçilen Doblo modelini, ABD’ye ihraç etmeye başlıyor. Tofaş, Chrysler’in ticari araç markası Ram (Koç) için Doblo üretecek. Doblo’yu 80’den fazla ülkeye gönderen yerli üretici, yapılan anlaşmayla Kuzey Amerika kıtasını keşfetmiş olacak. Tofaş, Ram ile birlikte üretimini gerçekleştirdiği marka sayısını 6’ya çıkaracak. Fiat, Peugeot, Citroen, Opel, Vauxhall için hafif ticari araç üreten Tofaş, şimdi de Amerikan Ram’le çalışacak.
Tofaş CEO’su Ali Pandır, Fiat-Chrysler ile yaptıkları ön anlaşma doğrultusunda Doblo modelini 2013 yılı başından itibaren ABD ve Kanada’ya ihraç etmeye başlayacaklarını açıkladı. Pandır, Doblo’nun Kuzey Amerika pazarına adım atmasının Fiat’ın Türkiye’ye verdiği stratejik önemi bir kez daha gösterdiğini belirterek, “Fiat’ın 5 markaya birden üretim yapan dünyadaki en büyük 3 üretim merkezinden biri olan Tofaş, ‘Türk Malı’ etiketli Doblo’yu ABD pazarına sunacak olmanın gururunu yaşıyor” dedi.
En çok satan araç olacak
Pandır, hedefleriyle ilgili olarak “Yılda 26-30 bin adet Doblo’yu Kuzey Amerika pazarına ihraç edeceğiz. 2020’ye kadar toplamda 190 bin Doblo’yu ABD ve Kanada’ya göndereceğiz. 7 yıllık süreçte Ram’e yapacağız ihracat Tofaş’a 3 milyar dolarlık döviz girdisi sağlayacak” açıklaması yaptı.
Tofaş, ABD’ye gönderilecek Doblo’da değişiklikler de yapacak. Ali Pandır, şöyle devam etti:
“Kuzey Amerika’da araçlar için uygulanan standartlar Avrupa’ya göre farklılık gösterdiği için Fiat Doblo’yu bu standartlara uygun hale getireceğiz. Pazarda talep edilen özellikleri de göz önüne alarak Fiat Doblo’nun Kuzey Amerika’ya ihraç edeceğimiz versiyonu için 160 milyon dolarlık bir yatırım yapacağız. Bursa fabrikamızdaki mevcut Doblo hattı genişleyecek. 2012’nin son çeyreğinde deneme üretimi başlayacak. Şu an 3 vardiyayla yıllık Doblo üretimimiz 160 bin adet. Bunun 120 bin adedi Fiat’a, 40 bini Opel’e. Ram’le birlikte Doblo üretim kapasitemiz 190 bine ulaşacak.”
Pandır, 190 bin adetlik üretimle Doblo’nun Renault Kangoo’yu geçerek dünyanın en fazla üretilen hafif ticari aracı olacağını ekledi.
İHRACAT HEDEFİ 13 AYDA YÜZDE 75 ARTTI
Tofaş, yeni Doblo’yla birinci nesil Doblo’da yakaladığı başarının üzerine çıkacak. Şirket, 2000 yılında üretimine başladığı ve 7 milyar doları ihracat olmak üzere 10 milyar doların üzerinde satış geliri elde ettiği eski Doblo’dan 1 milyon adet üretti. Tofaş CEO’su Ali Pandır, ikinci jenerasyon Doblo’dan 2020’ye kadar sürecek ömrü boyunca 1.5 milyon adet üreteceklerini söyledi. Pandır, yılda 190 bin adet üretilecek Doblo’ların yüzde 85’inin ihraç edileceğini ve 10 yıllık süreçte 11 milyar dolarlık ihracat gelirine ulaşacaklarını kaydetti. Tofaş’ın birinci ve ikinci nesil Doblo’yla toplam 18 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiş olacak. Toplam gelir de 25 milyar dolara yükselecek. Tofaş, yeni Doblo’yla 2010-2018 yılları arasında 1 milyon adet üretime ulaşıp, 6.3 milyar doları ihracat olmak üzere toplam 9 milyar dolar gelir eled edeceğini açıklamıştı. Opel/Vauxhall markalarına Doblo platformunda 6 yılda üretilecek toplam 250 bin adet yeni Combo ve Ram’in 190 bin adetlik siparişiyle Tofaş, geçen yılın Temmuz ayında duyurduğu hedefleri aşacak.
15 binlik pazar küçük geldiği için ABD’ye ihracatı rafa kaldırmıştı
Tofaş, 2010 yılı başında Doblo’nun ABD’ye ihracatı için Chrysler’in kapısını çalmış ve bununla ilgili bir fizibilite çalışması yapmıştı.
Ancak yıllık 15 bin adetlik küçük bir pazar için 100 milyon dolarlık yatırımı göze alamayan Tofaş, ihracatı Nisan 2010 ortasında askıya almıştı. Ali Pandır, “ABD’nin kendi pazarına ilişkin özel şartları var. Yeni Fiat Doblo’nun ABD’ye ihracatı için 100 milyon doların üzerinde bir yatırım gerekiyor. Bunu yapmak için de pazarda yüksek adetlerde satış yapmak lazım. ABD’de şu anda hafif ticari araç pazarı için konuşacak olursak yıllık sadece 15 bin adetlik bir pazar var. Bu ölçekte bir pazar için bu yatırım fizibıl değil. ABD’de pazar beklediğimiz kadar büyümedi. Bu nedenle biraz daha oradaki pazarın gelişimini görmek durumundayız” açıklaması yapmıştı.
Riski paylaştırdı, krizden etkilenmedi
Ali Pandır, ihracat pazarlarını genişleterek borç krizindeki Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yaşanan krizden etkilenmediklerini söyledi. Dünyanın en büyük büyük ekonomileri Almanya, Fransa ve İtalya’ya araç ihraç ederek, riski paylaştırdıklarını, ABD pazarının da kendilerini olumlu yönde etkileyeceğini belirtti. Pandır, “Şimdi İtalya ve Fransa pazarı küçülüyor ama Almanya büyüyor. Oradaki eksikliği Opel’e üreteceğimiz Combo ile telafi edeceğiz” dedi.
Kapasite 400 binlik sınıra dayanıyor, Albea ve Palio üretimi 2013’te bitiyor
Tofaş, Opel ve Chrysler’in ticari araç markası Ram’den aldığı Doblo siparişleriyle kapasitesinin sınırına dayandı. Ali Pandır, Bursa fabrikasının 400 bin adet olan kapasitesini tam olarak dolduracaklarını, bu yüzden Albea ve Palio üretiminin 2013’te sona ereceğini söyledi. 2013’ten sonra yeni bir binek otomobil projesi için 550-600 bin adetlik kapasiteye ulaşacak yeterli arazileri olduğunu ifade eden Pandır, “Mesela fabrika alanındaki yedek parça deposunu, başka birimleri dışarı çıkarabiliriz. Yaklaşık 250 milyon euroluk yatırımla 550 bin adetlik kapasiteye rahat ulaşırız” dedi.
Avrupa’da yüzde 80’le kapasitesini en yüksek kullanan ülke olduklarına dikkat çeken Tofaş CEO’su, dünyada Brezilya’nın yüzde 90 oranıyla ilk sırada yer aldığını belirtti. Pandır, “Ancak 2013 yılından itibaren Ram’e üretilecek Doblo’yla kapasite kullanımımız yüzde 95’leri geçecek ve birinci sıraya yükseleceğiz” diye konuştu.
Ford’daki arkadaşlarla selamı sabahı bile kestik!
Rekabet Kurulu’nun stok ve fiyat bilgi paylaştıkları gerekçesiyle 19 otomotiv şirketine verdiği cezalar, markaların arasını soğuttu. Tofaş CEO’su Ali Pandır, ‘Ford Otosan’ın ABD tecrübesi var. Doblo ihracatında fikir desteği alacak mısınız?’sorusunu esprili bir dille şöyle yanıtladı: “Rekabet Kurulu’nun aldığı karardan sonra selamı sabahı bile kestik.”
Ali Pandır, Fiat’ta kendi ülkesini yöneten tek CEO
ABD’li Chrysler’in yüzde 53.5’ini satın alarak küresel bir dev haline gelen Fiat’ta organizasyonel anlamda yeni yapılanma yapıldı. Ali Pandır da Fiat-Chrysler’in organizasyonel şemasında tepe yöneticilerden biri haline geldi. Pandır, İtalya dışında kendi ülkesinin fabrikasının yöneten tek CEO oldu.
İki kardeş şirketin Türkiye’deki rekabeti Amerika’ya taşındı
Koç Holding’in 2 amiral gemisi Ford Otosan ile Tofaş, Türkiye’de yıllardır yaşadıkları rekabeti Amerika kıtasına taşıyacak. İç pazarda liderlik için amansız bir yarışta olan iki otomotiv devi, bu kez ABD’den daha fazla pay alabilmek için yarışacak. Ford Otosan, Kocaeli fabrikasında üretilen Transit Connect’le ABD’ye ilk ihracatı gerçekleştiren şirket unvanına sahip.
Şirket, 2011’de ABD’ye olan 30 bin Transit Connect göndermeyi planlıyor. Bu kıtaya 2010’da 24 bin adet Transit Connect ihracatı gerçekleşmişti. Ford Otosan’ın toplam Transit Connect ihracatı ise 65 bin adede ulaşacak. Yerli üreticinin ABD’ye elektrikli Connect ihracatı da sessiz sedasız devam ediyor. Ocak’ta elektrikli Transit Connect BEV’nin üretimine start veren Ford Otosan, 1.000 adet elektrikli Connect gönderecek. Ford Otosan, 2014’e kadar New York şehri için de taksi üretecek. Şirketin ihraç ettiği Connect Taksi’ler geçen hafta New York halkına hizmet vermeye başlamıştı.
Mete Tansu/Vatan
http://www.patronlardunyasi.com
Ford’un Gölcüklü Transit Connect’inden sonra Tofaş’ın ürettiği Doblo da otomotivin anavatanı ABD’ye ihraç edilecek. Tofaş, Chrysler’in ticari araç markası Ram (Koç) için 2013 yılı başından itibaren Doblo modelini üretecek
Koç Holding’in amiral gemilerinden Tofaş, İtalyan Fiat ile ABD’li Chrysler ortaklığının meyvelerini toplamaya başladı. Yaklaşık 1.5 yıldır otomotivin anavatanı ABD pazarına lokomotif modeli Doblo’yla girmek isteyen şirket, nihayet muradına erdi. Tofaş, tüm fikri mülkiyet hakları kendine ait olan ve “2011 Yılının Ticari Aracı” seçilen Doblo modelini, ABD’ye ihraç etmeye başlıyor. Tofaş, Chrysler’in ticari araç markası Ram (Koç) için Doblo üretecek. Doblo’yu 80’den fazla ülkeye gönderen yerli üretici, yapılan anlaşmayla Kuzey Amerika kıtasını keşfetmiş olacak. Tofaş, Ram ile birlikte üretimini gerçekleştirdiği marka sayısını 6’ya çıkaracak. Fiat, Peugeot, Citroen, Opel, Vauxhall için hafif ticari araç üreten Tofaş, şimdi de Amerikan Ram’le çalışacak.
Tofaş CEO’su Ali Pandır, Fiat-Chrysler ile yaptıkları ön anlaşma doğrultusunda Doblo modelini 2013 yılı başından itibaren ABD ve Kanada’ya ihraç etmeye başlayacaklarını açıkladı. Pandır, Doblo’nun Kuzey Amerika pazarına adım atmasının Fiat’ın Türkiye’ye verdiği stratejik önemi bir kez daha gösterdiğini belirterek, “Fiat’ın 5 markaya birden üretim yapan dünyadaki en büyük 3 üretim merkezinden biri olan Tofaş, ‘Türk Malı’ etiketli Doblo’yu ABD pazarına sunacak olmanın gururunu yaşıyor” dedi.
En çok satan araç olacak
Pandır, hedefleriyle ilgili olarak “Yılda 26-30 bin adet Doblo’yu Kuzey Amerika pazarına ihraç edeceğiz. 2020’ye kadar toplamda 190 bin Doblo’yu ABD ve Kanada’ya göndereceğiz. 7 yıllık süreçte Ram’e yapacağız ihracat Tofaş’a 3 milyar dolarlık döviz girdisi sağlayacak” açıklaması yaptı.
Tofaş, ABD’ye gönderilecek Doblo’da değişiklikler de yapacak. Ali Pandır, şöyle devam etti:
“Kuzey Amerika’da araçlar için uygulanan standartlar Avrupa’ya göre farklılık gösterdiği için Fiat Doblo’yu bu standartlara uygun hale getireceğiz. Pazarda talep edilen özellikleri de göz önüne alarak Fiat Doblo’nun Kuzey Amerika’ya ihraç edeceğimiz versiyonu için 160 milyon dolarlık bir yatırım yapacağız. Bursa fabrikamızdaki mevcut Doblo hattı genişleyecek. 2012’nin son çeyreğinde deneme üretimi başlayacak. Şu an 3 vardiyayla yıllık Doblo üretimimiz 160 bin adet. Bunun 120 bin adedi Fiat’a, 40 bini Opel’e. Ram’le birlikte Doblo üretim kapasitemiz 190 bine ulaşacak.”
Pandır, 190 bin adetlik üretimle Doblo’nun Renault Kangoo’yu geçerek dünyanın en fazla üretilen hafif ticari aracı olacağını ekledi.
İHRACAT HEDEFİ 13 AYDA YÜZDE 75 ARTTI
Tofaş, yeni Doblo’yla birinci nesil Doblo’da yakaladığı başarının üzerine çıkacak. Şirket, 2000 yılında üretimine başladığı ve 7 milyar doları ihracat olmak üzere 10 milyar doların üzerinde satış geliri elde ettiği eski Doblo’dan 1 milyon adet üretti. Tofaş CEO’su Ali Pandır, ikinci jenerasyon Doblo’dan 2020’ye kadar sürecek ömrü boyunca 1.5 milyon adet üreteceklerini söyledi. Pandır, yılda 190 bin adet üretilecek Doblo’ların yüzde 85’inin ihraç edileceğini ve 10 yıllık süreçte 11 milyar dolarlık ihracat gelirine ulaşacaklarını kaydetti. Tofaş’ın birinci ve ikinci nesil Doblo’yla toplam 18 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiş olacak. Toplam gelir de 25 milyar dolara yükselecek. Tofaş, yeni Doblo’yla 2010-2018 yılları arasında 1 milyon adet üretime ulaşıp, 6.3 milyar doları ihracat olmak üzere toplam 9 milyar dolar gelir eled edeceğini açıklamıştı. Opel/Vauxhall markalarına Doblo platformunda 6 yılda üretilecek toplam 250 bin adet yeni Combo ve Ram’in 190 bin adetlik siparişiyle Tofaş, geçen yılın Temmuz ayında duyurduğu hedefleri aşacak.
15 binlik pazar küçük geldiği için ABD’ye ihracatı rafa kaldırmıştı
Tofaş, 2010 yılı başında Doblo’nun ABD’ye ihracatı için Chrysler’in kapısını çalmış ve bununla ilgili bir fizibilite çalışması yapmıştı.
Ancak yıllık 15 bin adetlik küçük bir pazar için 100 milyon dolarlık yatırımı göze alamayan Tofaş, ihracatı Nisan 2010 ortasında askıya almıştı. Ali Pandır, “ABD’nin kendi pazarına ilişkin özel şartları var. Yeni Fiat Doblo’nun ABD’ye ihracatı için 100 milyon doların üzerinde bir yatırım gerekiyor. Bunu yapmak için de pazarda yüksek adetlerde satış yapmak lazım. ABD’de şu anda hafif ticari araç pazarı için konuşacak olursak yıllık sadece 15 bin adetlik bir pazar var. Bu ölçekte bir pazar için bu yatırım fizibıl değil. ABD’de pazar beklediğimiz kadar büyümedi. Bu nedenle biraz daha oradaki pazarın gelişimini görmek durumundayız” açıklaması yapmıştı.
Riski paylaştırdı, krizden etkilenmedi
Ali Pandır, ihracat pazarlarını genişleterek borç krizindeki Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yaşanan krizden etkilenmediklerini söyledi. Dünyanın en büyük büyük ekonomileri Almanya, Fransa ve İtalya’ya araç ihraç ederek, riski paylaştırdıklarını, ABD pazarının da kendilerini olumlu yönde etkileyeceğini belirtti. Pandır, “Şimdi İtalya ve Fransa pazarı küçülüyor ama Almanya büyüyor. Oradaki eksikliği Opel’e üreteceğimiz Combo ile telafi edeceğiz” dedi.
Kapasite 400 binlik sınıra dayanıyor, Albea ve Palio üretimi 2013’te bitiyor
Tofaş, Opel ve Chrysler’in ticari araç markası Ram’den aldığı Doblo siparişleriyle kapasitesinin sınırına dayandı. Ali Pandır, Bursa fabrikasının 400 bin adet olan kapasitesini tam olarak dolduracaklarını, bu yüzden Albea ve Palio üretiminin 2013’te sona ereceğini söyledi. 2013’ten sonra yeni bir binek otomobil projesi için 550-600 bin adetlik kapasiteye ulaşacak yeterli arazileri olduğunu ifade eden Pandır, “Mesela fabrika alanındaki yedek parça deposunu, başka birimleri dışarı çıkarabiliriz. Yaklaşık 250 milyon euroluk yatırımla 550 bin adetlik kapasiteye rahat ulaşırız” dedi.
Avrupa’da yüzde 80’le kapasitesini en yüksek kullanan ülke olduklarına dikkat çeken Tofaş CEO’su, dünyada Brezilya’nın yüzde 90 oranıyla ilk sırada yer aldığını belirtti. Pandır, “Ancak 2013 yılından itibaren Ram’e üretilecek Doblo’yla kapasite kullanımımız yüzde 95’leri geçecek ve birinci sıraya yükseleceğiz” diye konuştu.
Ford’daki arkadaşlarla selamı sabahı bile kestik!
Rekabet Kurulu’nun stok ve fiyat bilgi paylaştıkları gerekçesiyle 19 otomotiv şirketine verdiği cezalar, markaların arasını soğuttu. Tofaş CEO’su Ali Pandır, ‘Ford Otosan’ın ABD tecrübesi var. Doblo ihracatında fikir desteği alacak mısınız?’sorusunu esprili bir dille şöyle yanıtladı: “Rekabet Kurulu’nun aldığı karardan sonra selamı sabahı bile kestik.”
Ali Pandır, Fiat’ta kendi ülkesini yöneten tek CEO
ABD’li Chrysler’in yüzde 53.5’ini satın alarak küresel bir dev haline gelen Fiat’ta organizasyonel anlamda yeni yapılanma yapıldı. Ali Pandır da Fiat-Chrysler’in organizasyonel şemasında tepe yöneticilerden biri haline geldi. Pandır, İtalya dışında kendi ülkesinin fabrikasının yöneten tek CEO oldu.
İki kardeş şirketin Türkiye’deki rekabeti Amerika’ya taşındı
Koç Holding’in 2 amiral gemisi Ford Otosan ile Tofaş, Türkiye’de yıllardır yaşadıkları rekabeti Amerika kıtasına taşıyacak. İç pazarda liderlik için amansız bir yarışta olan iki otomotiv devi, bu kez ABD’den daha fazla pay alabilmek için yarışacak. Ford Otosan, Kocaeli fabrikasında üretilen Transit Connect’le ABD’ye ilk ihracatı gerçekleştiren şirket unvanına sahip.
Şirket, 2011’de ABD’ye olan 30 bin Transit Connect göndermeyi planlıyor. Bu kıtaya 2010’da 24 bin adet Transit Connect ihracatı gerçekleşmişti. Ford Otosan’ın toplam Transit Connect ihracatı ise 65 bin adede ulaşacak. Yerli üreticinin ABD’ye elektrikli Connect ihracatı da sessiz sedasız devam ediyor. Ocak’ta elektrikli Transit Connect BEV’nin üretimine start veren Ford Otosan, 1.000 adet elektrikli Connect gönderecek. Ford Otosan, 2014’e kadar New York şehri için de taksi üretecek. Şirketin ihraç ettiği Connect Taksi’ler geçen hafta New York halkına hizmet vermeye başlamıştı.
Mete Tansu/Vatan
http://www.patronlardunyasi.com
'Türkiye tarihi fırsat yakaladı'
TİM Başkanı Büyükekşi, TÜİK’in açıkladığı 2011 yılı 2. çeyrek büyüme rakamları ile ilgili bir açıklama yaptı. TİM Başkanı Büyükekşi, yaptığı açıklamada şunları belirtti:
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, TÜİK’in açıkladığı 2011 yılı 2. çeyrek büyüme rakamları ile ilgili bir açıklama yaptı. TİM Başkanı Büyükekşi, yaptığı açıklamada şunları belirtti:
“Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8,8 gibi son derece büyük bir oranda büyümesini çok önemli bir başarı olarak görüyoruz. İlk çeyrekte yaşanan yüzde 11,6 oranındaki büyüme oranı dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin dinamik gücünü koruduğu, tüm dünyada yaşanan küresel olumsuzluklara rağmen büyüme temposunu sürdürdüğü görülmektedir. Türkiye, aday olarak girmek istediği Avrupa’dan gerçek anlamda ayrışarak tarihi bir başarıya imza atıyor.
İhracatın yılın ikinci çeyreğinde yüzde 19 oranında artış göstermesi, ihracatçıların Türkiye’nin büyümesine verdiği katkıyı çok net bir şekilde göstermektedir. İhracatçılarımızın yılın ikinci çeyreğinde gösterdikleri bu performansı, Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmelerin bazı ülkelere ihracatımıza negatif yansıdığı, ABD ve AB’de büyümenin yavaşladığı, pazarların daraldığı bir ortamda yaşandığının da altının çizilmesi gerekmektedir. Çünkü zorlu koşullara rağmen ihracatçılarımızın gösterdiği yüksek performans, hem ülkemizin büyümesine pozitif yansımakta, hem de işsizlik oranlarının tek haneli rakamlara gerilemesini sağlamaktadır.
Önümüzdeki süreçte, Hükümetin ve Merkez Bankası’nın aldığı tedbirlerin de etkisiyle, Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir temelde büyüme temposunu ihracatın sürekli ve kararlı desteğiyle koruyacağına inanıyoruz.
Öte yandan, cari açık konusunda bir dengenin de oluşmakta olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Temmuz ayı verilerinde yaşanan olumlu eğilim tablosu, ihracatçılar olarak dile getirdiğimiz kur konusunda ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor. Rekabetçi kurlar ihracatı artırırken ithalatı da dengeledi.
Biz ihracatçılar olarak Türkiye’nin dinamizmine inanıyoruz. Türkiye’nin kısa vadede tüm dünyayı saran küresel durgunluktan etkilenmemesi, uzun vadede ise sürdürülebilir yüksek ekonomik büyüme, ihracat genişlemesi ve istihdam artışı için sanayinin dönüşümünü hızlandıracak reformlara daha fazla önem vermesi gerektiğine inanıyoruz.”
http://www.patronlardunyasi.com
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, TÜİK’in açıkladığı 2011 yılı 2. çeyrek büyüme rakamları ile ilgili bir açıklama yaptı. TİM Başkanı Büyükekşi, yaptığı açıklamada şunları belirtti:
“Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8,8 gibi son derece büyük bir oranda büyümesini çok önemli bir başarı olarak görüyoruz. İlk çeyrekte yaşanan yüzde 11,6 oranındaki büyüme oranı dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin dinamik gücünü koruduğu, tüm dünyada yaşanan küresel olumsuzluklara rağmen büyüme temposunu sürdürdüğü görülmektedir. Türkiye, aday olarak girmek istediği Avrupa’dan gerçek anlamda ayrışarak tarihi bir başarıya imza atıyor.
İhracatın yılın ikinci çeyreğinde yüzde 19 oranında artış göstermesi, ihracatçıların Türkiye’nin büyümesine verdiği katkıyı çok net bir şekilde göstermektedir. İhracatçılarımızın yılın ikinci çeyreğinde gösterdikleri bu performansı, Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmelerin bazı ülkelere ihracatımıza negatif yansıdığı, ABD ve AB’de büyümenin yavaşladığı, pazarların daraldığı bir ortamda yaşandığının da altının çizilmesi gerekmektedir. Çünkü zorlu koşullara rağmen ihracatçılarımızın gösterdiği yüksek performans, hem ülkemizin büyümesine pozitif yansımakta, hem de işsizlik oranlarının tek haneli rakamlara gerilemesini sağlamaktadır.
Önümüzdeki süreçte, Hükümetin ve Merkez Bankası’nın aldığı tedbirlerin de etkisiyle, Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir temelde büyüme temposunu ihracatın sürekli ve kararlı desteğiyle koruyacağına inanıyoruz.
Öte yandan, cari açık konusunda bir dengenin de oluşmakta olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Temmuz ayı verilerinde yaşanan olumlu eğilim tablosu, ihracatçılar olarak dile getirdiğimiz kur konusunda ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor. Rekabetçi kurlar ihracatı artırırken ithalatı da dengeledi.
Biz ihracatçılar olarak Türkiye’nin dinamizmine inanıyoruz. Türkiye’nin kısa vadede tüm dünyayı saran küresel durgunluktan etkilenmemesi, uzun vadede ise sürdürülebilir yüksek ekonomik büyüme, ihracat genişlemesi ve istihdam artışı için sanayinin dönüşümünü hızlandıracak reformlara daha fazla önem vermesi gerektiğine inanıyoruz.”
http://www.patronlardunyasi.com
'Yüzde 8.8'lik büyüme tahminlerin üzerinde oldu'
Bakan Ergün, TÜİK'in açıkladığı Türkiye ekonomisinin yüzde 8,8'lik ikinci çeyrek büyüme rakamının tahminlerin üzerinde olduğunu söyledi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TÜİK'in açıkladığı Türkiye ekonomisinin yüzde 8,8'lik ikinci çeyrek büyüme rakamının tahminlerin üzerinde olduğunu belirterek, ''Bizim beklentimiz önümüzdeki süreçte 3. çeyrekte ve 4. çeyrekteki rakamlarla birlikte Türkiye'nin 2011 yılında da ortalama yüzde 7 civarında bir büyüme rakamını yakalamış olmasıdır. Bugünkü rakam, böyle bir noktayı yakalayacağımızın en kuvvetli işaretlerinden bir tanesi oldu'' dedi.
NTV'de katıldığı programda soruları yanıtlayan Bakan Ergün, TÜİK'in Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekteki büyüme rakamlarına ilişkin bir soru üzerine, açıklanan büyüme rakamlarının Türkiye ekonomisinin ciddi bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu ve dünyanın içinde bulunduğu konjonktürde bu potansiyelin de harekete geçmiş olduğunu gösterdiğini söyledi.
Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere dünyada ciddi sıkıntılar olduğunu kaydeden Ergün, ''Bu sıkıntılara rağmen Türkiye ekonomisinin daha önce oluşturulmuş alt yapıları ve özel sektörün dinamizmi sayesinde bu krizin içerisinden fırsatlar yakalayan, fırsatlar gören bir ekonomik anlayışa sahip olduğumuzu bize gösteriyor'' dedi.
''YÜZDE 8,8'LİK BÜYÜME RAKAMI TAHMİNLERİN ÜZERİNDE''
''Yüzde 8,8'lik büyüme rakamı, biraz tahminlerin üzerinde bir büyüme rakam oldu'' diyen ortalama 6,8 civarında bir beklentinin olduğunu, yüzde 8,8'lik bir büyümenin Türkiye'de büyümeyle ilgili dinamik bir yapının var olduğunu, ekonomik şartların buna elverişli olduğunu kendilerine gösterdiğini dile getirdi.
Üretilen ürünler stoka konulduğu takdirde sağlıklı bir durumdan söz edilemeyeceğini ifade eden Ergün, ''Ama stoka koymuyorsak satıyorsak biz bunları, müşterilerimiz iç pazarda veya dış pazarda bizden bu ürettiğimiz şeyleri almaya devam ediyorlarsa o, sağlıklı bir şekilde büyümeye devam edeceğimiz anlamına gelir. Bizim beklentimiz önümüzdeki süreçte 3. çeyrekte ve 4. çeyrekteki rakamlarla birlikte Türkiye'nin 2011 yılında da ortalama yüzde 7 civarında bir büyüme rakamını yakalamış olmasıdır. Bugünkü rakam, böyle bir noktayı yakalayacağımızın en kuvvetli işaretlerinden bir tanesi oldu'' değerlendirmesinde bulundu.
Bu denli büyümenin önümüzdeki dönemde olumsuz yansımaları olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine ise Bakan Ergün, hesapsız, kitapsız, kontrolsüz bir büyümenin söz konusu olmadığını, bu şekilde bir büyüme söz konusu olursa bunun ileride farklı sıkıntılarının ortaya çıkabileceğini belirtti.
Türkiye'de özel sektör kaynaklı bir büyüme olduğunu kaydeden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kamunun büyüme içindeki payı son derece kısıtlı. Ama özel sektörün payı ön planda. Hem özel kesim tüketim harcamaları, hem özel kesim yatırım harcamaları ön planda. Bütün bunların hesapsız, kitapsız olduğunu düşünmek mümkün değil. Özellikle özel kesim yatırım harcamalarının.
Tüketim harcamaları ile ilgili zaten her zaman şunu yapıyoruz. İnsanlara diyoruz ki; 'Geliriniz kadar harcayın ve borçlanmanızı çevirebileceğiniz kadar yapın. Ayrıca borçlanmanızı eğer döviz kazancınız yoksa, döviz üzerinden yapmayın Türk Lirası üzerinden yapın.' Döviz üzerinden kazancı olanlar deviz üzerinden işlem yapabiliyorlar, borçlanabiliyorlar. Ama döviz kazancı olmayanların Türk Lirası üzerinden borçlanması icap eder. Yani insanlar tüketim harcamalarını yaparken ayağını yorganına göre uzatıyorsa, yatırımcılar dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak yatırımlarını planlı programlı bir şekilde yapıyorlarsa ve stoka çalışmıyorsak, ürettiklerimizi, mal ve hizmet üretimi olarak yaptıklarımızı satabiliyorsak o zaman büyük bir sorun görünmüyor demektir.''
Büyüme rakamlarının Türkiye'nin, ''başkasının arayıp ta bulamadığı bir potansiyele sahip olduğunu'' gösterdiğini ifade eden Ergün, Türkiye'nin çok dinamik bir yapısı olduğunu ve büyümeyi kendi içerisinde ciddi anlamda sağlayabildiğini dile getirdi.
Son zamanlarda ortaya koydukları yaklaşımların da büyüme konusunda Türkiye'ye önemli ivmeler kazandırdığını anlatan Ergün, ''Bunlardan bir tanesi ticari açığın önlenmesi için alınan bazı tedbirler. İçeride kendimiz üretebileceğimiz halde ithal yoluyla aldığımız ürünlerin yerine Türkiye'de üretilenlerin kullanılmasını ve üretilmesini teşvik gibi konular da bizim büyüme dinamiğimizi ivmelendiren unsurlardan başlıcaları'' dedi.
2012 YILINA İLİŞKİN BÜYÜME BEKLENTİSİ
Mevcut yüksek büyüme potansiyeline rağmen orta vadede IMF'nin 2012 için Türkiye'nin büyüme tahminini yüzde 2,5 olduğunun hatırlatılarak, IMF'nin rakamının nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Ergün, orta vadeli programa ilişkin bir takım verilerin 2009 yılının konjonktürü içinde hazırlandığını belirtti.
2009 yılının Türkiye ve dünya ekonomisinin çok farklı seyrettiğini ancak sonraki gelişmelerin Türkiye ve dünya ekonomisinde yeni dinamiklerin ortaya çıktığını kendilerine gösterdiğini ve bazı rakamların revize edildiğini söyledi.
2011 yılına ilişkin hedeflerini de revize etmeleri gerektiğini belirten Bakan Ergün, ''Orta vadeli program çalışmalarını, bütçe çalışmalarıyla birlikte neticelendirmek istiyoruz. Çünkü bütçe rakamlarını da orada makro büyüklükleri koyarken bütçe rakamlarını da dikkate alarak koyacağımız için orta vadeli program ile bütçe hedeflerinin uyum içinde olması icap ediyor. O nedenle onu, bütçe çalışmaları ile paralel hale getirmiş bulunuyoruz. 2012 yılıyla ilgili hedefleri de orta vadeli programda bu çerçevede ele alacağız. Ama ben IMF'nin öngördüğü gibi Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 2,5'lik büyüme şeklinde değil, çok daha yüksek bir büyüme ile yoluna devam edeceğine şahsen inanıyorum.''
http://www.patronlardunyasi.com
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TÜİK'in açıkladığı Türkiye ekonomisinin yüzde 8,8'lik ikinci çeyrek büyüme rakamının tahminlerin üzerinde olduğunu belirterek, ''Bizim beklentimiz önümüzdeki süreçte 3. çeyrekte ve 4. çeyrekteki rakamlarla birlikte Türkiye'nin 2011 yılında da ortalama yüzde 7 civarında bir büyüme rakamını yakalamış olmasıdır. Bugünkü rakam, böyle bir noktayı yakalayacağımızın en kuvvetli işaretlerinden bir tanesi oldu'' dedi.
NTV'de katıldığı programda soruları yanıtlayan Bakan Ergün, TÜİK'in Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekteki büyüme rakamlarına ilişkin bir soru üzerine, açıklanan büyüme rakamlarının Türkiye ekonomisinin ciddi bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu ve dünyanın içinde bulunduğu konjonktürde bu potansiyelin de harekete geçmiş olduğunu gösterdiğini söyledi.
Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere dünyada ciddi sıkıntılar olduğunu kaydeden Ergün, ''Bu sıkıntılara rağmen Türkiye ekonomisinin daha önce oluşturulmuş alt yapıları ve özel sektörün dinamizmi sayesinde bu krizin içerisinden fırsatlar yakalayan, fırsatlar gören bir ekonomik anlayışa sahip olduğumuzu bize gösteriyor'' dedi.
''YÜZDE 8,8'LİK BÜYÜME RAKAMI TAHMİNLERİN ÜZERİNDE''
''Yüzde 8,8'lik büyüme rakamı, biraz tahminlerin üzerinde bir büyüme rakam oldu'' diyen ortalama 6,8 civarında bir beklentinin olduğunu, yüzde 8,8'lik bir büyümenin Türkiye'de büyümeyle ilgili dinamik bir yapının var olduğunu, ekonomik şartların buna elverişli olduğunu kendilerine gösterdiğini dile getirdi.
Üretilen ürünler stoka konulduğu takdirde sağlıklı bir durumdan söz edilemeyeceğini ifade eden Ergün, ''Ama stoka koymuyorsak satıyorsak biz bunları, müşterilerimiz iç pazarda veya dış pazarda bizden bu ürettiğimiz şeyleri almaya devam ediyorlarsa o, sağlıklı bir şekilde büyümeye devam edeceğimiz anlamına gelir. Bizim beklentimiz önümüzdeki süreçte 3. çeyrekte ve 4. çeyrekteki rakamlarla birlikte Türkiye'nin 2011 yılında da ortalama yüzde 7 civarında bir büyüme rakamını yakalamış olmasıdır. Bugünkü rakam, böyle bir noktayı yakalayacağımızın en kuvvetli işaretlerinden bir tanesi oldu'' değerlendirmesinde bulundu.
Bu denli büyümenin önümüzdeki dönemde olumsuz yansımaları olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine ise Bakan Ergün, hesapsız, kitapsız, kontrolsüz bir büyümenin söz konusu olmadığını, bu şekilde bir büyüme söz konusu olursa bunun ileride farklı sıkıntılarının ortaya çıkabileceğini belirtti.
Türkiye'de özel sektör kaynaklı bir büyüme olduğunu kaydeden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kamunun büyüme içindeki payı son derece kısıtlı. Ama özel sektörün payı ön planda. Hem özel kesim tüketim harcamaları, hem özel kesim yatırım harcamaları ön planda. Bütün bunların hesapsız, kitapsız olduğunu düşünmek mümkün değil. Özellikle özel kesim yatırım harcamalarının.
Tüketim harcamaları ile ilgili zaten her zaman şunu yapıyoruz. İnsanlara diyoruz ki; 'Geliriniz kadar harcayın ve borçlanmanızı çevirebileceğiniz kadar yapın. Ayrıca borçlanmanızı eğer döviz kazancınız yoksa, döviz üzerinden yapmayın Türk Lirası üzerinden yapın.' Döviz üzerinden kazancı olanlar deviz üzerinden işlem yapabiliyorlar, borçlanabiliyorlar. Ama döviz kazancı olmayanların Türk Lirası üzerinden borçlanması icap eder. Yani insanlar tüketim harcamalarını yaparken ayağını yorganına göre uzatıyorsa, yatırımcılar dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak yatırımlarını planlı programlı bir şekilde yapıyorlarsa ve stoka çalışmıyorsak, ürettiklerimizi, mal ve hizmet üretimi olarak yaptıklarımızı satabiliyorsak o zaman büyük bir sorun görünmüyor demektir.''
Büyüme rakamlarının Türkiye'nin, ''başkasının arayıp ta bulamadığı bir potansiyele sahip olduğunu'' gösterdiğini ifade eden Ergün, Türkiye'nin çok dinamik bir yapısı olduğunu ve büyümeyi kendi içerisinde ciddi anlamda sağlayabildiğini dile getirdi.
Son zamanlarda ortaya koydukları yaklaşımların da büyüme konusunda Türkiye'ye önemli ivmeler kazandırdığını anlatan Ergün, ''Bunlardan bir tanesi ticari açığın önlenmesi için alınan bazı tedbirler. İçeride kendimiz üretebileceğimiz halde ithal yoluyla aldığımız ürünlerin yerine Türkiye'de üretilenlerin kullanılmasını ve üretilmesini teşvik gibi konular da bizim büyüme dinamiğimizi ivmelendiren unsurlardan başlıcaları'' dedi.
2012 YILINA İLİŞKİN BÜYÜME BEKLENTİSİ
Mevcut yüksek büyüme potansiyeline rağmen orta vadede IMF'nin 2012 için Türkiye'nin büyüme tahminini yüzde 2,5 olduğunun hatırlatılarak, IMF'nin rakamının nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Ergün, orta vadeli programa ilişkin bir takım verilerin 2009 yılının konjonktürü içinde hazırlandığını belirtti.
2009 yılının Türkiye ve dünya ekonomisinin çok farklı seyrettiğini ancak sonraki gelişmelerin Türkiye ve dünya ekonomisinde yeni dinamiklerin ortaya çıktığını kendilerine gösterdiğini ve bazı rakamların revize edildiğini söyledi.
2011 yılına ilişkin hedeflerini de revize etmeleri gerektiğini belirten Bakan Ergün, ''Orta vadeli program çalışmalarını, bütçe çalışmalarıyla birlikte neticelendirmek istiyoruz. Çünkü bütçe rakamlarını da orada makro büyüklükleri koyarken bütçe rakamlarını da dikkate alarak koyacağımız için orta vadeli program ile bütçe hedeflerinin uyum içinde olması icap ediyor. O nedenle onu, bütçe çalışmaları ile paralel hale getirmiş bulunuyoruz. 2012 yılıyla ilgili hedefleri de orta vadeli programda bu çerçevede ele alacağız. Ama ben IMF'nin öngördüğü gibi Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 2,5'lik büyüme şeklinde değil, çok daha yüksek bir büyüme ile yoluna devam edeceğine şahsen inanıyorum.''
http://www.patronlardunyasi.com
'Rakamlar krizi fırsata çevirdiğimizi somut göstergesi'
İTO Başkanı Yalçıntaş, Türkiye'nin 2010 yılını yüzde 8,9 büyüme ile tamamladığını, 2011'in ilk çeyreğinde de yüzde 11 büyüdüğünü ve bunun bir rekor olduğunu kaydetti
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, ''Biz Türkiye olarak 2011 yılının ilk yarısında yüzde 10,2 gibi rekor seviyede büyüdük. Bu da bizim Türkiye olarak bu krizi doğru politikalarla fırsata çevirmeyi başardığımızın somut bir göstergesidir'' dedi.
Büyüme rakamlarıyla ilgili açıklama yapan Yalçıntaş, Türkiye'nin 2010 yılını yüzde 8,9 büyüme ile tamamladığını, 2011'in ilk çeyreğinde de yüzde 11 büyüdüğünü ve bunun bir rekor olduğunu ifade ederek, ''Şimdi 2011'in ikinci çeyrek rakamları açıklandı. Bu da yüzde 8,8. Biz Türkiye olarak 2011 yılının ilk yarısında yüzde 10,2 gibi rekor seviyede büyüdük. Bu rekorla biz Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesi olduk, dünyanın da 2. hızlı büyüyen ülkesi olduk. Birinci Çin...'' dedi.
Yalçıntaş, dünyanın diğer büyük ekonomilerine baktıkları zaman ABD'nin sadece yüzde 1,5, Almanya'nın yüzde 2,8, Fransa'nın yüzde 1,6 büyüdüğüne işaret ederek, şunları söyledi:
''Bu da bizim Türkiye olarak bu krizi doğru politikalarla fırsata çevirmeyi başardığımızın somut bir göstergesidir. Bu büyümemizin alt bileşenlerine baktığımız zaman şunu görüyoruz. İnşaat yüzde 13,2, imalat yüzde 8, toptan ve perakende ticaret de yüzde 13. Bu 4 sektörün böylesine hızlı büyümeleri ve de büyümenin temelini bu 4 sektörün taşıması, bu büyümenin sürdürülebilir olduğunu ve de önümüzdeki dönemlerde de devam edeceğinin göstergesidir.
Bir de harcamalar kalemine baktığımız zaman, yurt içi tüketim yüzde 8,5 özel sektör sabit sermaye yatırımı da yüzde 33,5 artmış. Bu iki kalem, büyümenin yüzde 96'sını teşkil ediyor. Bu da bize şunu gösteriyor. Bu büyümenin lokomotifi özel sektörün harcamaları ve de yatırımıdır.''
Dünyadaki ve AB'deki tüm olumsuz gelişmelere karşın özel sektörün bu yatırımları yapmasının, özel sektörün geleceğe yönelik beklentisinin pozitif olduğunu gösterdiğini belirten Murat Yalçıntaş, ''İnşallah önümüzdeki dönemde de beklentilerin üzerinde hızlı, güzel büyüme rakamları yakalayacağız. Önümüzdeki 6 ay içinde problem yok. 2012 yılında da büyüme devam edecek'' dedi
http://www.patronlardunyasi.com
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, ''Biz Türkiye olarak 2011 yılının ilk yarısında yüzde 10,2 gibi rekor seviyede büyüdük. Bu da bizim Türkiye olarak bu krizi doğru politikalarla fırsata çevirmeyi başardığımızın somut bir göstergesidir'' dedi.
Büyüme rakamlarıyla ilgili açıklama yapan Yalçıntaş, Türkiye'nin 2010 yılını yüzde 8,9 büyüme ile tamamladığını, 2011'in ilk çeyreğinde de yüzde 11 büyüdüğünü ve bunun bir rekor olduğunu ifade ederek, ''Şimdi 2011'in ikinci çeyrek rakamları açıklandı. Bu da yüzde 8,8. Biz Türkiye olarak 2011 yılının ilk yarısında yüzde 10,2 gibi rekor seviyede büyüdük. Bu rekorla biz Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesi olduk, dünyanın da 2. hızlı büyüyen ülkesi olduk. Birinci Çin...'' dedi.
Yalçıntaş, dünyanın diğer büyük ekonomilerine baktıkları zaman ABD'nin sadece yüzde 1,5, Almanya'nın yüzde 2,8, Fransa'nın yüzde 1,6 büyüdüğüne işaret ederek, şunları söyledi:
''Bu da bizim Türkiye olarak bu krizi doğru politikalarla fırsata çevirmeyi başardığımızın somut bir göstergesidir. Bu büyümemizin alt bileşenlerine baktığımız zaman şunu görüyoruz. İnşaat yüzde 13,2, imalat yüzde 8, toptan ve perakende ticaret de yüzde 13. Bu 4 sektörün böylesine hızlı büyümeleri ve de büyümenin temelini bu 4 sektörün taşıması, bu büyümenin sürdürülebilir olduğunu ve de önümüzdeki dönemlerde de devam edeceğinin göstergesidir.
Bir de harcamalar kalemine baktığımız zaman, yurt içi tüketim yüzde 8,5 özel sektör sabit sermaye yatırımı da yüzde 33,5 artmış. Bu iki kalem, büyümenin yüzde 96'sını teşkil ediyor. Bu da bize şunu gösteriyor. Bu büyümenin lokomotifi özel sektörün harcamaları ve de yatırımıdır.''
Dünyadaki ve AB'deki tüm olumsuz gelişmelere karşın özel sektörün bu yatırımları yapmasının, özel sektörün geleceğe yönelik beklentisinin pozitif olduğunu gösterdiğini belirten Murat Yalçıntaş, ''İnşallah önümüzdeki dönemde de beklentilerin üzerinde hızlı, güzel büyüme rakamları yakalayacağız. Önümüzdeki 6 ay içinde problem yok. 2012 yılında da büyüme devam edecek'' dedi
http://www.patronlardunyasi.com
Otomobil fabrikasını nereye kuracak?
Fadıl Akgündüz, yıllar önce rafa kaldırdığı otomobil projesini yeniden gündeme getirdi
Spor Toto 3. Lig 3. Grup takımlarından Siirtspor'un kulüp başkanı M. Fadıl Akgündüz, Siirt'te otomobil fabrikası kuracağını söyledi.Siirtspor Kulüp Başkanı Fadıl Akgündüz, Siirt’e otomobil fabrikası kuracağını belirterek, "Geçmiş yıllarda bu otomobil fabrikasının yapımını durmasına sebep oldular. ’Bu ülke otomobilini yapamaz’ gibi yorumlardan sonra, fabrikanın tamamlanması zorlaştı. Ama artık böyle konuşmak söz konusu değil ve biz bunu yapacağız" dedi.
Spor Toto 3’üncü Lig ekiplerinden Siirtspor Başkanı Fadıl Akgündüz, beraberinde eski milli futbolcu Tanju Çolak olduğu halde özel uçakla Siirt’e geldi. Havaalanına inen Akgündüz’ü, Siirtspor yönetimi karşıladı.
VIP salonunu kullanan Akgündüz, 60 araçlık konvoyla şehir merkezine geldi. Polisevi’nde gazetecilerle sohbet eden Fadıl Akgündüz, otel ve konut projelerini anlatarak, Siirt’in bölgede cazibe merkezi olacağını söyledi. Otomobil fabrikası kuracağını açıklayan Akgündüz, şöyle dedi:
"Tabii ki bu yapacağımız otomobil fabrikasının aslında yapımına başlayıp da tamamlayamadığımız otomobil fabrikasının ön adımı oluyor. Bu otomobil fabrikasının geçmiş yıllarda yapımını durmasına sebep oldular. ’Bu ülke kendi otomobilini yapamaz’ gibi yorumlardan sonra fabrikanın tamamlanması zorlaştı. Ama artık böyle konuşmak söz konusu değil ve biz bunu yapacağız."
"BUNDAN SONRA YAPACAĞIMIZ HAMLE DURDURULMAYACAK"
Siirt’in yapacağı çıkışın durdurulduğunu ileri süren Akgündüz şöyle devam etti:
"Bundan sonra yapacağımız hamle durdurulmayacak. Bizim burada hissettiğimiz en büyük güç ve destek o günün siyasetçileri ve bu günün siyasetçilerinin arasındaki farktır. O günün siyasetçileri bu memleketin kara bahtının yazgısını ne yazık ki yazmışlardır. İstanbul’da yaptığımız Türkiye’nin en büyük otelini yaparken önümüz kapatılmamıştır, tam tersine açılmıştır. Fakat o zamanda doğuda yapacağımız yatırımlara o zaman ki siyasetçiler önümüzü kapatılmıştır. Biz İstanbul’daki bu yaklaşımından dolayı hükümetimizin bize engel olmadığını tam tersine destek olduğunu görüyoruz. Hükümetimizin şahsında sayın başbakanımıza teşekkür ediyorum ve inşallah Siirt’teki yapacağımız bu çalışmalar sayın başbakanımızın otomobil fabrikası çağrısına Siirt’ten bir cevap verdiğini ve o başbakan seçildiği memleketten bir cevap verildiğini tüm dünya görecek. 1999 senesinde yaptığımız otomobil ilkti biz dizayn ettik. Bunu dünyadan altı ülkeden uzmanlarla bir araya gelerek dizayn etmiştik ve o ilk prototip bütün markalar tarafından kopyalandı. Mercedes başta olmak üzere kendi prototiplerinin testlerden geçememesi sonucunda bizim prototipimizin boyutlarını kullandı ve a sınıfı b sınıfı yolda gidiyor Mercedes’in hemen arkasından Honda, Mitsubishi gibi markalarda da, bizim prototipimizden örnek alınarak yapıldı. Ama bizim daha göstermediğimiz modellerimiz var."
http://www.patronlardunyasi.com
Spor Toto 3. Lig 3. Grup takımlarından Siirtspor'un kulüp başkanı M. Fadıl Akgündüz, Siirt'te otomobil fabrikası kuracağını söyledi.Siirtspor Kulüp Başkanı Fadıl Akgündüz, Siirt’e otomobil fabrikası kuracağını belirterek, "Geçmiş yıllarda bu otomobil fabrikasının yapımını durmasına sebep oldular. ’Bu ülke otomobilini yapamaz’ gibi yorumlardan sonra, fabrikanın tamamlanması zorlaştı. Ama artık böyle konuşmak söz konusu değil ve biz bunu yapacağız" dedi.
Spor Toto 3’üncü Lig ekiplerinden Siirtspor Başkanı Fadıl Akgündüz, beraberinde eski milli futbolcu Tanju Çolak olduğu halde özel uçakla Siirt’e geldi. Havaalanına inen Akgündüz’ü, Siirtspor yönetimi karşıladı.
VIP salonunu kullanan Akgündüz, 60 araçlık konvoyla şehir merkezine geldi. Polisevi’nde gazetecilerle sohbet eden Fadıl Akgündüz, otel ve konut projelerini anlatarak, Siirt’in bölgede cazibe merkezi olacağını söyledi. Otomobil fabrikası kuracağını açıklayan Akgündüz, şöyle dedi:
"Tabii ki bu yapacağımız otomobil fabrikasının aslında yapımına başlayıp da tamamlayamadığımız otomobil fabrikasının ön adımı oluyor. Bu otomobil fabrikasının geçmiş yıllarda yapımını durmasına sebep oldular. ’Bu ülke kendi otomobilini yapamaz’ gibi yorumlardan sonra fabrikanın tamamlanması zorlaştı. Ama artık böyle konuşmak söz konusu değil ve biz bunu yapacağız."
"BUNDAN SONRA YAPACAĞIMIZ HAMLE DURDURULMAYACAK"
Siirt’in yapacağı çıkışın durdurulduğunu ileri süren Akgündüz şöyle devam etti:
"Bundan sonra yapacağımız hamle durdurulmayacak. Bizim burada hissettiğimiz en büyük güç ve destek o günün siyasetçileri ve bu günün siyasetçilerinin arasındaki farktır. O günün siyasetçileri bu memleketin kara bahtının yazgısını ne yazık ki yazmışlardır. İstanbul’da yaptığımız Türkiye’nin en büyük otelini yaparken önümüz kapatılmamıştır, tam tersine açılmıştır. Fakat o zamanda doğuda yapacağımız yatırımlara o zaman ki siyasetçiler önümüzü kapatılmıştır. Biz İstanbul’daki bu yaklaşımından dolayı hükümetimizin bize engel olmadığını tam tersine destek olduğunu görüyoruz. Hükümetimizin şahsında sayın başbakanımıza teşekkür ediyorum ve inşallah Siirt’teki yapacağımız bu çalışmalar sayın başbakanımızın otomobil fabrikası çağrısına Siirt’ten bir cevap verdiğini ve o başbakan seçildiği memleketten bir cevap verildiğini tüm dünya görecek. 1999 senesinde yaptığımız otomobil ilkti biz dizayn ettik. Bunu dünyadan altı ülkeden uzmanlarla bir araya gelerek dizayn etmiştik ve o ilk prototip bütün markalar tarafından kopyalandı. Mercedes başta olmak üzere kendi prototiplerinin testlerden geçememesi sonucunda bizim prototipimizin boyutlarını kullandı ve a sınıfı b sınıfı yolda gidiyor Mercedes’in hemen arkasından Honda, Mitsubishi gibi markalarda da, bizim prototipimizden örnek alınarak yapıldı. Ama bizim daha göstermediğimiz modellerimiz var."
http://www.patronlardunyasi.com
7 Eylül 2011 Çarşamba
Ne altı ne de döviz: İşte en karlı yatırım
Altın ve döviz fiyatlarının hızla yükseldiği son dönemde yatırımcıya en çok kazandıran araç...
Altın ve döviz fiyatlarının hızla yükseldiği son dönemde taksi plakası da yatırımcısının yüzünü güldürdü.
Sabit kira getirisi olması nedeniyle yatırımcılar açısından hem güvenli, hem de değer kazandıran bir yatırım aracı olarak tercih edilen taksi plakası, yine kazandırmaya devam etti.
Ocak ayında 610 bin liraya satılan taksi plakaları, yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 29 oranında değer kazandı. Taksi plakası, bu ay itibariyle ise 785 bin liraya alıcı buluyor.
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Yahya Uğur, kentte 17 bin 500 adet taksi bulunduğunu belirterek, sektörün temsilcisi olarak taksici esnafının sorunlarını çözmeye ve kazancını yükseltmeye çalıştıklarını söyledi.
İstanbul'daki taksicilerin dünyadaki büyük şehirlere kıyasla ucuza yolcu taşıdığını dile getiren Uğur, taksi plakası fiyatlarındaki artışı anormal bir yükseliş olarak değerlendirmediklerini ifade etti.
Uğur, taksici esnafının çok fazla plakasını alıp satmadığını da belirterek, ''Taksi plakasının yatırım aracı olarak görülmesi bizi rahatsız ediyor. Biz plakaların kullananlar tarafından satın alınmasını istiyoruz'' dedi.
Plaka fiyatlarındaki artışa sektör temsilcileri olarak müdahil olmadıklarını ifade eden Uğur, plaka fiyatlarındaki yükselişin sektöre olan güvenden kaynaklandığını da kaydetti.
PLAKA FİYATLARI
Taksi plaka fiyatlarının aylara göre artışı şöyle:
. Ay (2011) Fiyat (Bin)
. ----------- ------------
. Ocak 610
. Şubat 675
. Mart 695
. Nisan 700
. Mayıs 715
. Haziran 750
. Temmuz 765
. Ağustos 775
. Eylül 785
http://ekonomi.patronlardunyasi.com
Altın ve döviz fiyatlarının hızla yükseldiği son dönemde taksi plakası da yatırımcısının yüzünü güldürdü.
Sabit kira getirisi olması nedeniyle yatırımcılar açısından hem güvenli, hem de değer kazandıran bir yatırım aracı olarak tercih edilen taksi plakası, yine kazandırmaya devam etti.
Ocak ayında 610 bin liraya satılan taksi plakaları, yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 29 oranında değer kazandı. Taksi plakası, bu ay itibariyle ise 785 bin liraya alıcı buluyor.
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Yahya Uğur, kentte 17 bin 500 adet taksi bulunduğunu belirterek, sektörün temsilcisi olarak taksici esnafının sorunlarını çözmeye ve kazancını yükseltmeye çalıştıklarını söyledi.
İstanbul'daki taksicilerin dünyadaki büyük şehirlere kıyasla ucuza yolcu taşıdığını dile getiren Uğur, taksi plakası fiyatlarındaki artışı anormal bir yükseliş olarak değerlendirmediklerini ifade etti.
Uğur, taksici esnafının çok fazla plakasını alıp satmadığını da belirterek, ''Taksi plakasının yatırım aracı olarak görülmesi bizi rahatsız ediyor. Biz plakaların kullananlar tarafından satın alınmasını istiyoruz'' dedi.
Plaka fiyatlarındaki artışa sektör temsilcileri olarak müdahil olmadıklarını ifade eden Uğur, plaka fiyatlarındaki yükselişin sektöre olan güvenden kaynaklandığını da kaydetti.
PLAKA FİYATLARI
Taksi plaka fiyatlarının aylara göre artışı şöyle:
. Ay (2011) Fiyat (Bin)
. ----------- ------------
. Ocak 610
. Şubat 675
. Mart 695
. Nisan 700
. Mayıs 715
. Haziran 750
. Temmuz 765
. Ağustos 775
. Eylül 785
http://ekonomi.patronlardunyasi.com
Hacker mağduru şirketler çözümü buldu!
Patronlar, güvenlik açıklarını tespit ederek şirketlerin bilgisayar sistemini çökerten hackerlardan kurtulmak için ilginç yöntemlere başvuruyor
Apple, Sony, Facebook bile bu kişilerle savaşmak yerine birlikte çalışmayı tercih ediyor. Bazı şirketler ise hackerlara el altından yüklü paralar ödüyor.
Şirketler, internet üzerinden gerçekleştirdikleri saldırılarla firmayı milyon dolarlık zarara uğratan bilgisayar korsanlarını işe alıyor. Apple, iPhone ve iPad'e AppStore'dan ücretli uygulamaları bedava indirmeye imkân tanıyan JailbreakMe ve Spirit programının geliştiricisi 'Comex' kod adlı Nicholas Allegra'yı stajyer olarak işe aldı. Facebook da, 6 ciddi güvenlik açığı tespit eden bir hackera 7 bin dolar ödediğini açıklamıştı. Teknoloji firmalarının yanında bankaların da işe aldığı hackerler piyasada güvenlik uzmanı olarak adlandırılıyor.
İşe yerleşerek herkesi şaşırtan bu kişiler şirketleri biraz da mecbur ediyor. Firmanın güvenlik açığını tespit eden hackerların, 'beni işe al ya da istediğimi parayı ver' diyerek patronu tehdit ettiği bilinen bir gerçek. Sosyal paylaşım sitesi Facebook, sistem üzerinde açık bulan bağımsız hackerlara maaş ödüyor. Facebook, yaptığı açıklamada şu ana kadar bağımsız hackerlara 40 bin dolara yakın bir ödeme yapıldığını ve bunun sadece 7 bin dolarının Facebook üzerinde 6 ciddi açık bulan bir hackera yapıldığını açıkladı.
Facebook güvenlik sorumlusu Joe Sullivan, yetenekli insanlara bu konuda destek vermeleri gerektiğini ifade ediyor. Facebook yine üretici firmaların 'kırılamaz' dediği kodları birkaç günde kırarak büyük şöhret kazanan ünlü hacker Geohot lakaplı George Hotz'u da bünyesine kattı. Henüz 22 yaşında olan dahi hacker Hotz, çok gizli tutulan yeni bir iPad uygulamasının geliştirilmesinde görev alacak. Hacker işe alanlar arasında bilişim devi Microsoft da var. Call of Duty oyununun Modern Warfare 2 serisinde olta saldırısı yapıp Microsoft'u karıştıran 14 yaşındaki İrlandalı dahi çocuk hacker'ı (yaş nedeniyle isim açıklanmıyor) işe aldı.
ABD Ulusal Savunma Dairesi (NSA) ise küresel siber savaşlarda görev alacak hacker'ları seçmek için farklı bir yönteme başvuruyor. Siber saldırıların giderek daha büyük bir ulusal güvenlik meselesi haline gelmesiyle harekete geçen yetkililer, dört federal teşkilatın katılımıyla Las Vegas'ta düzenlenecek Defcon hacker konferansında bir yarışma düzenleyecek. Düzenlenen hacker konferansında, 'en ağır problemleri içeren' bir yarışma yapılacak.
Başarı gösteren hacker'lar, NSA'de iş imkânı bulacak. ABD'yi siber savaştaki düşmanlarına karşı savunmak ve ulusal bilgisayar ağını korumakla görevli NSA yetkilisi Richard George, "Bugün roket mühendisleri değil, siber savaşçılar arıyoruz. Bugünkü yarış siber alanda. Biz de en iyi ve zeki siber savaşçılara ihtiyaç duyuyoruz." dedi.
Türk hacker'lar ise genelde banka müşterilerinin bilgilerini ele geçirerek onların parasını çalmak için uğraşıyorlar. Bilinen en meşhur Türk hacker ChaO lakaplı Çağatay Evyapan. ChaO ve ekibi, emniyet mensuplarının 8 ay süren operasyonları sonucunda yakalanıp cezaevine gönderildi.
Kendinden en çok söz ettiren 5 hacker
NASA'dan milyar dolarlık yazılım çalan, tüm dünyadaki internet sistemini yaydıkları spamlarla tehdit ederek kendinden en çok söz ettiren 5 hackerı listeledik.
1. Jonathan James: Dünyada hacker sıfatıyla yakalanan 18 yaşından küçük tek kişi. James tutuklandığında 16 yaşındaydı. ABD Savunma Bakanlığı'nın sistemine girip 'backdoor' denilen virüsü yerleştiren James, NASA'dan yaklaşık 1,7 milyar dolarlık yazılım çaldı.
2. Adrian Lamo: Dünyada evsiz hacker olarak tanınır. Lamo, New York Times ve Microsoft, Yahoo!, Citibank, Bank of America sistemlerine de girmiştir.
3. Kevin Mitnick: Dünyanın en eski ve en çok tanınmış hacker'ları arasındadır, hatta bu 'sanatın' babası olarak anılıyor. Hakkında Freedom Downtime ve Takedown adlı 2 film de yapılmıştır. En büyük suçu, telefon sistemlerini hacklemesiydi. Yaklaşık 5 yıl hapis yattı. Bilgisayara ve telefona dokunması yasaklanan Mitnick, geçimini konferanslarda konuşarak sağlıyor.
4. Kevin Poulsen: Hackerlar arasında 'Dark Dante' olarak tanınır. Los Angeles radyoevinin KIIS-FM telefon hatlarına girerek yapılan yarışlarda Porsche ve birçok ürün kazandığı iddia ediliyor. 5 yıl hapse mahkum olan Poulsen, şu an gazetecilikle uğraşıyor.
5. Robert Tappan Morris: Dünyadaki ilk solucan virüsü yapan kişi olarak biliniyor. 'Moris solucanı' onun isminden gelir. Yazdığı solucanlar binlerce bilgisayarın ağına girerek sistemlerin kullanılamaz hale gelmesinden dolayı yakalandı.
Kenan Mehmetzade/Zaman
http://ekonomi.patronlardunyasi.com
Apple, Sony, Facebook bile bu kişilerle savaşmak yerine birlikte çalışmayı tercih ediyor. Bazı şirketler ise hackerlara el altından yüklü paralar ödüyor.
Şirketler, internet üzerinden gerçekleştirdikleri saldırılarla firmayı milyon dolarlık zarara uğratan bilgisayar korsanlarını işe alıyor. Apple, iPhone ve iPad'e AppStore'dan ücretli uygulamaları bedava indirmeye imkân tanıyan JailbreakMe ve Spirit programının geliştiricisi 'Comex' kod adlı Nicholas Allegra'yı stajyer olarak işe aldı. Facebook da, 6 ciddi güvenlik açığı tespit eden bir hackera 7 bin dolar ödediğini açıklamıştı. Teknoloji firmalarının yanında bankaların da işe aldığı hackerler piyasada güvenlik uzmanı olarak adlandırılıyor.
İşe yerleşerek herkesi şaşırtan bu kişiler şirketleri biraz da mecbur ediyor. Firmanın güvenlik açığını tespit eden hackerların, 'beni işe al ya da istediğimi parayı ver' diyerek patronu tehdit ettiği bilinen bir gerçek. Sosyal paylaşım sitesi Facebook, sistem üzerinde açık bulan bağımsız hackerlara maaş ödüyor. Facebook, yaptığı açıklamada şu ana kadar bağımsız hackerlara 40 bin dolara yakın bir ödeme yapıldığını ve bunun sadece 7 bin dolarının Facebook üzerinde 6 ciddi açık bulan bir hackera yapıldığını açıkladı.
Facebook güvenlik sorumlusu Joe Sullivan, yetenekli insanlara bu konuda destek vermeleri gerektiğini ifade ediyor. Facebook yine üretici firmaların 'kırılamaz' dediği kodları birkaç günde kırarak büyük şöhret kazanan ünlü hacker Geohot lakaplı George Hotz'u da bünyesine kattı. Henüz 22 yaşında olan dahi hacker Hotz, çok gizli tutulan yeni bir iPad uygulamasının geliştirilmesinde görev alacak. Hacker işe alanlar arasında bilişim devi Microsoft da var. Call of Duty oyununun Modern Warfare 2 serisinde olta saldırısı yapıp Microsoft'u karıştıran 14 yaşındaki İrlandalı dahi çocuk hacker'ı (yaş nedeniyle isim açıklanmıyor) işe aldı.
ABD Ulusal Savunma Dairesi (NSA) ise küresel siber savaşlarda görev alacak hacker'ları seçmek için farklı bir yönteme başvuruyor. Siber saldırıların giderek daha büyük bir ulusal güvenlik meselesi haline gelmesiyle harekete geçen yetkililer, dört federal teşkilatın katılımıyla Las Vegas'ta düzenlenecek Defcon hacker konferansında bir yarışma düzenleyecek. Düzenlenen hacker konferansında, 'en ağır problemleri içeren' bir yarışma yapılacak.
Başarı gösteren hacker'lar, NSA'de iş imkânı bulacak. ABD'yi siber savaştaki düşmanlarına karşı savunmak ve ulusal bilgisayar ağını korumakla görevli NSA yetkilisi Richard George, "Bugün roket mühendisleri değil, siber savaşçılar arıyoruz. Bugünkü yarış siber alanda. Biz de en iyi ve zeki siber savaşçılara ihtiyaç duyuyoruz." dedi.
Türk hacker'lar ise genelde banka müşterilerinin bilgilerini ele geçirerek onların parasını çalmak için uğraşıyorlar. Bilinen en meşhur Türk hacker ChaO lakaplı Çağatay Evyapan. ChaO ve ekibi, emniyet mensuplarının 8 ay süren operasyonları sonucunda yakalanıp cezaevine gönderildi.
Kendinden en çok söz ettiren 5 hacker
NASA'dan milyar dolarlık yazılım çalan, tüm dünyadaki internet sistemini yaydıkları spamlarla tehdit ederek kendinden en çok söz ettiren 5 hackerı listeledik.
1. Jonathan James: Dünyada hacker sıfatıyla yakalanan 18 yaşından küçük tek kişi. James tutuklandığında 16 yaşındaydı. ABD Savunma Bakanlığı'nın sistemine girip 'backdoor' denilen virüsü yerleştiren James, NASA'dan yaklaşık 1,7 milyar dolarlık yazılım çaldı.
2. Adrian Lamo: Dünyada evsiz hacker olarak tanınır. Lamo, New York Times ve Microsoft, Yahoo!, Citibank, Bank of America sistemlerine de girmiştir.
3. Kevin Mitnick: Dünyanın en eski ve en çok tanınmış hacker'ları arasındadır, hatta bu 'sanatın' babası olarak anılıyor. Hakkında Freedom Downtime ve Takedown adlı 2 film de yapılmıştır. En büyük suçu, telefon sistemlerini hacklemesiydi. Yaklaşık 5 yıl hapis yattı. Bilgisayara ve telefona dokunması yasaklanan Mitnick, geçimini konferanslarda konuşarak sağlıyor.
4. Kevin Poulsen: Hackerlar arasında 'Dark Dante' olarak tanınır. Los Angeles radyoevinin KIIS-FM telefon hatlarına girerek yapılan yarışlarda Porsche ve birçok ürün kazandığı iddia ediliyor. 5 yıl hapse mahkum olan Poulsen, şu an gazetecilikle uğraşıyor.
5. Robert Tappan Morris: Dünyadaki ilk solucan virüsü yapan kişi olarak biliniyor. 'Moris solucanı' onun isminden gelir. Yazdığı solucanlar binlerce bilgisayarın ağına girerek sistemlerin kullanılamaz hale gelmesinden dolayı yakalandı.
Kenan Mehmetzade/Zaman
http://ekonomi.patronlardunyasi.com
4 Eylül 2011 Pazar
Fener Bahçe 45 Milyon Euro istiyor
Fenerbahçe Kulübü, resmi internet sitesinden yaptığı açıklamayla, CAS davasının açıldığını duyurdu.
Fenerbahçe Kulübü, resmi internet sitesinden yaptığı açıklamayla, CAS davasının açıldığını duyurdu.
Sarı-lacivertli kulüpten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
"Kulübümüzden daha önce yapılan açıklamalarda bildirilmiş olduğu üzere, 2011/2012 sezonu Şampiyonlar Ligi'nden ihraç edilmemiz ile sonuçlanan gelişmelerle ilgili olarak, Av. Emin ÖZKURT ve Av. Jean-Louis DUPONT tarafından yürütülen hukuki çalışmalar neticelendirilmiş olup, vekillerimiz aracılığı ile Fenerbahçe Spor Kulübü adına, 1 Eylül 2011 tarihi itibarıyla Uluslar arası Spor Tahkim Mahkemesi CAS'da, UEFA ve Türkiye Futbol Federasyonu aleyhine dava açılmıştır.
Fenerbahçe Kulübü olarak davamızı, söz konusu ihraç kararı nedeniyle yaşadığımız maddi kayba istinaden ve fazlaya dair haklarımız saklı kalmak üzere, şimdilik 45.000.000 Avro talepli olarak açmış bulunmaktayız.
Dava dilekçemizde, sözünü ettiğimiz zararımızı en aza indirmek maksadıyla CAS'dan, Şampiyonlar Ligi'ne yeniden dâhil edilmemize ilişkin bir geçici tedbir talebimiz de söz konusu olmuştur.
CAS Sekretaryası aracılığı ile gönderilen 2 Eylül 2011 tarihli dilekçede, tahkim sürecinin resmen başlatıldığı taraflara bildirmiştir. Sözü edilen bildirim yazısında, davalı taraflar olan UEFA ve TFF'den, 6 Eylül 2011 günü gece yarısına kadar, talep olunan geçici tedbir talebine dair cevaplarını yazılı olarak iletmeleri istenilmiştir. İş bu geçici tedbir talebimiz ile ilgili olarak CAS'ın önümüzdeki hafta sonuna kadar bir karar vermesi beklenilmektedir. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebep olmamak adına özellikle belirtmek isteriz ki, tedbir talebimizin görüşülmesi, ana davamızın görülmesinden ayrı bir konudur. Açmış olduğumuz davamız, tedbir talebine ilişkin çıkacak ara karardan bağımsız olarak CAS'da görülmeye devam edecek olup, bu çeşitli aşamaları olacak hukuki bir süreçtir.
Netice itibarıyla, Kulübümüzün haklarını her türlü yasal mecrada kararlılıkla aramayı sürdüreceğimizi taraftarlarımızın ve Türk spor kamuoyunun dikkatine sunar, yaşanacak gelişmelerle ilgili sağlıklı bilgilendirmenin internet sitemizden yapılmaya devam edeceğini bu vesileyle bildiririz."
http://www.patronlardunyasi.com
Fenerbahçe Kulübü, resmi internet sitesinden yaptığı açıklamayla, CAS davasının açıldığını duyurdu.
Sarı-lacivertli kulüpten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
"Kulübümüzden daha önce yapılan açıklamalarda bildirilmiş olduğu üzere, 2011/2012 sezonu Şampiyonlar Ligi'nden ihraç edilmemiz ile sonuçlanan gelişmelerle ilgili olarak, Av. Emin ÖZKURT ve Av. Jean-Louis DUPONT tarafından yürütülen hukuki çalışmalar neticelendirilmiş olup, vekillerimiz aracılığı ile Fenerbahçe Spor Kulübü adına, 1 Eylül 2011 tarihi itibarıyla Uluslar arası Spor Tahkim Mahkemesi CAS'da, UEFA ve Türkiye Futbol Federasyonu aleyhine dava açılmıştır.
Fenerbahçe Kulübü olarak davamızı, söz konusu ihraç kararı nedeniyle yaşadığımız maddi kayba istinaden ve fazlaya dair haklarımız saklı kalmak üzere, şimdilik 45.000.000 Avro talepli olarak açmış bulunmaktayız.
Dava dilekçemizde, sözünü ettiğimiz zararımızı en aza indirmek maksadıyla CAS'dan, Şampiyonlar Ligi'ne yeniden dâhil edilmemize ilişkin bir geçici tedbir talebimiz de söz konusu olmuştur.
CAS Sekretaryası aracılığı ile gönderilen 2 Eylül 2011 tarihli dilekçede, tahkim sürecinin resmen başlatıldığı taraflara bildirmiştir. Sözü edilen bildirim yazısında, davalı taraflar olan UEFA ve TFF'den, 6 Eylül 2011 günü gece yarısına kadar, talep olunan geçici tedbir talebine dair cevaplarını yazılı olarak iletmeleri istenilmiştir. İş bu geçici tedbir talebimiz ile ilgili olarak CAS'ın önümüzdeki hafta sonuna kadar bir karar vermesi beklenilmektedir. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebep olmamak adına özellikle belirtmek isteriz ki, tedbir talebimizin görüşülmesi, ana davamızın görülmesinden ayrı bir konudur. Açmış olduğumuz davamız, tedbir talebine ilişkin çıkacak ara karardan bağımsız olarak CAS'da görülmeye devam edecek olup, bu çeşitli aşamaları olacak hukuki bir süreçtir.
Netice itibarıyla, Kulübümüzün haklarını her türlü yasal mecrada kararlılıkla aramayı sürdüreceğimizi taraftarlarımızın ve Türk spor kamuoyunun dikkatine sunar, yaşanacak gelişmelerle ilgili sağlıklı bilgilendirmenin internet sitemizden yapılmaya devam edeceğini bu vesileyle bildiririz."
http://www.patronlardunyasi.com
İmparator'un şifresi: 4-1-4-1
Terim'in G.Saray'ında defansın önünde Melo, kanatlarda Kazım ve Riera, Baros'un arkasında ise Selçuk-Engin görev yapacak
Terim'in G.Saray'ında defansın önünde Melo, kanatlarda Kazım ve Riera, Baros'un arkasında ise Selçuk-Engin görev yapacak
Galatasaray, transferin son gününe girilirken Riera'yı da kadrosuna katarak sol kanattaki açığını kapadı.
Bugün biri yabancı bir de yerli golcüyü kadrosuna katmayı planlayan sarı-kırmızılı takımda teknik direktör Fatih Terim'in kafasındaki şablon 4-1-4-1.
Her mevkide iki alternatifli bir kadro oluştumaya çalışan Terim, Muslera'nın önünde Eboue-Ujfalusi-Servet ve Hakan Balta'dan oluşan bir defans hattı kuracak ve bu dörtlünün önünde Felipe Melo görev yapacak.
Orta sahada Selçuk ve Engin ikilisini hücuma yönelik kullanmayı hedefleyen İmparator'un iki kanat için ilk tercihleri Kazım ve yeni transfer Reira.
İDEAL 11'DE KAPTAN SERVET ÇETİN
Transfer yapılamaması durumundaysa gol silahı olarak birinci tercih Baros olacak. Tecrübeli hocanın, oyun içinde çift forvete döneceği maçlarda Riera ya da Eboue'yi çıkararak, Elmander'i Baros ile birlikte oynatmayı planladığı öğrenildi. Terim'in kafasındaki 11'de Servet'i kaptan olarak belirlediği öğrenildi
http://www.patronlardunyasi.com
Terim'in G.Saray'ında defansın önünde Melo, kanatlarda Kazım ve Riera, Baros'un arkasında ise Selçuk-Engin görev yapacak
Galatasaray, transferin son gününe girilirken Riera'yı da kadrosuna katarak sol kanattaki açığını kapadı.
Bugün biri yabancı bir de yerli golcüyü kadrosuna katmayı planlayan sarı-kırmızılı takımda teknik direktör Fatih Terim'in kafasındaki şablon 4-1-4-1.
Her mevkide iki alternatifli bir kadro oluştumaya çalışan Terim, Muslera'nın önünde Eboue-Ujfalusi-Servet ve Hakan Balta'dan oluşan bir defans hattı kuracak ve bu dörtlünün önünde Felipe Melo görev yapacak.
Orta sahada Selçuk ve Engin ikilisini hücuma yönelik kullanmayı hedefleyen İmparator'un iki kanat için ilk tercihleri Kazım ve yeni transfer Reira.
İDEAL 11'DE KAPTAN SERVET ÇETİN
Transfer yapılamaması durumundaysa gol silahı olarak birinci tercih Baros olacak. Tecrübeli hocanın, oyun içinde çift forvete döneceği maçlarda Riera ya da Eboue'yi çıkararak, Elmander'i Baros ile birlikte oynatmayı planladığı öğrenildi. Terim'in kafasındaki 11'de Servet'i kaptan olarak belirlediği öğrenildi
http://www.patronlardunyasi.com
İkinci el otoya döviz zammı
Türkiye'de yılda 3 milyon aracın el değiştirdiği kullanılmış araçlarda fiyatlar artık mevsimlere bağlı olmaktan çıktı.
Yeni otomobillerin 3-4 yıl sonra dahil olduğu ikinci el pazarında fiyatlar dövize ve kredi maliyetlerine bağlı olarak değişiyor.Yeni araç pazarının yıllık 800-850 bin seviyesine ulaştığı Türkiye'de, yılda 3 milyona yakın ikinci el araç da sahip değiştiriyor.
Sadece binek araçlar dikkate alındığında bile bu rakam 2 milyonu aşıyor. Son dönemde dövizdeki değer artışına paralel sıfır araçların fiyatları yüzde 5'ten fazla zamlanınca, ikinci el otomobiller de bu değişimden nasibini aldı. Dolar ve Euro'daki artışa paralel olarak ikinci el araçların bedeli yüzde 5-10 oranında yükseldi. Kullanılmış otomobil pazarının gözdesi ise kilometresi fazla bile olsa dizel motora sahip araçlar ve otomatik şanzımanlı modeller oldu. İkinci el otomobil pazarındaki alım satımların büyük bir kısmının internet üzerinden gerçekleştiğini belirten uzmanlar ise araç alacakları uyarıyor: "Size verilen ruhsattaki şasi numarası ve motor numarasının araç üzerindeki numaralarla uyumunu da kontrol edin."
Türk otomobil müşterisi son yıllarda Amerika ve Avrupa'da olduğu gibi 3-4 yıl içinde aracını yenileme eğiliminde. Bunun sonucunda ise ikinci elde fiyatlar spekülasyonlardan uzak ve gerçekçi olarak ortaya çıkmaya başladı. Sıfır kilometre otomobil alanların 3-4 yıl içinde yenilemeye geçmesini tavsiye eden uzmanlar, ikinci el pazarında talep yoğunluğunun artık mevsimlere bağlı kalmadığını, yılın her döneminde ortaya bir değer çıktığını kaydediyor. Ayrıca özellikle internet üzerinden ikinci el otomobil arayanların çok ucuz ilanlara itibar etmemesi, aracın önemli bir kusuru sebebiyle ucuz olabileceğinin akıldan çıkarılmaması dikkat çekilen diğer önemli noktalalar.
İkinci el otomobil pazarında alım satımların büyük bir kısmı internet üzerinden gerçekleşiyor. Birçok aracın görülmeden ön pazarlığının yapılması, araçların başından geçmesi muhtemel önemli bir kazanın örtbas edilmesine sebep olabiliyor. Bu yüzden talip olunan bir aracın plaka ya da şasi motor numarası ile Tramer sorgusunun yapılması büyük önem taşıyor. Tramer, kasko ya da zorunlu trafik sigortası üzerinden gerçekleştirilen tüm kaza tamiratlarını kayıt altında tutuyor. Bununla birlikte bir aracın herhangi bir serviste ücreti karşılığı kontrollerinin yapılarak alınması diğer önemli bir konu. Alınacak aracın amortisör, şanzıman ve benzeri yürüyen aksamlarıyla ilgili kontrollerin de bizzat test edilerek görülmesi gerekiyor.
İkinci el araç alırken nelere dikkat edilmeli?*
Dizel araç alımı ihtiyaç durumunda gündeme gelmelidir. 1600 motora kadar yıllık 25 ila 30 bin km araç kullanma ihtiyacı olmadan dizel araç almak, daha yüksek olan bakım maliyetlerine katlanmak anlamına gelir. 1600 cc motorun üzerinde ise dizel araçlar yüksek torka ve 2. elde satış avantajına sahiptir.
Özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yaşanan trafik yoğunluğu, otomatik araç satışlarını artırdı. Otomatik araç, kullanım konforu anlamına geldiği gibi, yüzde 20-25 oranında yüksek yakıt tüketimi demek. 2. elde otomatik araçların satılması daha kolay.
İnternette gördüğünüz her yazı, yorum ve eleştiriye inanmayın, internet bilenler için bir enformasyon kaynağı, bilmeyenler veya kafası karışık olanlar için karar almayı güçleştirecek bir mecradır, ama araç seçimi için mutlaka faydalanın.
15-20 model arasında karar vermeye kalkmayın, en çok 3 veya 4 model arasında seçim yapın.
'O araç çekmez' tarzı yorumlar büyük ihtimalle yanlıştır, hiçbir üretici çekiş gücü olmayan bir araç yapmaz. Bu yorumun nedeni, yüksek performanslı bir araçtan biraz daha ekonomik bir motora geçen sürücülerin yaşadığı hayal kırıklığıdır, araç kaynaklı değildir, her aracın performansı farklıdır.
Size verilen ruhsattaki şasi numarası ve motor numarasının araç üzerindeki numaralarla uyumu da kontrol edilmelidir.
Yedek anahtar, garanti belgesi, kullanım kılavuzu, radyo-CD şifresi gibi sonradan çok lazım olabilecek belge ve ekipmanın durumu sorulmalıdır. Aracın mevcut boya-kaporta ve mekanik durumunu gösteren teslim belgesi mutlaka alınmalıdır.
(*) Alanında marka haline gelen şirketlerden biri olan Doğuş Oto Değerlendirme'nin (DOD) ikinci el pazarında tüketicilerin dikkat etmesini tavsiye ettiği noktalar.
Memduh Taşlıcalı/Zaman
http://www.patronlardunyasi.com
Yeni otomobillerin 3-4 yıl sonra dahil olduğu ikinci el pazarında fiyatlar dövize ve kredi maliyetlerine bağlı olarak değişiyor.Yeni araç pazarının yıllık 800-850 bin seviyesine ulaştığı Türkiye'de, yılda 3 milyona yakın ikinci el araç da sahip değiştiriyor.
Sadece binek araçlar dikkate alındığında bile bu rakam 2 milyonu aşıyor. Son dönemde dövizdeki değer artışına paralel sıfır araçların fiyatları yüzde 5'ten fazla zamlanınca, ikinci el otomobiller de bu değişimden nasibini aldı. Dolar ve Euro'daki artışa paralel olarak ikinci el araçların bedeli yüzde 5-10 oranında yükseldi. Kullanılmış otomobil pazarının gözdesi ise kilometresi fazla bile olsa dizel motora sahip araçlar ve otomatik şanzımanlı modeller oldu. İkinci el otomobil pazarındaki alım satımların büyük bir kısmının internet üzerinden gerçekleştiğini belirten uzmanlar ise araç alacakları uyarıyor: "Size verilen ruhsattaki şasi numarası ve motor numarasının araç üzerindeki numaralarla uyumunu da kontrol edin."
Türk otomobil müşterisi son yıllarda Amerika ve Avrupa'da olduğu gibi 3-4 yıl içinde aracını yenileme eğiliminde. Bunun sonucunda ise ikinci elde fiyatlar spekülasyonlardan uzak ve gerçekçi olarak ortaya çıkmaya başladı. Sıfır kilometre otomobil alanların 3-4 yıl içinde yenilemeye geçmesini tavsiye eden uzmanlar, ikinci el pazarında talep yoğunluğunun artık mevsimlere bağlı kalmadığını, yılın her döneminde ortaya bir değer çıktığını kaydediyor. Ayrıca özellikle internet üzerinden ikinci el otomobil arayanların çok ucuz ilanlara itibar etmemesi, aracın önemli bir kusuru sebebiyle ucuz olabileceğinin akıldan çıkarılmaması dikkat çekilen diğer önemli noktalalar.
İkinci el otomobil pazarında alım satımların büyük bir kısmı internet üzerinden gerçekleşiyor. Birçok aracın görülmeden ön pazarlığının yapılması, araçların başından geçmesi muhtemel önemli bir kazanın örtbas edilmesine sebep olabiliyor. Bu yüzden talip olunan bir aracın plaka ya da şasi motor numarası ile Tramer sorgusunun yapılması büyük önem taşıyor. Tramer, kasko ya da zorunlu trafik sigortası üzerinden gerçekleştirilen tüm kaza tamiratlarını kayıt altında tutuyor. Bununla birlikte bir aracın herhangi bir serviste ücreti karşılığı kontrollerinin yapılarak alınması diğer önemli bir konu. Alınacak aracın amortisör, şanzıman ve benzeri yürüyen aksamlarıyla ilgili kontrollerin de bizzat test edilerek görülmesi gerekiyor.
İkinci el araç alırken nelere dikkat edilmeli?*
Dizel araç alımı ihtiyaç durumunda gündeme gelmelidir. 1600 motora kadar yıllık 25 ila 30 bin km araç kullanma ihtiyacı olmadan dizel araç almak, daha yüksek olan bakım maliyetlerine katlanmak anlamına gelir. 1600 cc motorun üzerinde ise dizel araçlar yüksek torka ve 2. elde satış avantajına sahiptir.
Özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yaşanan trafik yoğunluğu, otomatik araç satışlarını artırdı. Otomatik araç, kullanım konforu anlamına geldiği gibi, yüzde 20-25 oranında yüksek yakıt tüketimi demek. 2. elde otomatik araçların satılması daha kolay.
İnternette gördüğünüz her yazı, yorum ve eleştiriye inanmayın, internet bilenler için bir enformasyon kaynağı, bilmeyenler veya kafası karışık olanlar için karar almayı güçleştirecek bir mecradır, ama araç seçimi için mutlaka faydalanın.
15-20 model arasında karar vermeye kalkmayın, en çok 3 veya 4 model arasında seçim yapın.
'O araç çekmez' tarzı yorumlar büyük ihtimalle yanlıştır, hiçbir üretici çekiş gücü olmayan bir araç yapmaz. Bu yorumun nedeni, yüksek performanslı bir araçtan biraz daha ekonomik bir motora geçen sürücülerin yaşadığı hayal kırıklığıdır, araç kaynaklı değildir, her aracın performansı farklıdır.
Size verilen ruhsattaki şasi numarası ve motor numarasının araç üzerindeki numaralarla uyumu da kontrol edilmelidir.
Yedek anahtar, garanti belgesi, kullanım kılavuzu, radyo-CD şifresi gibi sonradan çok lazım olabilecek belge ve ekipmanın durumu sorulmalıdır. Aracın mevcut boya-kaporta ve mekanik durumunu gösteren teslim belgesi mutlaka alınmalıdır.
(*) Alanında marka haline gelen şirketlerden biri olan Doğuş Oto Değerlendirme'nin (DOD) ikinci el pazarında tüketicilerin dikkat etmesini tavsiye ettiği noktalar.
Memduh Taşlıcalı/Zaman
http://www.patronlardunyasi.com
Kanal İstanbul markası paylaşılamıyor
Erdoğan'ın, "30 milyar dolar vermeye hazır bir Türk işadamı var" dediği Kanal İstanbul marka oluyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "30 milyar dolar vermeye hazır bir Türk işadamı var" dediği Kanal İstanbul marka oluyor.
Erdoğan'ın 27 Nisan 2011'de açıkladığı projenin isim hakkı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yanı sıra Denge Reklam, MS Yapı Ürünleri, Sakarya Patent ile Hasan Yahşi ve Doğuhan Taşar isimli vatandaşlar başvuruda bulundu.
Bir firma da "Kanalist" adıyla marka tescili başvurusu yaptı. Sakarya Patent, Doğuhan Taşar, Denge Reklam markanın isim sahibi olabilmek için Başbakan Erdoğan'ın projeyi açıkladığı gün Türk Patent Enstitüsü'ne (TPE) başvurdu.
Ardından da Emek Yatırım "kanalist" ifadesinin marka olması için başvuru yaptı. Ancak başvurular henüz tescillenmedi.
TPE ilk etapta ön incelemeleri tamamlayarak başvuruyu marka bülteninde yayınlayacak.
İlan üç ay bültende kalacak. İtiraz gelmemesi durumunda da tescillenecek. Marka uzmanları da inceleme yaparak marka hakkının kime verileceğine karar verecek.
Hazal Ateş/Sabah
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "30 milyar dolar vermeye hazır bir Türk işadamı var" dediği Kanal İstanbul marka oluyor.
Erdoğan'ın 27 Nisan 2011'de açıkladığı projenin isim hakkı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yanı sıra Denge Reklam, MS Yapı Ürünleri, Sakarya Patent ile Hasan Yahşi ve Doğuhan Taşar isimli vatandaşlar başvuruda bulundu.
Bir firma da "Kanalist" adıyla marka tescili başvurusu yaptı. Sakarya Patent, Doğuhan Taşar, Denge Reklam markanın isim sahibi olabilmek için Başbakan Erdoğan'ın projeyi açıkladığı gün Türk Patent Enstitüsü'ne (TPE) başvurdu.
Ardından da Emek Yatırım "kanalist" ifadesinin marka olması için başvuru yaptı. Ancak başvurular henüz tescillenmedi.
TPE ilk etapta ön incelemeleri tamamlayarak başvuruyu marka bülteninde yayınlayacak.
İlan üç ay bültende kalacak. İtiraz gelmemesi durumunda da tescillenecek. Marka uzmanları da inceleme yaparak marka hakkının kime verileceğine karar verecek.
Hazal Ateş/Sabah
Patronuna kurşun yağdırdı
Teksas Armoring’in sahibi Trent Kimball’un görüntüleri youtube’ta en çok izlenen videolar arasına girdi.
ABD’nin Teksas eyaletinde, ürettiği kurşun geçirmez cam ve zırhlama ürünlerini kendi üzerine tabancayla ateş ettirerek deneyen Teksas Armoring’in sahibi Trent Kimball’un görüntüleri youtube’ta en çok izlenen videolar arasına girdi.
En cesur CEO yorumları alan Kimball, görüntülerde, şirketinin ürettiği kurşun geçirmez camın arkasında durarak bir çalışanına kendisine doğru ateş etmesini söylüyor.
Üç kez ateş edilen görüntülerde Kimball hiç bir yara almadan camın arkasında oturmaya devam ediyor.
CEO’nun bu görüntülerin ardından ekrana tank gibi zırhlı araçta öldürüldüğü öne sürülen Muammer Kaddafi’nin oğlu Khamis ve çocuklarının görüntüsünü getirerek, “Ben Teksas Armoring şirketinin CEO’su olarak zırh teknolojisini yeniden tanımlıyorum” diyor.
http://www.patronlardunyasi.com
ABD’nin Teksas eyaletinde, ürettiği kurşun geçirmez cam ve zırhlama ürünlerini kendi üzerine tabancayla ateş ettirerek deneyen Teksas Armoring’in sahibi Trent Kimball’un görüntüleri youtube’ta en çok izlenen videolar arasına girdi.
En cesur CEO yorumları alan Kimball, görüntülerde, şirketinin ürettiği kurşun geçirmez camın arkasında durarak bir çalışanına kendisine doğru ateş etmesini söylüyor.
Üç kez ateş edilen görüntülerde Kimball hiç bir yara almadan camın arkasında oturmaya devam ediyor.
CEO’nun bu görüntülerin ardından ekrana tank gibi zırhlı araçta öldürüldüğü öne sürülen Muammer Kaddafi’nin oğlu Khamis ve çocuklarının görüntüsünü getirerek, “Ben Teksas Armoring şirketinin CEO’su olarak zırh teknolojisini yeniden tanımlıyorum” diyor.
http://www.patronlardunyasi.com
2 Eylül 2011 Cuma
Altınla ilgili şok kehanet
Altın fiyatlarında son günlerde yaşanan hızlı yükseliş ve dünya ekonomilerindeki dalgalanma her gün yeni bir iddiayı gündeme taşır oldu.
Ünlü ekonomistlerden, para sihirbazlarına ve spekülatörlere kadar bir çok kişi geleceğe yönelik çeşitli öngörülerde bulundu. Bazıları "iki dipli resesyondan" bahsederken bazıları Avrupa Birliği'nin dağılacağına ve küresel ekonominin hiç de iyiye gitmediğine dikkat çekti.
Fakat şu ana kadarki kehânetlerin içinde en dikkat çekicisi ise Forbes dergisinin sahibinden geldi. Eski Cumhuriyetçi parti üyesi ve Forbes dergilerinin sahibi Steve Forbes, 2012'deki başkanlık seçimlerinin ardından ABD'nin altın standardına geri döneceğini söyledi. Forbes, ekonomiyi desteklemek umuduyla doları zayıflatan mevcut ekonomi politikalarının, ülkeyi altın standardına geri döndüreceğini belirtti.
"Altın standardına geri döneceğiz" diyen Forbes, ancak bu standardın eskisinin daha modernleştirilmiş bir versiyonu olacağını, temel prensibin doları altına sabitlemek olarak belirleneceğini öne sürdü.
1970 YILINDA VAZGEÇİLMİŞTİ!
ABD, doların değerini altına bağlayan altın standardı uygulamasından, 1970'lerde Nixon Hükümeti döneminde vazgeçmişti. Şu anda para birimleri, birbirlerine göre değerlendiriliyor. Ancak, ABD dolarının küresel rezerv olmasının, diğer ülkelerin de bunu küresel sermaye piyasalarında ticaret aracı olarak kullanması, ABD Merkez Bankası'na istediğinde dolar basması imkanını tanıyor. Diğer yandan, gevşek ekonomi politikalarınin yüksek enflasyon ve zayıf dolar riskini ortaya çıkarması sebebiyle bazı kişiler ABD'nin yeniden altın standardına dönmesi gerektriğini belirtiyor.
ALTIN FİYATI
Forbes Inc'in CEO'su ve yönetim kurulu başkanı olan Steve Forbes, altını şu anki reel değerinin sabit olduğunu, ancak altını yükseltenin gelecek korkusu olduğuna dikkat çekti. Forbes, Bernanke'nin altın standardına geçileceğini açıklaması hâlinde, altın fiyatlarının gevşeyeceğini söyledi.
ALTIN STANDARDI
Standart para biriminin, belirli bir ağırlıkta altın olarak kabul edildiği veya para değerinin belli ağırlıkta altının değerine denk tutulduğu para sistemi. Ülke içinde altın standardının benimsenmesi, milletlerarası seviyede de altın standardının uygulanması sonucunu getirir. Altın standardında ya altın sikkeler kanuni olarak para dolaşımına girer veya kâğıt para, istendiğinde sabit bir fiyatla altına çevrilebilir.
Hiçbir ülkede altın standardı uygulanmasa da milletlerarası seviyede altın standardı sistemi yürürlükte kalabilir. Bu durumda, ya altının kendisi veya sabit fiyat üzerinden altına çevrilebilen bir para birimi milletlerarası ödeme aracı olarak kullanılır. Bu sistemde, ülkeler arasındaki döviz kurları sabit durumdadır. Döviz kurları, altının bir ülkeden ötekine taşınma maliyetini aşarak sabit altın paritesinin üzerine çıkar veya altına düşerse, kurlar resmi seviyeye dönünceye kadar, ülkeden ülkeye büyük miktarlarda altın sikke ve külçe giriş veya çıkışı gerçekleşir.
Altın standardı ilk defa 1821'de İngiltere'de kondu. Birçok devre geçirdikten sonra 1937'ye gelindiğinde tam altın standardını sürdüren hiçbir ülke kalmadı. II. Dünya Savaşı sonrasında, döviz kurlarının genellikle dolara veya altına göre ayarlandığı bir sisteme geçildi. 1958'de yeniden bir tür altın standardı sistemine dönüldü. Buna göre, önde gelen Avrupa ülkeleri milletlerarası ödemelerde kendi paralarının altına veya dolara serbestçe çevrilebilirliğini garanti ediyorlardı.
http://www.patronlardunyasi.com
Ünlü ekonomistlerden, para sihirbazlarına ve spekülatörlere kadar bir çok kişi geleceğe yönelik çeşitli öngörülerde bulundu. Bazıları "iki dipli resesyondan" bahsederken bazıları Avrupa Birliği'nin dağılacağına ve küresel ekonominin hiç de iyiye gitmediğine dikkat çekti.
Fakat şu ana kadarki kehânetlerin içinde en dikkat çekicisi ise Forbes dergisinin sahibinden geldi. Eski Cumhuriyetçi parti üyesi ve Forbes dergilerinin sahibi Steve Forbes, 2012'deki başkanlık seçimlerinin ardından ABD'nin altın standardına geri döneceğini söyledi. Forbes, ekonomiyi desteklemek umuduyla doları zayıflatan mevcut ekonomi politikalarının, ülkeyi altın standardına geri döndüreceğini belirtti.
"Altın standardına geri döneceğiz" diyen Forbes, ancak bu standardın eskisinin daha modernleştirilmiş bir versiyonu olacağını, temel prensibin doları altına sabitlemek olarak belirleneceğini öne sürdü.
1970 YILINDA VAZGEÇİLMİŞTİ!
ABD, doların değerini altına bağlayan altın standardı uygulamasından, 1970'lerde Nixon Hükümeti döneminde vazgeçmişti. Şu anda para birimleri, birbirlerine göre değerlendiriliyor. Ancak, ABD dolarının küresel rezerv olmasının, diğer ülkelerin de bunu küresel sermaye piyasalarında ticaret aracı olarak kullanması, ABD Merkez Bankası'na istediğinde dolar basması imkanını tanıyor. Diğer yandan, gevşek ekonomi politikalarınin yüksek enflasyon ve zayıf dolar riskini ortaya çıkarması sebebiyle bazı kişiler ABD'nin yeniden altın standardına dönmesi gerektriğini belirtiyor.
ALTIN FİYATI
Forbes Inc'in CEO'su ve yönetim kurulu başkanı olan Steve Forbes, altını şu anki reel değerinin sabit olduğunu, ancak altını yükseltenin gelecek korkusu olduğuna dikkat çekti. Forbes, Bernanke'nin altın standardına geçileceğini açıklaması hâlinde, altın fiyatlarının gevşeyeceğini söyledi.
ALTIN STANDARDI
Standart para biriminin, belirli bir ağırlıkta altın olarak kabul edildiği veya para değerinin belli ağırlıkta altının değerine denk tutulduğu para sistemi. Ülke içinde altın standardının benimsenmesi, milletlerarası seviyede de altın standardının uygulanması sonucunu getirir. Altın standardında ya altın sikkeler kanuni olarak para dolaşımına girer veya kâğıt para, istendiğinde sabit bir fiyatla altına çevrilebilir.
Hiçbir ülkede altın standardı uygulanmasa da milletlerarası seviyede altın standardı sistemi yürürlükte kalabilir. Bu durumda, ya altının kendisi veya sabit fiyat üzerinden altına çevrilebilen bir para birimi milletlerarası ödeme aracı olarak kullanılır. Bu sistemde, ülkeler arasındaki döviz kurları sabit durumdadır. Döviz kurları, altının bir ülkeden ötekine taşınma maliyetini aşarak sabit altın paritesinin üzerine çıkar veya altına düşerse, kurlar resmi seviyeye dönünceye kadar, ülkeden ülkeye büyük miktarlarda altın sikke ve külçe giriş veya çıkışı gerçekleşir.
Altın standardı ilk defa 1821'de İngiltere'de kondu. Birçok devre geçirdikten sonra 1937'ye gelindiğinde tam altın standardını sürdüren hiçbir ülke kalmadı. II. Dünya Savaşı sonrasında, döviz kurlarının genellikle dolara veya altına göre ayarlandığı bir sisteme geçildi. 1958'de yeniden bir tür altın standardı sistemine dönüldü. Buna göre, önde gelen Avrupa ülkeleri milletlerarası ödemelerde kendi paralarının altına veya dolara serbestçe çevrilebilirliğini garanti ediyorlardı.
http://www.patronlardunyasi.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)