Bağış, Fransa'da yayımlanan Politique Internationale dergisinde yer alan makalesinde, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, "AB'nin Türkiye'ye en az Türkiye'nin AB'ye ihtiyaç duyduğu kadar ihtiyacı olduğunu anlayacağını" vurguladı.
Türkiye'nin bu süreçte sabırlı olmayı öğrendiğini ifade eden Bağış, ''Türkiye, AB ile müzakere sürecine başlama tarihi almak için yaklaşık yarım asır bekledi. Yeni bir fasıl açılmamasına rağmen, reformlara devam ettik, yani bloke edilmiş fasıllarda AB müktesebatını uygulamaya geçirmeye devam ettik. AB süreci, Türkiye'yi daha demokratik, daha zengin ve daha güçlü yapmak için önemli'' dedi.
Bağış, Fransa'da devlet başkanlığı seçimini François Hollande'ın kazanmasının ardından Türkiye-Fransa ilişkilerinde yeni bir sayfa açabileceğini umduğunu belirterek, Türkiye'ye dostça davranan her ülkenin, karşılığında Türkiye'nin dostluğunu kazanacağını söyledi.
''Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı'ndan, objektif ve Avrupalı olmasını ve özellikle iç politika amaçları uğruna ülkemizin AB hedefini kullanmamasını bekliyoruz'' diyen Bağış, şunları kaydetti:
''Bizim bu olumlu beklentimizi karşılamak Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı ve ekibine düşüyor. Hiç kimseyi bize yönelik dostça bir tutum takınmaya zorlayamayız. Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse, yeni Cumhurbaşkanı'nın temel hedefinin Fransa'nın ulusal menfaatleri olmasını istiyoruz. Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğine karşı çıkması ve 5 fasılda müzakerelerin açılmasını veto etmesi her şeyden önce Fransa'nın menfaatlerini zarara uğratmıştır. Bu karar Komisyon nezdinde bile şaşkınlık yaratmıştır. François Hollande'dan, Türkiye'yi, cana yakın 75 milyon nüfusa sahip bir ülke olduğu için değil, Fransız şirketlerini düşünmesi gerektiği için desteklemesini bekliyoruz. İstanbul Boğazı'nda üçüncü köprünün inşaatı başlatıldı. Bayındırlık işleriyle uğraşan büyük bir Fransız grubu olan BTP'nin teklifte bulunabilmek amacıyla ortak girişim veya ortaklık için sektördeki çeşitli Türk şirketleriyle temasa geçtiğini öğrendim. Hiçbir Türk şirketi bu şirketin çağrısına, bir Fransız ortağın avantajdan çok dezavantaj yaratacağı düşüncesiyle yanıt vermemiştir. Bunun dışında da örnekler vardır. İlişkilerimizi yeniden canlandırmalıyız. Fransa 4 asırdan fazla bir süredir ilişki içinde olduğumuz dost ve müttefik bir ülkedir. Bununla birlikte, unutmamak gerekir ki, 450 bin Türk ve Türk asıllı halihazırda Fransa'da yaşamaktadır. Aralarından çoğu Fransız vatandaşıdır ve oy kullanmaktadırlar.''
"Ermenistan'a karşı siyasi jestlerimizde hiçbir zaman cimri olmadık"
Makalesinde, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini de değerlendiren Bağış, ''Türkiye'nin Ermenistan'a karşı siyasi jestleriyle hiçbir zaman cimri olmadı'' dedi.
Bağış, Türkiye'nin Ermenistan uçaklarının İstanbul'a inmesine izin verdiğine dikkati çekerek, 100 bin Ermeni vatandaşının yasal olmayan şekilde de olsa, Türkiye'de yaşadığını ve çalıştığını hatırlatmak isterim. Türkiye ile Ermenistan arasında İsviçre'de protokollerin imzalanmasından sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erivan'a futbol maçı izlemeye gitti ve Ermenistan Cumhurbaşkanı da Bursa'da maç izlemeye geldi. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde görülmemiş bir ilerleme sağlandı'' diye konuştu.
GKRY'nin dönem başkanlığı
''Dönem Başkanlığı, tüm adayı temsil etseydi, biz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi dönem başkanlığı ile ilişki içinde olmaktan memnun olurduk'' diyen Bağış, ''Ancak, onlar adanın sadece bir kısmını temsil ediyorlar: Rum kesimi. Kıbrıs'ın bir konfederasyon şeklinde birleşmesini öngören BM'nin Annan Planı, Nisan 2004'te yapılan referandumla adanın kuzeyinde Kıbrıslı Türkler tarafından büyük bir oranla kabul edilirken, güneyde Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildi'' dedi.
Egemen Bağış, bu durumun Kıbrıslı Rumların referandumdan kısa bir süre sonra AB üyesi olmasına engel olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Avrupa Birliği Zirvesi, oy birliğiyle adanın kuzeyinin izolasyonuna son verme kararı aldı. 27 ülke arasında adanın kuzeyi ile tek ticari ilişkiye sahip olan Kıbrıslı Rumlar. Çelişkili biçimde, söz konusu AB kararının uygulanmasını engelleyerek diğer ülkelerin ticari ilişki kurmasına izin vermiyorlar. Örneğin, Air France havayolu şirketi, kuzeydeki Ercan Havaalanı'na inebilse, Türkiye hemen limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıslı Rumlara açmaya hazır. Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımıyoruz ve AB dönem başkanlığını yürüteceği 6 aylık süre için, zımni olarak da olsa tanımak zorunda kalmak istemiyoruz. Dolayısıyla, yöneticileri ile hiçbir ilişkiye girmeyeceğiz ve ocak ayında İrlanda Dönem Başkanlığı ile her şey yeniden ele alınacak. Bunun yanı sıra, tüm bu süre boyunca, Komisyon ile ilişkilerimizi sürdüreceğiz.''
Suriye meselesi
Türkiye'nin Suriye'de yaşanan trajediye diplomatik bir çözüm bulmak için elinden gelenin en iyisini yaptığını ifade eden Bağış, ''Bölgeyi AB ülkelerinin çoğundan daha iyi biliyoruz'' dedi.
Bağış, şunları kaydetti:
''Krizin en başında, Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı halkını dinlemesi ve reformları hayata geçirmesi için ikna etmeye çalıştı. Eğer Suriye, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiklerinin yüzde 10'unu gerçekleştirebilmiş olsaydı, bugün bu derece büyük bir sorundan bahsetmiyor olacaktık. Bizim bölgemiz birçok savaşa tanıklık etti. Fransa gibi Avrupalı ortaklarımız, Birleşmiş Milletler bağlamında ise Rusya ve Çin gibi ortaklarımız ile bağlantılı bir şekilde, meseleye diplomatik bakımdan yaklaşıyoruz. Her şeyden önce bu konular Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yetkisinde olan konular. Bunlardan kısa bir süre önce ise Suriye Halkının Dostları'nın toplantısına ev sahipliği yaptık. Türkiye, bundan böyle, diplomatik planda sadece bölgesel anlamda değil aynı zamanda küresel anlamda da vazgeçilmeyecek bir ortak haline gelmiştir.''
Bağış, Fransa'da devlet başkanlığı seçimini François Hollande'ın kazanmasının ardından Türkiye-Fransa ilişkilerinde yeni bir sayfa açabileceğini umduğunu belirterek, Türkiye'ye dostça davranan her ülkenin, karşılığında Türkiye'nin dostluğunu kazanacağını söyledi.
''Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı'ndan, objektif ve Avrupalı olmasını ve özellikle iç politika amaçları uğruna ülkemizin AB hedefini kullanmamasını bekliyoruz'' diyen Bağış, şunları kaydetti:
''Bizim bu olumlu beklentimizi karşılamak Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı ve ekibine düşüyor. Hiç kimseyi bize yönelik dostça bir tutum takınmaya zorlayamayız. Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse, yeni Cumhurbaşkanı'nın temel hedefinin Fransa'nın ulusal menfaatleri olmasını istiyoruz. Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğine karşı çıkması ve 5 fasılda müzakerelerin açılmasını veto etmesi her şeyden önce Fransa'nın menfaatlerini zarara uğratmıştır. Bu karar Komisyon nezdinde bile şaşkınlık yaratmıştır. François Hollande'dan, Türkiye'yi, cana yakın 75 milyon nüfusa sahip bir ülke olduğu için değil, Fransız şirketlerini düşünmesi gerektiği için desteklemesini bekliyoruz. İstanbul Boğazı'nda üçüncü köprünün inşaatı başlatıldı. Bayındırlık işleriyle uğraşan büyük bir Fransız grubu olan BTP'nin teklifte bulunabilmek amacıyla ortak girişim veya ortaklık için sektördeki çeşitli Türk şirketleriyle temasa geçtiğini öğrendim. Hiçbir Türk şirketi bu şirketin çağrısına, bir Fransız ortağın avantajdan çok dezavantaj yaratacağı düşüncesiyle yanıt vermemiştir. Bunun dışında da örnekler vardır. İlişkilerimizi yeniden canlandırmalıyız. Fransa 4 asırdan fazla bir süredir ilişki içinde olduğumuz dost ve müttefik bir ülkedir. Bununla birlikte, unutmamak gerekir ki, 450 bin Türk ve Türk asıllı halihazırda Fransa'da yaşamaktadır. Aralarından çoğu Fransız vatandaşıdır ve oy kullanmaktadırlar.''
"Ermenistan'a karşı siyasi jestlerimizde hiçbir zaman cimri olmadık"
Makalesinde, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini de değerlendiren Bağış, ''Türkiye'nin Ermenistan'a karşı siyasi jestleriyle hiçbir zaman cimri olmadı'' dedi.
Bağış, Türkiye'nin Ermenistan uçaklarının İstanbul'a inmesine izin verdiğine dikkati çekerek, 100 bin Ermeni vatandaşının yasal olmayan şekilde de olsa, Türkiye'de yaşadığını ve çalıştığını hatırlatmak isterim. Türkiye ile Ermenistan arasında İsviçre'de protokollerin imzalanmasından sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erivan'a futbol maçı izlemeye gitti ve Ermenistan Cumhurbaşkanı da Bursa'da maç izlemeye geldi. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde görülmemiş bir ilerleme sağlandı'' diye konuştu.
GKRY'nin dönem başkanlığı
''Dönem Başkanlığı, tüm adayı temsil etseydi, biz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi dönem başkanlığı ile ilişki içinde olmaktan memnun olurduk'' diyen Bağış, ''Ancak, onlar adanın sadece bir kısmını temsil ediyorlar: Rum kesimi. Kıbrıs'ın bir konfederasyon şeklinde birleşmesini öngören BM'nin Annan Planı, Nisan 2004'te yapılan referandumla adanın kuzeyinde Kıbrıslı Türkler tarafından büyük bir oranla kabul edilirken, güneyde Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildi'' dedi.
Egemen Bağış, bu durumun Kıbrıslı Rumların referandumdan kısa bir süre sonra AB üyesi olmasına engel olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Avrupa Birliği Zirvesi, oy birliğiyle adanın kuzeyinin izolasyonuna son verme kararı aldı. 27 ülke arasında adanın kuzeyi ile tek ticari ilişkiye sahip olan Kıbrıslı Rumlar. Çelişkili biçimde, söz konusu AB kararının uygulanmasını engelleyerek diğer ülkelerin ticari ilişki kurmasına izin vermiyorlar. Örneğin, Air France havayolu şirketi, kuzeydeki Ercan Havaalanı'na inebilse, Türkiye hemen limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıslı Rumlara açmaya hazır. Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımıyoruz ve AB dönem başkanlığını yürüteceği 6 aylık süre için, zımni olarak da olsa tanımak zorunda kalmak istemiyoruz. Dolayısıyla, yöneticileri ile hiçbir ilişkiye girmeyeceğiz ve ocak ayında İrlanda Dönem Başkanlığı ile her şey yeniden ele alınacak. Bunun yanı sıra, tüm bu süre boyunca, Komisyon ile ilişkilerimizi sürdüreceğiz.''
Suriye meselesi
Türkiye'nin Suriye'de yaşanan trajediye diplomatik bir çözüm bulmak için elinden gelenin en iyisini yaptığını ifade eden Bağış, ''Bölgeyi AB ülkelerinin çoğundan daha iyi biliyoruz'' dedi.
Bağış, şunları kaydetti:
''Krizin en başında, Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı halkını dinlemesi ve reformları hayata geçirmesi için ikna etmeye çalıştı. Eğer Suriye, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiklerinin yüzde 10'unu gerçekleştirebilmiş olsaydı, bugün bu derece büyük bir sorundan bahsetmiyor olacaktık. Bizim bölgemiz birçok savaşa tanıklık etti. Fransa gibi Avrupalı ortaklarımız, Birleşmiş Milletler bağlamında ise Rusya ve Çin gibi ortaklarımız ile bağlantılı bir şekilde, meseleye diplomatik bakımdan yaklaşıyoruz. Her şeyden önce bu konular Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yetkisinde olan konular. Bunlardan kısa bir süre önce ise Suriye Halkının Dostları'nın toplantısına ev sahipliği yaptık. Türkiye, bundan böyle, diplomatik planda sadece bölgesel anlamda değil aynı zamanda küresel anlamda da vazgeçilmeyecek bir ortak haline gelmiştir.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder